Arama

Türkler ve Arapların ilişkileri nasıl gelişmiştir?

Güncelleme: 24 Kasım 2011 Gösterim: 15.792 Cevap: 7
eda90 - avatarı
eda90
Ziyaretçi
14 Mart 2009       Mesaj #1
eda90 - avatarı
Ziyaretçi
türklerle arapların ilişkileri nasıl gelişmiştir?
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TÜRK - ARAP MÜNASEBETLERİ

Sponsorlu Bağlantılar
Araplar, fetih hareketlerini doğuya doğru geliştirirken, Kafkaslar'ın kuzeyinde Hazarlar, Maveraünnehir ile Seyhun ötesinde ise Türgişler başta olmak üzere çeşitli Türk toplulukları ile karşı karşıya gelmişlerdir..
Halife Ömer zamanında Arap orduları Horasan, Maveraünnehir ve Toharistan bölgelerinde Türkler ile karşılaştılar.
Türk-Arap ilişkileri Emevilerin baskıcı politikaları ve Arap olmayan müslümanlara değer vermemeleri nedeni ile iyi olmadı. Göktürkler ve Türgişler Maveraünnehir bölgesinde Araplara karşı mücadele ettiler. Türkler, Emevilere karşı Abbasileri desteklediler.
Abbasi döneminde Türk - Arap ilişkileri gelişmiştir. 751 deki Araplarla-Çinliler arasında olan Talas savaşında Orta Asya'nın Çin egemenliğine girmesini istemeyen Türkler Arapların yanında yer alarak, savaşı kazanmalarını sağladılar. Özellikle ticari ilişkiler dolayısıyla Arap-Türk ilişkileri yeni bir boyut kazanmış, Karluk, Yağma, Çiğil Türkleri İslamiyet'i kabul etmişlerdir. 10.yy.dan itibaren oğuzlar İslamiyet'i kabul ettiler.
Araplar ,Türklerin özellikle savaşçılık gücünden yararlanmışlardır. Abbasiler döneminde bir ordugah şehri olarak ''Samarra'' şehrini kurdular. Türkler, pek çok Müslüman devlette komutan ve yöneticilik yapmış, bazılarında zamanla yönetimi ele geçirmişlerdir.

fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
14 Mart 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Türk-Arap ilişkilerini konu edinen birçok kaynaktan söz edilebilir. Konuyu enine boyuna irdeleyen çalışmalardan birinin altında Türkiye'den bir tarihçinin imzası var: Halil İnalcık. Şeyh-ül Muarrihin (Tarihçilerin Ustası) unvanını hak ettiğine inandığımız İnalcık, Batılı meslektaşı Donald Quataert ile birlikte Osmanlı Devletinin Ekonomik ve Toplumsal Tarihi isimli esere adeta damgasını vurmuş.
Ortak çalışma, kitaptan çok ansiklopedik bir özellik taşıyor. On yıldan beri Batı'daki yankıları ve yeni baskıları devam ederken, Beyrut'tan olumlu bir haber daha geldi: Eser, ilk kez Arapçaya çevrildi. Arap yayın dünyasında geniş bir tanıtımı yapıldı. Lübnanlı yazar Ahmed el Zoubi, 14 Nisan 2007 tarihli el Hayat gazetesinde şunları yazdı: "Osmanlı İmparatorluğu'nun geleneksel toplumundaki kurumlar ile sosyo-ekonomik ve uygarlık alanları üzerinde gerçekleştirilmiş en önemli, en belirgin çalışmayla karşı karşıyayız. İngilizcenin yanı sıra dünyanın diğer dillerine çevrilmiş olması, eserin ne kadar önemli olduğunun bir kanıtıdır. Arap diline tercümesi, büyük bir kazançtır."
Osmanlının tarihi mirasçısı Türkiye'nin günümüzde bulunduğu jeopolitik konumunu, bu arada ABD ve AB açısından önemini de göz önünde bulundurursak, kitabın Arapçaya çevirisinin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır. Günümüz Türkiyesi, Soğuk Savaş döneminin Türkiyesi'nden çok farklı: Son yirmi yıldan beri işlevi değişti: Türkiye, liberal İslam'ı temsil ediyor; vizyon sahibi bir ülke olarak bölgede katılımcı ve etkin bir rol oynuyor. Ayakbağı olan yakın/uzak geçmişinden kurtulmak için iç diyaloga ve reformlara önem veriyor. Ekonomik gelişme bakımından dünyada 20. sırada. Sivil toplum, merkezi devlet sistemine karşı kendini kanıtlama mücadelesini sürdürüyor. Bütün bu gelişmeler, Türkiye'nin AB, Kıbrıs ve Kürt meselesi gibi problemlerini gözardı etmemizi gerektirmiyor.
İnalcık'ın kitabını, geçmiş ile günümüz arasındaki karşılaştırmalar
ışığında okumak, ufkumuzu açar; çalışmanın önemini algılamamızı sağlar. Billurlaşmakta olan Yeni Ortadoğu Düzeni'nin özünü ve kapsama alanını daha iyi kavramış oluruz. Çünkü Ortadoğu sadece Arap dünyasından ibaret değil; aynı zamanda İran ve özellikle yükselen bir güç/devlet olan Türkiye var bu bölgede. Bu da bize, tarihi gözden geçirmemizi; ideoloji ve eski hükümlerden (kural ve yargılar) azade biçimde yeni bir tarih okuması yapmamızın yolunu açar. Mesela geçmişte Türkiye (Osmanlı) bölgeye egemendi ama bir türlü örnek ülke olamamıştı. Arap-İslam damgası taşıyan Hilafet, Türklerin bile bilinç ve pratikleri için model olabilmişti.
Dev bir projenin öncüsü
Şimdiki Türkiye, Osmanlı modelinden uzaktır; kimsenin böyle bir talebi de yok. İstenen şey, Türkiye'nin bugünkü haliyle Arap-İslam dünyasıyla olumlu ve yenilenmiş ilişkiler geliştirmesi; kalkınma, ekonomi, din-devlet ilintisi ve demokrasi alanlarında Araplara yaklaşmasıdır.
İnalcık, Türkiye ve Avrupa'dan seçkinlerle birlikte çalışarak 1985'te dev bir projenin öncüsü oldu. İki ciltlik eser, Cambridge Üniversitesi tarafından 1994'te basıldı. 1997, 1999 ve 2000 yıllarında yeni baskıları yapıldı. İnalcık, ilk ciltte, Osmanlı'nın 1300-1600'lü yılları arasındaki sosyo-ekonomik sorunlarını kronolijk biçimde ele aldı. İkinci cilde emek verenler şöyle sıralanabilir: Süreyya Faruqi (1590-1699 arası krizler ve değişimler); Bruce McGuvan (Ayanlar Devri: 1699-1812); Donald Quataert (Islahat Devri: 1812-1914) ve Şevket Pamuk (Osmanlı Maliyesi: 1326-1914).
Bildiğimiz kadarıyla sadece ilk cildi Türkçeye çevrilen eser; Arap-Türk (Osmanlı) ilişkileri ve Arap dünyasındaki sosyo-ekonomik yaşama dair değerli ayrıntılar sunuyor. Arap dünyasını yaklaşık dört yüz yıl yöneten Osmanlının Batı ile problemlerini ve gerileme/çökme nedenlerini anlamak, aynı zamanda Ortadoğulu yani Batılı olmayan Doğu toplumlarının sorunlarını da anlamayı da içerir.
kaynak


Ayrıca inceleyebilirsiniz
eda90 - avatarı
eda90
Ziyaretçi
14 Mart 2009       Mesaj #4
eda90 - avatarı
Ziyaretçi
Türklerler Arapların kariılaştığı dönemde hangi yönde fetihler yapılmıştır?
Son düzenleyen fadedliver; 14 Mart 2009 20:50
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
14 Mart 2009       Mesaj #5
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Türk-Arap İlişkileri

Vikipedi, özgür ansiklopedi



200px OsmanlC4B1OkC3A7usu
Ön Türkler

Türk kavimleri ile Araplar arasındaki ilişkiler Cahiliye devrinde İpek Yolu vasıtasıyla ticaret ile sınırlıydı.

Halife Osman dönemi

Batı Türkistan'ın bir kısmı ve Karadeniz'i egemenliği altında bulunduran Hazar Hakanlığı ile Araplar arasında yoğun mücadeleler yaşandı. Osman, Hazar başkenti olan Belencer'e kadar ilerledi. 651 yılında başlayan savaşlar uzun yıllar devam etti. Araplar başkent Belencer'i ele geçirdiler. 737 yılımda Hazar ordusu tamamıyla yenildi ve Kafkaslar Arap egemenliğine girdi. Müslüman olmayı kabul etmeyen bir kısım Yahudi Türk, Avrupa'ya göç etti, Müslüman olmayı kabul etmeyen birçok Türk kitlesi de kılıçtan geçirildi. Kafkaslar İslam devleti egemenliğine girdi.

Halife Ömer dönemi
Ömer zamanında Orta Asya Türk-Arap münasebetleri başlamıştır. Nihavet Savaşı'nı 642 yılında kazanarak İran'daki Sasani hakimiyetine son veren Müslüman Araplar, doğuya doğru ilerlediler ve Ceyhun nehrinin ötesinde Türkler ile karşılaştılar.

Emeviler dönemi
Emevilerin 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra Arapların Türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti. Türkler ile Araplar arasında en şiddetli mücadeleler ve savaşlar Emeviler döneminde yaşandı. Bu dönemde Orta Asya'da Göktürk egemenliği hüküm sürmekteydi.
Emevilerin Horasan valisi Ubeydullah bin Ziyad, 674 yılında ilk kez Ceyhun nehrini geçerek Maveraünnehir'in önemli Türk şehirlerinden Buhara'yı kuşattı. Buhara'da birçok Türk kılıçtan geçirildi. Buhara'nın Türk melikesi Kabaç Hatun, ağır bir vergi karşılığında Ubeydullah Bin Ziyad ile anlaşma yaptı. Bu anlaşma sonucu olarak Ubeydullah Bin Ziyad, iki bin Türk gencini asker olarak ordusuna aldı.
Müslüman Araplar, Horasan valisi Kuteybe Bin Müslim zamanında bütün Maveraünnehir'i ve Batı Türkistan'ı ele geçirdiler. Baykent, Buhara, Semerkant ve Kaşgar gibi önemli Türk şehireri Araplar tarafından yağmalandı ve birçok Türk kılıçtan geçirildi. Kuteybe'nin ölümünden sonra Araplar Orta Asya'da tutunamadılar. Göktürklerin yeniden güçlendikleri dönemde Göktürk Hakanı Kültigin bu toprakları daha sonra geri aldı.
Orta Asya'da Göktürk hakanlığının sona ermesinden sonra, Batı Türkistan'da Türgiş hakimiyeti, Doğu Türkistan ve Baykal Gölü civarında Uygur hakimiyeti yaşanmaya başladı. Bu devirde Batı Türkistan'da hüküm süren Türgiş hakanlığı ile Arap İslam devleti arasında büyük mücadeleler yaşandı.
Türgiş Kağanı Su-lu Kağan, Arapların elindeki bazı Türk şehirlerini geri aldı. Ancak Su-lu kağan'ın ölümünden sonra ortaya çıkan otorite boşluğu, Batı Türkistan'ın Araplar tarafından ele geçirilmesini kolaylaştırdı. Bu dönemde Batı Türkistan'daki şehirlerde oturan birçok Türk kitlesi ve göçebeliğe devam eden Türk boyları İslam'a girmeleri için zorlandı. Büyük çoğunluğunun İslamiyete geçmemesi sebebiyle kılıçtan geçirildi.
Türklerin İslamiyetle tanışmaları ve İslamiyete geçmeleri birçok kesimin dediği gibi kolaylıkla değil, zorla ve kanla olmuştur. Emeviler döneminde birçok Türk boyu İslamiyete geçmedikleri için Müslüman Emevi orduları tarafından kılıçtan geçirilmiştir. Birçok Türk, İslam ordularına zorla alınmıştır.

Abbasiler dönemi ve Talas Savaşı

Ana madde: Talas Savaşı
Abbasiler döneminde, Emeviler döneminde zorla esir alınmış birçok Türk askerlikteki yetenekleri sonucunda Abbasi yönetiminde söz sahibi olmaya başladılar. Harun Reşit döneminde, saray muhafızları ve saray yönetiminin bir kısmı Türklerden oluşuyordu. Halife Mutasım döneminde Türkistandan toplanan Türklerle Bağdat, Suriye ve Anadolu'da "Samerra" adı verilen ordugahlar kuruldu ve hassa ordusu teşkil edildi.
Orta Asya'da Talas'ta karşı karşıya gelen Çin ve çoğunluğu Türk kökenli askerler ve yöneticilerden oluşan Arap orduları karşısında bölgede bulunan Türk boyları, doğal olarak içerisinde kendileri gibi giyinen ve konuşan Türklerin çoğunlukta olduğu Arap ordusunun yanında yer alarak Arap ordusunun kazanmasına yol açtı.
Bu dönemden sonra Orta Asya'nın müslümanlaşması Araplar sayesinde değil, Arap saraylarında ve ordularında yetişmiş Türkler sayesinde olmuştur.



Abbasi sonrası

Talas Savaşı'ndan sonra, Karadeniz'in kuzeyinde bulunan İtil Bulgarları (Tatarlar), daha sonra da Karahanlı Devletini teşkil eden Karluk, Yağma, Çiğil boyları Müslümanlığı kabul etmiştir. Daha sonra İslamiyete giriş yoğunlaştı.

Abbasiden Osmanlı dönemine kadar

Abbasi halifeliğinin ortadan kalkmasından Osmanlı devleti'nin sonuna kadar karşılıklı ilişkide Araplar yönetilen, müslüman Türkler yöneten olmuştur.

1900 sonrası dönem

Arap yarımadası ve Kuzey Afrika'da yaşayan Araplar; Osmanlı hakimiyeti'ni istemeyerek, I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler ve Fransızlar ile aynı safta yer almışlardır. 1970'li yıllara kadar İngiliz ve Fransız boyunduruğunda yaşayan Araplar, bu ülkelerce çizilen sınırlar ve verilen hanedanlıklarla devletçikleştirilmiştir.
Quo vadis?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ocak 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
türklerin araplarla karşılaşması hangi dönemde olmuştur ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Şubat 2011       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
türklerin araplarla karşılaşması hangi dönemde olmuştur ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Kasım 2011       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
osmanli devleti nasil gelisti ile ilgili daha fazla bilgi istiyorum

Benzer Konular

11 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap
2 Kasım 2012 / Misafir Osmanlı İmparatorluğu
6 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap
6 Haziran 2015 / Misafir Soru-Cevap
18 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış