Arama

Karl Marx - Tek Mesaj #4

CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
30 Ekim 2008       Mesaj #4
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
MARX, Karl (1818-1883). Karl Marx 19. yüzyılda felsefe, ekonomi ve siyaset alanların­daki kuramlarıyla, yalnız kendi döneminde değil, tüm 20. yüzyıl boyunca etkili olmuş bir düşünür ve devrimcidir. Kendi adıyla anı­lan Markisizm kuramını, arkadaşı Friedrich Engels ile birlikte oluşturmuştur (bak. EN­gels, Friedrich). Marksizm, tarihi, toplum­ların gelişim kurallarını ve toplumun dönüştü­rülmesini inceleyen bir kuramdır. Hedeflediği komünizm ya da bilimsel sosyalizm düşüncesi 150 yıllık bir siyasal akım yaratmıştır (bak. komünizm; sosyalizm).

Tam adı Karl Heinrich Marx olan bu bilim adamı, Prusya'da Trier'de (bugün Almanya Fe­deral Cumhuriyeti'nde) doğdu. Musevi olan ai­lesi 1824'te Hıristiyanlık'ı kabul etti. Marx, ilk ve ortaöğrenimini Trier'de tamamladıktan son­ra önce Bonn, daha sonra Berlin üniversitele­rinde hukuk, tarih ve felsefe öğrenimi gördü. Bu arada, Hegel'in felsefesinden etkilendi ve üniversitedeki Genç Hegelciler'e katıldı (bak. Hegel, Georg Wilhelm Friedrich). 1841'de felsefe üzerine hazırladığı doktora tezi Jena Üniversitesi'nde onaylandı. Aynı dönemde, maddi dünyanın insan düşüncesi ve zihninden bağımsız olarak var olduğunu, düşünce ve madde arasında belirleyici olanın madde ol­duğunu savunan Alman maddeciliği, özellikle de Ludwig Feuerbach'ın felsefesi üzerinde çalıştı. Sonraki çalışmalarında Hegel'in nesne ve olguları kendi hareketi ve değişmesi içinde inceleyen diyalektik yöntemiyle, maddeci dü­şünceyi kaynaştırmaya yöneldi (bak. madde­cilik).

1842'de Köln'de demokrasiyi savunan bir gazetenin yazarlığını ve daha sonra yayın yönetmenliğini yapmaya başladı. Bu gazeteye ülkenin ekonomik ve toplumsal sorunları üzerine, giderek Genç Hegelciler'den farklı-laşan görüşlerinin yer aldığı yazılar yazdı. Gazete 1843'te Prusya hükümetince yasaklan­dı. Aynı yıl içinde evlenen Marx, Fransız sosyalistleriyle tanıştığı Paris'e gitti. Orada, yaşam boyu dostu olarak kalan arkadaşı Friedrich Engels'le tanıştı.

Benzer düşünceleri paylaşan bu iki insan, birçok siyasal eylemde birlikte yer aldılar ve Marksist kuram üzerinde birlikte çalıştılar. Marx, Paris'te bulunduğu yıllarda ekonomiy­le ilgilendi; Fransız ve Alman işçi örgütleriyle ilişkiye girdi. 1845'te siyasal görüşleri nede­niyle Paris'ten sürülünce Brüksel'e geçti. Bir süre sonra Engels de ona katıldı. Bu dönemde birlikte yazdıkları kitaplarla Marksist kura­mın oluşturulmasında önemli adımlar attılar. 1847'de Komünistler Birliği adlı örgütün ku­rulması çalışmalarına katılan Marx, bu örgüt için Engels ile birlikte yazdığı ünlü Komünist Manifesto'yu (Manifest der kommunistischen Partei) 1848'de tamamladı.

Aynı yıl Avrupa'da, krallıklara karşı eko­nomik çöküşün, işsizliğin ve siyasal baskıların yarattığı devrimler patlak verdi. 1848 devrim­leri sırasında önce Paris'e, ardından Engels île birlikte Almanya'ya geçen Marx, burada bir yıl süreyle bir gazete çıkardı. Bu ülkeden de sürülmesinden sonra önce Paris'e gitti. 1849'da ise yaşamının geri kalan yıllarını geçireceği Londra'ya yerleşti. Marx ve ailesi Londra'daki ilk 14 yıl boyunca yoksulluk içinde yaşadılar. 1864'te Marx'a parasal des­tek veren Engels'in durumunun düzelmesin­den sonra biraz daha rahat bir yaşamları oldu. Jenny ve Karl Marx'in yedi çocuğu olmuştu, ama bunlardan dördü küçük yaşta öldüler.

Marx, Londra'da hemen tüm zamanını, geniş bilgi kaynaklarının bulunduğu British Museum'da geçirdi. Komünistler Birliği'nin dağıldığı 1852'den, değişik ülkelerdeki işçile­rin birliğini hedefleyen I. Enternasyonal'in (Uluslararası Emekçiler Birliği) kurulduğu 1864'e kadar siyasal etkinliklerden uzak dur­du. Günlerini kapitalizmin işleyiş yasalarını incelediği ekonomi çalışmalarıyla geçirdi. İlk cildi 1867'de yayımlanan Kapital (Das Kapi­tal) adlı ünlü yapıtı uzun yıllar süren bu çabanın bir ürünüdür. Fransa-Prusya Savaşı sonrasında, Paris'te emekçi halkın ayaklana­rak kendi yönetimlerini kurduğu Paris Komü­nü (1871) deneyimini sonuna kadar destekle­yen Marx, komünü ilk başarılı işçi devrimi olarak niteledi (bak. Fransa-Prusya Savaşi). Son yıllarında yazdığı çeşitli siyasal yazıların yanı sıra, zamanının önemli bir bölümünü Kapital'in ikinci ve üçüncü ciltlerini hazırla­makla geçirdi. Öldüğünde bu kitaplar henüz tamamlanmamıştı. Kapitalin ikinci ve üçüncü ciltleri Marx'in ölümünden sonra Engels tara­fından yayıma hazırlanarak 1885 ve 1894'te yayımlandı.

Marx'in Öğretisi
Marx'in evreni, dünyayı ve insanlık tarihini açıklamaya yönelik olan öğretisi, felsefe, eko­nomi ve siyaset alanlarını kapsar ve bu alanlar arasında kurduğu sıkı bağlarla bütünsel bir kuram oluşturur. Felsefe alanında, doğanın düşünceden bağımsız olarak varlığım savunan maddeci felsefe ile Hegel'in diyalektik yönte­mini birleştirmiş ve Diyalektik Maddecilik denen yeni bir düşünce sistemi geliştirmiştir. Bu yöntemin tarih ve toplumlara uygulanması Tarihsel Maddecilik olarak adlandırılmıştır.

Diyalektik Maddecilik, doğa ve insana iliş­kin tüm olguların düşünce ve ruhtan bağımsız olarak var olduklarını savunur. Evren ve doğa düşünceden önce de vardı ve var olmak için düşünceye gereksinimi yoktur. Düşünce mad­di bir gerçeklik olan beynin ürünüdür, yani insan, beyni olduğu için düşünür. Diyalektik Maddecilik nesneleri kendi başlarına ve de­ğişmez özellikleri olan varlıklar biçiminde gören "mekanik maddecilik"ten ayrılır. Diya­lektik Maddecilik, nesneleri karşılıklı ilişkileri ve çelişkileri içinde ele alır. Her şey oluşur, sürekli değişir ve yok olur. Hiçbir şey durağan değildir. Bu gelişme ve değişme maddi dünya­nın doğasında vardır. Her şey kendi çelişkisini içinde taşır ve bu çelişki değişimin itici gü­cüdür.

Örneğin bir yumurta, yumurta olarak kala­bilir ya da bir civcive dönüşebilir. Yumurta olarak kalma ya da civcive dönüşme çelişkisi­ni yumurta kendi içinde taşır. Uygun koşullar sağlanırsa, yumurtanın içinde bir civciv olu­şur. Yumurta olarak bırakılırsa, sonunda bozulur. Her iki durumda da yumurta olduğu gibi kalamaz. Değişmiyor gibi göründüğü zaman bile, kendi içinde belirli bir değişim, dönüşüm ve hareket içindedir.

Marx, toplumların gelişmesinin genel yasa­larını Tarihsel Maddecilik yöntemiyle incele­miştir. Tarihsel Maddecilik, toplumsal olayla­rın nedenlerini ve toplum biçimlerinin teme­linde yatan nesnel koşullan inceler ve açıklar. Marx'a göre, toplumlann gelişimi de doğada olduğu gibi kendine özgü nesnel yasalara bağlıdır.

Marx'a göre, toplumun yapısı, insanın ya­şamını sürdürebilmesi için gerekli ürünleri elde etme biçimine, yani üretim biçimine bağlıdır. Maddi üretim değişik dönemlerde değişik koşullar içinde elde edilir. Bu koşulla-n, bir yanda toplumun ulaştığı teknolojik gelişme düzeyi ve insan deneyimleri anlamın­da üretici güçler ile öbür yanda toplumdaki mülkiyet ilişkilerine bağlı olan üretim ilişkileri birlikte oluşturur. Bir toplumdaki üretim iliş­kileri, doğrudan üretimde çalışanlar ile üre­tim araçlarına sahip olanların, yani toplumda­ki sınıfların, karşılıklı konumları tarafından belirlenir.

Marx bu ekonomik temelin, devlet kurum­larının, yasaların, aile biçiminin, sanatın ve toplumsal bilincin oluşmasında belirleyici ol­duğunu söyler. Tarih de, devletler ya da krallar tarafından değil, insanların toplumsal eylemlerince yönlendirilmektedir. Yani, tari­hi kitleler yaratır, kitlelerde toplumsal bilin­cin oluşması da içinde bulundukları üretim biçimine bağlıdır. Marx, tarihin sınıfların oluştuğu ilk toplum biçimi olan köleci top­lumdan, feodal topluma, feodal toplumdan da kapitalist topluma doğru gelişmesini açık­layan genel yasalar ortaya koymuştur. Tarih­sel gelişmenin ekonomik temelini ve tarihin, bu temelin yarattığı sınıflar arasındaki müca­deleye bağlı olarak nasıl değiştiğini açıklamış­tır. Marx, bu genel yasalar çerçevesinde kapitalist toplumun komünist topluma dönüş­türülmesinin kaçınılmaz olduğunu söyle­miştir.

Marx, ekonomi alanında diyalektik ve ta­rihsel maddeci yöntemi kullanarak, başta kapitalist üretim biçimi olmak üzere, tüm sınıflı toplumlarda ekonominin işleyiş biçim­lerini ve sömürü mekanizmalarını açıklamış­tır. Buna göre, sınıflı toplumlarda, doğrudan üretim yapan ve değer yaratan kişiler, yarat­tıkları değerin tümüne sahip olamazlar. Bu değerin bir bölümüne üretime doğrudan kat­kıda bulunmayan sınıflar el koyar. Bu sömürü mekanizması, toplum biçimlerine (köleci, fe­odal, kapitalist) göre değişiklikler gösterir, ama özü değişmez.

Marx, geliştirdiği "emek değer", "artıde-ğer" ve "bölüşüm" kuramlarıyla, kapitalist toplumda değerin nasıl yaratıldığını, nasıl bölüşüldüğünü ve sömürünün nasıl gerçekleş­tiğini anlatmıştır. Kapitalizmle birlikte, bir malın üretiminde gerekli olan üretim araçları, hammaddeler ve başka girdiler gibi emek gücü (işgücü) de pazarda alınıp satılan bir mala dönüşmüştür. Emek gücünü satın alan kapitalist, bunu öbür girdilerle birlikte yeni bir malın üretiminde kullanır; üretilen malı sattığında, girdiler ve ücret için ödediği değer­den daha fazla bir gelir elde eder. Bu onun kândır. Kapitalistin kârının kaynağını araştı­ran Marx, artıdeğer kuramını geliştirmiştir.

Buna göre, emek gücünü satan işçi, kapita­list için çalıştığı işgününün bir bölümünde kendisine ödenen ücreti karşılayacak değeri yaratırken, geri kalan sürede kapitalist için üretir. Örneğin, günde 9 saat çalışan ve 10 bin lira ücret alan bir işçi, işgününün ilk 3 saatinde kendisine ücret olarak ödenen 10 bin liraya eşdeğer bir üretim yapar. Kalan 6 saatte yarattığı değer kapitaliste kalır. Kendi ücretinin üzerinde yarattığı bu değer artıde-ğerdir. Bütün üretim girdileri içinde kendisi için ödenenden daha fazla bir değer yaratabi­len, yani yeni üretilen mala kendi değerinden daha fazla bir değer katabilen tek öğe emek gücüdür. Böylece kapitalistin kârının tek kay­nağı da işçinin yarattığı artıdeğer olmaktadır.

Kapitalist üretimin temelindeki sömürü mekanizmasını bu biçimde açıklayan Marx, kapitalist toplumda temel iki sınıf olarak gördüğü proletarya (işçi sınıfı) ile kapitalistler arasındaki çelişkinin uzlaşmaz olduğunu söy­lemiştir. Marx'a göre bu çelişki, kaçınılmaz olarak, kapitalizmin yıkılışına ve işçi sınıfının iktidara geçmesine yol açacaktır. Sınıfsız top­lum olarak öngördüğü komünist toplum biçi­mi de işçi sınıfının iktidarda olacağı belirli bir sürenin sonunda kurulacaktır.

Toplumların diyalektik ve tarihsel maddeci yorumunu yapan ve kapitalizmin işleyiş kural­larının yarattığı sınıflar arası çatışmayı irdele­yen Marx'in kuramı, sonuçta işçi sınıfının sürdüreceği mücadeleyle kapitalizmin yerine sosyalizmin kurulacağı düşüncesine bağlanır.

Marx ve Engels'in toplu yapıtlarının 1955'te Marksizm mi Politiğin Eleştirisine Katkı (Zur Kritik der politischen Ökonomie; 1859), Fransa'da İç Savaş (The Civil War in France; 1871), Ücret, Fiyat ve Kâr (Value, Price and Profit; 1898), Grundrisse, Ekonomi Politiğin Eleştirisi (Grundrisse der Kritik der politischen Ökono­mie; 1939).

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...