Arama

Öldükten sonra ne olur? - Tek Mesaj #3

SEDEPH - avatarı
SEDEPH
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #3
SEDEPH - avatarı
Ziyaretçi
Bilinçaltı kişi öldükten sonra taranabilir mi ? sorunuz için bilinç ve bilinçaltı hakkındaki aşağıdaki yazıyı ve alıntıları inceleyebilirsiniz..

Alıntı
Pasakli_Prenses adlı kullanıcıdan alıntı


Bilinçaltı sizce nedir? Üstü açılmamış, ürkütücü anı ve duyumların gizlendiği esrarengiz bir zihinsel mağara mı? Yoksa sadece, zihnin fonksiyonel bölümlerinden biri olarak sizin bir parçanız mı?
Kesinlikle ikincisi! Bilinç ve bilinçaltı işlevsel tanımlar olarak beynin herhangi bir anatomik parçasına tekabül etmez. Birbirinden farklı ve tamamlayan görevlerine göre özelleşmiş yeteneklere sahiptir.
Bilinç

Bilişsel (kavrama) , mantıksal, karar verme fonksiyonlarını görür. Duyusal girdileri analiz eder. Düşünür, muhakeme eder, eleştirir, değerlendirir. Fikir ve/veya telkinleri yargılar, kabul eder veya reddeder. Mantık süreçleri egemendir.
Bilinçaltı
Beyninizin farkında olmadığınız yanıdır. Bütün istemsiz vücut fonksiyonlarını kontrol eder. Bir anlamda otomatik pilottur. Hafıza deposudur. Deneyimlerinizi hatıralar şeklinde depolar. Zihninizin daha derin olan bu kısmı aynı zamanda heyecanlarınız , fikirleriniz , sezgileriniz , davranışlarınız , kendiniz hakkındaki imajınız ve alışkanlıklarınızdan da sorumludur. Bilinçaltı zihin telkin ve imgeleme yoluyla iknaya riayetkardır. Bilinçli zihnin aksine sorgulamadan önerileni kabul eder. Tekrarları olumlama olarak kabul eder. Pekiştirir. Otomatik davranışlar, alışkanlıklar da hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. Bilinçaltının vazifesi yaşamın idamesi ve mutluluğun sağlanmasıdır. Şuuraltı zihin “kanıtlarla ne ikna edilebilir ne de kandırılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir.

Bilinçli zihin çoğu kez dış dünyadan gelen verileri süzerek işleme tabii tutar. Sözgelimi tanıdık bir yolda giderken yol boyunca gördüğünüz her şeye dikkat etmeyip hatırlamayabilirsiniz. Kitap okurken ya da televizyon seyrederken dalıp size seslenildiğini fark etmediğiniz durumlarda olduğu gibi ...
Bilinç aynı anda 5±2 işi yapabilir. Daha fazla görev yüklendiğinde kilitlenir. Bu yüzden dikkatimizi yönlendirmediğimiz, bizi o anda ilgilendirmeyen bir çok veri bu filtreden süzülür. Beş duyumuzun karşılaştığı çok sayıda duyum, algılanmadan bilinçaltı hafıza deposuna geçebilir.
Gereksiz bilgiyi geçirmeyen beyin filtresi

Uzun otomobil yolculuğu yaptıysanız gün boyunca araba radyonuzun sadece yerel istasyonları aldığını , karanlık bastırınca çok daha uzak radyo istasyonlarının çekebildiğini fark etmişsinizdir. Gündüz mevcut olan parazitler kaybolmuştur. Güneş bizatihi bu elektromanyetik parazitlerin başında gelir. Hipnozda olan da buna benzer. Dış uyaranlara giriş kapatılır, içsel algıya odaklanılır.

Zihinsel kimlik %10 bilinç, %90 bilinçaltından oluşur. Bir aysberge benzetilebilir
Bilinç
  • Duyusal girişi analiz eder, değerlendirir.
  • Bilgiyi seri halinde işler, aynı anda genelde bir tek bilgi işlenir.
  • Kısa süreli hafızadan sorumlu
  • İradenin yeri
  • Espri, alay ve inkarı anlar
  • Yavaş ve belirsiz
  • Yeni şeyler deneme ve öğrenmeye heveslidir
  • Geçmiş –şu an- gelecek
  • Mantıkçı, muhakeme yeteneği ve akılcı karar vermeyi sağlar
  • Farkındalık
  • Dinlenmelidir
Bilinçaltı
  • Eleştirip yargılamadan hareket eder, kabul eder veya reddeder.
  • Bir çok görevi aynı anda yapabilir. Tüm vücut fonksiyonlarını yürütür.
  • Uzun süreli hafıza
  • Alışkanlıkların yeri
  • Kelimesi kelimesine anlar. İma, espri, inkar, istihzayı anlamaz.
  • Çabuk ve kesindir
  • Tekrarla öğrenir
  • Kendini koruma mekanizmasına sahiptir
  • Tek zamanlı çalışır. “Şimdi” vardır.
  • Duyguların yeridir.
  • 24 saat iş başındadır.
Literatürde mantıklı bir açıklaması olmaksızın, bilinçaltı bir dürtü ile fiziksel ya da psikolojik semptomların oluşturulması ya da uydurulmasına ve hasta rolü oynanmasına "yapay bozukluk" adı verilmektedir.(1) Yapay bozukluk psişik veya organik semptomlarla ortaya çıkabilir. Organik bulgular gösteren alt grubu Munchausen Sendromu olarak tanımlanmaktadır.(2) İnsan eli duyu ve motor fonksiyonların yanısıra, kişinin kendini ifadesine önemli katkılarda bulunan ve psikosomatik reaksiyonlardan oldukça fazla etkilenen bir organdır. Herhangi bir nedene bağlanamayan kronik ağrı, iyileşmeyen yaralar, dirençli ödem, atipik postür ve kontraktür gibi elde fonksiyon kaybına neden olan klinik tablolardan psikolojik bir rahatsızlık sorumlu olabilir.(3) 1978'de Wallace ve Fitzmorris sık karşılaşılan ancak, herhangi bir sınıfa sokulamayan böyle belirtiler gösteren bir grup hastayı SHAFT sendromu olarak tanımlamıştır. SHAFT kelimesi sırasıyla "üzüntülü, kızgın, sıkıntılı, usandırıcı, inatçı" kelimelerinin İngilizce karşılıkları olan "sad, hostile, anxious, frustrated, tenacious" kelimelerinin baş harflerinden oluşturulmuştur.(4) Bundan 2 yıl sonra Simmons ve Vasile ellerini yumruk şeklinde sıkıca tutarak kendine zarar veren 5 olgu tanımlamış ve bunlara Yumruk El Sendromu (YES-The clenched fist syndrome) adını vermişlerdir.(5) Daha sonra Graham, SHAFT sendromlu hastaların sert yüzeylere yumruk atarak, ellerini uygunsuz bir postürde tutarak, kesici aletler kullanarak ya da doktoru gereksiz bir cerrahi girişime zorlayarak kendilerine zarar verdiklerini rapor etmiştir. Graham YES’nu, SHAFT Sendromunun içinde ellerini uygunsuz postürde tutan hastaların oluşturduğu bir alt grup olarak tanımlamıştır. (3,6) Grunert ise üst ekstremitedeki yapay bozuklukları self-mutilasyon, inatçı ödem ve anormal postür olmak üzere üç gruba ayırmıştır.(cool Konu ile ilgili son yayınlarda YES’da sadece fleksiyon postürü değil, atipik ekstansiyon postürünün de olabileceği ve YES’nun yanlış bir tanımlama olduğu vurgulanmaktadır.


Alıntı
MYDMR adlı kullanıcıdan alıntı

BİLİNÇALTI BİLİNÇ VE BİLİNÇÜSTÜ

Bu kavramalar artık günlük konuşma diline girdi. En çok dile gelense bilinçaltı. Herhangi bir şeyle karşılaştığımızda araya bir bilinçaltı sözcüğünü sıkıştırıveriyoruz. Elbette ki bilinçaltı etkileri göz ardı edilemez ancak, bilinçaltı o kadar çok kullanılmaya başladı ki bilinç ve bilinçdışı hiç anılmaz oldu. Bilinci ve bilinçdışını bu kadar bastıran bilinçaltında neler var? Neden bu kadar önemli? Her olanın nedeninin bilinçaltında aramamız doğru mu? Bilinci ve bilinçdışını ne kadar etkiliyor? Sorular çoğaltılabilir.

Her üç kavramda bil’den türüyor. Bilincin oluşabilmesi için bilinçaltı ve üstüne ihtiyacımız vardır. Geçmiş ve gelecek arasındaki bilinç, anı belirler. Bilinçaltı geçmişle ilgilidir. Geçmiş tüm yaşantılar bilinçaltında depolanır. Bu deponun yapısı normal algının ötesindedir. Bilinçaltı ya da üstü boyutlardan oluşur. Normal bir algıyla ayırt edilemeyen bu boyutlara geçişlerin sınırları çok net değildir. Ancak sezgilerimizle anlayabileceğimiz türdendir.

Bu incelemeyi geçmiş gelecek ve şimdi olarak ele alalım. Farklı bakış açılarından değerlendirmeleri çok okuduk ve dinledik. Şu anda bu kavramlar hakkında herkesin bir fikri (bilinci) var.
Bilinçaltı alanında bulunan bilgiler anılar şeklinde çıkar. Ancak bu çerçevede bilinçaltına girmiş olan her bilgi kişisellikten çıkarak toplumsallaşır. Buradaki etkileşim çok güçlüdür. Buna işlenmiş enerji de diyebiliriz. Bilinçdışından gelen enerjileri bilinçte işleyerek bilinçaltına gönderilir. Var olan her varlığın bir bilinçaltı vardır. Birey bilinçaltı eşiğinden içeri girdiği andan itibaren sadece kendi alanına girmez. Her olanın bilgisi vardır bu alanda, bitki ve hayvanlar hatta diğer varlıkların geçmiş bilgisine ulaşılabilir. Bilinçaltına yapılacak yolculukta var oluşa kadar gidilebilir.

Bilinçaltı çalışmaları sırasında ortaya çıkan bilgiler hiçbir zaman kesin değildir. Bilinçaltında var olan tüm her şey etkileşim içine girmiştir. Bilinçli bir çalışmayla bu dönüştürülebiliyor. Ama eğer toplumsal hipnozun etkisi altındaysanız bu dönüştürme işlemini gerçekleştiremiyorsunuz. Bilincimizdeki inanç, alışkanlıklar, bilgiler, deneyimler, anılar dönüştürme sürecine etki eder. Kafa karışıklığı tam da bundan doğar. Bilinçaltı çalışması yapılmadan önce bilinçte çalışma yapılmalıdır. Kavramların bizim için anlamı inanç sistemimizdir. Anılarımız ve bu anılardan geriye bize kalanlar. Elbette bu zor bir süreçtir. Ancak bilinçaltı eşiğine inebilmemiz zihni yeniden programlamaktan geçer. Şimdiye ait bir bilinç oluşturulmalıdır.

Eğer şimdiye ait bir bilinç oluşturulmuşsa bilinçaltı çalışmalarına da gerek kalmayacaktır. Geçmişe yolculuk yapmanın anlamsızlığı ortaya çıkar. Odak şimdi ve gelecek olur. Eğer şimdiyi oluşturabiliyorsak geleceği de yaratabiliriz.

Bilinç üstü alan gelecekle ilgilidir. Henüz işlenmemiş saf enerji vardır. Saf enerjiye form verebilmek ancak bilinçaltını kapatıp bilinci temizledikten sonra mümkündür. Saf enerjiye saf düşünceyle erişilebilir. Bilinç üstünde henüz olmamış olanlar, niyetlerimiz ve hayallerimiz vardır. Hayaller gerçekleşirken etkileşime tabi kalır. Kuantum noktasıdır. Kuarkların maddeye dönüşürken tam da hayalini kurduğumuz şekliyle form alması için etkileşime girmesi gerekir.
Bilgisayar artık günlük yaşamın bir parçası ve zihnimizin küçük bir kopyasıdır. Arada bir reset atmak, işe yaramayan dosyaları çöpe atmak, çöpü boşaltmak, farkında olmadan yaptığımız işler arasındadır. Bilince aynısı uygulanabilir. Bunun için çok sayıda yöntem var. En doğru yöntemi deneyerek buluruz.
Eğer enerjiyi kuark düzeyinde algılayabilirsek onu maddeye dönüştürebiliriz. Basit ama kolay değil. Öncelikle bilinçaltını yani geçmişi ait olduğu yere koyarak. Sonra bilinci yeniden yapılandırarak sonra da saf enerjiye odaklanarak.

Toplumsal bilincin etkisinden çıkmak için aşağıdaki çalışmayı önerebilirim.
Meditatif duruma geçin, rahatlayın, derin nefesler alın. Karşınızda sizi bu bilince programlayan bir doktor var. Artık hipnozdan çıkmak istediğinizi söyleyin. İhtiyacınızın kalmadığına onu ikna edin. Ve sizi hipnozdan çıkarmak için kullandığı alete odaklanın. Bu kolyenin ortasındaki helezonun tersine döndüğünü görün. Yavaş yavaş uyanmaya başlıyorsunuz rahatlıyorsunuz. Geriye döndükçe şimdiye kadar yüklendiğiniz her şeyin silinip gittiğini görüyorsunuz. En son zerre kalıncaya kadar devam ediyorsunuz. İşlem bittiğinde kendinizi kuş kadar hafif hissediyorsunuz. Artık ne olduğunu ve ne yapmak istediğinizi biliyorsunuz. Şimdiye ve buraya dön.
Bu çalışma diğer yapılacak çalışmalardan sadece bir tanesi. Uyanık kalmak zordur. Çünkü çoğunluk uyku halindedir. Ve sizi tekrar uykuya sevk etmek isteyenler olabilir. Aşk için para için ya da hayalleriniz için. Başınızı asla yere çevirmeyin. Çünkü gelecek göklerdedir. Saf enerji orada. Hayalleriniz belki kendi gerçek özünüz. Onları birer birer aşağı indirin.

Olmamış olan her şey bilinçdışındadır. Kaynak sonsuzdur. Bu evrende var olan herkese yetecek kadar enerji mevcuttur. Dünyada yokluktan kaynaklanan sorunlar sadece geçmişten gelen yokluk bilincinin etkisindedir. Her zaman bir çözüm vardır. Talepleri karşılayacak enerjiyi dünyaya çekmek mümkündür. Hipnozun etkinden çıkıp ihtiyacımız olanı aşağı çekebiliriz. Daha fazla enerjinin dünyaya çekilmesi için de daha çok insanının uyanması gereklidir. Saf enerjinin dünyaya akması için önce negatif enerjiyi aşağı indirmek gerekiyor. Zaman zaman bu enerji temizlense de insanlık bilinci sürekli olarak bunu üretmektedir. Atmosferi olduğu gibi kapladı. Saf enerji içeri girmekte zorlanmakta.

Bilinç Nedir Bilinçaltı Nedir ?
Bilinç ile bilinçaltını karşılaştırdığımızda bilinçaltının, varoluşumuzun en ufak ayrıntılarını dahi içinde barındıran olağanüstü ve kusursuz bir belleğe sahip olduğunu görürüz. Bu anlamda bilince göre daha güvenilirdir. Aynı zamanda bilinçaltı, söylenenleri sorgulamaksızın kabullenen ve kolayca yönetilebilen bir yapıya sahiptir. Her birey farklı alışkanlık ve inanışları, istek ve arzuları, korku ve endişeyi bilinçaltına iter. Bu nedenle Bilinçaltı subjektiftir. Bilinç ise daha objektif ve nesneldir denilebilir. Bilinç; mantıklı, sorgulayıcı, dirençli, kritik eden bir işleyişe sahiptir.

Doğduğunuz andan itibaren size söylenen her sözcük doğrudan bilinçaltına gitmektedir. Kendi yemeğini yemek isteyen çocuğa ‘’dur dökersin, beceremezsin! ’’ ,’’ Dokunma kırarsın ’’ … gibi cümleler gençlik ve yetişkinlik dönemlerinde becerememe, cesaret edememe, özgüvenini kaybetme gibi davranışlarımızın temelini oluştururlar. Bu nedenle çocuğun yaşamının ilk yılları çok çok önemlidir.

Bilinçaltına yerleşen bu bilgiler, çocuğu tüm hayatı boyunca etkiler. Bilinçaltı kendisine gönderilen her şeyi kabul eder. Bilinçaltı değerlerimizi, inançlarımızı depolar, beden fonksiyonlarımızı kontrol eder. Akıl yürütmez. Hayal ,gerçek ayrımı yapmadan her şeyi gerçek gibi algılayarak hareket eder. Bilinçaltına yerleşen bilgiler tüm yaşamı etkileyen davranışlarımıza yön veren temel esasları oluştururlar. Bireyin edinmiş olduğu bu çarpıtılmış düşünüş , inanış ve davranış kalıplarını ; olumlu inanış, düşünüş ve davranış kalıpları haline getirmek için bilinçaltının Hipnoz ve Hipnoterapi ile yeniden yapılandırılması gerekir.

Öyle insanlar vardır ki yaşamlarının gerçek anlamı gerçek önemleri bilinçantındadır. Bilinçli zihinleri aldatmadan ve yanılgıdan ibarettir.
Carl Gustav Jung

Uzm Psk Dnş Şahin UÇAR -Bursa
Son düzenleyen _Yağmur_; 22 Şubat 2016 16:02