1- TANIMLANAMAZLIK: Mistik bilince karşıt bir kavram bulunamadığı için, bu hal doğrudan doğruya denenir ve yaşanır. Bu özelliği ile mistik haller zihinsel hallere değil duygusal hallere benzerler. Hiç kimsede bir başkasına onun yaşamadığı bir duyguyu tam anlamıyla anlatamaz. 2- ENTELLEKTÜELLİK: Mistik gelenekler “anlayış”, “aydınlatma” veya “aydınlanma” ile ilgilidir. 3- GEÇİCİLİK: Mistik deneyim, genelde kısa süreli ve anlıktır. 4- PASİFLİK: Mistik hale ulaşmak için yapılan istemli hareketler sonucunda, mistik bilinç hali başlayınca, insan üstü bir kudret tarafından kavranıp tutulduğu duygusuna kapılır. Mistik deneyimin önemle belirtilmesi gereken diğer bir özelliği; insanda bencillikten uzaklaşıp daha mutlu ve sevgi dolu bir yaşama yönelme şeklinde bir değişim meydana getirmesidir. Sonsuza Susayış: Kutsal gerçeğin çağrısını ölümsüzlüğün işareti olarak duyan kimseler, meditasyona istekli olacaklar ve meditasyon yapmaktaki amaçlarını bileceklerdir. MEDİTASYONUN YARARLARI Düzenli olarak meditasyon uygulayan kişinin, gereken uyku süresi kısalır, kolayca uyur. Eşit süreli uykudan, başkalarından daha dinlenmiş olarak uyanır. Özellikle Meditasyonun ardından kaslarda bir gevşeme, insanda bir hafiflik ve canlılık hali oluşur. Birmanya ve Tayland’ın meditasyon merkezlerinde, solunum konsantrasyonu ve aktiften konsantre olmayı sıra ile uygulayan (oturarak yapılan meditasyon ile hareket halindeyken yapılan meditasyonun birlikte uygulanmasıdır) Monklar ve öğrencileri, günde Dört saatlik bir uykuyu yeterli bulurlar. İnsanın kendisi ve dünya ile olan ilişkilerinde rahat olması, diğer kişilerle olan ilişkilerini de kolaylaştırır. Baskı ve gerginliğin kalkmasını izleyen benliğin gelişmesi ile sevgi ve şefkat duyguları yeşerir. Yaşam daha akıcı ve zorlamasız, aynı zamanda daha sevinçli ve mutlu olur. Benliği saran üstün deneyimler yaşanır. Harvard Tıp Fakültesi’nden Dr. Herbert Benson, meditasyonun insanın sağlığını daha iyiye götürerek, kişinin gerilimi yenmesine yardımcı olduğunu söyleyerek meditasyon sırasındaki fizyolojik değişimleri şu şekilde sıralıyor. - Meditasyon yapanların kalp atışı, ortalama dakikada üç atış azalır. - Solunum sayısı azalır. - Bedenin oksijen tüketimi %20 kadar azalabilir. - Kandaki laktik asit miktarı düşer ki bu da sinir krizlerini önler. - Tansiyon normal düzeyini korur. Dr. Benson, meditasyona başlarken yüksek olan tansiyonun, meditasyonla düştüğünü göstermiştir. MEDİTASYONDAN YARARLANMAK ALTI TEMEL KOŞUL VARDIR. 1- Meditasyon yapabileceğiniz, ses, hareket, ışık, insanlar gibi dikkatinizi dağıtabilecek unsurlardan yeteri kadar uzak bir yer. 2- Fiziksel ve zihinsel rahatlık. Ufak rahatsızlıklar meditasyonun kalitesini bozacak güçte olmayabilir. 3- Dengeli, dik ve rahat bir oturma şekli. 4- Sessiz, yavaş, yumuşak ve düzenli bir solunum. 5- Dikkatin üstünde toplanacağı bir meditasyon objesi ve uyarıcısı. Bunun yirmi dakika kadar olması yeterlidir. 6- Dengeli farkında oluş. NERDE VE NASIL MEDİTASYON YAPMALI Düzenli olarak meditasyon yapmak için, evin diğer insanlardan, gürültüden, rüzgardan, yanıp sönen ışıklardan uzak rahat ve sessiz bir köşesi en uygun yeridir. Odada telefon varsa fişi çekilmelidir. Fiziksel ağrı ya da zihinsel huzursuzluk, meditasyonu kesintiye uğratabilir veya engelleyebilir. Normal bir ortamda rahatınızı sağladıktan sonra, kendinizi hazırlayıp meditasyona oturabilirisiniz. Banyo yapmak veya elinizi yüzünüzü yıkamak, burnunuzu temizlemek, dişlerinizi fırçalayıp ağzınızı su ile çalkalamak, gözlerinize soğuk su çarpmak, gevşemeye yardımcı olur. Bol bir kıyafet giyip, kravat, kemer gibi sıkı giyecekler çıkartılarak gevşeme sağlanır. Eğer burnunuz tıkalı değilse, ağzınızı kapayıp burnunuzdan soluyun. Ağzınıza salya akması, derin bir gevşemenin ifadesidir; istiyorsanız yutabilirsiniz. Aynı şey kaşınma duygusu içinde geçerlidir, kaşıyın ve meditasyona geri dönün. Eğer çevrenizdeki objeye bakarak meditasyon yapıyorsanız, gözleriniz açık olacaktır. Daha sonra objeyi hayal etmek için gözlerinizi kapayabilirsiniz. Genelde, meditasyon süresince gözleri kapayarak görüş uyarımını kaldırıp, içe yöneltmek daha iyidir. Yaga’nın babası sayılan Patanjali’nin dediği Pratyahara “içine çekilme” duygusu için bu basit fakat önemli bir adımdır. Ayrıca gözlerinizi yarı açık tutmak uykuya dalmayı önler. Meditasyon için en uygun zamanlar yemekten en az iki saat sonrasıdır. En iyi sonucu ise kahvaltıdan ve akşam yemeğinden önce alabilirsiniz. Eğer günde iki kere meditasyon uygularsanız, seanslar arasında en az altı saat olmalıdır. Günde bir defa yapıyorsanız, öğleden sonrasını veya akşam üstünü seçebilirsiniz. Eğer normal ve hareketli bir yaşantınız varsa günde yirmi dakika yeterlidir. Süre bittiğinde hemen ayağa kalkmayın, gözlerinizi açıp birkaç dakika sessizce oturduktan sonra kalkın. duruş şekilleri KOLAY DURUŞ:." Sırtın ve başın dik olarak tutulduğu bağdaş şeklinde oturuştur. KUSURSUZ DURUŞ: Bu duruş bağdaş sırasında havada kalan dizlerin yere değmesi ile sağlanır. Sırt gene dik olmalıdır. LOTÜS DURUŞU: Bu duruşta her iki ayak tabanı yukarıya dönük, dizler yerde ve sırtınız dik olmalıdır. Lotüs duruşu Budanın duruşudur. Bütün duruşlardaki en önemli özellik sırtın dik durumda olması, burundan nefes alınarak ellerin diz üstüne konulmasıdır. DÜZENLİ SOLUNUM: Solumum ile zihinsel durum arsında bağlantı olduğu bilinir. Solunumun insanın tahrik edildiği veya heyecanlandığı zaman hızlandığı; aksine sessiz ve sakin olduğu zaman yavaş, yumuşak ve düzenli olduğu görülür. Su nedenle meditasyon yapacaklara sessiz, yumuşak ve yavaş solumaları önerilir. Hangi meditasyon yöntemini kullanırsanız kullanın, ilk oturduğunuzda pasif olarak dikkatinizi iki üç dakika solunumunuz için ayırın. MEDİTASYON OBJESİ: -Görülebilen bir şey; çiçek mavi gök yüzü, özel bir desen -İşitilebilen bir şey; çağlayan sesi, saat tıklaması, damlayan musluk -Bir duygu; dinsel hayranlık, sevgi, özlem... -Sesli olarak ya da zihinde tekrarlanan bir cümle veya sözcük -Kendi soluğumuzun, kendi bedeninize devamlı giriş çıkışı, karnınızın soluk alış verme ile yükselip inmesi olabilir. MEDİTASYONUN ÇABASIZ OLUŞU: Meditasyon süresince, meditasyonun getirdiği farkında oluş ve sezgi çabasız, akıcı, dengeli ve amaçsızdır. Aslında meditasyon yaparken, sonuçları için duyacağınız özlem, sizi sonuçlardan mahrum eder. Meditasyonun en değerli evreleri düşüncelerden arınıp, yalnızca farkına varma ve sezginin var olduğu hallerdir. Yalnızca ilk iki aşama dikkatin yöneltilmesini gerektirir. Üçüncü ve dördüncü aşamalar kendiliğinden bir dalıştır. Birinci aşama, derin bir uykudan ellerinizi kullanarak su çekmeye benzer; ikinci aşama, bir çıkrığın kullanılması ile işin kolaylaştırılması gibidir, üçüncü aşama bahçenizden bir dere akması ile; dördüncü aşama ise bahçenize yağmur yağması ile karşılaştırılabilir. YAPMAYIŞ – FONKSİYONSUZLUK OLARAK MEDİTASYON Meditasyon, çelişkili olarak, işlevsiz olma işlevidir yada işlevi alan bir işlevsizliktir. Kendini aşma, kendini bırakmadır, ama tam kendini bırakış, meditasyonun tetikte ve dengeli farkında oluşu ile değil. uyku ile sonuçlanır. Önemle önerilen, bedenin, omurgamın, boynun ve başın dik tutulması, pek çok bünyede, uykuyu önleyen ve dengeli farkında oluşu sürdüren bir yoldur. Fiziksel denge, psikolojik dengeye, yani dış durum iç duruma destek olur. Pasif davranış pasif duruştur. DİKKAT VE FARKINDA OLUŞ: Yoga Meditasyonunda konsantre olma halinden sonra farkında olmaya geçilir. Farkında oluş, bilincin derinliklerine doğru inildikçe niteliğini değiştirir. Bu durumda kişi giderek kendi dışındaki varlıklarla bütünleştiğini idrak eder. Bilen ve bilinen arasındaki uçurum ortadan kalkar. Yalnızca biliş vardır. Yani diğer bir ifadeyle; bilen, bilinen ve bilme işlemi tek bir oluş haline gelmiştir. DİKKAT DAĞILMARINA KARŞI PASİF DAVRANIŞ: Dikkatinizi dağıtan şeylere karşı pasif kalın ve dikkatinizi yeniden meditasyon objesine yöneltin. Zaman zaman dikkatin dağılması önlenemez, ama her defasında sinirlenmeden, sakin bir şekilde meditasyon objesine dönmesi otomatikleşir ve kolaylaşır. Bu pürüzsüz akıp giden nehirdeki sandala benzer. Zaman zaman sandalınız yoldan çıksa bile, küreğinizi suya daldırıp doğru yola koyarsınız. PİSİŞİK FENOMEN: Bütün Mistik dinlerde, uzun süreli bir meditasyonun getirebildiği hayaller, gaipten sesler, değişik psişik fenomenler, dikkati dağıtan olaylar olarak görülür. Bunlar heyecanlanmadan, ele alınmalıdır ancak amaç haline gelmemelidir. Hayalleri aramayın, yanlış anlamayın ve aldanarak bunları gerçek mistiğe ulaşmakla karıştırmayın. Çünkü gerçek mistik deneyimler, şekilsiz ve hayalsizdir. Meditasyon psikolojik baskıları hafifletir. Bazen medidatör göz yaşlarını tutamayıp iç açılması duygusunu memnunlukla karşılar. Bazen de medidatör, bedeninden çıkıp ayrıldığı duygusuna kapılabilir. Bu tür şeyler kısa süreli meditasyonlarda beklenmez, ama olacak olursa da insanı korkutmamalıdır. alıntıdır...
IŞIĞI ÇAĞIRMA ...
Bu meditasyonun amacı, ışığı kendinize nasıl çağıracağınızı, kendinizi ışıkla nasıl dolduracağınızı ve ışığı nasıl yaratacağınızı öğrenmektir.
Adımlar:
Bu meditasyon için yüksek benlik halinize geçin.
1. Işığı çağırmanız ve kendinizi onunla doldurmanız için:
Enerjinizi mümkün olduğunca güzelleştirdiğinizi imgeleyin. Bunu yaptığınızı imgelemeniz, onu güzelleştirmek için gerekli olan tek şeydir. Enerjinizi güzelleştirirken, sizi daha rahat ettirecek, daha derin soluk alabilmenize ve enerjinin omurganız boyunca akışına olanak verecek herhangi bir duruş değişikliği yapabilirsiniz.
Derin bir soluk alın ve ışığı davet edin. Işık sizin çağrınıza derhal yanıt veren bir canlı bilinçtir. O, bırakın omurganızı başınızın yukarısından başlayan ve ayaklarınızdan aşağı kadar uzanan ışık dolu bir çubuk gibi hayal edin. Omurganızdan dışarıya, bedeninize doğru ışık yayın. Fiziksel düzeyde daha çok ışık tutabilmeniz için bedeninizin her yerinde ek ışık hatları imgeleyin. Hücrelerinizden, DNA'nıza ve sonra bedeninizdeki atomlara ışık yollayın. Tüm bedeninizi ışıkla doldurun.
Bu ışığa hayal edebileceğiniz en güzel rengi verin. O ne renktedir? Onu altın sarısı mı, yoksa beyaz ya da mavimsi-beyaz renk mi hayal ediyorsunuz? Bu ışığın yoğunluğunu ve parlaklığını size uygun gelecek şekilde ayarlayın.
Bu ışığı tüm çevrenizi saran, başınızdan yukarı, ayaklarınızdan aşağı uzanan bir küre ya da koza gibi hayal edin. Bu ışığı bedeninizden dışarı, odanın içine doğru yayın. Işık kürenizi öylesine genişletin ki, bütün odayı doldursun ve öteye geçsin. Sonra onu öylesine küçültün ki, bedeninize tıpatıp sığıp yerleşecek kadar olsun. Işık kürenizin tam size uygun olması için ne büyüklükte olması gerektiğine karar verin. Kürenizin belli, net bir sınırı var mı, yoksa o sınır zayıflayarak kayboluyor mu? Eğer net bir sınırı varsa, oda içinde nerede son buluyor?
2. Işık yaymak:
Işığı kendinize çağırıp, ışıkla doldurduktan sonra, birçok farklı şeye ışık gönderebilirsiniz. Fikirlerinize, geleceğe, daha yüce amacınıza, bedeninize, düşüncelerinize ve duygularınıza. Işık gönderdiğiniz şeyin enerjisini daha süptil bir titreşim frekansına dönüştürürsünüz. Değiştirmek istediğiniz bir durum içindeyken, ışık yayın ya da diğer insanlara yardım etmek üzere ışık gönderin.
Kendisine ışık göndermek istediğiniz bir kişiyi düşünün. Bu kişiye tüm bedeninizden ışık yollayın. Bunun nasıl bir duygu olduğunu hissedin. Daha sonra ışığın gözlerinizden, ellerinizden ya da kalbinizden doğruca bu kişiye gittiğini hayal edin. Işık göndermek için size en rahat ve doğru gelen yolu kullanın.
Işık göndermek istediğiniz bir şeyi düşünün. Işığı çağırın ve kendinizi ışıkla doldurun. Kendinizi bir kristal kadar berrak hayal edin, böylece saf bir ışık akıcısı olabilirsiniz. Sonra ışığı, seçmiş olduğunuz şey her ne ise (sevgiliniz, hasta olan bir yakınınız, kavga ettiğiniz bir arkadaşınız vb.) ona gönderin. Işığı göndermek için size en rahat ve doğru gelen yolu kullanın.
Işık göndermek istediğiniz başka şeyleri de düşünün, dünya barışı, yer küre, hayvanlar veya her ne isterseniz. Işık yollarken, kendi ışığınızın da parlak ve güzel hale geldiğini fark etmeye çalışın.
Siz şimdi ışığı nasıl çağıracağınızı, kendinizi ışıkla nasıl dolduracağınızı ve nasıl ışık yayacağınızı öğrenmiş bulunuyorsunuz.