Arama

Bilmece Nedir? - Tek Mesaj #1

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
20 Eylül 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

BİLMECE

Ad:  bilmece.JPG
Gösterim: 439
Boyut:  15.6 KB

1. Bir kimseye yanıtını bulması için sorulan çoğunlukla tekerlemeler, söz oyunları biçimindeki eğlendirici soru; bulmaca, muamma: Bir bilmece sormak. Bilmecenin cevabını bulmak.
2. Anlaşılması güç şey, durum, ya da kimse: Bu olay tam bir bilmece. Bilmece gibi adam.
3. Bilmece gibi konuşmak, açık, anlaşılır biçimde konuşmamak.

—Ed. Bir şeyi üstü örtülü sözcüklerle betimleyerek, dinleyeni onun ne olduğunu bilmeye davet eden küçük şiir.

—ANSİKL. Bilmecelerde kalıplaşmış bir soru sözkonusudur. Bu soru uyak, ölçek gibi şiirin biçimsel öğelerinden, söz sanatlarından, ses taklitlerinden, tekerleme biçimlerinden yararlanarak düzenlenmiştir. Çocuk dilinde yinelenen değişmeler, aşınmalar gösterse de bilmece belirli bir anlatım birimidir.

Divanû lügat İt-Türk'ten bilmecenin bugünkü gibi çocuklar arasında söylenegelen bir ürün olmadığını, "halkın birbirini bilmeceyle sınamaya çektiği"ni öğreniyoruz. ilk bilmece örneklerini de Codex Cumanicus ta buluyoruz: "Oturganım oba yer/Baskanım bağır çenek. Ol üzengi." (Oturduğum dağlık yer, bastığım demir çanak. O üzengidir.); “Yazıda yavlı tokmak yatır. Ol kirpidir." (Kırda yağlı tokmak yatar. O kirpidir.); “Tap! Artında karp! O eşikdir." (Tap! Ve ardından bir karp sesi. O kapıdır.) vb.

Bilmecelerin bugün olduğu gibi yalnız bir eğlence aracı, bir oyun olarak doğmadığını ileri süren görüşler, bilmecenin tarihini çok eski çağlara kadar götürmekte ve onun başlangıçta "daha ciddi görevleri, toplumun yaşamında özel bir önemi olduğu"nu kabul etmektedirler Bugün bilmeceyi çözemeyenin şakadan karşısındakine "Cennetin anahtarını, Kâbe'yi, İstanbul’u, Berlin'i... bağışlaması”, ya da "güç bir tekerlemeyi, kendisini alay konusu kılacak bir sözü yinelemesi”, bilmecelerden kimilerinin sonunda “Ya bunu bileceksin, ya bu gece öleceksin" söz kalıbının bulunması; masallarda örneğin bir padişah kızının "kendisiyle evlenmek isteyen gençlere bir bilmece sorması, bilemeyeni öldürtmesi..." vb. gibi kanıtlara dayanılarak, bilmecelerin başlangıçta yalnızca bir şaka, bir oyun sayamadıkları ileri sürülmüştür.

Anadolu alevileri, topluluğa kabul törenlerinde adaylara bilmecelerin daha gelişkin biçimleri sayılacak sorulu şiirler okur ve yanıt isterler. Fütüwet örgütünün kabul töreninde de buna benzer durumlar görülür. Anadolu'nun kimi bölgelerinde düğün törenlerinde oğlan tarafı ile kız tarafının bayraktarlarının birbirine bilmece sorması, yenilenin bayrağı vererek bir bağışta bulunması; kış geceleri toplantılarında, imecelerde, toplu çalışmalarda bilmece sormanın büyükler arasında sürdürülmesi, bilmecenin geçmişteki geniş öneminin işaretlerindendir.
Bilmecelerin bir bölümü, manzumdur.

Bunlar arasında beyit, mani gibi biçimini korumuş olanlar vardır. Kimi bilmeceler ise aşınıp değişerek başlangıçtaki manzum şeklinden uzaklaşmıştır. Kolay söylenmesi, hatırda tutulması için manzum olmayan bilmecelerde de bazı biçimsel anlatma tekniklerine, iç uyaklara, ses yinelemelerine başvurulduğu görülür.

Manzum bilmeceler genellikle halk şiirinin yaygın ölçekleriyle kurulmuştur: "Yedi delikli tokmak/Bunu bilmeyen ahmak" (Baş) bilmecesi 7 hecelidir. Kimi bilmecelerde mısralar başka başka hece sayısın- dadır: "Attım rala/BIr kuru kata/Yemesi tath/Maymun suratlı" (Hindistancevizi) (4-5-5-5 heceli]. Böyle örneklerde kimi sözcüklerin yerine, zamanla başka sözcükler geçmiş olabilir. Kimi kez, bütün mısralar birbirleriyle uyaklıdır, ikişer ikişer uyaklı ya da yalnız son mısraları ilk dizelerin uyağından ayrılan biçimler de vardır. Birçok bilmecelerde, mani biçimi (a aba) kullanılmıştır. Bilmecelerin bir bölümünde ses taklidine, karşılıklı konuşma biçimlerine, söz başı uyaklarına vb. yer veren tekerleme biçimleri görülür: "Leblcik lebabicik/Dört duvarın üstü açık/Üstünde/bir serçecik/Ağzında bir çiçecik/ —Ne çiçeği?— Nar çiçeği/Nar çiçeği, turunç çiçeği/Cevri cevahir tarlasında/Pirinç çiçeği " (Arı).

Bilmecelerin bir bölümü belirli formüllerin yinelenmesiyle kurulmuştur. Bunların en yaygınlarından biri, “Benim... var..." formülüdür: "Benim bir kaşık boyam var, dünyayı boyar" (Güneş), “...üstünde...". "... altında..." formülü pek çok bilmece oluşturur: "Yer altında kınalı çivi" (Havuç). "O ne idi...", "Ol nedir ki..." formülleri de en çok kullanılanlardandır: "O ne idi yeri göğü sallayan/O kim idi Zülfi- karı elleyen/O kim idi karıncayı nallayan" (Öküz, Hz. Ali, Hz. Süleyman). Kimi bilmecelerde "... var... yok..." "... değer... değmez..." gibi formüller kullanılır: "Kandilde var, mumda yok/Mendilde var, çantada yok" (Dil); "Anaya değmez babaya değer/Halaya değmez amcaya değer/lğneye değmez ipliğe değerA/allahi değmez billahi değer" (Dudaklar). Yanıtlarını kendilerini dile getiren şaşırtmacalı bilmeceler de vardır: “Deniz içinde ‘ne’ var?" (“N" harfi). Kimi bilmeceler ses taklitlerine, uydurma kelimelere dayanır: "Mani mani maniki/Tırnağı var on iki" (Sarımsak).

Bilmeceler günlük yaşamda karşılaşılan varlıkları, hayvanlan, yakından tanınan kavramları konu edinir. Bilmece oluşturulurken herkesin çok iyi bildiği özellikler örtülüp gizlenmeye çalışılır.
Bilmecelerin büyük bir bölümü doğa olayları, doğa varlıklarıyla ilgilidir: "Min‘ min minare/Dibi daire/Yüzbin çiçek/Bir lâle" (Ay, gök, yıldızlar). Bitkiler, hayvanlarla ilgili bilmeceler de pek çoktur: "Aldır abası/Yeşildir kebesi/Bunu bilmeyen/Eşek sıpası" (Domates), insanın organlarıyla ilgili çok sayıda bilmece vardır:

' ‘Biz biz idik, biz idik/Otuz iki kız idik/Ezildik büzüldük/iki duvara dizildik" (Dişler). Eşya ile ilgili bilmeceler de çoktur: "Küçük mezar/Dünyayı gezer" (Ayakkabı). Az da olsa, soyut kavramları konu edinen bilmeceler vardır: "Şıpıl şıpıl sudan geçtim, şıpırtısını duymadım/Yeşil çimen üstünde kumaş biçmiş, kırpıntısını bulmadım" (Rüya).

Bilmeceler arasında köy yaşantısını yansıtanlar ("Gündüz kan emer/Gece yıldız sayar" [övendire]) olduğu gibi, eski şehir yaşantısından, giyim-kuşamdan renkler taşıyanlar ("Bize bir misafir geldi/Yeşil fecareli/Kırmızı entarili/siyah düğmeli" [Karpuz]) da vardır. Birçok bilmece İslam diniyle ilgili motifleri yansıtır: "Ey bulutlar bulutlar/Yusufu yedi kurtlar/Ben bir şekil kuş gördüm/Tepesinden yumurtlar" (Buğday).

Günümüzde bilmeceleri derleyen kitaplarda, çağdaş yaşamda kullanılan araçlarla ilgili yeni bilmeceler de görülmeye başlanmıştır: "Ufak ufak odalar/Birbirini kovalar" (Tren); "Kesilir, dağılır/Yenmez, bakılır" (iskambil kâğıdı).

Sözlü halk edebiyatı ürünü olan bilmecelerin uzak bir benzerinin divan edebiyatında muamma adıyla kullanılmış olduğunu görüyoruz. Muammalar birer özel adı gizler. Halk şiirinde XVIII.-XIX. yy.’larda yaygınlaşan muamma türünün kaynağı da divan edebiyatı geleneğidir. Bilmecede olduğu gibi varlıkları, nesneleri, kavramları konu edinen divan şiirleri ürünleri ise lugaz adını taşır.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2018 15:00
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....