Arama

Bilmece Nedir?

Güncelleme: 8 Aralık 2018 Gösterim: 34.330 Cevap: 3
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
20 Eylül 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

BİLMECE

Ad:  bilmece.JPG
Gösterim: 444
Boyut:  15.6 KB

1. Bir kimseye yanıtını bulması için sorulan çoğunlukla tekerlemeler, söz oyunları biçimindeki eğlendirici soru; bulmaca, muamma: Bir bilmece sormak. Bilmecenin cevabını bulmak.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Anlaşılması güç şey, durum, ya da kimse: Bu olay tam bir bilmece. Bilmece gibi adam.
3. Bilmece gibi konuşmak, açık, anlaşılır biçimde konuşmamak.

—Ed. Bir şeyi üstü örtülü sözcüklerle betimleyerek, dinleyeni onun ne olduğunu bilmeye davet eden küçük şiir.

—ANSİKL. Bilmecelerde kalıplaşmış bir soru sözkonusudur. Bu soru uyak, ölçek gibi şiirin biçimsel öğelerinden, söz sanatlarından, ses taklitlerinden, tekerleme biçimlerinden yararlanarak düzenlenmiştir. Çocuk dilinde yinelenen değişmeler, aşınmalar gösterse de bilmece belirli bir anlatım birimidir.

Divanû lügat İt-Türk'ten bilmecenin bugünkü gibi çocuklar arasında söylenegelen bir ürün olmadığını, "halkın birbirini bilmeceyle sınamaya çektiği"ni öğreniyoruz. ilk bilmece örneklerini de Codex Cumanicus ta buluyoruz: "Oturganım oba yer/Baskanım bağır çenek. Ol üzengi." (Oturduğum dağlık yer, bastığım demir çanak. O üzengidir.); “Yazıda yavlı tokmak yatır. Ol kirpidir." (Kırda yağlı tokmak yatar. O kirpidir.); “Tap! Artında karp! O eşikdir." (Tap! Ve ardından bir karp sesi. O kapıdır.) vb.

Bilmecelerin bugün olduğu gibi yalnız bir eğlence aracı, bir oyun olarak doğmadığını ileri süren görüşler, bilmecenin tarihini çok eski çağlara kadar götürmekte ve onun başlangıçta "daha ciddi görevleri, toplumun yaşamında özel bir önemi olduğu"nu kabul etmektedirler Bugün bilmeceyi çözemeyenin şakadan karşısındakine "Cennetin anahtarını, Kâbe'yi, İstanbul’u, Berlin'i... bağışlaması”, ya da "güç bir tekerlemeyi, kendisini alay konusu kılacak bir sözü yinelemesi”, bilmecelerden kimilerinin sonunda “Ya bunu bileceksin, ya bu gece öleceksin" söz kalıbının bulunması; masallarda örneğin bir padişah kızının "kendisiyle evlenmek isteyen gençlere bir bilmece sorması, bilemeyeni öldürtmesi..." vb. gibi kanıtlara dayanılarak, bilmecelerin başlangıçta yalnızca bir şaka, bir oyun sayamadıkları ileri sürülmüştür.

Anadolu alevileri, topluluğa kabul törenlerinde adaylara bilmecelerin daha gelişkin biçimleri sayılacak sorulu şiirler okur ve yanıt isterler. Fütüwet örgütünün kabul töreninde de buna benzer durumlar görülür. Anadolu'nun kimi bölgelerinde düğün törenlerinde oğlan tarafı ile kız tarafının bayraktarlarının birbirine bilmece sorması, yenilenin bayrağı vererek bir bağışta bulunması; kış geceleri toplantılarında, imecelerde, toplu çalışmalarda bilmece sormanın büyükler arasında sürdürülmesi, bilmecenin geçmişteki geniş öneminin işaretlerindendir.
Bilmecelerin bir bölümü, manzumdur.

Bunlar arasında beyit, mani gibi biçimini korumuş olanlar vardır. Kimi bilmeceler ise aşınıp değişerek başlangıçtaki manzum şeklinden uzaklaşmıştır. Kolay söylenmesi, hatırda tutulması için manzum olmayan bilmecelerde de bazı biçimsel anlatma tekniklerine, iç uyaklara, ses yinelemelerine başvurulduğu görülür.

Manzum bilmeceler genellikle halk şiirinin yaygın ölçekleriyle kurulmuştur: "Yedi delikli tokmak/Bunu bilmeyen ahmak" (Baş) bilmecesi 7 hecelidir. Kimi bilmecelerde mısralar başka başka hece sayısın- dadır: "Attım rala/BIr kuru kata/Yemesi tath/Maymun suratlı" (Hindistancevizi) (4-5-5-5 heceli]. Böyle örneklerde kimi sözcüklerin yerine, zamanla başka sözcükler geçmiş olabilir. Kimi kez, bütün mısralar birbirleriyle uyaklıdır, ikişer ikişer uyaklı ya da yalnız son mısraları ilk dizelerin uyağından ayrılan biçimler de vardır. Birçok bilmecelerde, mani biçimi (a aba) kullanılmıştır. Bilmecelerin bir bölümünde ses taklidine, karşılıklı konuşma biçimlerine, söz başı uyaklarına vb. yer veren tekerleme biçimleri görülür: "Leblcik lebabicik/Dört duvarın üstü açık/Üstünde/bir serçecik/Ağzında bir çiçecik/ —Ne çiçeği?— Nar çiçeği/Nar çiçeği, turunç çiçeği/Cevri cevahir tarlasında/Pirinç çiçeği " (Arı).

Bilmecelerin bir bölümü belirli formüllerin yinelenmesiyle kurulmuştur. Bunların en yaygınlarından biri, “Benim... var..." formülüdür: "Benim bir kaşık boyam var, dünyayı boyar" (Güneş), “...üstünde...". "... altında..." formülü pek çok bilmece oluşturur: "Yer altında kınalı çivi" (Havuç). "O ne idi...", "Ol nedir ki..." formülleri de en çok kullanılanlardandır: "O ne idi yeri göğü sallayan/O kim idi Zülfi- karı elleyen/O kim idi karıncayı nallayan" (Öküz, Hz. Ali, Hz. Süleyman). Kimi bilmecelerde "... var... yok..." "... değer... değmez..." gibi formüller kullanılır: "Kandilde var, mumda yok/Mendilde var, çantada yok" (Dil); "Anaya değmez babaya değer/Halaya değmez amcaya değer/lğneye değmez ipliğe değerA/allahi değmez billahi değer" (Dudaklar). Yanıtlarını kendilerini dile getiren şaşırtmacalı bilmeceler de vardır: “Deniz içinde ‘ne’ var?" (“N" harfi). Kimi bilmeceler ses taklitlerine, uydurma kelimelere dayanır: "Mani mani maniki/Tırnağı var on iki" (Sarımsak).

Bilmeceler günlük yaşamda karşılaşılan varlıkları, hayvanlan, yakından tanınan kavramları konu edinir. Bilmece oluşturulurken herkesin çok iyi bildiği özellikler örtülüp gizlenmeye çalışılır.
Bilmecelerin büyük bir bölümü doğa olayları, doğa varlıklarıyla ilgilidir: "Min‘ min minare/Dibi daire/Yüzbin çiçek/Bir lâle" (Ay, gök, yıldızlar). Bitkiler, hayvanlarla ilgili bilmeceler de pek çoktur: "Aldır abası/Yeşildir kebesi/Bunu bilmeyen/Eşek sıpası" (Domates), insanın organlarıyla ilgili çok sayıda bilmece vardır:

' ‘Biz biz idik, biz idik/Otuz iki kız idik/Ezildik büzüldük/iki duvara dizildik" (Dişler). Eşya ile ilgili bilmeceler de çoktur: "Küçük mezar/Dünyayı gezer" (Ayakkabı). Az da olsa, soyut kavramları konu edinen bilmeceler vardır: "Şıpıl şıpıl sudan geçtim, şıpırtısını duymadım/Yeşil çimen üstünde kumaş biçmiş, kırpıntısını bulmadım" (Rüya).

Bilmeceler arasında köy yaşantısını yansıtanlar ("Gündüz kan emer/Gece yıldız sayar" [övendire]) olduğu gibi, eski şehir yaşantısından, giyim-kuşamdan renkler taşıyanlar ("Bize bir misafir geldi/Yeşil fecareli/Kırmızı entarili/siyah düğmeli" [Karpuz]) da vardır. Birçok bilmece İslam diniyle ilgili motifleri yansıtır: "Ey bulutlar bulutlar/Yusufu yedi kurtlar/Ben bir şekil kuş gördüm/Tepesinden yumurtlar" (Buğday).

Günümüzde bilmeceleri derleyen kitaplarda, çağdaş yaşamda kullanılan araçlarla ilgili yeni bilmeceler de görülmeye başlanmıştır: "Ufak ufak odalar/Birbirini kovalar" (Tren); "Kesilir, dağılır/Yenmez, bakılır" (iskambil kâğıdı).

Sözlü halk edebiyatı ürünü olan bilmecelerin uzak bir benzerinin divan edebiyatında muamma adıyla kullanılmış olduğunu görüyoruz. Muammalar birer özel adı gizler. Halk şiirinde XVIII.-XIX. yy.’larda yaygınlaşan muamma türünün kaynağı da divan edebiyatı geleneğidir. Bilmecede olduğu gibi varlıkları, nesneleri, kavramları konu edinen divan şiirleri ürünleri ise lugaz adını taşır.
Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2018 15:00
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
19 Aralık 2009       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
bilmece

Sponsorlu Bağlantılar
isim
1 . Bir şeyin adını anmadan niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun, muamma:
"Karşılıklı bilmece sormaya dayanan seyirlik oyunlar da vardır."- M. And.
2 . mecaz Bilinmeyen şey, muamma:
"Basit cümleleri bile anlamak güç olurken istihza bir bilmeceye döner."- A. Ş. Hisar.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
  • bilmece çözmek
  • bilmece gibi konuşmak

Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2018 15:15
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Aralık 2018       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
BİLMECE
Yanıtlanması için sorulan şaşırtıcı ve eğlendirici sorulara bilmece adı verilir. Örneğin, "Fillerin orkestrasına ne denir?" sorusu "Filarmoni"diye yanıtlanır. Burada bilmece sözcük oyununa dayandırılmıştır. Eskiçağlardan beri hemen tüm uygarlıkların edebiyat ve folklorunda bilmece vardır.

Bilmeceler, sözcüklere doğaüstü, büyülü güçler yükleyen ilkel inançlardan doğmuş olabilir. Peri masallarının çoğunda büyülerin bozulabilmesi için zor bir bilmecenin çözümü­nü bulmak gerekir. Yunan efsanelerinden birinde Odipus, Sfenks denen kanatlı canava­rın, "Kendisi tek bir varlıkken, önce dört, sonra iki, sonra da üç ayaklı olan nedir?" sorusunu yanıtlamak zorunda kalır. (Bu bil­mecenin çözümünü SFENKS maddesinde bu­labilirsiniz.) Odipus doğru yanıtı bilir ve Sfenks'in büyüsünü bozar.

Delfi Kâhinleri de, kehanetlerini bazen bilmece biçimine sokar ve sözcükleri öyle akıllıca kullanırlardı ki, olaylar nasıl gelişirse gelişsin öngörüleri gerçekleşmiş sanılırdı

Eğretileme (istiare) yani bir şeyi renkli benzetmelerden yararlanarak açıklama, bil­mecelerde çok kullanılır. Hatta bazı bilmeceler yalnızca karmaşık eğretilemelerden oluşmuş ibidir.

Örneğin,
"Ocak başında kuyu Kuyunun içinde suyu Suyun içinde yılan Yılanın ağzında mercan."

bilmecesinde, gaz lambası anlatılırken çeşitli yaratıcı benzetmelerden yararlanılmıştır.
Eski Türkler'de bilmece, uzun kış gecele­rinde ev halkının eğlenme ve zaman değerlen­dirme araçlarındandı. Bunlar, çocukların eği­timinde, düşünme biçimlerini geliştirmelerin­de çok yararlı olurdu. Genellikle iki ya da dört dizeli ve uyaklı olan Türk bilmeceleri, bazen daha uzun tutulurdu.

"Bir karı ile bir koca Mırmır eder her gece. Karı der ki: -Hey koca Acep İstanbul nice? -İstanbul bucak bucak, Çevresi mermer ocak, İçinde bir sandıcak, İçi dolu boncucak."
(Nar)

Bir başka ama bu kez kısa bir örnek:
"Üstü çayır, biçilir Altı çeşme, içilir."
(Koyun)

Yapılan benzetmeler olumsuzlanarak soru­lan bir tür bilmece:
"Karnı gurul gurul eder, kurbağa değil Ağzında zurnası var, zurnacı değil Başında tablası var, tablacı değil."
(Nargile)

Modern bilmeceler, genellikle, sözcük ve mantık oyunlarına dayanır. Aşağıdaki örnek­ler günümüzde çok yaygın olan bu tür bilme­celere ilişkindir.

"Kimler, dişlerini fırçalarken ıslık çala­bilir?"
-Takma dişi olanlar.
"Kızıldeniz'e beyaz bir mendil düşerse, ne olur?" -Islanır.

"Filler niçin gözlük takar?" -Tanınmamak için.

"Kâğıt, kaleme ne demiş?"
-Üzerimde fazla dolaşma, gıdıklanıyorum.
"Bizim olduğu halde en çok başkalarının kullandığı şey nedir?" -Adımız.

"Bir grup ördek ırmakta yüzmektedir. Bir ördek iki ördeğin önünde, bir ördek iki ördeğin ortasında, bir ördek de iki ördeğin arkasındadır. Acaba grupta kaç ördek vardır?" _
-Grupta üç ördek vardır. Biri en önde (ardında iki ördek), biri ortada (önünde ve arkasında birer ördek), sonuncusu da en arkada (önünde iki ördek) yüzerler.

Günümüzde, bu tür sözcük ve mantık oyunlarına dayananlardan başka, sayı ve şekil bilmeceleri de çok yaygındır

"Dört tane 5 ile 56 nasd yazılır?"
55+-1—=56

Yukarıda örnekleri görülen bilmeceler çok çeşitlendirilebilir. Bilmece üzerine yazılmış birçok kitap vardır. Gazete ve dergi gibi ya­yınların birçoğu bilmeceler yayımlar ve bazı­ları ödüllü yarışmalar düzenler.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Aralık 2018       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
bilmece
bilerek karışık hale getirilmiş ya da çift anlamlı olarak sorulmuş, dikkatli ve çoğu zaman da zekice bir yanıt gerektiren soru; eskiden beri pek çok uygarlıkta folklorun bir parçası olan tahmin oyunu.

Batılı bilginler genel olarak bilmecenin iki türünü tanırlar: Betimlemeli bilmece ve kurnazca ya da zekice soru.
Betimlemeli bilmece genellikle bir hayvanı, insanı, bitkiyi ya da bir nesneyi, bilerek karışık hale getirilmiş bir biçimde anlatır, böylece onu asıl yanıttan farklı bir şeymiş gibi sunmuş olur. “Bütün gün koşan ve gece yatağın altında yatan şey nedir?” bilmecesi ilk anda “köpek” yanıtını akla getirir, oysa asıl yanıt “ayakkabı”dır.

Betimlemede çoğu zaman bir genel, bir de özel bölüm bulunur; betimlemenin ilk parçasını oluşturan genel bölüm eğretileme olarak anlaşılacaktır. Örneğin,
Hoca çıkar handan
Sarığı kandan
Her sabah ezan verir

Bilmez kıble ne yandan bilmecesinde bir hoca betimlenir gibidir. Sözcük anlamıyla alındığında ikinci bölüm birinciye karşıt görünür. Ama buradaki “hoca”, kıblenin ne yanda olduğunu bilmez çünkü o bir horozdur. Daha sonra ortaya çıkmış olduğu anlaşılan bir bilmece biçimi de sözcük oyunlarıdır; örneğin “Kandilde var mumda yok, Mendilde var çulda yok: Dil.”

İngilizce’de kurnazca ya da zekice soruların genel bir adı olmadığından, bunlar bilmece sınıfına katılır. Çok eski kaynaklı olan bu soruların birçok dile çevrilmiş bir klasik Yunan örneği şöyledir: “En güçlü şey nedir?” “Aşk”tır; “demir güçlüdür, ama demirci daha güçlüdür ve aşk da demirciye boyun eğdirir”. Kurnazca sorular, konularına ve biçimlerine göre sınıflanabilir. Ayrı bir yorum gerektiren bu sorular harflere, sözcüklere ve simgelere dayalı olabilir; örneğin “Paris’in ortasında ne var?” - “R”. Böyle bilmecelerin ortaya çıkmasında okul ortamının etkisi açıktır.

“... ile ... arasında ne fark vardır?” ya da “Niçin ..., ...’a benzer?” gibi sorular, çoğunlukla sözcük oyunlarını içerir. Çağdaş bilmeceler sayılabilecek bu tür yanıltmacalı sorular Avrupa kültüründe bilinmektedir.

Bilinen en eski Türk bilmeceleri Kuman metinleri olarak anılan Codex Cumanicus’ta kayıtlıdır. Anadolu’da, Doğu ve Kuzey Türklerinde tanıtmaca, atlı mesel, bilmeli matal, mesel, masal, metel, bulmaca, söz, dele, tanımaca, tapmaca, tapkış, tabışkak gibi adlar altında toplanan bilmeceler, görünüşte eğlence araçlarıdır. Ama tarih boyunca evlerde, özellikle uzun kış geceleri toplantılarında ya da ev imecesi yöntemiyle yapılan işler arasında, zamanı değerlendirmek için de kullanılmışlardır. Düşündürücü, çocuklar açısından geliştirici, eşyanın keskin bir gözle algılanmasını sağlayıcı özellikleri' olan bilmecelerin özgün bir söylenme geleneği vardı. Buna göre topluluk önce iki gruba ayrılır ya da bilmece sormada uzmanlaşmış iki kişinin yanında kümeleşirdi.

Bilmece sorma ve yanıtlamada herkes söz sahibi olabilirdi. Çözümde güçlük çeken taraf bazı ipuçları elde etmek için karşı tarafa “Yenir mi, içilir mi?”, “Üçar mı, kaçar mı?”, “Canlı mı, cansız mı?” gibi sorular sorar ve alman yanıtlara göre bilmeceyi çözmeye çalışırdı. Gene çözülemediyse bilmeceyi yönelten kişi yanıtı söylemekte nazlanır, karşı taraftan, bulundukları bölgenin köy, kasaba ve kentlerini isterdi. Bazen bununla da yetinmez Bursa, Konya, İstanbul, Edirne vb büyük kentleri ya da Mekke, Medine gibi kutsal yerleri isteyebilirdi. Çözemeyen taraf ise pazarlık yapar, bilmecenin güçlüğüne göre soran tarafa bazı yerler bağışlardı. Verilen yer, bir tekerleme söylenerek kabul edilirdi.

Alman yerler bir üstünlük göstergesiydi ve kazanan taraf oyunun sonunda bunlarla övünebilirdi. Türkçede bilmeceler biçimsel bakımdan iki ve daha çok dizeden oluşabilir. Beyit ve kıta geleneğine bağlı olarak çok sayıda iki ve dört dizelik bilmecelere rastlanır. Dize sayısı dörtten çok olan bilmecelere az rastlanırsa da bu bilmeceler lugaz ve muamma geleneğini yaşatıyor oluşları ve sağlam yapılarıyla dikkat çeker. Bunlar daha çok mesnevi düzenindedir. Ezberleme kolaylığı nedeniyle manzum sorulan bilmecelerin bazen yanıtının da manzum olarak verijdiği olur, tşlev, üslup, yapı ve yayılma özellikleri bakımından birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılamayan bilmecelerde daha çok 4-8 heceli dizelere yer verilir. Özellikle dört dizeli ve yedi heceli bilmecelerde görülen yoğunluk ise mani nazım biçiminin etkisiyle açıklanabilir. Uyak düzeni de (genellikle tam uyaklı ya da redifli) bilmecelerin biçimlerinin uzun süre bozulmadan korunmasını sağlamıştır.

Türk bilmeceleri söyleniş özelliklerine göre başlangıç ve bitişleri kalıplı olanlar, ses taklitlerine dayananlar, harf, hece ve sözcük oyunları ile kurulanlar, şaşırtmacalı sözlerden oluşanlar, aynı kavramı iki karşıt özellikle betimleyenler gibi öbeklere ayrılır. Yaşam biçiminin hızla değişmesi, eğlence araçlarının çoğalması, bu zengin folklor ürünlerini tarihe mal etmiş gibi görünmektedir. Bununla birlikte son yıllarda bilmecelerden ilkokul çağındaki çocuklar için öğretim aracı olarak yararlanılmaya başlanmıştır.

Türk halk bilmeceleri zaman içinde yapılan derlemelerle büyük sayılara ulaşmış ve bu derlemeler Naki Tezel (Türk Halk Bilmeceleri, 1969), Şükrü Elçin (Türk Bilmeceleri, 1970), İlhan Başgöz-Andreas Tietze (Bilmece: A Corpus of Turkish Riddles; Bilmece: Türk Bilmeceleri Külliyatı, 1973), Amil Çelebioğlu-Yusuf Ziya Öksüz (Türk Bilmeceler Hâzinesi, 1979) gibi yazarlar tarafından toplanmıştır.
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

7 Ocak 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
8 Aralık 2014 / eceoşşşş Soru-Cevap
21 Nisan 2010 / Misafir Soru-Cevap
24 Haziran 2009 / nünü Rüya Tabirleri
26 Temmuz 2013 / Genel Net Forum Oyunları