Arama

Dans - Tek Mesaj #1

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Eylül 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dans

Ad:  dans.jpg
Gösterim: 413
Boyut:  46.6 KB

Dans, en eski sanatlardan biridir. İlk insan­lar isteklerini içgüdüsel bazı ritmik hareket­lerle anlatırlardı. Aslında, dansın insanlığın yeryüzünde varoluşundan bile eski olduğu söylenebilir; bazı kuşlar ve hayvanlar dans ederek eşlerini çağırırlar. Adı tavus kuşunun İspanyolcasından türetilen pavane dansı, 1500-1600'lerde yaygın bir saray dansıydı. Ağır ve zarif figürleri olan bu dans bir tavus kuşunun hareketlerinden esinlenerek uydurulmuştu. 1900'lerin başında ABD'de "Hindi Yürüyüşü" adı verilen bir dans vardı. Dansın içgüdüsel oluşunu küçük yaşlardaki çocuklarda görebiliriz. Çocuklar, hatta be­bekler işittikleri ya da kendi içlerinden gelen ritimlere uyan doğal hareketler yaparlar. ABD'nin en yetenekli dansçılarından Isadora Duncan beş yaşındaki küçücük çocuklara kollarını dans ritimlerine göre nasıl hareket ettireceklerini öğretmeyi başarmıştı.

Dansın Kökenleri
İlk insanlar önceleri kendi başlarına, içgüdü­lerine uyarak dans ettiler. Yinelenen ritmik hareketlerin doğaüstü duygular çağrıştıran güç­lü etkileri olduğunu fark ettiler. Buradan, dansta büyülü bir gücün var olduğu düşüncesi doğdu. Her dans edişlerinde bu gizemli gücü yeniden yarattıkları duygusuna kapıldılar. Bundan sonra insanların çember, yarım çem­ber, karşılıklı iki sıra ya da dalgalı sıra gibi de­ğişik diziler oluşturduğu toplu danslar gelişti. Avustralya Yerlileri, hâlâ doğum, ergenlik ve evlilik kutlamalarında ve cenaze törenlerinde dans ederler. Bazı ilkel kabileler hayvanları taklit ederek totem dansları ya da iyi ürün alabilmek için büyü dansları yapar. Sri Lanka'da maske takarak yapılan büyü danslarının hastalıkları iyileştirdiğine inanılırdı. Bütün bu danslar ortamın yarattığı duygulara göre biçimlenir.
Uygarlıklar geliştikçe, ilkel büyü dansların­dan dinsel törenler ve ayinler doğdu. Dansta kurallar ortaya çıktı ve dans çoktanrılı dinler­de tapınmanın önemli biçimlerinden biri ol­du. Tapınaklarda rahipler, zengin evlerinde ise köleler doğum, evlilik, cenaze ya da sarayla ilgili tüm törenlerde dans ederlerdi. Eğlence için dans etme ilk olarak Mısır'da başladı.
Sonraki yıllarda Eski Yunan'da dans daha da gelişti. Bütün dinsel törenlerin önemli bir öğesi ve ayrıca bir eğlence kaynağı olan dans aynı zamanda tiyatro oyunlarının başlıca te­melini oluşturdu. Köylülerin harman döver­ken yaptıkları ritmik hareketlerden Yunan tiyatrosu doğdu. Yunancada "dans ederim" anlamına gelen "koro" sözcüğü ilk olarak, sahnede dans eden, söyledikleri şarkılarla oyunu açıklayan ve yorumlayan bir grup oyuncuyu tanımlamak için kullanıldı. Dansla­rı tasarlamak ve düzenlemek anlamına gelen koreografi sözcüğü de Yunan kökenlidir.
Eski Yunanlılar askerlerin eğitiminde te­mel öğe olarak dansı kullandılar. Günümüze kayıtları ulaşan bu danslardan, askerlere bireysel ve toplu saldırı hareketlerinin ritmik bir biçimde öğretildiği anlaşılmaktadır. Bü­yük Yunan filozofu Platon, "İyi şarkı söylemek ve güzel dans etmek, iyi eğitilmiş olmaktır" demişti. Eski Yunanistan'da devlet adamları, generaller, şair ve oyun yazarları gibi önemli kişiler şenliklerde ve zaferlerini kutlarken dans ederlerdi.
Romalılar ise Yunanlıları taklit ederken yalnızca biçimleri aldılar. Yunan sanatının ve felsefesinin ruhunu dansa sindiremediler. Bu yüzden Romalıların dinsel törenlerinde dan­sa yer vermelerine karşın, dans bu dönemde yozlaştı.
İlk Hıristiyanlar da dansı tapınma amacıy­la kullandılar. Ne var ki, 7. yüzyılda Hıristi­yanlar Roma döneminde saygınlığını yitiren dans biçimlerinden dolayı, dansı kilise etkinliklerinden uzak tutmaya çalıştılar. Birçok ülkede bu yasaklama kararı başarılı oldu. İspanya'da ise bazı katedrallerde dans kutsal günlerde ayinlerin bir parçası olmayı sürdür­dü. Sevilla Katedrali'nde, Paskalya sırasında delikanlılar mihrabın önünde dans ederek Tanrı'ya olan bağlılıklarını dile getirirler. Bu, kastanyet eşliğinde, saygılı ve soylu bir dans­tır. 19. yüzyıla gelindiğinde, Avrupa ve ABD' de dans hemen hemen tümüyle kilise etkinlik­lerinin dışına çıkarılmıştı.
Doğuda da eski zamanlardan beri dans yaygın olarak dinsel amaçlar için kullanıldı. Doğuda dansın en eski ve en gelişmiş biçimi­ne Hindistan'da rastlanır. Bazı tapınaklarda hâlâ "Tanrının Hizmetçileri" anlamına gelen devadasi'ler bulunur. Yıllarca tanrılara hiz­met etmek için eğitilen bu kadınlar yaşamla­rını dinsel törenlerde şarkı söyleyerek ve dans ederek sürdürürler. Hindistan'ın 1947'de ba­ğımsızlığını kazanmasından sonra, dansın bir sanat dalı olarak yeniden canlanması sonucu, kadın-erkek birçok ünlü dansçı yetişti.

MsXLabs.org & Temel Britannica