Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
17 Kasım 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Hindistan'ın kuzeybatısında yer alan Pakistan İslam Cumhuriyeti batıda İran, kuzeyde Afganistan, güneyde Umman Denizi'yle çevrilidir. Büyük bölümü dağlık olan Pakistan'ın kuzeydoğusunda uzanan Himala-yalar'ın batı bölümü Hindukuş Dağlan'yla birleşir. Ortalama yüksekliği 6.100 metre olan bu dağlarda K2 ya da Godvvin-Austen (8.611 metre) ve Nanga Parbat (8.126 metre) gibi dünyanın en yüksek tepeleri yer alır. Batıdaki Belucistan Yaylası'nda çöller, tuz gölleri ve dar bir kıyı ovası vardır. Ülkeyi kuzeyden güneye kesen İndus Irmağı ile kolları zamanla büyük bir ova oluşturmuştur. Kuzeydoğuda Karakurum Sıradağları Pakistan'la Hindistan arasında tartışma konusu olan Keşmir bölge­sinden geçer.
Pakistan'ın başkenti yeni kurulan İslam-abat, en büyük kentleri ise ülkenin başlıca limanı olan Karaçi ile Lahor'dur. Karaçi 1947-59 yılları arasında Pakistan'ın İslamabat'tan önceki başkentiydi. Öbür önemli kentler arasında Haydarabat, Faysalabat, Ravalpindi, Multan ve Peşaver sayılabilir.

Halk

Pakistan halkı bölgeden bölgeye büyük farklı­lıklar gösterir. Kuzeybatıdaki dağlık bölgede savaşçı bir halk olan Peştular yaşar. Fiziksel yapıları Afganistan'daki komşularına benzeyen bu insanlar, öbür Pakistanlılardan farklı olarak kabilelere ve gruplara bölünmüştür. Kabileler bazen kan davası güder ve araların­da savaşır. Pakistan'ın bu bölümündeki köy­ler ova köylerinden farklıdır. Birçoğunda, kabile savaşlarının sık yaşandığı günlerden kalma gözetleme kuleleri vardır. Asya'nın dört bir yanından gelen tüccarların mallarını takas ettiği Peşaver kenti Hayber Geçidi'nin eteğindedir. Pakistan'ın başkenti İslamabat ise doğudadır. İndus Irmağı'nın beş kolu olan Jhelum, Çinap, Ravi, Satleç ve Beas'ın aktığı Pencap'ın (beş ırmak ülkesi) halkı genellikle çiftçilikle geçinir.
Pakistan birçok dilin konuşulduğu bir ülke­dir. Resmi dil Urdu olmakla birlikte, yaygın olarak kullanılan beş dil daha vardır. Ayrıca İngilizce konuşulur.
Pakistan halkının yaklaşık yüzde 97'si Müs­lüman'dır. Ülkede az sayıda Hindu ve Hıristi­yan da vardır. Pakistan İslam ilkelerine göre yönetilir. Geleneksel değerler büyük önem taşır. Bu nedenle kadınlar toplumsal yaşamın oldukça dışında tutulur. Gene de bazı deği­şimler gözlenmekte, geçmişte Müslüman er­keklerin birden fazla kadınla evlenmesine izin verilirken, bu gelenek yavaş yavaş kırılmakta­dır. Pakistan'da kadın doktor, hemşire ve avukatların sayısı da son zamanlarda gittikçe artmaktadır.
Bu değişikliklerin büyük bölümü eğitimin yaygınlaştırılması ile gerçekleşmiştir. Ne varki, Pakistan'da okuma yazma oranı hâlâ çok düşüktür. 1947'de ülkede yalnızca üç üniver­site varken daha sonra, aralarında Karaçi, Haydarabat, Lahor ve Peşaver üniversiteleri de olan birçok yeni üniversite açılmıştır.

Tarım ve Sanayi

Kuru alanların sulanması, gübre ve nitelikli tohum kullanımı Pakistan'da tarımın gelişme­sine yol açmıştır. Buğday, pamuk, pirinç, şekerkamışı ve tütün başlıca ürünlerdir. Ülke­de sığır, manda, koyun ve keçi de yetiştirilir. Elde edilen post, yün ve deri dışarıya satılır. Pakistan'ın çalışan nüfusunun neredeyse yüz­de 90'ını toprağı işleyen köylüler oluşturur. Ormancılık da giderek önem kazanmakta­dır.
Pakistan doğal kaynaklar bakımından zen­gin bir ülke değilse de, doğal gaz, ham petrol, demir cevheri, kromit cevheri ve kireçtaşı yataklarına sahiptir. Düşük nitelikte kömür de çıkarılmaktadır. Santrallardan elde edilen elektrik enerjisinin artışı ülkede çeşitli tüke­tim sanayilerinin kurulmasına olanak vermiş­tir. Pakistan nükleer güce de sahiptir.
Sanayide bugün nüfusun yalnızca küçük bir bölümü çalışmakla birlikte, yün ve pamuklu dokuma gibi sanayiler gelişmektedir. Daha yeni sanayiler arasında sodyum silikat, çikola­ta, boya ve cila üretimi ile deri işleme sayılabilir. Dışarı satmak amacıyla el işleri ve çanak çömlek de yapılmaktadır.

Hindistan'dan Ayrılma

Pakistan 15 Ağustos 1947'de, daha önce Hindistan olarak bilinen ülkenin ikiye bölün­mesiyle ortaya çıktı. Bu tarihten önce Hindis­tan'ı yöneten İngilizler 1947'de yönetimi ülke halkına bırakmayı kabul ettiler. Bağımsızlığın kazanılmasından sonra yeni sorunlar baş gös­terdi. Hindistan halkı Sihler'den, Hindular' dan ve Müslümanlar'dan oluşuyordu. Hindu­lar çoğunlukta olduğu için Müslümanlar bir Hindu hükümetinin kendilerine adaletli dav­ranacağından kuşkuluydu Bu nedenle ülkenin ikiye bölünmesine karar verildi. Bölümlerden birine Pakistan, öbürüne Hindistan adı veril­di. Pakistan'a Müslümanlar'ın çoğunlukta ol­duğu, Hindistan'a ise daha çok Hindular'ın yaşadığı bölgelerin bırakılması öngörülmüştü.
Müslümanlar birbirinden ayrı iki bölgede yaşadıklarından, yeni Pakistan Devleti de Doğu ve Batı Pakistan olmak üzere iki eyalete bölündü. İki eyalet arasında yer alan ve uzunluğu 1.500 kilometreyi aşan alanda Hindistan Cumhuriyeti'nin toprakları yer alı­yordu.
Bu bölünmeye karşın, Hindistan'da çok sayıda Müslüman yaşamaktaydı; Pakistan'da da yüz binlerce Hindu vardı. Bu durum, özellikle sınırın Sihler'in yaşadığı bölgelerden geçtiği Pencap'ta ciddi sorunlara yol açtı. Sihler Hindular'ı destekleyerek sınırın iki yanında Müslümanlar'la savaşmaya başladı. Kanlı mücadelelerden sonra halk kitleler ha­linde göçe başladı. Sihler ve Hindular Pakis­tan'dan Hindistan'a, Müslümanlar da Hindis­tan'dan Pakistan'a geçmeye çalışıyordu.
Eski Hindistan, 1947'ye kadar İngiliz Hin-distanı olarak bilinen bölge ile prensliklerden oluşuyordu. İngiliz Hindistanı, her biri yerel meclisler ve valilerce yönetilen Bombay, Ben-gal, Madras ve Pencap gibi eyaletlere ayrıl­mıştı. Bahavalpur, Keşmir ve Haydarabat gi­bi prenslikler ise Hintli mihracelerin yöneti­mindeydi. Pakistan'a komşu olan Müslüman eyaletlerin çoğu bu ülkeye, Hindu eyaletler ise Hindistan'a bağlandı. Ne var ki, iki üç yer­de yeniden sorunlar çıktı. Bu yerlerden biri de, halkın büyük bölümünün Müslüman, mihracenin ise Hindu olduğu Keşmir'di

Bağımsızlıktan İslam Cumhuriyeti'ne

Pakistan 1947'den 1956'ya değin bir genel vali tarafından yönetildi. Pakistan'ın ilk genel va­lisi Muhammed Ali Cinnah oldu . 1956'da cumhuriyet olan ülke İngiliz Uluslar Topluluğu içinde kal­dı ve 1958-69 yıllan arasında Cumhurbaşkanı Eyüb Han tarafından yönetildi. Ne var ki, Doğu Pakistan'a ülkenin ekonomisine katkısı oranında yatınm yapılmadığı için, iki bölge arasında ekonomik eşitsizlik baş gösterdi. Huzursuzluklann ayaklanmaya dönüşmesi so­nucunda Eyüb Han 1969'da görevinden istifa etti ve yerini Başkomutan Ağa Muhammed Yahya Han'a bıraktı.
Bengalliler'in çoğunlukta olduğu Doğu Pa­kistan 1971'de Batı Pakistan'dan bütünüyle ayrılarak Bangladeş Halk Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını ilan etti. İç savaşı, Pakistan'la Hindistan arasında çıkan büyük savaş izledi. Pakistan yenildi ve Bangladeş, Hindistan'ın da yardımıyla ayrı bir cumhuriyet oldu . Yahya Han'ın görevinden ay­rılması üzerine yerini Zülfikâr Ali Butto al­dı.Savaştan sonra, eskiden Batı Pakistan ola­rak bilinen bölgede kalan Pakistan İngiliz Uluslar Topluluğu'ndan ayrıldı. 1977'de Ge­nelkurmay Başkanı General ZiyaüT-Hak yö­netime el koydu; kendini cumhurbaşkanı ilan ederek eski Cumhurbaşkanı Zülfikâr Ali Butto'yu tutuklattı. Butto T979'da idam edildi. Aynı yıl seçimleri süresiz erteleyen, partileri kapatıp grevleri yasaklayan ve basına ağır bir sansür getiren ZiyaüT-Hak ülkede katı bir İslam düzeni kurdu. Bu baskıcı yönetim ülkede huzursuzlukların yeniden baş göstermesine yol açtı. 1985'te sınırlı koşullar­da genel ve yerel seçimler yapıldı. Butto'nun kızı Benazir Butto'nun önderliğindeki sol eğilimli Pakistan Halk Partisi seçimlerden güçlü çıktı. Yumuşama siyasetiyle muhalefeti etkisizleştirmeye çalışan Ziyaü'l-Hak daha sonra tutumunu sertleştirdi. Bu arada başba­kanlık görevini de üzerine aldı. Ama Ağustos 1988'de bir uçak kazasında öldü. Aynı yılın kasım ayında yapılan seçimler sonucunda, Benazir Butto tarihte ilk kez bir Müslüman ülkenin kadın başbakanı oldu.


Pakistan'ın yoksulluk, uyuşturucu ticareti, komşu Afganistan'la olan sınır anlaşmazlıkla­rı, sayıları 3 milyonu bulan Afganlı mülteciler ve etnik çatışmalar gibi, her biri çok önemli olan sorunları Benazir Butto döneminde de sürdü. Keşmir sorunu Hindistan'la Pakis­tan'ın savaşın eşiğine gelmesine yol açtı. Keş­mir'de iki ülkenin denetimindeki bölgeleri birbirinden ayıran ateşkes hattında olaylar çıktı. Cemmu ve Keşmir'de, Pakistan'la bir­leşmek isteyen Müslümanlar'la Hint askerleri arasında çatışmalar başladı, gösteriler ve siya­sal cinayetler giderek tırmandı. Pakistan'ın Karaçi ve Haydarabat kentlerinde de Müslü­man önderlerin öncülüğünde gösteriler yapıl­dı; 100'e yakın kişi öldü. Gene bu sırada 1947'de Pakistan'a göç eden Müslüman Hint­liler ile Karaçi'nin yerlisi olan Sindler arasın­da etnik çatışmalar başladı.
Ağustos 1990'da Cumhurbaşkanı Gulam İshak Han'ın Başbakan Benazir Butto'yu görevinden alarak yerine muhalefet önderi Gulam Mustafa Jatoi'yi ataması ve parlamen­toyu feshetmesi ülkedeki siyasal gerginliği daha da artırdı.

MsxLabs & TemelBritannica
Son düzenleyen asla_asla_deme; 3 Eylül 2010 15:15
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....