Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
15:50, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cuma, 26 Nisan 2024 - 15:50
Arama
MaviKaranlık Forum
Koku alma ve tat alma merkezleri beyinde aynı yerde mi değerlendirilir?
-
Tek Mesaj #2
fadedliver
Ziyaretçi
16 Kasım 2008
Mesaj
#2
Ziyaretçi
Beyin... Sırları hala çözülemeyen sınırsız kapasite...
Bu kusursuz tasarımdaki küçük bir aksaklık, hayatımızda birçok şeyin değişmesine sebep olabilecek hassasiyettedir.
Günümüzdeki bilimsel araştırmalar ise bizleri bu mucizevi organın fonksiyonlarına
ve
sırlarına bir adım daha yaklaştırmıştır...
Hayatımız boyunca, çevremizi kuşatmış olan
ve
yaşamımızı zenginleştiren binlerce
tat
ve
koku
ile iç içe bulunuruz.
Doğada bulunan sayısız çiçeklerin, yağmurun ardından canlanan toprağın, sevdiğimiz bir insanın kokularını düşünelim...
Aynı
zamanda çeşit çeşit yiyeceklerin birbirlerinden farklı tatlarını...
Şimdi de hayatımızdaki tüm
tat
ve
kokuları yok sayalım...
Bunları bir an için yok saymak bile bize gösterir ki,
koku
ve
tat
zenginliği bizler için eşsiz bir nimettir...
Bu nimeti bize veren ise, tüm varlıkların yaratıcı olan Allah’tır. Bir Kuran ayetinde bu konuda şöyle buyrulur:
Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 18)
Tat
ve
kokuları, tüm çeşitliliklerine rağmen, hiçbir güçlük çekmeden algılarız. Çünkü Allah eşsiz nimetleri, onların farkına varmamızı sağlayacak sistemlerle birlikte yaratmıştır. Bu sistemler hayatımız boyunca, hata yapmaksızın, bizim adımıza çalışır.
İzlemekte olduğunuz filmin amacı da, bu kusursuz sistemleri inceleyerek Allah’ın sınırsız ilmini
ve
kudretini birkez daha ortaya koymaktır.
Allah’ın yaratışındaki kusursuzluk Kuran’da şöyle tasvir edilir:
O Allah ki yaratandır, kusursuzca var edendir, ‘şekil
ve
suret’ verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde
ve
yerde
olanların tümü O’nu tesbih etmektedir. O Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi,24)
Şimdi
koku
alma
sistemini
ve
buradaki eşsiz tasarımı birlikte inceleyelim...
KOKU
ALMA
SİSTEMİNDEKİ TASARIM
Kokular, nesnelerden buharlaşan kimyasal tanecikler, yani moleküllerdir. Örneğin taze çekilmiş kahvenin kokusu olarak algıladığımız şey, aslında kahveye ait uçucu
koku
molekülleridir.
Bir kokunun yoğunluğu, buharlaşmanın yoğunluğu ile doğru orantılıdır. Fırından yeni çıkmış bir kek, bayat bir keke oranla çok daha fazla kokar. Bunun nedeni
koku
moleküllerinin sıcağın etkisiyle havada serbest hareket etmesidir. Serbest hareket eden moleküller geniş bir alana yayılabilir.
Pekçok molekülün kendine has kokusu olmasına rağmen, suyun kokusu yoktur. Bu ise bizim için büyük bir nimettir. Suyun bu özelliği birçok karışıklığın önüne geçer. Örneğin kuru bir gül ile üzerinde su damlaları olan bir gülün kokuları arasında hiçbir fark olmaz.
Kokuları birbirlerinden ayıran şey, çevreye yaydıkları taneciklerin yapılarındaki farklılıktır. Bu farklılıklar ise oldukça hassas ayrımlara dayanır. Öyleki, tek bir karbon atomunun değişmesi ile birlikte, bizim için çok çekici olan bir
koku
, çok itici bir hale dönüşebilir.
Farklı besinlerin kendilerine has kokuları da,
koku
moleküllerini meydana getiren atomlar
ve
aralarındaki bağların özel olarak düzenlenmesinin sonucudur. Her molekül belirli bir amaç doğrultusunda
ve
tam olması gerektiği gibi planlanmıştır. Şüphesiz bu muhteşem tasarım, her şeyi yaratmış olan Allah’a aittir.
Peki nasıl
koku
alırız
ve
bu kokuları nasıl tanımlarız? Şimdi bu soruların yanıtlarını birlikte inceleyelim.
Her nefes aldığımızda hava olarak adlandırılan
ve
trilyonlarca molekülden oluşan gaz karışımı, burun deliklerinden içeri girer. Gözle görülemeyecek kadar küçük olan
koku
tanecikleri de bu karışımın içinde yer alır. İçeri giren havanın bir kısmı, burnun içindeki türbin kemikler tarafından
koku
alıcı bölgeye yönlendirilir. Böylece
koku
molekülleri burun boşluğunun üst bölümünde bulunan
koku
algılayıcı bölgeye ulaşır.
Bu bölgedeki algılayıcılar, kendilerine gelen moleküllerle ilgili bilgiyi beyne aktarırlar. Beyinde bulunan
koku
alma
merkezi ise, farklı
koku
reseptörlerinden gelen mesajları toplu olarak
ve
büyük bir hızla değerlendirir. Bu değerlendirmenin sonucu, “
koku
” olarak tanımladığımız algıyı oluşturur.
Kısacası burun, kimyasal analiz laboratuvarı gibi çalışır. O kadar hassastır ki, on binden fazla kokuyu, mükemmel bir doğruluk oranıyla tanımlayabilir.
İlginç olan ise burunda gerçekleşen tüm bu işlemlerin şaşırtıcı hızıdır. Kahve moleküllerinin burnumuzdan içeri girmesiyle, “kahve kokuyor” yargısına varmamız arasında geçen zaman, bir saniyeden çok daha kısadır.
Bu kusursuz sistemin, evrim teorisini savunanların ileri sürdüğü gibi rastlantıların eseri olamayacağı ise çok açıktır. İnsan vücudunun tüm diğer sistemleri gibi,
koku
alma
duyusu da son derece kompleks bir tasarımın ürünüdür. Bu , Allah'ın yaratma sanatıdır.
Günümüzde
koku
alma
sistemiyle ilgili araştırmalar hala devam etmektedir. Edinilen her yeni bilgi, bu kompleks sistemin mükemmelliğini gözler önüne serer niteliktedir.
Şimdi bu kompleks sistemi oluşturan bölümleri yakından inceleyelim.
Gözlerin hemen altında bulunan
koku
bölgesi, yapışkan bir sıvı olan mukus salgısıyla sarılıdır. 0.06 mm. kalınlığındaki mukus tabakasının bu kalınlığı en ideal değerde yaratılmıştır. Öyleki bu tabaka daha kalın olsaydı
koku
alma
kapasitesi düşecek, daha ince olsaydı da vücudun savunma sistemi zayıflayacak
ve
içindeki
koku
tüycükleri kolaylıkla tahrip olacaktı.
Koku
alma
mukus tabakasında başlar.
Koku
taneciklerinin
koku
tüycüklerindeki reseptörlerle buluşabilmeleri için öncelikle bu tabakayı geçmeleri gerekir. Bunun için özel görevlendirilmiş bağlantı proteinleri vardır. Mukus tabakasında bulunan bu proteinler,
koku
tanecikleriyle birleşir
ve
onlara bir rehber gibi yol gösterir. Bu düzen, şaşırtıcı olduğu kadar gözalıcı bir yaratılış kanıtıdır da.
Koku
alma
sisteminin bir diğer parçası da
koku
hücreleridir.
Koku
hücrelerinin temel görevi,
koku
moleküllerinin taşıdıkları mesajları alarak
koku
soğancığına götürmektir. Bir
koku
hücresi üç ana bölümden oluşur. Ortada hücre gövdesi vardır. Bunun bir ucunda silya isimli tüycükler, diğer ucunda da akson isimli sinir uzantısı bulunur.
Silya tüycükleri,
koku
molekülleri ile temasın kurulduğu bölgelerdir. Hücrenin bir ucundaki silyaların sayıları 10 ile 30, uzunlukları 0.1 ile 0.15 milimetre arasında değişir. Silyalar, eşi benzeri görülmeyen, olağanüstü bir haberleşme teknolojisine sahiptir. Mukus içinde eriyen
koku
molekülleri, silyalardaki özel reseptörlerle birleşir. Bu birleşme anahtar-kilit uyumu kadar hassastır. Birleşme sırasında
koku
alıcı hücrede bir sinyal oluşur. Bu hücreler,
koku
moleküllerinin taşıdığı mesajları elektrik sinyallerine dönüştürürler.
Bu aşamada
koku
hücrelerinin diğer ucundaki aksonlarda şaşırtıcı birçok işlem meydana gelir. Hücrede açığa çıkan sinyali, beyindeki
koku
soğancığına taşımak için aksonlar işbirliği yapar! 10 ile 100 arasındaki akson,
koku
soğancığına ulaşmak için bir demet oluşturur
ve
topluca elek kemiğinin içinden geçerler. Burada dikkati çeken diğer bir mucize, elek kemiğinin özel tasarımıdır. Elek kemiği,
koku
sinirlerinin geçişine olanak tanıyan delikli bir yapıya sahiptir. Aksi takdirde, sinirlerin birbirleriyle bağlantı kurmaları mümkün olmayacak dolayısıyla bütün işlemler gerçekleşse bile
koku
almak imkansız hale gelecekti.
Koku
alma
sistemindeki tüm bu detaylar öylesine planlanmıştır ki,
koku
hücresindeki haberleşme kusursuz bir şekilde gerçekleşir.
Koku
alma
sisteminin diğer önemli bölümü de
koku
soğancığıdır.
Koku
soğancığı beynin ön bölümünde,
koku
bölgesinin
ve
kafatasını oluşturan kemiğin hemen üzerinde yer alır.
Burundaki iki
koku
bölgesine karşılık, beyinde de iki
koku
soğancığı bulunur. Her bir soğancığın büyüklüğü bir bezelye tanesi kadardır.
Koku
soğancığı
aynı
bir haber merkezi gibi çalışır.
Koku
alıcılarından gelen tüm sinyaller önce bu merkezde toplanır. Milyonlarca bilgi burada tekrar düzenlenir. Daha sonra, yorumlanması için özel
koku
sinirleri kanalıyla beyindeki ilgili noktalara gönderilir. Yani bu minik organ, milyonlarca
koku
hücresi arasındaki kusursuz koordinasyonun yürütüldüğü yerdir.
Bu kusursuz sistemin, mükemmel bir tasarımla var edildiği ise açıktır. Bu tasarım, Allah'ın yaratma sanatıdır. Aksini iddia edip, bu sistemdeki mükemmel tasarımı tesadüflere bağlayan kişiler ise büyük bir yanılgı içindedirler. Akıl sahibi bir insanın bu kimselere vereceği cevap, Kuran'da şöyle açıklanır:
...Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün, eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde bir adam kılan Allah’ı inkar mı ettin? Fakat, O Allah benim Rabbimdir
ve
ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam. (Kehf Suresi, 37-38)
Burun denildiginde ilk akla gelen koklama duyusudur. Oysa yapılan araştırmalar sonucunda burnun sadece %5’ lik bölümle
koku
aldığı anlaşılmıştır. Geri kalan %95’ lik bölümde ise solunum sistemiyle ilgili çok önemli iki görev yerine getirilmektedir.
Görevlerden ilki, nefes alınan havanın ısıtılması
ve
nemlendirilmesidir. Burnun iç yüzeyini kaplayan mukus tabakası, su buharı salgılayarak giren havayı nemlendirir. Mukus tabakanın hemen altındaki kılcal damarlar da geçiş sırasında havanın ısınmasını sağlar. Böylece hava, akciğerlerin hassas yapıları için en uygun hale getirilir. Bu mekanizma, sıcaklık
ve
nem ortamını düzenleyen gelişmiş bir klima sistemi gibidir.
Burnun ikinci görevi ise, solunan havanın içindeki toz zerrelerini
ve
mikropları durdurmaktır. Havadan gelen bu zararlı tanecikler mukus tabakası tarafından yakalandıktan sonra, silya tüycükleri devreye girer. Zararlı maddeler içeren mukus, tüycükler tarafından hızla yutağa itilir. Daha sonra da öksürükle dışarı atılır ya da yutularak midedeki asitler tarafından yok edilir. Görüldüğü gibi mukus tabakası, mukus üretici hücreler
ve
tüycükler ,burnun içinde bir kimyasal arıtma tesisi meydana getirirler.
Açıkça görülmektedir ki burundaki bu sistemler
aynı
zamanda mükemmel bir mühendislik örneğidir
ve
Allah’ın kusursuz yaratışının delillerinden biridir. Bir Kuran ayetinde Allah'ın yaratma kudreti şöyle bildirilir:
...Göklerde
ve
yerde
her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir. Gökleri
ve
yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 116-117)
SİSTEM İÇİNDEKİ MEKANİZMALAR
Yemek kokularının yoğun olduğu bir restorana girdiğinizde içerideki kokuları hemen algılarsınız. Ama kısa bir süre sonra kokuları fark etmemeye başlarsınız. Bunun nedeni, adaptasyon denilen mekanizmanın devreye girmesidir. Sürekli duyduğumuz kokulardan rahatsız olmamamız
ve
yeni kokuları rahatlıkla algılayabilmemiz bu mekanizma sayesinde gerçekleşir.
Koku
algısının bir diğer mucizevi yönü de “
Koku
Hafızası”dır. Algıladığımız her türlü
koku
, özel bir kodlamayla beynimizdeki
koku
belleğinde arşivlenir. Bir kokuyla karşılaştığımız anda, beynimiz bu arşive başvurarak kokuyu tahlil eder. İlk defa duyumsadığımız, hafızamızda bilgileri bulunmayan bir
koku
da diğer kokulara benzetilerek yorumlanır.
Kokuya ait bilgiler görsel
ve
işitsel bilgilerden çok daha kalıcıdır. Tek bir kokuyu algılamamızla birlikte, zihnimizde birçok anın canlanmasının nedeni de budur.
HAYVANLARDAKİ
KOKU
DUYULARI
Hayvanlar, yaşadıkları ortama en uygun olan
koku
alma
sistemiyle yaratılmıştır. Kokulara karşı olağanüstü hassas burunları olan köpeklerin
koku
duyarlılığı insanlarınkinin bir milyon katıdır. Dolayısıyla köpekler havadaki en küçük oranlardaki kokuları dahi kolayca algılar. Bu özellikleri nedeniyle insanların
ve
gelişmiş cihazların altından kalkamayacağı işleri başarırlar. Uyuşturucu maddeleri, kaçak malları, kayıp insanları, suçluları, felakete uğramış kişileri bulmakta köpeklerin bu üstün özelliklerinden yararlanılır.
Koku
almanın hayatları için büyük bir önem taşıdığı bir başka canlı da somon balıklarıdır. Somon yavruları, kış aylarının sonunda akarsularda yumurtalarından çıkarlar. Yumurtadan çıktıktan hemen sonra ya da akarsularda birkaç yıl geçirdikten sonra okyanusa doğru göç ederler. Yolculukları bununla sınırlı değildir. Açık denizlerde üreme olgunluğuna erişen somonlar insanı şaşkınlığa düşüren bir yolculuk daha yaparlar. Bu yolculuk, yumurtalarından çıktıkları yere doğrudur
ve
bu sefer amaç, kendi yumurtalarını bırakmaktır.
Somon balıklarının bu uzun
ve
zahmetli yolculuğunda yön bulmalarına yardımcı olacak araçları yoktur. Buna rağmen yüzdükleri nehrin ağzını kolaylıkla bulur
ve
ırmağın çok sayıdaki kolu arasında kendilerini doğduğu yere götürecek olanı hatasız seçerler. Çünkü bir yön bulma duygusu gibi çalışan mükemmel bir
koku
alma
sistemine sahiptirler.
Kısacası
koku
alma
duyusu, binlerce kilometrelik yolculuğunda uzman bir rehber gibi somona yol gösterir.
Allah'ın Kuran'da dikkat çektiği canlılardan biri de sivrisineklerdir. Dişi sivrisineğin yumurtalarının gelişmesi için kana, ihtiyacı vardır.
Kanın kaynağını ise
koku
yoluyla belirler.
Koku
duyuları o denli hassastır ki, insan vücudundan havaya yayılan kimyasal maddeleri, hatta kilometrelerce uzaktaki bir kokunun kaynağını rahatlıkla saptayabilirler.
Sivrisineğin üzerinde düşünülmesi gereken bir yaratılış örneği olduğu ise Kuran'da şöyle bildirilir:
Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkâr edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz. (Bakara Suresi, 26)
KOKU
ALMA
TEKNOLOJİSİ
Günümüzde
koku
alma
duyusunun uyarıcı olabileceği yangın, gaz kaçağı gibi tehlikelere karşı önlem olarak bazı elektronik cihazlar geliştirilmiştir. Bu cihazların tasarımında ise insan burnunun
koku
alma
niteliği örnek alınmıştır.
Bu cihazlardan biri yangın detektörleridir. Yangın detektörleri dumanı tespit ederek alarm verir. Detektörün içindeki özel algılama bölümü, insan burnundaki
koku
alıcı hücrelere benzemektedir. Ancak
koku
alıcı hücrelerdeki sistem, yangın detektöründen çok daha komplekstir.
İnsanlardaki
koku
alma
sisteminden esinlenerek tasarlanan başka bir cihaz da “elektrik burun”dur. İnsan burnundaki üstün yaratılış örnek alınarak geliştirilen bu modellere de "elektronik burun" adı verilmiştir. Elektronik burunlar, başta gıda, parfümeri, tıp
ve
kimya sanayi olmak üzere değişik sektörlerde kullanılmaktadır.
Bütün bu cihazlara rağmen, burundaki hücrelerin algılama kapasitesinin bir eşi olmadığı, bilim adamları tarafından açıkça ifade edilmektedir.
Koku
alma
sistemi, sonsuz şefkat
ve
merhamet sahibi olan Allah'ın üstün yaratışının delillerindendir. Bu sistemin tüm canlıların hizmetine verilmesi ise çok büyük bir nimettir.
TAT
ALMA
SİSTEMİNDEKİ MUHTEŞEM TASARIM
İnsan yaşamak için yemek
ve
içmek zorundadır. Ancak
tat
alma
duyumuz, bunu bir zorunluluk değil zevk haline dönüştürür.
Bu dönüşüm, mucizevi bir sistemle gerçekleşir.
Tat
alma
sistemi; proteinleri, iyonları, kompleks molekülleri
ve
pekçok kimyasal bileşiği analiz eder. Vücudun ihtiyaç duyduğu besin maddeleri yine
tat
alma
duyusu sayesinde seçilir.
Şimdi bu mükemmel sistemi daha yakından inceleyerek ne kadar önemli bir yaratılış delili olduğunu birlikte izleyelim.
Besinlerimizin binlerce çeşidi vardır. Buna rağmen
tat
alma
sistemi sayesinde farklı tatları kolaylıkla ayırt edebiliriz. Bu yeteneğin sırrı ise dildeki organizasyonda gizlidir.
Yediğimiz veya içtiğimiz her besin, pekçok değişik
tat
molekülünden oluşur.
Ve
dil denilen harika laboratuvar, kimyasal yapıları farklı olan sayısız molekülü şaşmaz bir doğrulukla tahlil eder. Peki, böylesine "becerikli" olan dilimiz nasıl bir tasarıma sahiptir?
Dilde çok sayıda sinir lifi bulunur
ve
bu tasarım, onun her yönde rahatlıkla hareket edebilmesine olanak sağlar.
Konuşurken, gıdaları çiğnerken
ve
yutarken, dil önemli görevler üstlenir. Ağza alınan besinler, tükürük bezlerinin salgılarıyla ıslatılır
ve
yumuşatılır; daha sonra da yutağa doğru itilir. İşte bu sırada dildeki
tat
alıcı hücreler faaliyet halindedir.
Tat
alıcı hücreler, sadece dilde
ve
ağzın belirli bölgelerinde yer alırlar. Dildeki
tat
hücreleri, "
tat
tomurcuğu" adı verilen soğana benzer yapılar şeklinde biraraya toplanmışlardır.
Tat
tomurcukları da "papilla" olarak isimlendirilen yapıların içinde bulunurlar. Papillalar dile pürüzlü bir görünüm veren minik çıkıntılardır. Dilin üst yüzeyinde
ve
yanlarında yer alırlar.
Tat
tomurcuklarının sayısı 10.000 civarındadır.
Bu sayılar, yaratılıştaki dengeyi göstermesi açısından oldukça anlamlıdır. Çünkü
tat
hücreleri
ve
tomurcuklarının sayıca normalin altında olması durumunda
tat
alma
yeteneği azalmakta, hatta kaybolmaktadır. Normalin üstünde olması durumundaysa alışılmış tatların aşırı tatlı veya acı şeklinde algılanması söz konusu olmaktadır. Kısacası, her hücre tam olması gereken sayıdadır.
Diğer bir harikuladelik de hücrelerin tam olmaları gereken
yerde
bulunmalarıdır. Eğer bu yerler değişseydi; mesela
tat
hücreleri dilin üzerinde
ve
yanlarında değil de altında olsaydı,
tat
algısı büyük ölçüde kaybolurdu.
Tat
hücrelerindeki her detayın yerli yerinde olması, akıl
ve
sağduyu sahibi insanlara varlığının en temel gerçeğini bir kez daha hatırlatır: Allah'ın her şeyi mükemmel bir düzen içinde
ve
kusursuz olarak yaratmıştır.
Tat
konusunda yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda; tatlı, tuzlu, acı, ekşi, umami olmak üzere beş ana
tat
olduğu belirlenmiştir. Umami, glutamat, et, balık
ve
baklagiller familyasında bulunan bir tatdır.
Araştırmaların gün ışığına çıkardığı başka bir bilgi de, eskiden beri kabul edilen "
tat
haritası"nın yanlış olduğudur. Son bilimsel çalışmalar
tat
hücrelerinin birden fazla uyarıcıya tepki verdiğini göstermiştir. Diğer bir deyişle, her bir
tat
hücresinde düşünüldüğünden çok daha kompleks haberleşme sistemleri vardır. Her
tat
hücresi birden çok uyarıcıyla iletişim kurmaktadır. Alıcı hücrelerdeki haberleşme yöntemleri, hücrelerin üstün bir yaratılış eseri olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Beyinde yaklaşık olarak yüz milyar sinir hücresi bulunur
ve
birşeyler yeyip içildiğinde üç
tat
siniri,
tat
hücrelerinden aldıkları mesajları yüz milyar adresten ilgili olanlarına taşır.
Bir başka deyişle insan vücudundaki sinirler gelişmiş bir ülkenin posta sisteminden çok daha mükemmel çalışır. Her an, çok sayıda bilgiyi, olağanüstü bir başarıyla doğru adreslere taşırlar
ve
hiçbir bilgiyi kaybetmezler.
Peki bu mesajlar “leziz bir pasta”ya nasıl dönüşür?
Bunun cevabı henüz bilinmemektedir. Ancak her yeni bulgu, tad
alma
sisteminin önceden hayal bile edilmediği kadar kompleks olduğunu göstermektedir. Bu da insana bir kez daha Allah'ın yaratma sanatını gösterir.
Bizi, güzel kokuları
ve
eşsiz tatlarıyla sayısız bitkiler, meyveler
ve
sebzelerle rızıklandıran, Allah'tır. Bir Kuran ayetinde insana bu gerçek şöyle hatırlatılır:
O, gökten su indirendir. Bununla her şeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz.
Ve
hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, birbirine benzeyen
ve
benzemeyen üzümlerden, zeytinden
ve
nardan bahçeler kılıyoruz. Meyvesine, ürün verdiğinde
ve
olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. (Enam Suresi, 99)
Tat
alma
sisteminin göz kamaştırıcı yapısı birçok bilim adamı için esin kaynağı olmuştur. Günümüzde insan dilinin fonksiyonlarını taklit eden cihazlar geliştirilmeye başlanmıştır. Bu cihazlardan biri de “elektronik dil” dir. “Elektronik dil” in amacı, bayat besinleri tazelerinden ayırt etmek
ve
gıdalarda bakterilerin neden olduğu çürümeleri tespit etmektir.
Bu elektronik devrede 100 kadar minik delik bulunmaktadır
ve
bu deliklerin her biri yapay bir
tat
tomurcuğu şeklinde tasarlanmıştır. Elbette insan diliyle kıyaslandığında, yapay dilin
tat
alma
kapasitesi çok düşüktür. Elektronik dille kıyaslanmayacak kadar üstün olan insan dilin
ve
tat
alma
sisteminin ise ne kadar büyük bir nimet olduğu açıktır. Bu sistemin kökeni için yaratılış dışında açıklama aramak ise akıl dışıdır.
Bu filmde, biz insanlara verilmiş büyük birer nimet olan
koku
ve
tat
alma
mekanizmalarını inceledik.
Ve
bu kompleks mekanizmaların hayranlık uyandıran yaratılış delilleriyle dolu olduğunu gördük.
Evrendeki her şey gibi
koku
ve
tat
mekanizmalarını yaratan Allah’tır.
Ve
unutulmamalıdır ki bu nimetlere karşı insanın tek bir görevi vardır: Allah’a şükretmek...
Bu gerçeği göz ardı edenlere ise Kuran’da şöyle seslenilir:
De ki: Göklerden
ve
yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara
ve
gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran
ve
ölüyü diriden çıkaran kimdir?
Ve
işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: “Allah” diyeceklerdir. Öyleyse de ki: Peki siz yine de korkup sakınmayacak mısınız? İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz? (Yunus Suresi, 31-32)
Alıntı
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 15:50
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...