Arama

Elementler - Flor - Tek Mesaj #2

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
18 Ekim 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
FLÜOR VE FLÜORÜR. Yeşilimsi sarı renk­te, keskin kokulu, boğucu bir gaz olan flüor ya da flor, periyotlar cetvelinin vıı. grubunu oluşturan halojenler ailesinin ilk elementidir . Kimyada f simgesiyle gösterilir. Atom numarası 9, atom ağırlı­ğı 18,9984'tür ve bütün elementler içinde en tepkinidir. Bu nedenle, neon, argon ve hel­yum gibi soy gazlar dışındaki bütün element­lerle kolayca tepkimeye girerek flüorür denen bileşikleri oluşturur.
Kimyasal tepkimelere böylesine yatkın olan flüorun doğada element halinde bulunması olanaksızdır. Buna karşılık flüorit ya da flüorspat (kalsiyum flüorür), apatit (kalsiyum-fosfat flüorür) ve kriyolit (sodyum-alümin-yum flüorür) gibi mineraller halinde doğada çok bol bulunur ve yerkabuğunun yaklaşık yüzde 6,7'sini oluşturur. Flüoru bileşiklerin­den ayırarak element halinde elde etmenin tek yolu elektrolizdir. Bunun için, çözelti halindeki potasyum flüorür ve hidroflüorik asit karışımı bakır ya da çelikten yapılmış özel kaplarda elektrolizden geçirilir. Camı eritebilen flüor gazını depola­mak için de gene özel çelik kaplar kullanılır. Flüor ayrıca vücut dokularına zarar verdiği, özellikle kemik bozukluklarına yol açtığı için bu son derece tehlikeli maddeyle çalışanların koruyucu giysiler giymeleri ve yüzlerine mas­ke takmaları gerekir.
Erime noktası —220°C, kaynama noktası — 188°C olan flüor gazı, özellikle uranyumun izotoplarına ayrılmasında yararlanılan uran­yum heksaflüorür üretiminde ve bazı roket yakıtlarında kullanılır.

Flüor Bileşikleri

Flüor, bilinen en elektronegatif elementtir; yani atomunun en dış kabuğundaki elektron sayısını yediden sekize çıkararak daha kararlı bir yapıya kavuşabilmek için başka atomlar­dan elektron almaya son derece yatkındır. Flüor atomu kazandığı bu elektronları yitir­memek için çok güçlü bağlar kurar. Bu yüzden flüorürler kolay kolay kimyasal tepki­melere girmeyen, çok kararlı bileşiklerdir. Bu bileşiklerden bazıları, örneğin antimon, bor ve hidrojen flüorürler (hidroflüorik asit) sa­nayide katalizör olarak kullanılır (bak. kata­lizör). Bazı flüorürler de bira gibi mayalan­mış içkilerin bozulmasını ve kerestelerin çürü­mesini önlemek amacıyla kullanılan mikrop öldürücü maddelerdir.
Element halindeki flüorun hidrokarbonlar­la verdiği flüorlama tepkimeleriyle de önemli kimyasal bileşikler olan flüorokarbonlar elde edilir. Bu tepkimelerde hidrokarbonlardaki hidrojen atomlarının yerini flüor atomları alır ve son derece güçlü bir karbon-flüor bağı oluşur. Bu nedenle flüorkarbonların çoğu kimyasal tepkimelere girmeyen ve yüksek sıcaklıklara dayanabilen çok kararlı bileşik­lerdir. Üstelik flüorkarbonlar da tıpkı hidro­karbonlar gibi uzun zincirler oluşturabilir. Örneğin tetraflüoroetilen moleküllerinin polimerleşmesiyle (bir zincirin halkaları gibi uç uca eklenmesiyle), "teflon" adı altında piya­saya sürülen politetraflüoroetilen elde edilir. Teflon kimyasal tepkimelere öylesine ilgisiz bir maddedir ki başka bileşikler bu maddenin moleküllerine yapışamaz bile. Bu yüzden, pi­şirilen yemeklerin kabın dibine yapışmaması için tava ve tencere gibi mutfak takımlarının içi ateşe de dayanıklı olan teflonla kaplanır. Ticari adı "freon" olan bazı flüorokarbonlar da sanayide çözücü ve soğutucu, aerosollerde de itici gaz olarak kullanılır. Bunlar da kolay­ca tepkimeye girmeyen, kararlı ve zehirsiz bi­leşiklerdir. Ama ozonla tepkimeye girerek at­mosferdeki bu koruyucu katmanın yok olma­sına yol açtıkları için birçok ülkede bu gazla­rın kullanılması yasaklanmıştır.
Yapılan araştırmalar, içme suyuna katılan flüorürlerin çocuklarda diş çürümelerini bü­yük ölçüde önlediğini göstermiştir. Ne var ki, içme sularına bu amaçla az miktarda (yaklaşık milyonda bir oranında) sodyum flüorür katıl­masını öngören flüorlama uygulaması birçok ülkede tartışma konusudur. Bazı uzmanlar, sağlığa zarar vermeyecek flüorür miktarının bilinmediğini öne sürerek bu uygulamaya karşı çıkarlar. Özellikle, su ve yiyeceklerdeki flüorür düzeyinin zaten yeterince yüksek ol­duğu varsayılan sanayi bölgelerinde bu uygu­lama kaygı vericidir. Aşırı miktarda flüorür diş minelerinde kalıcı beneklere ve vücutta başka zararlı etkilere yol açabilir. Öte yandan bu bileşiklerin diş çürümelerini önleyici etkisi nedeniyle flüorlama uygulamasını destekle­yenler de vardır. Sulardaki flüorür düzeyinin düşük olduğu bölgelerde diş hekimleri çocuk­lara flüorür tabletleri verirler. Flüorürlü diş macunlarının bileşiminde de, dişlerin üzerin­de koruyucu bir katman oluşturduğu sapta­nan kalay flüorür vardır.

MsxLabs & TemelBritannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....