Arama

Kıtalar - Asya - Tek Mesaj #3

nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
16 Eylül 2008       Mesaj #3
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Tarih
Dünyadaki tüm uygarlıkların başlangıcını araştırdığımızda, yolumuz Asya'ya uzanır. Daha Avrupa ve Amerika'da ilkel insanların yaşadığı dönemlerde, Asya'da büyük uygar­lıklar kurulmuştu. Bunların birçoğu uzun za­man önce yok oldu ve yeni toplumlar kurul­du. Bununla birlikte Çin uygarlığı 5.000 yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürmektedir. Çinliler'in en eski yazılı tarihi yaklaşık 3.000 yıl öncesinden başlar; söylencelere dayanan tarihleri daha eskiye gider.

Güney Asya'nın kuzey bölgelerinde, 5.000-7.000 yıl öncesine ait bazı uygarlıkların varlı­ğına ilişkin kanıtlar vardır. Bu dönemden son­ra, İÖ 4000 ile 3000 yılları arasında Tunç Ça-ğı'nda, çiftçiliğin yapıldığı köyler vardı. Asya' da Türkler'in tarihi de İÖ 3000 yıllarına ka­dar uzanır. Göçebe Türk toplulukları Altay ile Tanrı dağları çevresinde yaşamaktaydılar. Daha sonra Güney Asya'da iki grup ortaya çıktı; İÖ 1500-1000 yılları arasında, kentler kuranlar İndus Ovası'nda; tarımla uğraşan Hint-Ariler ise Yukarı Ganj Ovası'nda yaşa­dılar.

Eski Asya uygarlıkları, birbirinden ve Av­rupa uygarlıklarından büyük uzaklıklarla ay­rılmıştı. Asyalılar çağdaş dönemlere, yani bu­harlı gemiler, trenler ve öteki hızlı ulaşım araçları ortaya çıkana kadar, batı dünyasın­dan doğudaki okyanuslar ile batıdaki dağlar, çöller ve ormanlarla ayrıldılar. Yalnızca As­ya'nın güneybatısındaki çöllerde yaşayan halklar Avrupalılar'la ilişkideydi. Araplar. İranlılar ve Türkler Asya'dan gelen baharat, fildişi ve öteki ürünlerin ticaretinde aracı ol­dular. İS 1. yüzyılda, Roma ile Çin arasında da ticaret başladı. İpek, Çin'den, o zamanki adıyla Hitay'dan, Orta Asya yoluyla Avrupa' ya getiriliyordu. İki ana ticaret yolu vardı: İpek Yolu denilen karayolu ve Malakka Yarım­adası ile Sumatra arasındaki Malakka Boğa-zı'ndan geçen denizyolu. Zamanla İpek Yolu vahşi göçebe kabilelerce, denizyolu da Asya' nin güneybatısına yayılan Müslümanlar'ca kesildi. Böylece ipek ülkesi Hitay, Avrupalı­lar için yalnızca bir efsane olarak kaldı (bak. İpek Yolu).

Ortaçağda Haçlı Seferleri'yle, Avrupa'lılar Asya'nın güneybatısını tanıdılar (bak. haçlı Seferleri). Haçlı Seferleri sona ermeden ön­ce, büyük Moğol savaşçısı Cengiz Han'ın Asya'nın büyük bölümünü egemenliği altında birleştirmesiyle, Doğu Asya ile Avrupa ara­sındaki haberleşme daha kolay ve güvenli bir duruma geldi (bak. cengiz Han). Marko Polo' nun ve başkalarının yolculuklarıyla Çin'in uy­garlığına ve büyük zenginliğine ilişkin öykü­ler, Avrupalılar arasında yaygın bir ilgiye yol açtı. Haklarında pek bir şey bilinmeyen bu baharat, fildişi ve ipek ülkeleri, büyük zengin­liklere sahip, bilim alanında ileri ülkeler ola­rak görüldü (bak. MarkoPolo).
Bununla birlikte Çin, Avrupa'ya karşı çok az ilgi duyuyordu. Çinliler, yurtlarının dünya­nın merkezi olduğu kanısındaydılar. Avrupa-lılar'a barbar gözüyle bakıyorlardı. Çin, yetiş tirdiği ürünleri altın ve gümüş karşılığı satmak istiyordu ama Avrupalılar'ın ürettiklerini al­maya hazır değildi.

Eski kara ve deniz ticaret yolları Asya ülke­lerine gitmenin tek yolu olarak kaldığı sürece Çinliler Avrupa'nın etkisinden korunabildi-ler. Bu yollar uzun, güç ve tehlikeliydi. Fakat 15. yüzyılın sonunda Portekizliler Afrika'nın çevresini dolaşarak Hint Okyanusu'na ulaştı­lar ve Hindistan'la ticarete başladılar.

Doğu Asya'ya okyanus üzerinden giden yol bir kere bulununca, Çinliler'in yaşama koşul­ları da değişti. Tüccarlar, misyonerler ve serü­venciler ile az sayıda bilgin ve diplomat Asya' ya akın etti. Avrupalılar, Asya ülkelerinin as­keri açıdan zayıf, kötü örgütlenmiş ve bölün­müş olduğunu görünce, kısa süre içinde sö­mürge imparatorlukları kurdular. Asya' nın, Tayland dışında bütün güneydoğusu, gü­neyinin neredeyse tümü ve güneybatısının bü­yük bölümü, çok geçmeden Avrupalılar'ın denetimine girdi.

17., 18. ve 19. yüzyıllarda Asya'daki sö­mürgeler Avrupalılar için çok kârlıydı. Bura­larda üretilen hammaddeler işlenmek üzere Avrupa'ya getiriliyordu. İşlenmiş ürünlerin büyük bir bölümü de yeniden sömürgelere sa­tılıyordu. Sonuçta batı ülkeleri hızla gelişti, Asya ülkeleri ise geri kaldı. Bütünüyle yaban­cı egemenliği altına girmeyen Çin, Japonya, Kore, Tayland gibi birkaç ülke de ticarete açılmaya zorlandı. Batılı ülkelerin egemenliği altına girmenin utancı, eski büyük uygarlıkla-rıyla gurur duyan bu halkların acı günler yaşa­malarına yol açtı.

Ticaretle birlikte, Asya'ya batılı düşünceler de geldi. 19. yüzyılın sonunda Japonya, Asya' da batının sanayi yöntemlerini benimseyen ilk ülke oldu. 20. yüzyılda batı düşünceleri ve bi­limsel yöntemler Asya'da yayıldı. Bunlarla birlikte sorunlar da yayıldı; çünkü Asyalılar batılı düşünceleri benimsemek ya da eski ge­leneklerini korumak konusunda art arda ka­rarlar vermek zorunda kaldılar. Bunların ba­zıları kendi geleneksel yollarını yadsırken, ba­zıları da batılı yollarla ilişkisi olan her şeyi reddetti. Sonunda, batının düşüncelerinin ço­ğunun, doğunun belirli gereksinimlerini karşı­lamaya uyarlanabileceğini görmeye başladı­lar. Avrupa ülkelerinin sömürgelerinde, ulus­çuluk ve özyönetim düşünceleri gelişmeye başladı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Asya'da­ki sömürgelerde bağımsızlık isteği hızla yayıl­dı; II. Dünya Savaşı'nın ardından bu ülkeler birer birer bağımsızlığını kazandı. (Asya'daki ülkelerle ilgili maddelere bakınız.)



"Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica"