Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Kasım 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

SAHRA

Ad:  sahra1.jpg
Gösterim: 3448
Boyut:  31.8 KB

dünyanın en büyük çölü

Kuzey Afrika'nın Akdeniz kıyıları ve Zenci Afrika, Atlas okyanusu ile Kızıldeniz arasında 9 milyon km2'yi aşan bir alan kaplar (yılda 100 mm'den az yağış alır).
K.'indeki Sahra Atlasları, Libya ve Mısır'da denize kadar ulaşan çölün kuzey sınırını çizer. G.'de, belli bir sınır belirleme olanağı veren hiç bir yüzey şekline rastlanmaz; bu nedenle Sahra'nın Cenchrus biflorus'un ortaya çıktığı, çöle özgü yeşil Cornulaca monacantha tutamlarının yok olduğu kuşakta sona erdiği kabul edilir: Sahil'e özgü, oldukça düzenli yaz yağmurları isteyen dikenli taneli bir buğdaysı olan Cenchrus biflorus kesintisiz bir örtü oluşturur.

COĞRAFYA


Doğal çevre


Sahra, kuşaksal çölün (yıllık yağışların az olmasına yol açan yarıtropikal yüksek basınçların bu enlemde bulunması nedeniyle gelişmiştir) en iyi örneğidir. Ne var ki yağışlar yıldan yıla büyük değişiklikler gösterir (sözgelimi Tamengest’e [Tamanrasset] bir yıl 159 mm, bir başka yıl 6,4 mm yağış düşmüştür); bazense çok şiddetli yağmurlar yağar: özellikle Orta Sshra’da evleri yıkan yağmurlar yağar. ÇOK görkemli kum fırtınaları, sıcaklık yükselmesine yol açan güney rüzgârıyla (sirokko) birlikte gerçekleşir. Bulutsuz havada güneş alma rekor düzeyde sıcaklıklara ulaşılmasına neden olur: mutlak maksimum 50 °C, hatta 55 °C'tır. Gündüzle gece arasındaki sıcaklık farkları büyüktür (15° - 30 °C) ve çoğunlukla yaz-kış farklarından (10° - 20 °C) fazladır. Kışın, bazen 0 °C’ın altında mutlak minimumlar da gözlenir.

Sahra yüzey şekillerinin temel özelliği, düz anahtar katların önemidir: yüzeyin büyük bölümü reg'dir (yer yer rüzgârın bıraktığı çakılların bulunduğu ova); hamada, sert bir kayacın (kireçtaşı) yüzeye çıkmasından oluşan bir platodur. Kumullar çoğunlukla kütleler halinde toplanır (ergler) ve Sahra yüzeyinin beşte birini bile kaplamaz. Tek tük dağlar, tortul örtüsünün ortasında beliren ve çoğunlukla üstünde yanardağ engebeleri (trakitler sivri dorukları ve Hoggar fonolitleri) yükselen sert tabanın geniş yarı çaplı kıvrımlı kabartılarıdır. Hoggar'ı çevreleyen kumtaşlı platolara tassililer denir. Sebha ya da yanlış olarak şot adı verilen birkaç kapalı çöküntü alanı, deniz düzeyi altına kadar iner. Çöl dışında doğan Nil, çölü aşmayı başaran tek ırmaktır. Başka yerlerde, uvedlerin akışı geçici değildir: uvedler kapalı çöküntü alanlarında kaybolurlar (içakışıklık). Bu akarsular yüzeyde akmadıklarında yeraltında akabilirler (altakım) ve bitkiler için elverişli bir kuşak oluştururlar. Geri kalan yerlerdeyse bitkilere çok ender rastlanır ve var olanlar da kuraklığa uyarlanmıştır (dikenler, çok gelişmiş kökler vb.).

Nüfus ve ekonomi


Nil vadisi hariç olmak üzere, Sahra'da yaşayan nüfusun 1,5 - 2 milyon dolaylarında olduğu tahmin edilmektedir. Bunun yaklaşık yarısı göçebedir. Fakat modern ekonomi çöle nüfuz ettiği ve sahra devletleri yönetimi otoritesini artırarak göçebeleri geleneksel yaşam biçimlerini bırakıp artık yerleşik düzene geçmiş nüfusun oturduğu bölgelere yerleşmeye zorladığı ölçüde göçebelerin sayısı da sürekli olarak azalmaktadır. Çobanlık etkinliklerinin bu şekilde terk edilmesi, bir yarı göçebelik aşamasına yol açabilir; çöl aristokratları, günümüzde sefil bir yaşam sürmektedirler. Sahrada üç grpp insan yaşar: Tedalar, Tuaregler, Mağribliler.

Tarım çok belirli yerlerde ve yalnızca su bulunan vahalarda yapılır. Hurma palmiyesi, temel ürün kaynağını oluşturur: uved Gir (Cezayir) vahaları (Irak'taki Şattülarap ile birlikte) dünyanın en başta gelen hurma üretim bölgeleridir. Tahıl (K'de buğday, arpa; G.'de darı ve kocadan), sebze (kışın bakla, bezelye, fasulye; yazın kabak, karpuz, biber) palmiyelikler altında yetiştirilir. Çeşitli sulama yöntemleri kullanılır: Draa (Fas) vahalarında Atlas dağlarından inen ırmak sularının derivasyonu, kaynaklar, hayvanlarla işletilen dolaplı kuyular, terazili kuyular, foggara denilen yeraltı dehlizleri; Fizan'daki (Libya) palmiyelikler, yeraltı suları toprak yüzeyine yeterince yakın olduğundan, ayrıca sulamaya gerek göstermez; Suf'taysa (Cezayir) kumda huni biçiminde birkaç metrelik bir çukur açılarak suya erişilir; palmiyeler bu çukurların dibinde yetiştirilir.

Sahra'nın modern ekonomiyle bütünleşmesi, maden kaynaklarının işletilmesiyle olanak kazanmıştır. Cezayir ve Libya sayesinde Sahra, dünya petrol üretiminin yaklaşık % 5'ini, doğal gaz üretimin de % 2'sini sağlamaktadır (bu hidro- karbürler konusunda bu iki ülke, sırasıyla, dünya petrol rezervinin % 0,9 ve % 2,3'üne, dünya doğal gaz rezervinin % 2,4 ve % 0,4'üne sahiptir). Batı Sahra'da fosfat üretimi 1,7 milyar tondur. Ayr'da (Nijer) uranyum elde edilmektedir (2 980 t üretim, 230 000 t rezerv). Ayrıca Sahra toprakları, dünya demir cevheri rezervlerinin % 8'ini barındırmakta, bu rezervler yalnızca Moritanya'da işletilmektedir 1990 da 7 500 000 ti.

TARİH


Tarihöncesi ve öntarih


Sahra Dördüncü Zaman'da birkaç nemli dönem geçirdi. Sayısız kuru vadide önemli su yollarının bulunması, dağlık bölgelerde akdeniz kökenli bitki adacıklarının görülmesi, Yontmataş ve Yenitaş dönemlerinden kalma taş aletler ve son olarak, konuları nemli bir iklimin, bir savan bitki örtüsünün ve zengin bir hayvan ve insan nüfusunun varlığına işaret eden sayısız kaya ve mağara resimleri ve oymaları bunu göstermektedir.

Chelles ve Acheul kültürlerine özgü aletlerin ve Silures döneminden suaygırı, fil, manda ve balık kalıntıları içeren yiyecek depolarının önemi, Alt Yontmataş döneminde özellikle dağ çemberlerinin çevresinde ve Atlas okyanusu kıyısında kalabalık bir avcı toplayıcı nüfusun yaşadığı kanısını uyandırmaktadır. Orta ve özellikle Üst Yontmataş döneminde yerleşmenin sahrakenarı bölgelere çekilmesi ve alet ve yiyecek depolarının seyrekleşmesi hiç kuşkusuz Sahra'nın kuraklaşmasına açıklanabilir. Tüm Sahra’da Yenitaş döneminin ilk evresinden kalma taş alet (cilalı baltalar, çakmaktaşı oklar) ve yiyecek depolarının bolluğu ve kaya resim ve oymalarının varlığı zenci olduğu sanılan ve balıkçılık, avcılık, hayvancılık ve çiftçilikle geçinen çok kalabalık bir nüfusun yaşadığını göstermektedir.

ilk resim ve oymalar 1847’de bulundu. Bugün, bulunan resim ve oymaların sayısı, yarısı Accer tasilisi'nde olmak üzere, yaklaşık 30 000 dolayındadır. Betimlenen konular ve üslupları göz önünde bulundurularak dört büyük dönem saptanmıştır. Birinci dönem, ayrıntıya önem veren natüralist resimlerin görüldüğü vahşi hayvan avcıları dönemidir. İkincisi çobanlar dönemi, çok daha az natüralist bir nitelik taşır; duruşlar daha sert çizilmiş, hayvanlar genellikle çarpık bir perspektiften gösnem olan deve dönemiyse, dönemin faunasının çok şematik bir biçimde çizilmiş antilop, oryx, gazal ve devekuşu gibi öteki hayvanlan canlandırmaya yönelir. Resimlerin çoğu üç dönemde de toplanabilir (sürü, at ve deve dönemleri), geri kalan resimler “arkaik" denilen döneme girer ve bu dönemde, simgesel bir resim dili ile Batı ve Orta Afrika’da kullanılan bazı maskeleri anımsatan maskelerin yansıtılması özel bir önem taşır. Afrika'ya özgü sanatın en eski biçimini bu resimlerin oluşturduğu sanılır. Bu sanat biçimi yaklaşık İ.Ö. 3000'e kadar uzanır.

Antikçağ


VIII. yy.'dan başlayarak LibyalIlar ve Garamantlar, hızlı ve güçlü bir savaş arabası ordusu oluşturdular, bu orduyla Etyopyalılar'la akraba esmer halklar (Fizanlılar, Tubular) zararına, Sirte körfezinden Nijer'e kadar Orta Sahra'yı işgal ettiler. Bunun için izledikleri yol Oea'dan (bugün Trablusgarp) başlıyor, Gadames, Accer tasilisi, Hoggar ve iforalar Adrar'ından geçerek Nijer'de Gao bölgesine varıyor ve çeşitli halkların yaşadığı Moritanya (B.'da) ve Tibesti-Ennedi'yi (D.'da) yayılma bölgelerinin dışında bırakıyordu. Herodotos zamanında (İ.Ö. V. yy.) en parlak dönemlerini yaşayan ve Annibal’in hizmetinde savaşan Garamantlar, daha sonra gerilemeye başladılar; çünkü iklimin artan kuraklığı at yetiştirilmesini güçleştirdi ve sonunda atın yerini Arabistan'dan getirilen tekhörgüçlüdeve aldı. Büyük bir olasılıkla daha İ.Ö. II. yy.'da ortaya çıkmakla birlikte adı ilk kez İ.Ö. 46'da latince bir metinde (Bellum Africum ya da Africanum) geçen tekhörgüçlüdeve. Sahra tarihinde “Deve dönemi" (Kamelina) denilen yeni bir dönem açtı ve bu dönem ancak çöle girme araçları olarak kamyon ve uçağın düzenli bir biçimde kullanılmasıyla kapandı.

Romalılar, eski kervan güzergâhından yararlanmaya çalıştılar. Daha İ.Ö. V. yy. ortasında Sirenayka altın sikkelerini bastırmak için Sudan altını kullanılması sonucu ortaya çıkan bu güzergâh gitgide yoğunlaşıyor ve herhalde garamant yoluyla, Sudan'dan Akdeniz limanlarına kadar altın, fildişi, devekuşu tüyü ve köle taşınmasına yarıyordu. Güneye doğru giriş yollarını denetim altına almak amacıyla Romalıların çölün oldukça içlerine sokuldukları anlaşılmakta, hatta Cornelius Balbus Minör yönetimindeki seferin (İ.Ö. 19), Nijer’e ulaştığı bile ileri sürülmektedir (H. Lhote'un varsayımı).

Bu varsayım yanlış bile olsa, ticaret kervanlarının çok eski zamanlardan beri Sahra'ya girdikleri ve tekhörgüçlüdevenin kullanılmaya başlamasının ticaret akımlarını kolaylaştırdığı bir gerçektir. Atları beslemekte karşılaşılan güçlükler nedeniyle, belki de roma egemenliğinden kaçan Kuzey Afrika Berberileri’yle güçlenen büyük göçebe toplulukları, tekhörgüçlüdeveden gitgide daha çok yararlanmaya başladılar. Bu durum etkinlik alanlarını genişletmelerine, kervan seferlerini ve baskınlarını çoğaltmalarına ve sonunda Romalılar'ın geri çekilmesinden (I.S. III. - IV. yy.) yararlanmalarına yol açtı. Neden olmaktan çok sonuçlarından yararlandıkları bu ge- riçekilme, K.'e doğru ilerlemelerini, sonunda tüm çölü denetim altına alarak vahalarda ve Sahra'nın kenar bölgelerinde yaşayan yerleşik halklara egemen olmalarını sağladı.

İslamlaşma


ilk vahaların donatımı Sirenayka'dan gelen Yahudiler'e bağlanır. Bu vahalar, çölün geçilmesini kolaylaştırıyor ve bağımlılaştırılan vaha sakinleri, göçebe savaşçıları beslemekle yükümlü tutuluyorlardı. Kısa sürede Sudan'a ulaşan Berberiler, V. yy.'da kurulan Gana imparatorluğu’nda, Nijer kıyısındaki Gana ve Aoudaghost depolarından yararlanarak Akdeniz dünyası ve Zenci Afrika arasındaki kervan ticaretini geliştirdiler. Ancak Tuaregler gibi Orta Sahra’nın engebeleri ve sert iklimiyle korunan halklar, atalardan kalma dil ve geleneklerini sürdürebildiler; öteki Berberiler yalnız İslamlaştırılmakla kalmadılar, dil bakımından da araplaştırıldılar, hatta genellikle bağımlı bir duruma getirildiler. VIII. yy.'da Araplar, Fizan üzerinden Zenciler ülkesine de ulaşarak kervan ticaretini büyük ölçüde geliştirdiler.
Ad:  sahra4.jpg
Gösterim: 870
Boyut:  68.0 KB
Sudan altını, fildişi, devekuşu tüyü karşılığında Sahra (Agades, Bilma ve Taoudeni) tuzu, zenci köleler ve hurma alındı, bu mallar haraç alamayan komşulara karşı kervanları koruyan göçebelerin yönetimi altında Akdeniz ülkelerine ulaştı. Geniş imparatorluklarının pazarlarını, bu mallara ve özellikle Sudan altınına açan müslümanlar, Avrupa’da para dolaşımının ve bir ticaret ekonomisinin yeniden kurulmasına katkıda bulundular. Arap ya da araplaştırılmış kabileler (Atlas okyanusu kıyısındaki Mağribliler. Güney Cezayir'deki Şaambalar, Libya'daki Senusiler) ve çöl Berberileri (Sanhace ve Zenateler), Mağrib çekişmelerine etkin olarak katıldılar ve XI. yy.'da ispanya'ya bile uzandılar. (MURABITLAR) Öte yandan, kıyı sınırından çölün G.'ine doğru ilerleyerek, vahalardaki ağır işlerde çalıştırmak üzere, yolları üzerinde buldukları kimseleri köle olarak alıp götürdüler Halkları yavaş yavaş İslâmlaştırdılar ve bu halkları daha önce bağımlı duruma getirerek sahraötesi kervan ticaretini denetleyen imparatorlukları ortadan kaldırdılar. Gana'nın başkenti, Murabıtlar'ın eline geçti (1076); XV yy. sonu ve XVII. yy. sonu arasında Mali, Tukulorlar'ın, Bambaralar'ın vb. darbeleri altında yıkıldı; Songhay imparatorluğu, Batı Sahra ticaretini (Tegaza tuzu) denetimi altına almaya çalışan Fas sultanının ordusu tarafından ortadan kaldırıldı (1591); Kanem krallığı, Fizan’ı fethettikten (XIII.-XV. yy.) sonra, Kuzeyden gelen arap ya da araplaştırılmış kabileler karşısında geriledi.

Bunun üzerine bu kabileler ve İslâmlaşan Berberiler, çöle tümüyle egemen bir duruma gelerek birbirine iki ana doğrultuda bağlanan büyük ulaşım yollarını denetimleri altına aldılar. Doğu-batı yollarından başlıca ikisi, ya kıyıdan (VII. yy.'daki arap istilası yolu) ya da Siva, Cerbub, Gadames, in Salah iç vahaları ve Güney Fas üzerinden (hacıların Mekke yolu), Kahire' yi Fas’a bağlıyordu. Darfur ve Bornu üzerinden Nübye'yi Sudan'a bağlayan yollar (kuzey-güney yolları), altı büyük eksen oluşturuyordu: Sirenayka-Kufra-Darfur; Trablusgarp, Murzuk, Bilmo, Bornu (Zin- der ve Kano); Tombuktu-in Salah (Trablusgarp, Tunus ve Cezayir'e giden yollar, bu eksenden ayrılıyorlardı); Tombuktu-Cezayir (Tuat üzerinden); Tombuktu -Taoudeni-Sicilmase-Fas (1591'de FaslIlar'ın Sudan'ı işgal ederken kullandıklan yol) ya da Tlemsen ve limanı Huneyn; son olarak uved Draa'dan başlayarak Aoudaghost, Gana, Mali vb. büyük ticaret merkezlerine götüren yol.

AvrupalIlar'ın işgali.


XIX. yy.'da büyük kervanlar hâlâ Kanem'den Trablusgarp'a, Bornu'dan Tunus'a, Tombuktu'dan Tanca’ ya, Senegal'den Marakeş'e gidiyordu, ancak çöl başkentlerinin esrarına tapılan AvrupalIlar (TOMBUKTU), Sahra'nın keşfine girişmişlerdi. (Mungo Park, Clapperton, Laing, Cailliö, Barth, Duveyrier, Rohlfs, Nachtigal, Flatters ve Monteil.) XIX. yy. sonunda Avrupalılar'ın Mağrib'e ve Zenci Afrika kıyılarına yerleşmeleri, büyük güçlüklerle çölün aşılmasını gereksiz bir duruma getirdi.

Sömürgelerinin sınırlarını egemenlik altına almak ve Afrika'daki çeşitli topraklarını birbirine bağlamak isteyen Fransızlar, Sahra'nın büyük bir bölümünü ele geçirdiler. Cezayir'den (Foureau-Lamy), Sudan'dan (Joalland-Meynier) ve Kongo'dan (Gentil) gelen askeri birlikler Çad'da birleştiler ve Kuseri zaferini kazanarak (1900) Rabah imparatorluğu'nun yıkılmasına, Doğu Sahra'nın işgaline girişilmesine yol açtılar. Ne var ki, Batıda, Fas ve Moritanya arasındaki bağlantı ancak 1934'te, Tinduf’un işgalinden sonra sağlanabildi. Daha 1884'te Villa Cisneros'a yerleşen ispanyollar, Rfo de Oro sömürgesini kurdularsa da iç bölgelerdeki Regeybat Mağriblileri'ni egemenlikleri altına alamadılar. Trablus ve Sirenayka'da Türkler’in yerini alan italyanlar (1911-12), Libya’nın fethini ancak 1933'te tamamlayabildiler. Bu arada, XIX. yy.'da Cerbub vahasında kurulan Senusiler tarikatı, özellikle Birinci Dünya savaşı sırasında, fransız egemenliğine karşı savaştı (Ch. de Foucauld).

ikinci Dünya savaşı’ndan sonra, toprakaltı zenginliklerinin bulunması büyük çölde ekonomiyi ve toplumsal ilişkileri altüst etti, bağımsızlığa yönelen eski sömürge ülkelerin isteklerini artırmalarına yol açtı. Libya, 1951 de bağımsızlık kazanırken, 1956'da bağımsızlık kazanan Fas, çölün tüm batı bölümünü istedi ve ispanya’nın Tarfeya eyaletini kendisine bıraktırmayı başardı (nisan 1958) [BATİ SAHRA]; Çad, Nijer ve Mali'nin bağımsızlık kazanmalarıyla 1958'de ortaya çıkan Moritanya Cumhuriyeti, Fas’ın toprak istekleriyle karşılaşırken, temmuz 1962'de de Cezayir bağımsızlığa kavuştu.
Kaynak: Büyük Larousse
BAKINIZ Sahra Nedir?
Son düzenleyen Safi; 6 Haziran 2018 02:23