Arama


Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
10 Kasım 2008       Mesaj #4
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Uzak bozkırlardaki yurtlarından bir daha dönmemek üzere gelerek, Selçuklu hizmetine giren ve bu devletin şuurlu sevk ve idaresi altında Bizans sınırlarına yığılan Türkmen kütlelerinin, üstelik yayla iklimi ve bol otlaklariyle kendi yaşayışlarına son derece elverişli hayat şartlarındaki Anadolu'ya el koymak istemeleri kadar tabiî bir şey olamazdı.

Tuğrul Bey zamanından beri Azerbaycan ve Erran'da Bizans'a bağlı Ermeni, Gürcü ve Abhaz hükümdarlarının mağlûp edilmesi ve Gence, Ani, Kars gibi mühim strateji merkezlerinin ele geçirilmesi ile orta ve Kuzey Anadolu'ya doğru akınlar icrası hayli kolaylaşmış oluyordu. Yine bu yıllarda Gümüş-tigin, Afşin, Ahmedşah, Sâlar-i Horasan gibi bey ve kumandanların idaresindeki Türkmen boyları, Selçuklular'a tâbiiyeti kabûl etmiş küçük Arap hükûmetlerinin sıralandığı güney sınırlarından Anadolu içlerine akmaktaydı.

İlk bakışta intizamsız çeteler tarafından yapılmış gibi görünen bu akınlar hakikatte başıboş olmadığı gibi, esas gaye de sadece ganimet elde etmek değildi. Sultandan emir alan Türkmenler'in hücum noktaları gayet iyi tertiplenmiş, gidecekleri şehir ve kasabalar, uğrak mahalleri tesbit edilmişti. Tuğrul Bey'in, Alp Arslan'ın dikkat ve ısrarla tatbik edegeldikleri akınların daha ziyade askerî yönden ehemmiyetli yollarla, kalabalık Bizans kuvvetlerinin barınağı kaleler civarında teksif edildiği, tahrip müfrezelerinin mümkün mertebe az kayıpla düşman askerî yığınaklarını dağıtmaya çalıştıkları, erzak depolarına, harp malzemelerine karşı faaliyet gösterdikleri, sultanın umumî tâlimatına aykırı davrananların ağır takibata uğratıldığı bu harekâtta bütün faaliyetin belli plân dahilinde yürütüldüğünü ortaya koymaktadır.

Nihayet kendilerine yeni bir yurt edinmek mecburiyeti ile savaşan Türkmenler'in ruhî durumlarını da unutulmamak gerekir. Sultanlar hassa ordulariyle imparatorluğun başka cephelerinde meşgul bulunurken, Türkmenler ve akıncılar, eski Türk harp usûlüne uygun tarzda, düşmanı yormak, direnme noktalarını hırpalamak, ahâliyi yıldırmaktan ibaret, gelecek istilâyı kolaylaştırıcı vazifelerini yapıyorlardı. Küçük çapta, fakat fasılasız olarak, yıllarca süren hazırlık devresinin tek hedefi Anadolu'yu almak ve onu Türk yurdu hâline getirmekti.
Böylece 1071'den önceki yıllarda, biri dikkati çekmeyecek derecede ufak gruplar hâlinde görülen Türkmen kütleleri, diğeri de eski parlaklığının artığıyle geçinmeğe mecbur bir heyûlâ, yâni Bizans İmparatorluğu olmak üzere iki kuvvet karşı karşıya gelmişti.

Hâdiselerin gelişmesi iki kuvvetten birinin diğerini mutlaka yok etmesini zarurî kılıyordu. Ya Bizans bütün doğu sınırları boyunca yükselen ve serpintilerini kendi içinde hissettiği bir istilâ çığını durduracak, yahut Anadolu üzerine gelen kuvvet oradaki devleti tamamen ezecekti. Malazgirt sahrası tarihin bu kesin mücadelesinin vukua geldiği yer olmuştur.

Malazgirt Meydan Savaşı (1071)


Nedenleri:
  • Bizans imparatoru Romanos Diogenes'in, Türklerin akınlarını durdurmak istemesi.
  • Türklerin Anadolu'ya yerleşmesine engel olmak istemesidir.
Sonuçları
  • Büyük Selçuklu Sultanı Alpaslan, Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i 1071'de Malazgirt Ovası'nda yapılan savaşta yenerek, Önemli bir başarı kazanılmıştır.
  • Anadolu kapıları Türklere açıldı, Anadolu'nun ikinci anayurt yapılması ile ilgili en önemli adım atılmış oldu.
  • Türkiye Tarihi başladı.
  • Anadolu'da ilk Türkmen beylikleri kuruldu.
  • İslam dünyası üzerindeki Bizans baskısı kaldırıldı.
  • Türklerin Anadolu'da tutunmaları, Bizans'ın Avrupa-Hıristiyan dünyasını Türklere karşı kışkırtarak, Haçlı Seferleri'nin yapılmasına zemin hazırladı.
  • Anadolu kapıları Türklere açıldı.
  • Türkiye tarihi başladı.
  • Anadolu'da ilk TÜRKMEN BEYLİKLERİ kuruldu.
Son düzenleyen Safi; 22 Ağustos 2016 18:13