Arama

Büyük Ortadoğu Projesi - Tek Mesaj #5

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
10 Nisan 2009       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Büyük Ortadoğu Projesi
Vikipedi, özgür ansiklopedi


NATO ve Almanya

Soğuk savaş döneminin sona ermesi ile NATO’nun güvenlik ve tehdit anlayışında da değişiklikler meydana gelmiş, stratejisinde eskiden var olan tek yönlü büyük çaptaki kütlesel tehdit yerine, değişik bölgelerde ortaya çıkabilecek politik, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutları olan riskler ve bunlara karşı alınması gereken önlemler ön plana çıkmıştır.
BOP’a karşı olmadıklarını 2004’ün Şubat ayında ABD’nde Bush ile görüşmesinde açıklayan Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder; 21. yüzyılda Alman-Amerikan Birliği başlıklı ortak açıklamada, Avrupa ve ABD olarak, Ortadoğu’daki devletler ve halklarla birlikte çalışılıp adil hedeflere ulaşılması ve barış içerisinde yan yana yaşamın sağlanması için gerçek bir ortaklık kurulması gerektiği, Avrupa olarak, Yakın ve Ortadoğu’daki dost ve müttefiklerle birlikte bu çabaların yakından paylaşılıp kararlaştırarak, G8’ler, AB-ABD Zirvesi ve hazirandaki NATO Zirvesi’nde, bölgede gerekli olan reformlar için reaksiyon göstermek ve somut öneriler üzerinde çalışılması gerektiği dile getirilmiştir.
21. yüzyılın ilk yarısında NATO'nun stratejik açıdan odaklandığı konu; Büyük Orta Doğu, Irak, Afganistan, Akdeniz ve İsrail-Filistin konuları olup mücadelede global anlamda bir mücadeledir.
19 Ekim 2003 tarihinde Prag’da toplanan NATO zirvesinde, “NATO ve Büyük Orta Doğu” konulu konferansta söz alan ABD temsilcisi Nicholas Burns, şu noktaların altını çizmiştir:
"NATO’nun görevi Avrupa ve Kuzey Amerika’yı savunmaktır. Sadece Batı Avrupa, Merkezi Avrupa veya Kuzey Amerika’da kalarak bunun mümkün olabileceğine inanmıyoruz. Askeri güçlerimizi doğuya ve güneye yaymalıyız. NATO’nun geleceği, doğuda ve güneydedir. Dolayısıyla, NATO’nun geleceği Büyük Orta Doğu’dadır.."
II. Dünya Savaşı sonrası dünya barışını ve güvenliğini sağlamak için izlenen iki stratejiden birincisi Kolektif Güvenlik sistemi kurmak, ikincisi de askeri ittifaklar kurmak olmuştur. Birincisinin ana temsilcisi Birleşmiş Milletler ikincisinin ise NATO olmuştur.
1949 yılında kurulan NATO, Sovyet tehdidine karşı kurulmuş ve Kuzey Atlantik ve üye ülkelerin coğrafyasını korumakla görevlendirilmiş bir askeri ittifaktır. NATO hedef aldığı Sovyetler tehdidini siyasal ve askeri stratejilerle kan dökülmesine sebep olmadan yok etmiştir. Bundan sonra NATO için iki yol vardı. Dağılmalı veya Sovyet tehdidinin yerini alan yeni tehditlere karşı, yapısının düzenlemesi ve varlığını sürdürmesi. NATO için ikinci yol benimsenmiştir.
NATO'nun çok yakın gelecekte üstün yetenek ve eğitime sahip askeri gücü olan orta boy bir Birleşmiş Milletler yapısına bürüneceği görüşü savunulmaktadır.
Bu gelişmeler, NATO'nun BOP'da askeri güvenlik gücü olarak yer alacağının ilk işaretleridir.

Modellerin Çöküşü
Lübnan Modeli
Lübnan, etnik-dini çoğulculuğu, diğerlerinden ayrılan demokrasi ve birlikte yaşama deneyimleriyle, liberal ekonomi deneyimi ve potansiyeli ile Amerika'nın Arap dünyasına önerdiği modellerden biri olmuştur.
Suriye'den kopartılmış ve İsrail ile ilişkileri düzelmiş bir Lübnan, İsrail'in varlığının da en önemli güvencelerinden biri olması beklenmştir ancak kaçırılan iki askerin ardından Lübnan'ı yerle bir eden İsrail sayesinde bu modelde güvenilirliğini yitirmiştir.
Irak Modeli
Tamamen diktörlük içerisinde olan bir devlet olmakla birlikte ellerindeki değerli hammaddelerin kıymetini çok sonralardan anlamıştır. Ve tabiki klasik ABD'nin etkisi altına girmekle birlikte tepkisinide çekmiştir. Olayların bu şekilde süregelmesiyle ABD büyük ortadoğu projesinin bir planı olan Irak'ın sıcak savaşta malup durumda olması ABD'nin planlarını bir kısım hızlandırmıştır. Saddam'ın infazıyla model tamamen çöktü kabul edilir tüm stratejisi son bulmuştur.

Bazı Önemli Tarihler
1994 Aralığında, NATO konseyinin başlattığı Akdeniz Dialogu girişimi, NATO üyesi olan ülkelerin dışında, Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Moritanya, Fas ve Tunus’u da bünyesine dahil etti. 1985 yılında imzalanan serbest ticaret anlaşmasının devamı çerçevesinde, ABD ile İsrail arasındaki tüm ticari engeller kaldırıldı.
Barcelona’da 1995 yılında bir araya gelen Avrupa Birliği ve Akdeniz havzası ülkeleri , siyasi, ekonomik, malî, sosyal, ve kültürel boyutlarda Avrupa Akdeniz Ortaklığını başlattılar. Sadece 1995-2000 yılları arasında, AB bu projeye 9 milyar euro ayırdı.
Ürdün, 2001'de ABD ile serbest ticaret anlaşması imzaladı. Tüm gümrük duvarları, 2010 yılından evvel kaldırılmış olacak. Ayrıca Ürdün kralı Abdallah ve Mısır başkanı Mübarek ile ABD’nin Büyük Orta Doğu Girişimini görüşen Fransız cumhurbaşkanı Jacques Chirac, “Orta Doğu’nun modernleştirilmesine ilişkin her girişimin, söz konusu halkların onayıyla yapılması gerektiğini” açıkladı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!