Arama

Eğitim Tarihi - Tek Mesaj #2

Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #2
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Eski Uygarlıklarda Eğitim

Mezopotamya uygarlığında eğitim alanında etkin olan rahipler bilgili ve aydın kişilerdi. Ço­cuklara ilk aşaması okuma, yazma ve din bilgisi olan, daha ileri yaşlarda ise hukuk, tıp ve astrolojinin öğretildiği bir eğitim verilirdi. Okullara toplumun alt sınıflarından kişilerin çocukları gidemezdi. Okula gidebilen çocuk­lar yazıcı, kütüphaneci ve öğretmen olmak üzere yetiştirilirdi. Ayrıca rahip yetiştirmek için tapınak sayısı kadar çok sayıda okul bulunuyordu.


Eski Mısır'da ise devlet görevlilerinin ve rahiplerin denetiminde iki tür okul vardı. Beş yaşında okula alınan erkek çocuklar önce okuma yazma öğrenir; 13-14 yaşına gelince ileride çalışacakları yerlerde pratik eğitim görür; rahipliğe ayrılanlar ise 17 yaşından sonra özel okullara giderlerdi. Bu okullarda ezbere dayalı bir eğitim, sıkı bir disiplin ve dayak vardı. Arkeologların Mısır'da bulduğu kil bir tablette "Beni dövdün, bilgi kafama girdi" yazılmıştı. Okullarda tıp, matematik ve geometri gibi bilim dallarında eğitim verilirdi. Mimarlık, mühendislik ve heykeltıraşlık ise okul dışında, ustalardan öğrenilirdi.


Bugün Çin'de geçerli harflerin çoğu bun­dan 3.000 yıl önce bulunmuştu. Daha önce söz edilen uygarlıklardan farklı olarak Çin'de ahlaksal duyarlık aşılayan, kişinin başkalarına ve devlete karşı görevlerini öğreten bir eğitim anlayışı vardı. Uygarlığın başlangıcında bile uyumlu insan ilişkilerine, müziğe ve dinsel törenlere verilen önem eğitimde de kendini gösteriyordu.


Amerika'da Kolomb öncesi uygarlıklara ilişkin arkeolojik bulgular pek ipucu vermi­yorsa da Mayalar'ın ve İnkalar'ın çok gelişkin takvimler kullanmış olmaları astronomi ve matematikte çok ileri gittiklerini gösterir. Aztekler'in yapmış oldukları görkemli tapı­naklar ve Mayalar'ın karmaşık yapı sistemi de iyi bir eğitimin kanıtlarıdır. Bu uygarlıklarda eğitimin amacı meslek bilgisi vermek ve kişiliğin gelişmesine yardımcı olmaktı.

En eski uygarlıklardan birinin beşiği olan Hindistan'da birbirinden katı kurallarla ayrı­lan sınıflar vardı (bak. Kast). Bu sınıflardan din adamı Brahmanlar toplumda saygın bir konuma sahipti; çünkü din ahlakı, felsefeyi, hukuku ve yönetimi kapsayıcı bir nitelikteydi. Eğitim de bu nedenle dinden kaynaklanıyor­du. Çocuklar yedi yaşına kadar evde, yediden 16'ya kadar okulda, 16'dan sonra da, ünlü düşünürlerin ve öğretmenlerin ders verdiği
kurumlarda okurlardı. Öğretim kızlara yasak­lanmamıştı, ama kız çocuklar genellikle evde eğitilirdi. Çocukların eğitileceği konular için­de bulundukları kasta göre değişirdi. Ne var ki, hangi kasttan olursa olsun öğrenci­nin sade bir yaşam sürmesi, sert bir yatakta yatması, süsten kaçınması beklenirdi. Hindis­tan'da Budacıhk'la birlikte eğitimde sınıflar arası ayrım kalktı. Manastırlar başlıca eğitim merkezlen durumuna geldi.


Yahudiler'de eğitim aile içinde, annenin çocuklara temel bilgileri öğretmesiyle başlar­dı. Baba ise oğullarını toplumun törelerine uygun biçimde eğitir, onlara din eğitimi verir ve el becerileri öğretirdi. Amacı din bilgisi vermek olan okullarda Tevrat öğretilir, oku­ma, yazma ve matematik dersleri verilirdi. Eğitimin dine dayalı olması İS 7()'te Kudüs' teki tapınak yıkıldıktan ve Yahudiler dağıl­dıktan sonra da ulusal birliğin korunmasına yardımcı oldu.


Eiski Yunanda eğitim jimnastik ve müzik yoluyla insanın çok yönlü gelişimini amaç edinmişti. Sparta'da çocuklar yedi yaşına kadar ailenin yanında kalır, yedi yaşından sonra da devlete ait eğitim kurumlarına gön­derilirlerdi. Bu kurumlarda 30 yaşına kadar okuma, yazma ve matematiğin yanı sıra, savaş ve devlet yönetimi üzerine de eğitim görürlerdi. Atina'da eğitim, Sparta'nın tersi­ne bir devlet işi olarak değil, özel kişilerin işi olarak özgür bırakılmıştı. Bu kişilerin açtığı okullarda müzik, jimnastik dersleriyle birlikte edebiyat, dilbilgisi, matematik ve felsefe gibi dersler de okutuluyordu. Bir okullar kenti olan Atina'da eğitim iki yıllık askerlik döne­mi ile sona ererdi. Yunanlı filozof Platon. Cumhuriyet adlı kitabında devletin görevle­rinden biri olmasını öngördüğü eğitimde erdem ve bilgeliğin öneminden söz eder. Platon ile birlikte öbür Yunan filozoflarının düşünceleri birçok batı ülkesinin eğitimi üze­rinde etkili olmuştur.


Eskiçağın ikinci önemli merkezi olan Ro-ma'da eğitim. Eski Yunan'daki gibi kuramsal olmayıp yaşamın gereklerine yanıt verecek biçimde düzenlenmişti. Roma'da eğitimin amacı iyi yurttaş yetiştirmekti. Bu görevi aile kurumu yüklenmişti. Kız çocuklar evde anne­lerinin yanında ev işlerini öğrenir, erkek çocuklar önce babalarıyla birlikte çalışır, da­ha sonra da bir ustanın yanında meslek öğre nirlerdi.
Öğrencileri sınıflara ayırma yöntemi ilk kez Roma'da uygulanmış, daha sonra da tüm im paratorluğa yayılmıştı. Bu okullarda okuma, yazma, edebiyat, konuşma sanatı ve Latince öğretilmekteydi. Bizans İmparatorluğumda yalnızca varlıklı kesimlerin çocuklarının okula gitme olanağı vardı. Okullarda Homeros'un yapıtları okutu­lur, matematik, dilbilgisi ve din dersleri veri­lirdi. Manastırlar ise başlı başına dinsel eğiti­me ağırlık veriyordu. Konstantinopolis (bu­gün İstanbul), İskenderiye ve Antakya'da üniversiteler vardı. Bu üniversitelerde beşeri bilimler. Yunan klasikleri, konuşma sanatı, dilbilgisi, felsefe, geometri, astronomi, man­tık ve şiir yazma dersleri verilirdi.



İslam dünyasında Abbasi yönetimi sırasın­da bilim ve eğitimin en parlak dönemi yaşan­dı. Platon, Aristo, Hipokrat gibi bilim adamı ve düşünürlerin yapıtları Arapça'ya çevrildi. Dinsel eğitimin yanı sıra, teknik gelişmelerin hızlanmasına yol açan eğitim sürecinde sula­manın, mimarlığın, dokumacılığın, kâğıt üre­timinin ve bakırcılığın geliştirilmesine önem verildi. Ortaçağda Bağdat, Kurtuba, Sevilla üniversiteleri ünlü araştırma merkezleri ko­numundaydı. Bu öğrenim kurumlarında ce­bir, trigonometri, kimya, fizik, astronomi, tıp, mantık, coğrafya, siyaset, hukuk ve din gibi konularda eğitim yapılıyordu. Ne var ki, yaklaşık 350 yıllık bu yaratıcı dönem 11. yüzyılda sona erdi.

Ortaçağ Avrupa'sı

Ortaçağda 768-814 arasında Avrupa'nın bü­yük bir bölümüne egemen olan İmparator Şarlman tarih, felsefe, fen gibi konularda eğitimin yaygınlaştırılmasına çalıştıysa da bu çağda eğitimin temel öğesi din adamı yetişti­ren manastırlardı. Bu manastırlarda okuma, yazma ve aritmetik gibi temel bilgilerle birlik­te Latince dualar, dinsel metinler ve ilahiler öğretilirdi. Böylece Eski Yunan'dan başlaya­rak insanı çok yönlü olarak yetiştirmeyi amaç edinmiş eğitimin yerini, insanı tek boyutlu yetiştirmeyi amaç edinen dinsel bir eğitim aldı.


12. ve 13. yüzyıllara gelindiğinde bazı kentlerde ilk üniversitelerin çekirdeği olan ve bilimsel tartışmaya ağırlık veren kuruluşlar ortaya çıktı. Bunlar arasında İtalya'da Bolog-na, Fransa'da Paris, İngiltere'de Oxford veCambridge sayılabilir. O dönemde bu üniver­siteler kadınlara kapalıydı.

Rönesans ve Reform
Avrupa'da 14. yüzyılın ikinci yarısında başla­yan Rönesans (bak. RÖNESANS) insanı temel alan görüşün yeniden önem kazanmaya başla­dığı bir dönemdir. Eğitimin amacı her yönüy­le gelişmiş insanın yetiştirilmesiydi. Bu dö­nemdeki Hümanizm Akımı da eğitimin mer­kezine, Tanrı ya da kilise öğretileri yerine, insanı koymuştur (bak. HÜMANİZM). Ortaçağın geleneksel, baskıcı eğitim yapısı Rönesans'la birlikte yerini giderek liberal bir eğitime bıraktı. Okullarda Yunan klasikleri yeniden okutulmaya başlandı. Yeni keşiflerle bilim dünyası zenginleşti. Ama gene de kurumsal eğitimin içeriği ortaçağ eğitimine benziyordu. Dilbilgisi, konuşma sanatı, mantık, geometri, aritmetik, müzik ve astronomi derslerine ek olarak tarih, beden eğitimi dersleri verilmeye başlandı. Yoksul kesimler bu dönemde de eğitimden yararlanamıyordu.


Avrupa'da 16. yüzyılda başlayan Protestan reformunun (bak. REFORM) eğitim üzerinde kalıcı bir etkisi oldu. Protestanlar her ülkenin kendi inancını seçme hakkı olduğunu savunu­yorlardı. Ulusçuluk düşüncesinin güçlenmesi­ne yol açan bu akımın etkisiyle Protestanlık'ı benimseyen ülkelerde okullar giderek ulusal birlik sürecinde önemli işlevler yüklendi. Ay­rıca eğitiminin yaygınlaşmasına önem veren Protestanlar pek çok ülkede, yoksul kesim­den çocukların eğitimi için yeni okullar açtı­lar. Katoliklik inancına bağlı kalan ülkelerde ise Katolik Kilisesi eğitimin denetimini elinde tuttu.

Kaynak: MsXLabs.org &Temel Britannica