Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

TELEVİZYON


a (fr. vision; ing. television).
1. Hareketti ya da sabit görüntülerin kablo ya da elektromanyetik dalgalar aracılığıyla iletilmesine dayanan telekomünikasyon biçimi; bu görüntüler algılandıktan anda bir ekranda yeniden oluşturulabilecekleri gibi, saklanmak üzere kaydedilebilir
2. Bu yöntemin sesli görsel programların halka iletilmesinde ya da bilim, endüstri, tıp alanlarında kullanılması. (Bk. ansikl. böl.) 3. Yayınlana röportajların televizyonla iletimini sağlayan servislerin oluşturduğu bütün.
4. Televizyon alıcısı.

—Sine, ve TV. Televizyon filmi, özellikle televizyon için hazırlanan film.

—TV. Kablolu televizyon, eşeksenli kablolar aracılığıyla kurulmuş bir telekomünikasyon ağına bağlı, anten gerektirmeyen özel televizyon sistemi. II Kapalı devre televizyon, görece kısa mesafelere görüntü iletmek amacıyla kullanılan ve genellikle az sayıda kullanıcısı bulunan kablolu televizyon.II Koşullu erişimli televizyon, belirli programları izleyebilmek için izleyicinin özel bir ücret ödemek zorunda olduğu televizyon. II Şifreli televizyon, görüntünün yalnızca özel kod çözücüleri bulunan televizyon alıcıları tarafından algılanabildiği televizyon sistemi. (Bu tür televizyon sistemleri örneğin uzman hekimlere yönelik ameliyat yayınları gibi özel amaçlı yayınların iletiminde kullanılır.)
Ad:  tel2.jpg
Gösterim: 1185
Boyut:  60.1 KB

—ANSIKL.

Tarihçe


Sabit görüntülerin elektrik yardımıyla iletimi pantelgraf adlı aygıtla 1860 yılına doğru Caselli tarafından gerçekleştirildi. Bu aygıtta görüntü, eşzamanlılıktan elektrik darbeleriyle sağlanan iki ağır sarkaçla satır satır taranıyordu. Fakat bu yöntem, çözümlemenin yavaş olması nedeniyle yalnızca sabit görüntülere uygulanabiliyordu. Hareketli görüntülerin doğrudan alınarak elektrik işaretleriyle iletiminin tasarlanması, 1873'te selenyumun ışılelektrik özelliklerinin bulunmasıyla gündeme geldi. Bu alandaki ilk önemli adım 1884 yılında, yüksek hızla dönen ve üzerinde sarmal biçimde dizilmiş birbirine eşit uzaklıkta delikler bulunan bir diskten yararlandığı aygıtıyla Nipkow tarafından atıldı.

Bu aygıtta diskin arkasına yerleştirilen tek bir ışılelektrik fotosel, deliklerin her birinden geçen ışığı elektrik gerilimine çeviriyordu Disk dönerken diskteki delikler bir objektiften gelen görüntüyü tanyordu. Görüntünün yeniden oluşturulması için de yine bu diskle eşzamanlanmış özdeş bir disk ile çözümleme fotoselinden gelen değişken gerilimle kumanda edilen bir neon lambasından yararlanılıyordu. 1889 yılında Lazare Weiller ışık veriminin büyük ölçüde artırılması için Nipkow diskinin yerine aynalı bir çark kullanılmasını önerdi. Ancak, hareketli görüntülerin yeterli duyarlıkla oluşturulabilmesi için gerekli tarama hızı yalnızca elektronik yöntemlerle sağlanabilirdi. Bu yöntemlerin geliştirilebilmesi ise çok önemli üç aygıtın ortaya çıkmasıyla olanaklı hale geldi.

Bu aygıtların birincisi XX. yy.'ın başında Lee De Forest'in bulduğu yükselteç triyot tüpü, İkincisi 1897-1905 yılları arasında Kari Braun tarafından geliştirilen ve bir demetle tarama düzeneği bulunan katot tüpü, üçüncüsü ise 1923 yılında Zworykin tarafından patenti alınan görüntü çözümleyici tüptü. 1926'da Baird, Nipkow disklerinden ve ses çarkıyla eşzamanlama yönteminden yararlanarak bir iletim gösterisi düzenledi. 3,8x5 cm boyutlarındaki görüntünün seçikliği 30 satırdı. 1929 yılında İngiltere ve Almanya’da, 1931'de ise Fransa'da Baird yöntemiyle halka yönelik yayınlar gerçekleştirildi.

Elektronik çözümleme 1935 yılında Zvııorykin'in ikonoskop adlı aygıtının kullanılmasıyla olanaklı hale geldi. Bundan sonra elektronik malzemelerin ve yöntemlerin geliştirilmesi amacıyla çok sayıda çalışma yürütüldü. Fransa'da Renö Barthölemy ve Henri de France tarafından gerçekleştirilen çalışmaların, bu çalışmalar arasında özel bir yeri vardır. Elektronik yöntemlerin kullanılması sunucunda seçiktik giderek arttı. İngiltere'de önce 180 sonra 405 satır, Almanya’da 441, Amerika'da ise 525 satır kullanılırken Fransa'da değişik zamanlarda 441, 450 ya da 455 satır benimsendi. Bir saniyede iletilen görüntü (ya da örü çifti) sayısı, enerji dağıtım şebekesinde kullanılan frekansa bağlı olarak 25 ya da 30'a erişti.

İkinci Dünya savaşı sırasında askeri gereksinimlerin etkisiyle radyoelektrik ve elektronik alanlarında sağlanan gelişmelerden televizyon da büyük ölçüde yararlandı. Görüntü işaretlerinin vericilerden iletilmesinde hertz demetleri kullanılmaya başlandı. İngiltere'de 405, Almanya'da 625, Fransa'da 819 satır standardı benimsendi. Yayın alışverişleri için standart dönüştürücüleri yapıldı.

Renkli televizyonun dayandığı temel ilke, yani görüntünün çözümlenerek üç ana rengi ayrılması 1929 yılında bulundu. Fakat görüntünün yeniden oluşturulması, çözümlenmesine göre daha karmaşık işlemleri gerektiriyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nde üç siyah beyaz görüntü tüpü ile yeşil, mavi ve kırmızı renklere bölünmüş bir döner disk kullanılarak çeşitli denemeler yapıldı. 1953 yılında ise Amerika'da maskeli tüp denen aygıtlar kullanılmaya başlandı. Avrupa'da renkli televizyon şebekeleri 625 satırlık bir seçiklikle 1962 yılından itibaren gelişmeye başladılar. Fakat farklı standratların birleştirilmesi yolundaki çabalar 1966’da başarısızlığa uğradı. Fransa ve İngiltere 405 ve 819 satirli sistemlerini kademeli bir biçimde terk etmeyi tasarlamaktadır.

Temel ilkeler.


Televizyon kamerasında görüntü, objektif tarafından çözümleyici bir tüpte bulunan ışığa duyarlı hedefin üzerine düşürülür. Bu hedef, görüntünün farklı noktalarının ışık karakteristiklerini gösteren bir elektrik işareti üretir. Bu yolla saniyede 25 ya da 30 görüntünün çözümlemesi yapılır Bu görüntülerin her biri, birisi tek, öbürü çift numaralı satırlar için sözkonusu olan ardışık iki örüden oluşmuştur. Bunun amacı kırpışmaların önlenmesidir. Görüntü işaretleri yükseltilip kiplendikten sonra alıcılara ya kablo yardımıyla ya da radyo dalgalarıyla iletilir. Alıcılarda görüntünün bireşimini gerçekleştirerek görüntüyü ekranı üzerinde yeniden oluşturan bir görüntü tüpü bulunur Camdan yapılmış olan bu ekran, üzerine bir elektron demeti düşen bölümlerinden ışık yayımlayan elektro-ışıldar bir madde katmanıyla kaplıdır.

Bir elektron tabancasıyla üretilen ve ekran üzerine odaklanan elektron demeti, ekranı kameradakiyle aynı biçimde ve eşzamanlı olarak tarar. Elektron demetinin yeğinliği, görüntü işareti tarafından kiplenir. Eşzamanlama ise kamerada görüntü işaretine her tarama satınnın ve her örünün başında eklenen ve eşzamanlama işareti denilen darbelerle sağlanır. Bu işaretler alıcıda elektron demetinin yer değiştirmesini yöneten testere dişi biçimindeki dalgalann başlangıç anını belirler.

Bu tür bir sistemle yalnızca siyah beyaz görüntüler elde edilebilir Renkli televizyon sistemlerinde, kamera objektifinden gelen ışık demeti prizmaların ve renk filtrelerinin yardımıyla yeşil, kırmızı ve mavi renkte üç ayrı demete ayrılır. Demetler çözümleyici bir tüp üzerine düşürülerek görüntünün üç renk bileşenini gösteren üç ayrı görüntü işareti elde edilir. Bu işaretlerin iletiminde yararlanılan yöntemler ise kullanılan televizyon sisteminin NTSC, PAL ya da SECAM sistemlerinden hangisi olduğuna göre değişir. Alıcıda renk işaretlerinin üçü de bir maskeli tüpe uygulanarak renkli görüntünün oluşması sağlanır.

Televizyon sistemleri.


Yavaş yavaş terk edilen sistemler bir tarafa bırakılırsa (Fransa ve Belçika'nın 819, İngiltere’nin 405 satirli sistemleri), dünyada iki temel görüntü çözümleme standardı kullanılmaktadır. Bu standartlar, bir görüntüdeki çözümleme satırı ve bir saniyede çözümlenen görüntü sayılarıyla birbirinden ayırt edilir. Amerika'daki ülkelerin çoğunda VB Japonya'da 525 satirli ve saniyede 30 görüntülü, diğer ülkelerde ise 625 satirli ve saniyede 25 görüntülü sistemler kullanılmaktadır Her iki sistemde de görüntünün tamamı iki örü halinde çözümlenir. Görüntü genişliğinin görüntü yüksekliğine oranı 4/3'tüc.

Eşzamanlama işaretlerinin biçimlerine, görüntü ve ses işaretlerinin kiplenmesine ve bant genişliğine ilişkin diğer standartlar ülkeden ülkeye değişmektedir. Bunun sonucu olarak bugün kullanılmakta olan farklı sistemlerin sayısı 11'i bulmaktadır. Tek bir sisteme dönüştürülmelerine çalışılan bu sistemlere renkli televizyon tekniğinde kullanılan üç sistemi de eklemek gerekir.
Görüntü işaretlerinin radyo dalgalarıyla iletimi için metre ve desimetre düzeyin: de ya da daha küçük dalga boyu olan bir taşıyıcı dalga, artık bant'lı genlik kiplemesi işleminden geçirilir. Taşıyıcı dalga genellikle hertz demetleri halinde ya da uydu aracılığıyla iletilir.

Ses işaretleri, ya genlik kiplemesi (özellikle Fransa'da) ya da frekans kiplemesiyle. görüntü taşıyıcısının yanında yol alan bir taşıyıcı üzerinde iletilir. Görüntü ve ses dalgalarının bant genişliği kullanılan sisteme göre 6 ile 8 MHz arasında değişir.
Görüntü işaretleri, başlangıçtaki örneksemeli durumlarıyla faz bozulmalarından kolaylıkla etkilenir. Bu nedenle uzak mesafelere eşeksenli kablolarla iletilmeleri çok zordur. Bugün görüntü işaretlerinin kıtalararası iletimi yalnızca aktarma uydularıyla sağlanabilmektedir. Kıtalararası ilk görüntü iletimi 1962 yılında Telstar uydusu aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Okyanusötesi optik lif kabloların döşenmesi tamamlanınca kıtalararası görüntü iletiminde uydulara bağımlı olunması son bulacaktır. Uydu aracılığıyla görüntülerin doğrudan özel istasyonlara iletiminin gerçekleştirilmesi ise sayıları çok sınırlı tutulacak yeni standartların uygulamaya konmasını gerektirecektir.

Türkiye'de


televizyon yayınları radyoya oranla oldukça geç başladı.
İlk deneme yayınlarını 1952'de İstanbul Teknik üniversitesi gerçekleştirdi; haftada bir yayınlanan gece programları büyük ilgi gördü. Bu alanda ilk önemli adım 1967 yılında Almanya hükümeti ile Dışişleri bakanlığımız arasında imzalanan, Türkiye'de bir eğitim televizyonu merkezi kurulmasını öngören antlaşmayla atıldı. Bu antlaşma ile Almanya böyle bir merkezin tüm teknik donanımını karşılıyor, program ve teknik elemanların Almanya'da eğitim görmelerine de olanak sağlıyordu. Özellikle 1966-1967'lerde kamuoyu ve basın da Türkiye'de televizyon yayınlarının gerçekleştirilmesi konusunu sık sık gündeme getiriyordu.

TRT'nin sürdürdüğü çalışmalarla Ankara televizyonu 31 ocak 1968 de ilk yayınını gerçekleştirdi. Önceleri kısıtlı, bir alana, haftada üç kez yapılan deneme yayınları, giderek arttı ve günümüzdeki durumuna ulaştı. İstanbul’da televizyon yayınlan önce Philips ten, sonra da İstanbul Teknik üniversitesi nden kiralanan vericilerle yapıldı. 100 kW gücündeki Çamlıca vericisi 30 aralık 1972'de hizmete girdi. İzmir'de önce küçük güçte bir vericiyle 6 aralık 1971'de başlayan yayınlar, 28 ağustos 1973'ten sonra 50 kW’lık bir vericiyle sürdürüldü. 1972'de Eskişehir (5 kW), Edirne (5 kW), Balıkesir (0.7 kW), Elmadağ (0,7 kW) ve İzmit (0,7 kW), 1973'te Erzurum (0,7), Aydın-Söke (0,7), Bolu (0,7), Düzce (0,7), Zonguldak (iki verici, 0,7 kW) vericilerinin kurulmasıyla yayın alanı genişledi. Haftada beş gün olan televizyon yayınlan, 1974'te altıya, sonra yediye yükseldi; yayın saatleri haftada 50 saatin üstüne çıktı.

1976'da TRT televizyon ağına Samsun, Gaziantep, Diyarbakır, Trabzon, Kars, Yozgat ve Amasya vericileri eklendi. 1980'lerde pek çok verici ve aktarıcının hizmete girmesiyle yayınlar ülke çapında izlenir oldu. 1982'de renkli yayına geçildi, 1984'te de TV yayınları tümüyle renkli oldu. 6 ekim 1986'da ikinci kanal (TV-2) yayınları başladı. Ancak yapılan araştırmalar TV-1 yayınlarının nüfusun % 25,4'ü, TV-2 yayınlarının da % 52'si tarafından hiç izlenmediğini ya da Ikötü izlendiğini ortaya çıkardı. Bunun üzerine 1 mart 1989 tarihinden itibaren, bu eksikliği gidermek amacıyla yoğun çalışmalar başlatıldı. TV-1 şebekesine 1116 adet yeni aktarıcı istasyon eklenerek istasyon sayısı 856'ya, TV-2 şebekesine ise 9 ana verici ve 109 aktarıcı istasyon olmak üzere toplam 118 istasyon eklenerek istasyon sayısı 246'ya çıkarıldı. 1968 yılından 1989 yılına kadar ancak iki programa sahip olan TRT'ye, PTT tarafından yeni kanallar eklendi.

Böylece, PTT'nin kurduğu Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Antalya ve Bursa TV-3 vericileriyle TRT' nin 3. programı 2 ekim 1989'da hizmete girdi. Aynı tarihte 'GAP Televizyonu" da yayına geçti. 28 şubat 1990'da, yurtdışı- na yönelik yayın yapan ve TV-5 diye de adlandırılan TV-İNT yine PTT'nin kurduğu vericilerden yararlanarak yayına başladı. 10 adet 20 kW UHF vericisinin Ankara, İstanbul, İzmir, İzmit, Adana, Antalya, Bursa, Gaziantep, Diyarbakır ve. Cizre'de kurulmasıyla, 30 temmuz 1990'da TV-4 yayına geçti. Böylece, beşi yurtiçi- ne ve biri yurtdışına yönelik olmak üzere toplam 6 kanala ulaşan TRT’nin TV yayını, istasyon sayısında büyük artışlar sağlanarak (4 000'e yakın verici), Türkiye genelinde TV-1 için % 97, TV-2 ve TV-3 için % 96, TV-4 içinse % 60 oranında izlenir hale geldi.

Özel televizyonlar


Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre radyo ve televizyon yayınları devletin tekelindeydi. Bu konuda gerekli anayasa değişikliğinin yapılması amacıyla çalışmalar ve partiler arası uzlaşma görüşmeleri sürdürülürken, 1990 yılı başlarında, "Magic Box" adını taşıyan ve merkezi Avrupa'da bulunan bir şirket bir uydu kanalı kiraladı ve 31 mart 1990'da Almanya üzerinden Türkiye’ye deneme yayınına başladı. 7 mayıs 1990'da Magic Box'ın Star 1 kanalı günde beş saat yayına geçti. Eylül 1991'de ise 24 saat aralıksız yayın yapmaya başladı. Sonradan Inter Star adını alan bu TV kanalına 1990 yılından başlayarak birçok özel televizyon kanalı eklendi (Show TV, Tele-On, Kanal 6, HBB TV, Flash TV, TGRT, Satel, vb.). 1993 yılı temmuz ayında anayasanın ilgili 133. maddesinde yapılan değişiklikle, radyo ve televizyon yayınları üzerindeki devlet tekeli kaldırıldı.

Kablolu TV.


Kablolu TV anten gerektirmeyerı bir özel televizyon yayın sistemidir. Bir programın ya da filmin gösterime sunulduğu TV merkezi ile evlerdeki TV alıcısı arasında özel bir kabloyla bağlantı sağlanması yeterlidir. önceleri eğitim amacıyla kullanılan bu sistem sonradan genelleşmiştir. Türkiye'de kablolu TV yayını PTT tarafından hizmete sokulmuştur. Uydulardan gelen yabancı yayınları daha ucuz ve daha iyi bir görüntüyle evlere dağıtmak amacıyla 1988 sonunda pilot bölge olarak seçilen Ankara'nın Çankaya semtinde ilk denemeler yapıldı.

Uygulama 1989'dan itibaren yaygınlaştırıldı. PTT salt yabancı yayınları evlere iletmekle kalmadı, aynı zamanda TRT kanallarının tüm programlarını da dağıtmaya başladı. 1990 sonunda PTT, TRT'nin 6 kanalından başka, uydu aracılığıyla aldığı birçok yabancı TV kanalını (CNN, BBC, SAT 1, Eurosport, PRO-7, RTL vb.) da kablolu TV ile evlerdeki abonelerine ulaştırıyordu. Bu uygulama için gerekli altyapı çalışmaları hızlandırıldı ve kablolu yayın giderek diğer büyük kentlere de (İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Konya, Kayseri, Antalya, Gaziantep, İzmit, vb.) yayıldı.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 5 Ekim 2018 02:09