Bankalar ve Bankacılık Sistemi
Bankacılığın başlangıcı Babilliler'in ödünç mal alıp verme işini düzenleyen karmaşık bir sistem öncesine uzanır.
Para önceleri altın ve gümüş gibi değerli metallerden yapılırdı. Ekonomik yaşamın gelişmesiyle para daha çok kullanılmaya ve el değiştirmeye başladı. Değerli metallerden yapılan para hem miktar olarak, hem de taşıma zorluğu gibi nedenlerle yeni dönemin gereksinimleri karşısında yetersiz kaldı. Bu durumda bankalar ellerinde bulunan değerli metaller karşılığında kâğıttan (banknot) ve değersiz metallerden para çıkardılar. Bunların her biri üzerinde yazılan miktarda altını temsil ediyordu ve banka isteyene bu kâğıtlar karşılığında, altın olarak ödemede bulunuyordu. Bu yüzden başlangıçta kâğıt para, altın para gibi kabul edildi ve zamanla başlıca ödeme aracı olan günümüz kâğıt parasına dönüştü. Günümüzde kâğıt parayı her ülkenin merkez bankası çıkarır ve bu paranın karşılığında bankalarda artık belli miktarda altın bulundurulmaz; ama bunun yerini devlet garantisi aldığı için, herkesin kabul ettiği bir alım gücüne sahiptir.
Bankacılığın Gelişimi
Eski Yunan'da değerli eşyalar tapınaklarda korunurdu. Kutsal yerlerde hırsızlık yapanların tanrıların öfkesini üzerlerine çekeceğine inanıldığı için, tapınakların güvenli olduğu düşünülürdü. Bu hizmet karşılığında tapınağa bir para ödenirdi. İÖ 4. yüzyıldan başlayarak Yunanistan'da para toplayan ve ödünç veren bir tür banka ortaya çıkmıştır. İÖ 2. yüzyılda Romalılar, Yunanlılar'dan aldıkları bankacılık sisteminden, bazı bakımlardan bugünküne benzeyen bir sistem geliştirdiler. 5. yüzyılda Roma'nın yıkılmasından, 11. yüzyıla kadar bankacılık alanında fazla bir gelişme olmadı.
1171'de bir savaşa para sağlamak amacıyla Venedik Bankası kuruldu. Halk hükümete banka aracılığıyla yüzde 4 faizle borç vermeye çağrıldı. O zamanlar bu işler, pazar yerlerine koyulan sıralarda yürütüldüğü için "banka" sözcüğü sıra anlamına gelen İtalyanca "banço" sözcüğünden türemiştir. Aşağı yukarı aynı yıllarda İngiltere'de tüccarlar altın paralarını kuyumcuların kasalarında saklıyorlardı.
Kuyumcular daha sonra kendilerine bırakılan altının tümünün aynı anda geri istenmeyeceğini, bunun bir bölümünü başkalarına ödünç vermekte bir sakınca olmadığını fark ettiler. Böylece kendilerine emanet edilen altının bir bölümünü, faiz karşılığı ödünç vermeye başlayan kuyumcular, kendilerine bırakılan altın için de bir miktar faiz öderlerse daha çok altın toplayacaklarını anladılar. Bu uygulamalar çağdaş bankacılık sisteminin başlangıcını oluşturdu ve 17. yüzyıla yaklaşırken çağdaş bankacılığın temelleri atıldı.
Bir savaşa para sağlamak amacıyla 1694'te kurulan İngiltere Bankası 1884'te, İskoçya dışında para basma yetkisine sahip tek banka durumuna geldi. 1946'da devletleştirildikten sonra yalnızca merkez bankası işlevlerine yönelen İngiltere Merkez Bankası tüm dünyadaki bankalara örnek olmuştur.
Gerçek anlamda ilk ABD bankası 1781'de Philadelphia'da kuruldu ve Birleşik Devletler Bankası'na 1791'de 20 yıl süreyle ülkenin tek ulusal bankası olma hakkı verildi. Ama eyalet bankalarının ve Başkan Thomas Jeffer-son'un karşı çıkması üzerine bu ayrıcalık 1811'de yenilenmedi. 1863'ten sonra eyalet bankalarının ülke çapında örgütlenmesini sağlayacak yasa çıkarıldı. 1933'te özellikle ABD bankacılık sistemi birçok bankanın kapanmasına yol açan bir iktisadi bunalım yaşadı. Bankaların yeniden açılmalarına izin verilmedi. Bu durum üzerine bankaları Federal Rezerv Sistemi'ne (Ulusal Bankacılık Sistemi) girmeye zorlamak ve böylece bankacılık alanında denetimi artırmak amacıyla Bankacılık Yasası çıkarıldı. Federal Rezerv Sistemi 25 şubeli 12 yerel Rezerv Bankası'ndan oluşur. Bu bankalar yalnızca üye bankaların işleriyle ilgilenir; kişiler ve şirketlerle doğrudan ilişki kurmaz. Kişiler ve şirketler sisteme üye bankalara para yatırır. Üye bankalar bu paranın belli bir yüzdesini Federal Rezerv bankalarına yatırır.
Bankaların İşlevleri
Parasal işler söz konusu olduğunda genellikle ilk akla gelen kurum bankadır. Bankalar borç almak isteyenler ile borç vermek isteyenler arasında aracılık eder. Bankalar kendilerine para yatırılmasını özendirmek için mevduat sahiplerine (para yatıranlara) faiz öder; borç verdikleri zaman da borçludan faiz alırlar (bak. FAİZ).
Bankacılık 1970'lerin ortalarından başlayarak, 1980'lerin başlarında hız kazanan bir serbestleşme, yani hükümet denetiminin azaltılması ve değişim sürecine girdi. Serbestleş-menin ilk önemli sonucu faiz oranları üzerindeki denetimin gevşetilmesiyle, faiz oranlarının yükselmesi oldu.
Temel uğraşı para alışverişi olan bankalar, mevduat sahiplerine bazı kolaylıklar da sağlar. Örneğin, bankalarda açılan çek hesapları alışverişlerde ödeme yapmakta kullanılabileceği için para olarak kabul edilebilir. Çekin kendisi para değildir; ama çeki imzalayıp verenin hesabından, çeki alanın hesabına para aktarılması için bankaya yetki veren bir belgedir. Çekte belirtilen para, çeki verenin hesabından silinip alanın hesabına eklendiği zaman ödeme tamamlanmış olur. Günümüzün gelişmiş elektronik bilgiişlem ve iletişim yöntemleri, çekle ödeme yöntemini, kolaylığı ve zaman kazandırması bakımından aşmıştır.
Bankacılık Hizmetleri
Sanayileşmiş ülkelerin çoğunda ülke çapında şube ağına sahip az sayıda büyük ticari banka vardır. Bu ülkelerin İtalya ve Fransa gibi birkaçında büyük bankaların bir bölümü ya da tümü devlet denetimindedir. Çoğu ülkede ise bankaların büyük bölümü özel şirketlerdir (bak. şirket). Büyük ticari bankaların genellikle çeşitli uzmanlık alanlarında hizmet veren bir dizi alt kuruluşu bulunur. Büyük ticari bankaların, müşterilerin çeşitli gereksinimlerini karşılayacak biçimde düzenlenmiş birçok türde mevduat hesabı vardır. Bankalar mevduat sahiplerine kredi verir ve açık kredi kolaylıkları sunar. Açık kredi, mevduat sahiplerine yatırmış oldukları paradan belirli bir miktar fazlasını çekme olanağı sağlar. Bu hizmet karşılığı banka, fazladan çekilmiş miktara kredi
faizi uygular. Burada yapılan aslında, bankanın fazla para çeken kişiye, öteki hesaplarda toplanan paradan kredi vermesidir.
Bankalar mevduat sahibi olmayan kişilere ve şirketlere de kredi verir. "Kredi" belirli bir süre için borç olarak verilen paradır. Krediden yararlananın bu süre sonunda, aldığı parayı ve faizini belirlenen biçimde ve düzenli olarak ödemesi gerekir. Günümüzde bankalar ekonomik koşullara bağlı olarak, mevduat ve kredilere zaman içinde değişen faiz oranlan uygular. Oysa eskiden yalnızca kredinin süresine göre farklılık gösteren sabit faiz oranlan uygulanırdı.
Kredi alabilmek için genellikle bankaya paranın nerede kullanılacağını açıklamak ve taksitleri zamanında ödeyebilme yeteneğini kanıtlamak gerekir. Bunu yaparken çoğu zaman aylık bir gelirin varlığı yeterliyse de bazı durumlarda bankalar "maddi bir güvence" arayabilir. Bu durumda ödemeler zamanında yapılmazsa, banka borçlunun güvence olarak gösterdiği varlığı üzerinde hak sahibi olur.
Bankalarda başlıca iki ana hesap türü ayırt edilebilir: Vadeli tasarruf hesabı ve çek ya da vadesiz tasarruf hesabı. Vadeli hesaba ödenen faiz genellikle daha yüksektir ve bu hesaba yatırılan parayı çekmekte belirli sınırlamalar vardır. Mevduat sahibi parayı çekmeden belli bir süre önce bankaya bilgi vermekle yükümlüdür. Bu yapılmazsa banka para çekilmesini kabul etse de, genellikle mevduata ödenecek olan faizi ödemez. Çek hesaplarına genellikle faiz ödenmez çünkü mevduat sahibi bu hesaptan istediği zaman para çekebilir.
Kaynak: MsxLabs.org & Temel Britannica