Arama

Dinlerarası Diyalog - Tek Mesaj #1

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
10 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Dinlerarası Diyalog
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Dinlerarası diyalog iki veya daha çok kültür, karşısındaki kültürü bildiği veya yanlışı bildiği gibi değil, onun kendisini tanıttığı gibi bilmek ve barış içinde birarada yaşamak amacıyla ilişkileri insani bir temele dayandırmak olarak açıklanmaktadır.
Dinlerarası ilişkiler, genel olarak Doğu-Batı meselesi olarak görünmektedir. İlişkilerin hoşgörü başlığı altında başladığı belirtilmektedir.

Tarihte neler oldu?
Hıristiyanlık, kendisi dışında kurtuluş yolları olmadığına inanıyordu (Bu inanç, 1962'de Hristiyanlık dışında da Allah'a götüren yollar bulunabilir, İslam da bunlardan biridir, şekline dönüşmüştür). Bu sebeple diğer dinlerin mensuplarına (Müslümanlara, Yahudilere) ve kendi içinden kopanlara (Protestanlar, Ortodokslar) sapkın, kafir suçlamasıyla saldırdı, savaştı. 11. yy.da Haçlı Seferleri, 16. yy.da Saint Barthelemy Katliamı, gibi. Papa XVI. Benedictus'un bir Bizans imparatorundan alıntı yoluyla yaptığı son konuşması zaten Danimarka Karikatür krizi nedeniyle isyan eden İslam dünyasını ayağa kaldırdı, kiliseler ateşe verildi, rahip ve rahibeler öldürüldü.
Yahudilik üç kitaplı dinlerin en eskisi olarak, Hristiyanların peygamberini ve Yeni Ahid'lerini kabul etmediği gibi İslam'ı ve peygamberini de kabul etmedi. Medine'de İslam'la ilk çatışması ve son zamanlara kadar Ortadoğu'daki çatışmasıyla düşmanlık devam etti. İslam ise Yahudilerin peygamberi Musa'yı ve Hıristiyanların peygamberi İsa'yı peygamber olarak tanır.

Diyalog ve Siyaset
Dinlerarası diyalog din adamlarının, ilahiyatçıların öncülük ettiği bir harekettir. Batı'da diyalog hareketleri oryantalistlerle başladı. Louis Massignon, Jacques Maritain, Anawati, Borrmans, Crolluis, Gardet, Dubois bunlardandır. Musevilerden Maimonides, Müslümanlardan Mutezile mensupları, Afgani, Abduh isimleri. Kur'an'ın Batı dillerine çevrilmesi, İncil'in Türkçe tercümeleriyle dinlerin birbirini tanıması, din araştırmalarının yaygınlaşması, Batı'da Doğu dinlerini araştırma enstitüleri, Doğu'da Batı kültürünü anlama çabaları diyaloga giriş mahiyetindeydi.

Diyalog Toplantıları
1970'lerde Kyoto, İtalya, Libya, Lizbon, ABD toplantıları, 1983 İstanbul toplantısı, 1995 Toledo, 1998 Rabat, 1999 İstanbul toplantıları, 1919'da ABD'de Andrew Carnegie'nin Barış İçin Birlik hareketi, 1927'de Marc Sangnier Würzburg girişimi, 1984'deNairobi Dinler Barış Konferansı, 1986'da Assisi Günleri, 1996'da Alcala Dinlerarası karşılaşma Toplantısı çeşitli din mensuplarını biraraya getirdi. Vatikan'da Papa 23. Jean 1962'de 2. Vatikan Konsili'ni topladı. Burada dinlerarası diyalog çalışmaları kararı alındı, bu adla bakanlık kuruldu. Papa'nın adı İstanbul'da bir sokağa verildi: Kardinal Roncalli Sokağı.
Türkiye'de bir İslami cemaat lideri olan Fethullah Gülen, Fener Patriği Bartholomeos ile görüştü. 1998'de Papa Jean Paul ile bir görüşme yaptı. Gülen'e bağlı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı diyalog toplantıları düzenledi. Abant Platformlarında konu tartışıldı. Urfa'da "Hz.İbrahim ortak atamız" toplantısı yapıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı da 1998'de 2. Din Şurası'nda diyalog bölümü açtı, 1999'da dinlerarası diyalog merkezi kurdu, Tarsus toplantısını düzenledi. Dernek ve vakıflar, STK'lar birçok toplantı yaptı.
Kasım 2006'da Papa 16. Benedictus İstanbul'a geldi, Patrik Bartholomeos'la ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile görüştü, Ayasofya'yı ziyaret etti, Sultanahmet Camii'inde huzur duruşu yaptı.

Eleştiriler
Diyalog toplantıları tanışmayı ve ortak hareket etmeyi hedeflemektedir. Tanışma, dinadamlarının dahi diğer dinler hakkındaki yanlış bilgilerini veya bilgisizliklerini gidermek için yapılıyor, her din kendi tanımlarıyla kabul ediliyor, teolojik tartışmalara girilmiyor, denilmektedir.
Ortak hareketten maksat, dünyanın karanlık gidişine karşı, savaş, Allahsızlık, nihilizm, ateizm, görececiliğe karşı güçbirliğini öngörüyor. Diyalogda zorlama ve inandırma, kendine çekme, misyon veya tebliğ olmayacak deniliyor. Farklılıklar üzerinde durulmayacak, benzerlikler üzerinde konuşulacağı, İbrahimi Dinler temasına ağırlık verileceği belirtiliyor.
Dinlerarası diyalogun kavramına değil, toplantılara ve ilişki tarzına itiraz edenler ise, diyalogda ağır basan tarafın dininin egemen olacağına dair kuşkularını dile getirmektedir. Hristiyanlarda İslam'ın yükselişi endişesi, Müslümanlarda yayılmacı misyonerlik endişesi görülmekte. Vatikan'ın bir devlet, bir din devleti olmasıyla, Türkiye'nin laik bir cumhuriyet olmasının çelişkisine dikkat çekiliyor. Avrupa Birliği'nde ise azınlıklar ve cemaatler meselesi her zaman tartışma gündeminde.
Devletten gelen eleştirilerde, özellikle ekümeniklik kavramının devlet politikasına ters düştüğü, bunun içişlerine müdahale anlamına geldiği dile getirilmektedir.
İkinci bir eleştiri, marksistlerden gelen eleştiri, dinlerin egemen güçlerin bir maşası olduğunu savunmaktadır. Öyle olduğu için zulümleri, işgalleri, savaşları, kıyımları önlemede aciz kalan dinadamlarının bir kültürel etkinliği olarak veya gizli emellerin diyalog maskesi altında sunumu olarak yapıldığını öne sürmektedirler.
Üçüncü bir grup, siyasetin dinleri yönlendirdiği ve baskıladığını savunmaktadır. Bu görüşte olanlar, böl ve yönet taktiğini kullanan siyasetçilerin din ve mezhep çatışmalarını körüklediklerini söylemekte ve dinlerin kendi öz kimlikleriyle bağımsız bir diyaloğunu öngörmektedirler.
Dördüncü bir görüş, dinlerin zaten savaşçıl olduklarını, kendi içlerinde bile bin çeşit mezhep ve kola ayrıldıklarını, siyaset ve iktidar dünyasıyla iç içe olarak para kaynaklarını kullanarak dünyevileştiklerini belirtmektedir. Aforoz, lanetleme, sapkın ilan etme gibi davranışların altındaki derin fikir ayrılıklarını, yüzyılların kalıplaşmış kodlarını birkaç dinadamının birkaç günde kıramayacağını, toplantıların boş konuşmalardan ibaret ve gerçekliğin çıplak acılarını gizleyerek sanal bir akademik tatminden öteye geçmediğini öne sürmektedirler.
İslamcılar, dostluk ilişkisi dışında bir diyaloğa girmenin anlamsızlığını, Hristiyanların Muhammed'i peygamber olarak kabul etmedikleri gibi, saygısız hareketlere (karikatür krizi gibi) göz yumdukları ve Hristiyanlık dışında herkesi kafir, şeytani ilan ettikleri için, onlarla güzelce tartışma dışında, birarada yaşama imkânlarının sömürülmemesi dışında bir çözüm beklemiyorlar. Hoşgörü adı altında siyasetin dine bulaştırılmasına ve Hristiyanlaştırmaya ve dinde reform hareketlerine karşı çıkıyorlar. Katolik Hristiyanlar da, İsa'yı tanrı kabul etmeyenlere şüpheyle yaklaşırken, Ortodoks ve Nesturilerle, Protestanlarla anlaşamıyorlar. Uzak Doğu'da da Hinduların, Sikhlerin, Müslümanların, Budistlerin, Şintoistlerin, Taocuların çatışmalarından da söz ederek dinlerin kendi kendilerine diyaloga giremeyeceklerini öne sürenler de var.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!