Arama

Dalgıçlık - Tek Mesaj #1

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dalgıçlık

Özel bir donanımla ve belirli bir amaçla bir süre için sualtına dalmaya dalgıç­lık, bu dalışı yapan kimseye de dalgıç denir. Denizaltında yapılması gereken çok çeşitli işler için dalgıçlara gereksinim vardır. Gemi­lerin, iskele ve limanların sualtındaki bölüm­lerinde yapılacak inceleme ve onarımlarda dalgıçlardan yararlanılır. Çok derin olmayan denizlerde batan bir gemiye inen dalgıçlar kalın halatlar bağlayarak geminin yukarıya çekilmesini sağlayabilir ya da gemideki değer­li yükleri denizden çıkartabilirler. İÖ 300'lerde Doğu Akdeniz'deki Rodos Adası'nda, batık gemilerden mal çıkartacak dalgıçla­ra verilen ve dalınan derinliğe göre artan ücreti gösteren bir çizelge yapılmıştı.

İlk dalgıçlar suya batmalarını sağlayan bir taştan başka bir donanım kullanmıyorlar ve sualtında yalnızca 1-2 dakika kalabiliyorlardı. Bu tür "çıplak dalış" günümüzde de dünyanın kimi bölgelerinde deniz yatağından istiridye ve sünger çıkartmak için kullanılan bir yön­temdir. Dalgıçların sualtında dolaşabilmeleri­ni sağlayacak bir dalgıç giysisi yapmak içinbirçok çalışma yapılmıştır. Bir Alman mühen­dis olan Augustus Siebe günümüzde kullan­lanların öncüsü sayılabilecek bir dalgıç giysisini 1830’da yapmıştır.
Klasik dalgıç giysileri iki kat kumaş arasına kauçuk koyularak üretilen su geçirmez bir maddeden yapılır. Bu giysi ayaktan boyuna kadar bütün bedeni kaplar. Eldivenler su geçirmeyecek biçimde bileklere oturur. Çok ağır olan ayakkabılar dalgıcın ayakta dik durmasını sağlar. En son yuvarlak bakır başlık su geçirmeyecek biçimde takılır. Başlı­ğın iki yanında kalın camdan yapılmış gözetle­me pencereleri vardır; önündeki yuvarlak ön pencere dalıştan hemen önce başlığa vidala­nır. Bazı başlıkların tepesinde de bir pencere bulunur. Esnek bir hava borusu başlığı dalgıç teknesindeki hava pompasına bağlar. Dalgı­cın suya kolayca dalmasını sağlamak için elbisenin göğsüne ve sırtına iki ağırlık asılır.

Ad:  dalgic.PNG
Gösterim: 514
Boyut:  94.8 KB

Dalgıcın gemidekilerle ya da öbür dalgıç­larla haberleşebilmesi için başlığa bir de haberleşme kablosu bağlanır. Telefon alıcısı ve vericisi başlığın içindedir. Dalgıç konuş­mak istediği zaman başlığın alt bölümündeki düğmeye çenesiyle basınca gemideki zil çalar. Dalgıcın sualtında kullanacağı el feneri, bıçak gibi aygıtlar kemerine takılıdır. Dalgıç tekne­sindeki ya da rıhtımdaki yardımcılar dalgıca hava pompalanması ve haberleşme bağlantısının sürdürülmesi ile ilgili işleri yaparlar. Hava pompası elle çalıştırılabildiği gibi derin dalış­larda motorlu kompresör de kullanılabilir. Pompadan gelen hava başlığa tek yönlü bir vanadan geçerek girer. Bu vana gelen hava­nın geri gitmesini önler. Giysi içindeki fazla hava ayrı bir çıkış vanasından dışarı atılır. Dalgıç bu çıkış vanasını açıp kapayarak giysi içindeki havanın miktarını denetleyebilir. Çı­kış vanası kapandığı zaman içindeki havanın etkisiyle giysi şişer ve suyun dalgıcı kaldırma gücü artar. Çıkış vanası açılınca havanın bir bölümü dışarı çıkar; büzülen giysinin hacmi küçülür ve suyun dalgıcı kaldırma gücü azalır. Böylece dalgıç çıkış vanasını açıp kapayarak, su içinde aşağı ya da yukarı doğru hareket edebilir.
Dalgıç ne kadar derine inerse üzerindeki su basıncı da o kadar artar. Bu nedenle hem dalgıcın solumasına, hem de dalgıç giysisinin içinde, dışardaki su basıncına eşit bir basınç oluşmasına yetecek kadar çok hava olmalıdır. Örneğin 65 metre derinlikte, dalgıç elbisesi 6.500 milibarlık bir basınçla şişmiş olmalıdır. Bu basınç atmosfer basıncının 6 katından fazladır. Bu yüksek basınç altında havanın azotu dalgıcın kanına ve dokularına girer; ama vücut azotu oksijeni kullandığı gibi kullanamaz. Eğer dalgıç böyle bir derinlikten yukarı hızla çıkarsa kana karışmış olan azot damarlarında gaz kabarcıkları oluşturur. Bu gaz kabarcıkları damar tıkanmasına yol aça­rak felç ve ölüme yol açabilir. Vurgun denen bu olayı önlemek için dalgıç su yüzeyine yavaş yavaş çıkmalıdır. Bu durumda azotun dalgıcın vücudunu terk etme süreci uzayacak ve kanda tehlikeli olabilecek büyüklükte gaz kabarcık­ları oluşmayacaktır. Dalgıcın su yüzeyine çıkması için gereken süre dalgıcın indiği derinliğe bağlıdır. Örneğin 65 metre derinlik­te bir saat kalan bir dalgıç su yüzeyine 5,5 saatte çıkmalıdır.
Daha sonra geliştirilen bir dalgıç giysisi dalgıca serbest hareket olanağı vermiştir. Bu donanımı kullanan dalgıç kendisine gerekli olan havayı bir tüp içinde yanında taşır. Bu tür donanımda solunan hava dışarı atılır ya da arındırılarak yeniden kullanılır. Solunan ha­vanın yeniden kullanıldığı türde, basınçlı bir tüpten gelen oksijen göğüs üzerindeki bir lastik torba içinde solunur. Kullanılan oksijen kimyasal bir arıtıcıdan geçtikten sonra yeniden lastik torbaya döner. Vücudu sıkıca saran bu dalgıç giysilerini, II. Dünya Savaşı sırasın­da (1939-45), düşman gemilerine patlayıcı yerleştiren dalgıçlar kullanmıştır. Bu donanı­mın üstünlüğü dalgıcın yerini belli edebilecek hava kabarcıkları çıkarmamasıdır.
Öteki tür dalgıç giysisinde, dalgıcın sırtın­daki tüplerden gelen hava otomatik bir vana­dan geçerek yüz maskesine gelir. Bu vana dalgıç soluk aldığı zaman kendiliğinden açı­lır. Dalgıç soluk verince çıkan kullanılmış hava da tek yönlü bir başka vanadan dışarı atılır. Çok çeşitli biçimlerde yapılan bu tür dalgıç donanımının yaygınlaşmasında Jacques Cousteau'nun büyük rolü olmuştur.
Soluduğumuz havada bulunan azot, yüksek basınç altında solunduğu zaman azot uyuşuk­luğu denen bir olaya yol açar. Azot uyuşuklu­ğu dalgıcın kendi üzerindeki denetimini azal­tır. Bu nedenle 100 metrenin altına inen dalgıçlar içinde helyum ve oksijen karışımı bulunan tüpler kullanırlar.
Dalgıç donanımında hava tüpünün kullanıl­masıyla birlikte denizaltı araştırmaları çok büyük bir artış gösterdi. 1952'de Jacques Cousteau Fransa'nın Marsilya kıyısı açıkların­da, 35 metre derinlikte, Eski Yunan'dan kalma batık gemiler buldu. Buradan birçok eşyayla birlikte, o dönemde şarap, tahıl gibi maddelerin taşınmasında kullanılan 2.500 am­fora (toprak testi) çıkarıldı. Mısır'da Abukir Körfezi'nde, 1798 Nil Savaşı'nda Amiral Horatio Nelson'un donanmasının batırdığı bir­çok Fransız savaş gemisinin kalıntıları bulun­du. 1982'de Solent'te sabırlı bir çalışma so­nunda ünlü İngiliz kalyonu Mary Rose çıkarıldı.
Fotoğrafçılık, Louis Boutan'ın 1893'teki ilk denemelerinden bu yana, denizaltı araştırma­larında çok önemli bir rol oynamıştır. Otoma­tik fotoğraf makineleriyle 5.000 metreyi aşan derinliklerde resimler çekilmiştir.



MsXlabs.org & Temel Britannica