Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
14 Mart 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Türk-Arap ilişkilerini konu edinen birçok kaynaktan söz edilebilir. Konuyu enine boyuna irdeleyen çalışmalardan birinin altında Türkiye'den bir tarihçinin imzası var: Halil İnalcık. Şeyh-ül Muarrihin (Tarihçilerin Ustası) unvanını hak ettiğine inandığımız İnalcık, Batılı meslektaşı Donald Quataert ile birlikte Osmanlı Devletinin Ekonomik ve Toplumsal Tarihi isimli esere adeta damgasını vurmuş.
Ortak çalışma, kitaptan çok ansiklopedik bir özellik taşıyor. On yıldan beri Batı'daki yankıları ve yeni baskıları devam ederken, Beyrut'tan olumlu bir haber daha geldi: Eser, ilk kez Arapçaya çevrildi. Arap yayın dünyasında geniş bir tanıtımı yapıldı. Lübnanlı yazar Ahmed el Zoubi, 14 Nisan 2007 tarihli el Hayat gazetesinde şunları yazdı: "Osmanlı İmparatorluğu'nun geleneksel toplumundaki kurumlar ile sosyo-ekonomik ve uygarlık alanları üzerinde gerçekleştirilmiş en önemli, en belirgin çalışmayla karşı karşıyayız. İngilizcenin yanı sıra dünyanın diğer dillerine çevrilmiş olması, eserin ne kadar önemli olduğunun bir kanıtıdır. Arap diline tercümesi, büyük bir kazançtır."
Osmanlının tarihi mirasçısı Türkiye'nin günümüzde bulunduğu jeopolitik konumunu, bu arada ABD ve AB açısından önemini de göz önünde bulundurursak, kitabın Arapçaya çevirisinin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır. Günümüz Türkiyesi, Soğuk Savaş döneminin Türkiyesi'nden çok farklı: Son yirmi yıldan beri işlevi değişti: Türkiye, liberal İslam'ı temsil ediyor; vizyon sahibi bir ülke olarak bölgede katılımcı ve etkin bir rol oynuyor. Ayakbağı olan yakın/uzak geçmişinden kurtulmak için iç diyaloga ve reformlara önem veriyor. Ekonomik gelişme bakımından dünyada 20. sırada. Sivil toplum, merkezi devlet sistemine karşı kendini kanıtlama mücadelesini sürdürüyor. Bütün bu gelişmeler, Türkiye'nin AB, Kıbrıs ve Kürt meselesi gibi problemlerini gözardı etmemizi gerektirmiyor.
İnalcık'ın kitabını, geçmiş ile günümüz arasındaki karşılaştırmalar
ışığında okumak, ufkumuzu açar; çalışmanın önemini algılamamızı sağlar. Billurlaşmakta olan Yeni Ortadoğu Düzeni'nin özünü ve kapsama alanını daha iyi kavramış oluruz. Çünkü Ortadoğu sadece Arap dünyasından ibaret değil; aynı zamanda İran ve özellikle yükselen bir güç/devlet olan Türkiye var bu bölgede. Bu da bize, tarihi gözden geçirmemizi; ideoloji ve eski hükümlerden (kural ve yargılar) azade biçimde yeni bir tarih okuması yapmamızın yolunu açar. Mesela geçmişte Türkiye (Osmanlı) bölgeye egemendi ama bir türlü örnek ülke olamamıştı. Arap-İslam damgası taşıyan Hilafet, Türklerin bile bilinç ve pratikleri için model olabilmişti.
Dev bir projenin öncüsü
Şimdiki Türkiye, Osmanlı modelinden uzaktır; kimsenin böyle bir talebi de yok. İstenen şey, Türkiye'nin bugünkü haliyle Arap-İslam dünyasıyla olumlu ve yenilenmiş ilişkiler geliştirmesi; kalkınma, ekonomi, din-devlet ilintisi ve demokrasi alanlarında Araplara yaklaşmasıdır.
İnalcık, Türkiye ve Avrupa'dan seçkinlerle birlikte çalışarak 1985'te dev bir projenin öncüsü oldu. İki ciltlik eser, Cambridge Üniversitesi tarafından 1994'te basıldı. 1997, 1999 ve 2000 yıllarında yeni baskıları yapıldı. İnalcık, ilk ciltte, Osmanlı'nın 1300-1600'lü yılları arasındaki sosyo-ekonomik sorunlarını kronolijk biçimde ele aldı. İkinci cilde emek verenler şöyle sıralanabilir: Süreyya Faruqi (1590-1699 arası krizler ve değişimler); Bruce McGuvan (Ayanlar Devri: 1699-1812); Donald Quataert (Islahat Devri: 1812-1914) ve Şevket Pamuk (Osmanlı Maliyesi: 1326-1914).
Bildiğimiz kadarıyla sadece ilk cildi Türkçeye çevrilen eser; Arap-Türk (Osmanlı) ilişkileri ve Arap dünyasındaki sosyo-ekonomik yaşama dair değerli ayrıntılar sunuyor. Arap dünyasını yaklaşık dört yüz yıl yöneten Osmanlının Batı ile problemlerini ve gerileme/çökme nedenlerini anlamak, aynı zamanda Ortadoğulu yani Batılı olmayan Doğu toplumlarının sorunlarını da anlamayı da içerir.
kaynak


Ayrıca inceleyebilirsiniz