Çağımızda sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda meydana gelen değişmeler, özellikle sanayileşmiş ülkelerde, turizm talebini önemli ölçüde arttırmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak, ülkelerin potansiyel turistleri çekme gayretleri yoğunlaşmakta, benzer turizm ürünlerini pazarlayan ülkeler arasında kıyasıya bir rekabet gözlenmektedir.
Öznesini insanın teşkil ettiği ,turizm; para kazanma amacına dayanmayan ve devamlı kalış biçimine dönüşmemek kaydıyla, yabancıların bir yerde konaklamalarından ve bir yere seyahatlerinden doğan olay ve ilgilerin tümü olarak tanımlanmaktadır. Turizm olayına yol açan, yön veren bu olayın odak noktasını oluşturan kişiye de turist denmektedir.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra; insanları seyahat etmeye yönelten koşulların oluşması, seyahat etmenin; ekmek, su, hava gibi zorunlu ihtiyaçlar sınıfına girmesine ve turizm sektörünün gelişmesine neden olmuştur. Turizmin gelişmesine neden olan faktörler; boş zamanların artması, teknolojide, özellikle ulaşım ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler, eğitim ve kültür düzeyinin yükselmesi, reklam ve tanıtım hizmetlerinin gelişmesi, şehirleşmenin hız kazanması ve sonucunda toplumsal hareketliliğin artışı, refah seviyesinin yükselmesi ve siyasal yapıdaki değişikliklerdir.
Turizm, birbirinden farklı çok sayıda üretim biriminin bir araya gelebildiği bir sektördür. Farklı özellikteki üretim birimlerinin yanmana gelmesi, bu alanda iş hacmini arttırırken yeni pazarların gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. Bu özelliğinden ötürü de turizm, giderek daha fazla dikkat çeken bir sektör görünümü kazanmaktadır.
Günümüzde; ileri sanayi toplumları, sanayinin hakim olduğu bir gelişme aşamasından bilgi ve hizmet üretiminin ön plana çıktığı daha ileri ve yeni bir gelişme aşamasına geçmektedir. Bu toplumlarda, sanayi sektörünün payı gerilerken; hizmetler sektörünün payının arttığı gözlenmektedir. Turizm, hizmetler sektörü içinde yer almakta ve bir çok sektörden farklı özellikler taşımaktadır. Turizm sektörü; makinalaşma ve otomasyona elverişli bir sektör değildir. Yapılan üretimin hizmete dayalı olması, emeğin ikamesini büyük oranda olanaksız kılmakta ve bu üretim faktörünün önem kazanmasına neden olmaktadır. Bu yüzden de turizm sektörü "emek-yoğun" üretim yapan bir sektör olarak adlandırılmaktadır. Sözü edilen durum, özellikle işletme aşamasında geçerlidir. İşletme öncesi aşamada ise sabit sermaye yoğunluğu oldukça yüksektir.
Turizm sektörü, bir ekonomik faaliyet alanı olarak, yabancıların ziyaretlerinden doğan faydaya yönelmiştir. Bu sektör, ürünü tüketiciye götürmek yerine, tüketiciyi üretim yerine getirmektedir. Turizm sektörünün rasyonel olarak nitelendirilebilmesi, mevcut tüketicileri düşüncesizce sömürme yerine, her yıl artan bir kitleyi istikrarlı olarak kendine çekmeyi amaç edinmesi ile mümkündür. Sektörde kullanılan girdilerin, sunucu ülke açısından serbest mal olması, diğer bir ifadeyle genellikle doğal, folklorik, tarihi ve kültürel unsurların etkili olması, hammadde bakımından dışa bağımlılığı azaltır.
Turizm sektörü, birçok sanayi sektörüne bağımlılığı dolayısıyla, geliştirilmesi halinde uyarıcı ve sürükleyici etkiler yaratan bir sektördür. Turizm talebinin niteliğine ve boyutlarına bağlı olarak yeni ve çeşitli altyapı yatırımlarının yapılması, mevcutlarının geliştirilmesi, tarımsal ve sınai üretimin arttırılması, haberleşme ve ulaştırma sistemlerinin iyileştirilmesi, ticaret ve hizmet işletmelerinin etkinlik kazanması, turizmin gelişmesine bağlı olarak beklenen gelişmelerdir.
Turizm sektörünün bu özellikleri, turizm sektöründe üretilen ürünün de diğer sektörlerdekinden farklı özellikler taşımasına neden olmaktadır. Turizm ürününün fiziksel varlığının olmaması, turizm pazarlaması konusunda bir takım sorunlarla karşılaşılmasına neden olabilmektedir. Bu sorunların en önemlisi, tüketicinin diğer ürünlerdeki gibi malı önceden deneme imkanı bulamamasıdır. Bundan dolayı, turizm ürününün tanıtımına ve pazarlanmasına büyük önem verilmelidir.
Pazarlama bakış açısından; turizm ürününün en önemli özelliği, ürün arzının sabit ya da kısıtlı olmasına karşılık ürüne olan talebin çok duyarlı, özellikle mevsimler itibariyle aşırı değişken olmasıdır. Diğer yandan turizm ürünü, özelliğinden dolayı stoklanamamaktadır. Bu durum, turizm işletmelerinin, ürünü satabilmek için; tüketicilere (turistlere) fiyat indirimi, vergi ve ödeme kolaylıkları gibi olanaklar sağlamasına neden olmaktadır.
Turizm sektörü, tüketiciye birçok konuda hizmet sunarken; bazı işletmeler bu konuda etkin rol oynamaktadır. Bu işletmelerin en önemlileri; ulaştırma, konaklama ve turizm ürününü pazarlayan işletmelerdir. Uluslararası turizm sektörü, nitelik yönünden birbirinden değişik işletmelerin yakın işbirliği içinde çalıştığı bir sistemdir. Uluslararası turizmde çalışan ulaştırma işletmeleri, konaklama birimleri, tur düzenleyicileri, yiyecek-içecek işletmeleri ve dinlence hizmeti sunan işletmeler arasında yoğun mali ilişkiler vardır.
Turizm ürününün niteliği ve üretilme biçimi, turizm sektöründe hizmet sunan işletmelerin kurumsallaşmasına, dikey ve yatay bütünleşmeye gitmesine neden olmaktadır. Turizm sektöründe dikey bütünleşme, turistik ürünü oluşturan öğelerin mali denetiminin tek firma tarafından yapıldığı bir sistem olarak tanımlanabilir. Bu durumda oteller, tur düzenleyicileri ve seyahat acentaları ortak hareket ederek hizmetlerini bir "paket" şeklinde sunarlar. Burda firmaların, risklerini azaltarak kar marjlarını yükseltmek için değişik alanlara yatırım yaptıklarını görürüz. Yatay bütünleşme ise, aynı ürünü üreten iki ya da daha fazla firmanın ölçek ekonomisinden yararlanmak, fiyat rekabetine girebilmek ve reklam giderlerini azaltabilmek için anlaşmaları sonucunda piyasaya daha güçlü çıkma gayesi ile yapılır.
Turizm sektöründe, talebin çok duyarlı olmasına karşılık, arzın esnekliği katıdır. Turizm sektöründe talep; milli gelir, fiyatlar, ulaştırma ve şehirleşme faktörlerinden etkilenirken; arz, doğal, sosyal, psikolojik ve ekonomik kaynaklardan etkilenmektedir.
Turizm, boş zamanın ve tasarrufun nasıl kullanılacağına ilişkin ekonomik bir kararla başlayan ve yatırım, tüketim, istihdam, ihracat ve kamu gelirleri gibi ekonomik boyutları bulunan bir olaydır. Bir ekonomide turizm sektörünün geliştirilmesinin akılcı nedenleri ve beklenen sonuçları incelendiğinde, bu sektörün ekonomideki rolü ve önemi de ortaya çıkmaktadır. Ancak, unutulmaması gereken nokta, turizmin ekonomik yararlarının gerçekleşebilmesinin, hükümetlerin turizm politikalarına ve turizm geliştirme projelerini uygulama ve denetleme yeteneklerine bağlı olduğudur.
Gelişmekte olan birçok ülke açısından turizmin çekici yönlerinden en önemlisi, ekonomik yararlılığını daha kısa sürede gösterebilmesidir. Bir turizm yatırımının getiri sağlamadan önceki hazırlık dönemi, diğer sektörlerdeki yatırımlara oranla çok daha kısadır. Turizm, başarılı bir tanıtım kampanyasından bir ya da iki yıl sonra, büyük gereksinim duyulan döviz gelirini sağlayabilen, gelir ve istihdam artışı yaratabilen bir sektördür. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarını gerçekleştirmede karşılaştıkları en büyük sorun olan döviz darboğazının aşılmasında, turizm sayesinde elde edilen dövizler bir çıkış yolu olabilmektedir. Ayrıca, turizm harcamaları ve turizm amaçlı yatırımlar da, çoğaltan katsayısıyla orantılı olarak, ekonomiye bir canlılık kazandırmaktadır.
Turizmin; dış ödemeler bilançosu açıklarını kapatması,istihdam yaratması, milli geliri doğrudan ve çoğaltan katsayısıyla dolaylı olarak arttırması ve diğer sektörlerle olan ileri ve geri bağlantı etkileri sayesinde onlara canlılık kazandırmasının yanında bazı sakıncaları da olabilmektedir. Dış ülkelere bağımlılığın artması, fiyat artışlarının körüklenmesi, yerli halkın küçük bir kesiminin ülkenin turizm zenginliklerinden yararlanabilmesi, bu sakıncalardan bazılarıdır. Ayrıca, turistlerin ithal malı tüketmeleri, bu tür tüketime yerli halkı özendirmeleri, turistik yatırımlarda ithal malzemelerin kullanılması ve yabancı sermayeli turistik işletmelerin kar transferi yapması gibi nedenlerle de ülke dışına döviz çıkışı olabilmektedir.
Türkiye, 24 Ocak 1980 dönüşümünden sonra başka bazı alanlarda olduğu gibi turizm sektöründe de önemli atılımlar gerçekleştirmiştir. 1980'li yıllarda turizm Türkiye ekonomisinde en gözde sektörlerden biri haline gelirken, bu gelişmenin sosyal, kültürel ve toplumsal etkileri önemli boyutlara ulaşmıştır.
Uluslararası turizm hareketlerinin, yılda ortalama olarak 1950-59 döneminde %11.7, 1960-69 döneminde %8.3, 1970-79'da %6.1, 1980-89 döneminde %3.9 ve 1990-1996 döneminde ise %4'lük bir artış gösterdiğini görmekteyiz. 1996 yılı itibariyle dünyada yaklaşık 592 milyon insan turizm faaliyetine katılarak, 425 milyar dolarlık bir turizm gelirinin oluşmasını sağlamışlardır. Ayrıca bu sektör içinde yaklaşık 260 milyon insan çalışmaktadır.
WTO'nun yapmış olduğu çalışmalarda; 2000 yılında 702 milyon, 2010'da 1 milyar ve 2020 'de ise 1.6 milyar kişinin turizm faaliyetine katılarak 2 trilyon dolar civarında gelir sağlayacağı tahmin edilmektedir. Diğer yandan bu sektörde, gelecek on yıl içinde 130 milyon yeni iş alanının açılacağı beklenmektedir. Türkiye'de ise bu sektörde yaklaşık 2 milyon kişi istihdam edilmektedir.
Çalışmada elde ettiğimiz sonuçlara göre; Türkiye'nin turizm sektörü açısından gerekli doğal, kültürel ve tarihi kaynaklara sahip olmasına karşılık, elde edilen dış turizm gelirinin henüz yeterli seviyede olmadığı ve dünya turizm piyasasından hakettiği geliri almadığı ortaya çıkmaktadır. 1996 yılı itibariyle yaklaşık 6 milyar dolar turizm geliri elde eden Türkiye'nin dünya genelindeki payı %1.4 gibi çok düşük seviyede kalmaktadır. Diğer yandan 8.6 milyon turiste ev sahipliği yapan Türkiye, dünya genelinde %1.3 oranında bir pay almaktadır. Ayrıca, doğal güzelliklere ve tesislere sahip; aynı zamanda dünya turizminin en hareketli olduğu Kuzey Akdeniz'de bulunan Türkiye'nin dünya turizminden bu kadar düşük bir pay alması, kabul edilir bir durum değildir.
Türkiye'nin turizm sektörüne ilişkin verilerini, diğer önemli turizm ülkeleriyle karşılaştırdığımızda; Türkiye'nin bu sektörde yapması gereken çok şeyin olduğunu söyleyebiliriz. Turizm sektörü açısından Fransa, ABD, İspanya, İtalya, İngiltere, Çin ve Meksika ilk on ülke arasında yer almaktadır. Bölge bazında ise Avrupa, Amerika, ve Güneydoğu Asya turizm geliri ve harcaması bakımından ilk sıralarda yer almaktadır. Türkiye ise dünya içinde ilk 20 sırada yer almaktadır.
Dünyada, önemli turizm ülkelerinin Avrupa'da özellikle Akdeniz Havzası içinde bulunması, Türkiye'nin turizm sektörü açısından büyük bir avantajıdır. Türkiye'nin Avrupa gibi yüksek turizm harcamasına sahip ülkelere yakın olması turizm gelirlerinin olumlu etkilenmesine neden olmaktadır.
Günümüzde; Avrupa'nın turistik halkaları arasına girmiş olan Türkiye'nin, gelen turistin gerekli dövizi bırakmasını temin etmek ve yeni turistler göndermesini sağlamak için; onların iyi bir tatil geçirmeleri ve olumlu bir imaj edinerek dönmeleri gerekmektedir. Daha çok turist çekmek demek; yerli seyahat acentalarının güçlendirilmesi ve daha çok tur operatörleriyle bağlantı kurarak, pazar olarak seçilen hedef ülkenin talebini, eğilimini belirledikten sonra etki oranı yüksek ve sonuç alıcı bir turistik tanıtmayla pazarlamak demektir. Ancak, Türkiye'nin bugünkü tanıtma faaliyetlerine bakıldığında bunun genellikle düzensiz ve yetersiz olduğu, dolayısıyla da hedefi ve hedefe götürecek yöntem ve araçlardan yoksun olduğu görülecektir. Türkiye'nin dış turizm tanıtmasında yeterince başarılı olmaması bir bakıma turizm tanıtması ile politik tanıtmanın birlikte yapılmasından kaynaklanmaktadır. Bu iki tanıtma çeşidinin ayrı konular olmasından dolayı ticari anlamda tanıtmanın pazarlama politikasının bir bölümü olduğu unutulmamalıdır.
Genel olarak belirtmek gerekirse; dünyadaki değişen koşullar dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda sistem bütünlüğü içinde bir turizm anlayışı sonucunda Türkiye, sahip olduğu potansiyele uygun bir şekilde turizmden çok daha büyük boyutlarda yararlanabilir. Ancak bunun gerçekleşmesi, bütünlük içinde bu kesimin sorunlarının çözümüyle yakından ilgilidir. Son yıllarda önemli ölçüde desteklenen ve filizlenip gelişen bu kesimin hızla büyümesi için desteklenmeye devam edilmesi gerekir.
Gümrük Birliği sürecinde AB ülkeleri ile ilişkileri artan Türkiye'nin tam üyeliğe kabul edilmemiş olsa bile, Avrupa halen Türk turizmi için en önemli pazar niteliğindedir. Bugün Türkiye'ye gelen turistlerin yaklaşık yarısı AB üyesi ülkelerden gelmektedir. Özellikle Almanya %24.86 pay ile Türk turizminin en önemli pazarıdır. Almanya'dan sonra %18.37 ile BDT, %8.8 ile İngiltere, %4.39 ile İran ve %3.79 ile ABD önemli pazarlar arasındadır.
Turizmin bu günkü geleneksel pazarlarının yanı sıra, Türkiye'nin Güneydoğu Asya, Ortadoğu ve Orta Asya pazarına yönelik pazarlama faaliyetlerine girişmesi, mevcut turizm gelirlerinin daha fazla artmasına yol açabilir. Akdeniz ülkeleri arasındaki rekabetin şiddeti de dikkate alındığında, turistin "boş zamanını değerlendirmesi" olgusu, Türkiye'nin henüz büyük ölçüde atıl durumdaki kaynaklarından yararlanarak hem yeni pazarlara açılmasını hem de turistik ürün potansiyelini geliştirmesini zorunlu kılmaktadır.
Çalışma sırasında, 1980 sonrasında Türkiye'nin hem turist sayısı, hem de turizm gelirleri açısından büyük atılımlar yaptığı gözlenmiştir. 1980 yılında 1,282,060 turiste ev sahipliği yapılıp 326 milyon dolar turizm geliri elde edilirken, 1997 yılında 9,689,004 kişi Türkiye'yi ziyaret ederek 8,088 milyon dolar gelir bırakmıştır. Ayrıca 1980 yılında 253 dolar olan yabancı başına ortalama harcama miktarı, 1997 yılında 748 dolara yükselmiştir (Tablo-12).
Yurtdışına çıkan vatandaş sayısı, 1980 yılında 1,794,808 kişi iken; 1997 yılında 4,632,876 kişiye ulaşmıştır. Dış turizm giderimiz ise 115 milyon dolardan 1996 yılında 1,265 milyon dolara yükselerek; ortalama kişi başına harcama miktarı, 63 dolardan 296 dolara yükselmiştir. Bu rakamlar bize; Türk turizm sektörünün çok önemli bir aşama kaydettiğini göstermektedir. 1996 yılında net turizm gelirimizin 4,697 milyon dolar olması, Türkiye'nin ödemeler bilançosu açıklarının bir nebze de olsa kapanmasına yardımcı olmaktadır. Diğer yandan önümüzdeki yıllara ilişkin yaptığımız öngörülerde, 2000 yılında yaklaşık 11.3 ve 2005 yılında ise 21 milyar dolara ulaşması beklenen dış turizm gelirlerimizin, 2000'li yıllarda da ödemeler bilançosu açıklarının kapatılmasında önemli kalemlerden biri olmaya devam edeceğini göstermektedir.
1996 yılı itibariyle turizm gelirlerinin, ihracat gelirlerine oranı %25.8; turizm giderlerinin ithalat giderlerine oranı %3 ve karşılama oranı %48.7 civarındadır (Tablo-14). Turizm gelirlerinin GSMH içindeki payı ise yıllar itibariyle artarak %3.2 seviyesine yükselmiştir. Akdeniz Havzası içinde bulunan ülkelerde %4.5-5 civarında olan bu oran, Türkiye'nin dış turizm gelirlerinin yeterince fazla olmadığına dair diğer bir delil olarak sunulabilir. Turizm sektöründe elde edilen gelirler, çoğaltan katsayısıyla orantılı olarak daha fazla gelirin yaratılmasına neden olmaktadır. Türkiye için hesaplanan çoğaltan katsayısı, 4.03 olarak bulunmuştur. Bu rakam, Türkiye'nin 1996 yılında elde ettiği 5,962 milyon dolarlık dış turizm gelirinin, yaklaşık 24 milyar dolar bir gelire ulaştığını göstermektedir.
Türkiye'de turizm mevsimi, Mayıs-Ekim döneminde yoğunlaşmaktadır. En çok turist girişi ve turizm geliri Ağustos ayında elde edilmektedir. Sektörde, yaklaşık 2 milyon kişinin çalışmasına karşılık, mevsimlik yoğunlaşmadan dolayı çalışanların çoğu mevsimlik işçilerden oluşmaktadır. Diğer yandan Türk turizm sektörünün en önemli sorunlarından biri, niteliksiz (eğitimsiz) çalışanların fazla olmasıdır. İleride artması beklenen turizm geliri; ancak nitelikli elemanların sektörde çalışması ile mümkün olabilir.
Türk turizminin çeşitli sorunları vardır. Bunlara kısaca bakacak olursak; günümüzde Türk turizminde özellikle pazarlama, promosyon, tanıtım sorunlarının önde gelen sorunlardan olduğu açıktır. Öncelikle Türkiye'nin makro düzeyde turizm tanıtmasını yoğun bir şekilde gündeme getirmesi gerekmektedir. Türkiye'yi temsil eden imaj iyice geliştirilip, daha sonra ne çeşit bir müşteri profiline hitap edileceği saptanmalı ve hizmetin kimliği iyice belirlenmelidir. Bu hizmete, uygun bir sistemin yapısı iyi organize edilebilmeli, kamu ve özel kesim arasında koordinasyon kurulmalı, gerekli mali düzen iyi saptanmalı, tanıtmada rol oynayan yurtiçi ve yurtdışı araçlar ile tanıtma örgütleri iyi seçilmelidir.
Turizm ve ulaştırma birbirinden ayrılmayan iki konudur. Ulaştırma ağını hem yol olarak genişletmek, hem de konfor-teçhizat olarak geliştirmek gereklidir. Ayrıca, THY ve DDY'nin rezervasyon sistemleri merkezileştirilmeli ve birbirlerinin hizmetlerini tamamlayıcı ucuz paket turlar hazırlanmalıdır.
Türkiye'de altyapı ve kentleşme önemli bir sorun arz etmektedir. Elektrik, yol, su, kanalizasyon eksikliği, doğal çevrenin bozulması, gecekonduların çoğalması, su ve hava kirliliği, trafik, temizlik sorunları turizm hizmetlerinin gelişmesine engel olmaktadır. Tüm bu problemlerin çözümü; çevreyi ve doğal dengeyi koruyan, betonlaşmayı engelleyen, altyapıyı tamamlayan ve ülkenin yerel, kültürel, sosyal vb. yönlerini birlikte ele alan uzun vadeli bir entegre turizm planlamasının gerçekleştirilmesine bağlıdır.
Turizmin ekonomik yararlarının artması; turizm sezonunun uzatılması ve tüm yıla yayılabilmesi için, deniz, güneş, kum, tarihi değerler ağırlıklı pazarlama anlayışının yanı sıra, çok sayıda turizm çeşidini bünyesinde barındıran Türkiye'nin kaplıca-sağlık turizmi, kış turizmi, dağ turizmi, golf turizmi, yayla turizmi, kültür turizmi gibi çok değişik turizm çeşitlerinin ayrıntılı envanterinin çıkarılması, bunların geliştirilmesi, iç ve dış turizmin hizmetine hazırlanması ve sunulması gerekir. Çünkü günümüzün dinamik turisti, gereksinimleri, beklentileri farklı olan tüketici gruplarından oluşmakta tatilinde kendisine en yüksek faydayı sağlayacak turistik ürünler demeti arayışı içinde bulunmaktadır.
kaynak