IRK. İnsanlar deri ve saç rengi, boy uzunluğu, vücut biçimi gibi fiziksel özelliklerine ve genetik olarak incelenebilen kan grubu gibi biyolojik öğelere göre belli gruplara ya da ırklara ayrılır. Günümüzde biyologlar fiziksel farklılıklardan çok, ırklar arasındaki genetik farklılıkların incelenmesiyle ilgilenirler. Irk incelemeleri biyoloji biliminin yeni bir dalı olan nüfus genetiği alanına girer.
Irklara ilişkin ilk sınıflandırmalardan birini, Alman anatomi ve fizyoloji bilgini Johann Friedrich Blumenbach (1752-1840) yaptı. Kafatası ölçümlerine dayanarak insan türünü beş gruba ayırdı: Kafkasyalı (beyaz ırk), Moğol, Etiyopyalı, Amerika Yerlisi ve Malayalı. Daha sonra, bütün canlıları sınıflandıran İsveçli biyolog Carolus Linnaeus (1707-78) deri rengine göre ayırt ettiği dört değişik ırk tanımladı. Onu izleyen biyologlar da fiziksel özellikleri temel alan ırk gruplan üstünde çalıştılar. Ne var ki, bu tür sınıflandırmaların bilimsel ve kesin olmadığı daha sonra anlaşıldı.
Günümüzde biyologlar coğrafi ırk ile yerel ırk\ birbirinden ayırıyorlar. Coğrafi ırk belli bir alanda yaşayan insanları kapsar. Bu alan büyük bir kıta olabileceği gibi bir adalar zinciri de olabilir. Bu coğrafi alanlar yüksek sıradağlar ya da okyanus gibi doğal engellerle başka alanlardan ayrılmıştır. Bu alanlarda komşularından yalıtılmış olarak yaşayan insanlar kuşaklar boyunca hemen hemen tümüyle kendi aralarında evlendi ve çoğaldılar. Çağdaş bir sınıflandırmada dokuz coğrafi ırk tanımlanmıştır: Amerika Yerlisi, Polinezyalı, Mikronezyalı, Melanezya-Papualı, Avustralyalı, Asyalı, Hintli, Avrupalı ve Afrikalı. Coğrafi ırklar, yerel ırk olarak adlandırılan daha küçük alt gruplara bölünebilir. Bunlar da kendi aralarında evlenirler. Bazı biyologlar bugün en az 30 yerel ırkın olduğunu söylerken, başka listeler daha da uzamaktadır. Yerel ırklar pek çok kalıtsal özelliği paylaşır ve bu grubun insanları birbirlerine öteki yerel ırkın insanlarından daha çok benzerler. Bazı yerel ırklar binlerce yıldır varlıklarını sürdürürken, bazıları yakın zamanlarda oluşmuştur. Yakın zamanlarda ortaya çıkan yerel ırklara örnek olarak, İngilizler'in Hindistan'ı yönettiği dönemde Avrupalılar ile Hintliler'in evlenmeleriyle oluşan bir nüfus grubu, Anglo-Hintliler gösterilebilir. Bazı yerel ırkların nüfusu milyonları bulurken, bazıları yalnızca birkaç yüz kişiyle sınırlıdır.
Yerel ırklar toplumsal gruplarla da iç içe geçer. İnsanlar genellikle kendi toplumsal grupları içinde evlenir ve çoğalırlar. Böylece bazı fiziksel özellikler belirli toplumsal ya da ulusal gruplarda kendini daha ağırlıkla gösterir.
Kültür, davranış farklılıkları ve zihinsel özelliklerin, örneğin zekânın ise ırklarla hiçbir bağlantısı yoktur
Irksal Farklılıkların Kökeni
Bilim adamları ilk insanların 350-500 milyon yıl önce Afrika'da yaşadığı, buna karşılık ırksal farklılıkların ancak 100 bin yıl önce ortaya çıktığı konusunda birleşiyorlar. Böylece insanların aynı kökten türediği, önce Eski-dünya'ya ardından da Yenidünya'ya yayıldığı öne sürülmektedir. Asıl yurtlarından uzaklara göç edince insanlar arasında farklılaşmalar doğdu. Değişik fiziksel özellikleri olan halklar ya da ırklar oluştu.
İnsan toplulukları arasındaki farklılaşmalar nasıl gelişti? Bir yanıt, evrim kuramının temelini oluşturan doğal ayıklanma'dır. Bu kuramı 100 yılı aşkın bir süre önce Charles Danvin geliştirdi. Darvvin'e göre, hayvanlar dünyasındaki var olma savaşını en uygun olanlar, yani yaşadıkları çevreye en iyi uyum sağlayabilenler kazanır. Böylece var olmalarını sağlayan j niteliklere sahip olan hayvanlar yaşar, çoğalır ve türlerini sürdürürler. Bu yolla yavaş, yavaş gerekli özellikler bütün sağ kalan hayvanlarda görülmeye başlar.
Irksal özelliklere gelince, güneşli iklimlerde, güneş ışınlarına ıkarşı yeterince dayanıklı olmayan açık deri ırengine göre koyu deri rengi daha dayanıklıdır. Öte yandan, açık deri renginin soğuk iklimlerde yaşamsal önemi olan D vitamininin emilmesini kolaylaştırdığı bilinmektedir. Koyu deri renginin böyle bir özelliği yoktur. Doğal ayıklanma süreci boy, ağırlık, sac biçimi, yüz yapısı gibi öteki fiziksel özellikler içkn de geçerlidir. Ayrıca, bu durum bütün bitki ve hayvan türlerinde görülür.
Irkların farklılaşmasını yaratan bir başka etken de, örneğin kan grupları gibi, genetik farklılıklardır. Genetik farklılıkların doğal ayıklanmayla ilgisi daha azdır ve temelde aynı genleri taşıyan insanların evlenmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Birçok ortak geni olan anne ve babanın bu genleri çocuklarına geçer. Böylece, örneğin A kan grubu bir toplulukta başka bir kan grubundan çok daha yaygın olabilir. Bunun nedeni, topluluğun atalarının kan grubunun A olması ve bu geni kendilerinden sonraki kuşaklara aktarmalarıdır (bak. kalıtım ve genetik).
Irklar arasında açık ve kesin olarak tanımlanmış sınırlar yoktur. Gerçekten, insanların ortak özellikleri onları birbirlerinden ayıran farklılıklardan daha fazladır.
Genetik bilimi kan gruplarının incelenmesi gibi araştırmaları yürütebilecek kadar gelişmeden önce, ırklar arasındaki görünür ayrımlar üzerinde durulurdu. Örneğin, beyaz derili ve düz saçlı bir Avrupalı ile kara derili ve kıvırcık saçlı bir Afrikalı arasındaki görünür farklılıklar, Avrupalılar ile Afrikalılar'ın birbirlerinden bütünüyle farklı olduğu inancına yol açmıştı. Genetik araştırmaların ilerlemesiyle, bazı genetik özelliklerin bir ırk grubu içinde başka gruplara göre daha yaygın olabileceği, ama hiçbir genetik özelliğin bir tek ırk grubu ile sınırlı bulunmadığı kesin olarak belirlendi. Örneğin, Asyalılar arasında B kan grubunun yaygın olması, bu kan grubunun başka insanlarda bulunmadığı ya da bütün Asyalılar'ın B kan grubundan olduğu anlamına gelmez.
Irklar Konusunda Önyargılı Görüşler
Irklar konusunda en yaygın önyargılardan biri "saf" ırkların olduğu ve bunların aşağı ya da saf olmadığı düşünülen ırktan insanlarla karışması durumunda zayıflayacağı ve yok olacağı düşüncesidir. Nazi Almanya'sında Ari ırkın üstünlüğüne ve saflığına, bütün Alman-lar'ın da bu ırktan olduklarına inanıldı. Naziler, Almanlar'ın Yahudiler ve ÇingenelerTe evlenmeleri durumunda kendi ırklarının bozulacağını öne sürdü. Bu anlayış bütünüyle bilim dışıdır. İlk olarak, Yahudiler ve Çingeneler ırk değildir. İkincisi, hiçbir ırk öbürlerinden daha iyi ya da daha saf olarak tanımlanamaz. Bütün ırklar birbiriyle karışmıştır ve yavaş yavaş değişmektedir. Bu değişim bir yanda çevresel etkenlerden (doğal ayıklanma ve en uygun olanın yaşaması), öte yanda genlerde birdenbire ortaya çıkan değişikliklerden (mutasyon) ileri gelir. Saf ve üstün ırk olmadığına göre, farklı ırk gruplarının birbirleriyle karışmasının bozucu bir etkisi de yoktur.
Bir ırk grubunun bütün üyelerinin birbirine benzediği, aynı zihinsel oluşumu paylaştığı ve bir ırkın üyelerinin bir başka ırkın üyelerinden daha zeki olduğu gerçek değildir. Örneğin, bazı kimseler Avrupalılar'ın teknolojik gelişmesini Afrikalılar'ın görece geri teknolojileriyle karşılaştırarak Avrupalılar'ın genetik olarak Afrikalılar'dan üstün olduğunu ileri sürmüştür. Bu yanlış bir varsayım ya da önyargıdır. Aralarındaki temel ekonomik farklılıklar, Avrupalılar'ın yüzyıllarca Afrika' yı sömürmesi sürecinde yaratılmıştır. Herhangi bir ırkın bir başkasına göre zekâ üstünlüğünü gösteren hiçbir genetik bulgu da yoktur.
Irk olarak tanımlanan bazı grupların ırk sayılamayacaklarını belirtmek gerekir. Örneğin, Yahudiler bir ırk değil, dinsel bir topluluktur. Almanlar da ırk değil bir ulustur. Naziler'ce Alman halkının ırkı olarak yüceltilen Ari ırk da özünde bir dil grubudur.
IRKÇILIK
ırklar arasındaki fiziksel farklılıkların insanların yeteneklerinde farklılıklar yarattığını ve bazı ırkların ötekilerden üstün olduğunu savunan görüş ya da önyargıdır (bak. önyargı). Bu görüşler insanları derilerinin rengine göre beyaz, siyah, sarı, esmer ve kızıl olarak ayıran sınıflandırmaları temel almıştır.
Fransız etnoloji uzmanı Joseph-Arthur Go-bineau (1816-82) ve sonradan Alman uyruğuna geçen İngiliz siyaset bilimcisi H. S. Chamberlain (1855-1927) ırklar arasında bir sınıflandırma yaparak, bunu beyaz ırkın üstünlüğünü kanıtlayacak bir kurama dönüştürmek istediler. "Ari ırk" kavramını ortaya atarak, bu ırkın insanlığın gerçekleştirdiği tüm uygarlıkların tek yaratıcısı olduğunu savundular. Bu tezler Batı Avrupa'da ırkçılığın körüklenmesine yol açtı. Bugün artık önemini yitirmiş olan bu savlar arasında beyaz ırkın, başka ırklarla karışmadığı sürece gelişeceği de vardı.
Bu türden değerlendirmelere dayanan ırkçılara göre, beyaz ırktan olmayan insanlar geri zekâlı, yeteneksiz ve ahlaksızdır. Irkçılar kendilerinden aşağı gördükleri insanlara karşı ayrımcılık uygular, onlara hak ve fırsat eşitliği tanımazlar.
Avrupalılar kendileri gibi beyaz olmayan insanlarla ilk kez keşifler sırasında karşı karşıya geldiler. Beyaz ırkın üstünlüğü düşüncesi sömürge savaşları ve köle ticaretine paralel olarak gelişti ve zamanımıza kadar geldi . Irk ayrımcılığı nedeniyle, bazı ülkelerde bir arada yaşayan değişik ırktan insanlar arasındaki düşmanlıklar kıyımlara yol açtı.
ABD'de, Afrika'dan getirttikleri köleleri kırbaçla, boğaz tokluğuna çalıştıran güneyli çiftçiler, acımasız davranışlarını haklı göstermek için köleliğin aşağı ırktan olan Siyahlar için doğal olduğunu ileri sürdüler. Köleliğin 1865'te kaldırılmasıyla ırkçılık sona ermedi. Özellikle güneyde okullarda, otobüslerde, lokantalarda, hapishanelerde Siyahlar'a karşı ayrımcılık uygulandı. Siyahlar sosyal hizmetlerden beyazlar ölçüsünde yararlandırılmadı.
ABD, Georgia'da bir Ku Klux Klan toplantısı. Siyahlar, Yahudiler, Katolikler ve tüm "yabancılar"a karşı mücadele etmek amacıyla kurulan bu ırkçı örgütün üye sayısı 1920'lerde 4 milyonu bulmuştu. Saldırgan eylemleri 1970'lerde ve 1980'lerde hâlâ sürüyordu. Ne varki, 1980'lerin ortalarında üye sayısı 6.500'e düştü.Bunun sonucu olarak yoksulluk yaygınlaştı ve Siyahlar arasında suç oranı arttı. Ayrıca ırkçı önyargılardan dolayı çoğu zaman Siyahlar işlemedikleri suçlardan bile sorumlu tutuldu. Oy hakkı kazanmalarının üzerinden 100 yıl geçmesine karşın, Siyahlar bugün hâlâ ekonomik, kültürel ve siyasal açıdan beyaz ABD'li-lerden daha geri kjonumdadır Almanya'da Ado|f, Hitler'in öncülüğünde 1933'te yönetime geçken Naziler, H. S. Cham-berlain'in Ari ırk kuramına sahip çıktılar. En katışıksız Ari topluluğunun Germenler, yani safkan Almanlar olduğunu öne sürerek, Almanya'nın içinde bulunduğu bunalımdan kurtulabilmesi için Arij olmayan Yahudiler'den, Çingeneler'den ve (öteki yabancı ırklardan arındırılması gerektiğini savundular. Bunun için, Almanya'da veıll. Dünya Savaşı sırasında işgal edilen topraklarda toplama kampları kurdular. Açlıkla yüjz yüze bıraktıkları tutuklulara işkence ve şiddet uyguladılar. Yaşlı genç demeden milypnlarcasını gaz odalarında
ölüme gönderdiler
Bugün Güney Afrika'da ekonomik ve siyasal gücü elinde tutan küçük bir beyaz azınlık Siyahlar'a ve öbür azınlıklara karşı şiddetli bir ayrımcılık uyguluyor . Son yıllarda İngiltere'ye Batı Hint Adaları'ndan, Hindistan'dan ve Pakistan'dan gelen göçmen sayısındaki artış bu ülkede de ırkçı davranışların artmasına yol açtı. Almanya Federal Cumhuriyeti'nde ise Neo-Naziler özellikle Türk göçmen işçilere karşı şiddet uygulamaktan geri kalmıyorlar. Aynı ülkede yaşayan değişik ırklardan insanların yaşama biçimlerinin ve kültürünün o ülkeye zenginlik getireceği ve hoş bir değişiklik yaratacağı düşüncesi henüz gerçek olmaktan çok uzaktır. Sömürge imparatorluklarının kurulmasıyla ortaya çıkan ırklar arası eşitsizlikler, bu imparatorlukların ortadan kalkmasıyla yeryüzünden silinmedi. Ne var ki, 20. yüzyılın son çeyreğinde ırkçı düşünce ve uygulamalar daha çok tepki çekiyor ve yasal düzenlemelerle önü alınmaya çalışılıyor.
MsxLabs & TemelBritannica