Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
27 Nisan 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Taş Devri
MsXLabs.org & Temel Britannica

Tarihöncesi insanları, maden işlemeyi öğrenmeden on binlerce yıl önce çakmaktaşından ve başka taşlardan keskin kenarlı, sivri uçlu aletler ve silahlar yaptılar. Bu dönemde ağaç, kemik ve boynuz gibi başka maddeler de alet ve silah yapımında kullanıldı, ama yalnız taş, keskinliğini uzun süre koruyacak kadar sertti. Böylece, taşın alet yapımında en önemli madde olduğu erken insanlık tarihinin bu uzun dönemine Taş Devri adı verildi. Taş Devri'nden sonra insanlar önce bakır ve tuncu, sonra da demiri bulunca, Tunç ve Demir çağları başladı.
Taş Devri;
  1. Yontma Taş Devri (Paleolitik Çağ),
  2. Orta Taş Devri (Mezolitik Çağ),
  3. Cilalı Taş Devri (Neolitik Çağ)
olarak üç ana döneme ayrılır. Ama bu dönemler bütün dünyada aynı zamanda ortaya çıkmadı. Örne­ğin, İngiltere Cilalı Taş Devri'ndeyken, Mısır'da yaşayan insanlar madenleri bulmuştu ve kentlerde yaşıyordu. Günümüzde Avus­tralya Yerlileri ile dünyama uzak ve ıssız bölgelerinde yaşayan başka kabileler Cilalı Taş Devri yaşamını sürdürmektedir. Taş Dev­ri, Roma İmparatorluğu'nun kuruluşu ve yıkılışı gibi belirli bir zaman dilimi içinde başlayan ve sona eren bir dönem değildir. Taş Devri insanları çeşitli zamanlarda, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşadılar ya da hâlâ yaşı­yorlar.

Yontma Taş Devri İnsanları
İlk insanın Doğu Afrika'da 3,5 milyon yıl önce yaşadığını gösteren fosiller bulunmuş­tur. Australopithecus olarak adlandırılan bu ilk insan henüz çağdaş insana benzemiyordu. Beyni çok daha küçük ve dişleriyle çenesinin biçimi de farklıydı. Ama dik olarak yürüyordu. Böylece elleri alet kullanabilmek için serbest kalmıştı. Ama bu ilk aletlere ilişkin herhangi bir kanıt bulunamamıştır. En eski insan, büyük olası­lıkla (bugün şempanzelerin yaptığı gibi) sopa­nın yanı sıra, yemek için öldürdüğü hayvanla­rı kesmek ve derisini yüzmek için keskin kenarlı ya da sivri uçlu kırık taşları da kullanıyordu. Ama bu ilk taş aletleri başka taşlardan ayırt etmek olanaklı değildir.
İlk insanların taşları birçok kez aynı biçim­de yontmayı başaracak kadar ustalaştıkların­da gerçekten alet yaptıkları kabul edilir. Bu tür ilk taş aletler yaklaşık 2,5 milyon yıl önce ortaya çıktı. Bu dönemde ilk insanlar önceleri yalnızca toplayıcılıkla, daha sonraları ise avcı­lık ve toplayıcılıkla yaşamlarını sürdürüyor­lardı.
Ele geçen ilk aletler bir kenarı yontulmuş taştan yapılma kaba kazıcı ve kesici aletlerdir. Bunlar yuvarlak bir taşa başka bir taşla vurup birkaç yonga (parça) kaldırılarak yapılırdı. Taşı iki yanından yontarak, iki kenarı da keskin sivri uçlu bir aletin nasıl yapılacağı binlerce yıl sonra bulundu. El baltası olarak adlandırılan bu sapsız taş baltanın bitki kökle­rini çıkarmak, et kesmek ve hayvanların derisini yüzmek için kullanıldığı sanılmakta­dır. Zamanla taşı işleyenler ustalaştı. Oval biçimden armut biçimine kadar değişen, ucu iyice inceltilmiş el baltaları yapmaya başla­dılar.
Balta yaparken taşın kenarlarından çıkan keskin yongaları işleyerek yararlı aletler yap­mayı öğrendiler. Zamanla bu insanlar için yongadan alet yapmak balta üretmekten daha önemli oldu. Yaklaşık 250 bin yıl önce işlen­memiş yongaları yontmak için el baltaların­dan yararlanıldı. Daha sonra saplı taş baltalar görülmeye başlandı. Baltaların yanı sıra başlı­ca taş aletler, yongaları işleyerek yapılan sivri uçlar ve kazıyıcılardan oluşuyordu.
İlk taş baltaların yapımcıları, "dik duran insan" anlamında Homo ereetus adı verilen daha gelişkin bir insan türüdür. İklimin genel likle yumuşak olduğu dönemlerde yaşayan bu insanlar, havanın soğumaya başladığı Buzul Çağı'nın (bak. Buzul Çağı) başlarında güneye doğru ilerlemek zorunda kaldılar. İnsanların mağaralarda yaşamaya başlaması yaklaşık 100 bin yıl önce. Buzul Çağının sonuna doğru gerçekleşti.
Bundan yaklaşık 70-40 bin yıl önce Avrupa' da ortaya çıkan Neanderthal insanı yongaları iki kenarı keskin biçimde işlemeyi öğrendi. Bu yongalarla ok ucu ya da mızrak ucu gibi delici aletler yaptılar. Yaklaşık 30-35 bin yıl önce Fransa ve İspanya'da alet yapımında ustalaşmış Cro-Magnon insanı yaşamaya baş­ladı. Bu insanlar kemik, fildişi ve geyik boy­nuzunu işleyerek zıpkın ve mızrak uçları ile derileri dikmek için ince kemik iğneler yaptılar. Daha öncekiler gibi, toplayıcılık ve avcılıkla yaşıyorlardı, ama kemiklerin üzerine ince kabartmalar oyan. küçük heykeller, hay­van dişinden kolyeler yapan Cro-Magnon insanı zanaatçılıkta daha ileriydi. Büyük av hayvanları boldu ve avcılar mağaralarının duvarlarına bu hayvanların resimlerini kazıyor ve boyuyorlardı (bak. Mağara Sanatı).
Anadolu'da Ağrı, Antalya, İzmir, İsparta, İstanbul, Şanlıurfa, Kahramanmaraş gibi çe­şitli yörelerdeki mağara ve kaya sığınakların­dan Yontma Taş Devrine ilişkin birçok ar­keolojik buluntu ele geçirilmiştir. Antalya'da bulunan Karain Mağarası ile İstanbul'daki Yarımburgaz Mağarası, Yontma Taş Devri insanlarının yaşamını anlatan birçok kalıntı­nın ortaya çıkarıldığı önemli yerlerdir.

Yarımburgaz Mağarası'nda, Roma ve Bi­zans dönemi kalıntılarının altında Yontma Taş Devri'ne ait çeşitli buluntular ele geçirilmistir. Bunlar arasında, çakmaktaşından ya­pılmış aletler ile bugün soyu tükenmiş olan bazı av hayvanlarının fosilleşmiş kemikleri sayılabilir. Henüz kesinleşmemiş olmakla bir­likte, bu kalıntıların yaklaşık 730-125 bin yıl öncesinden kaldığı sanılmaktadır.
Antalya'daki Karain Mağarası'nda Yontma Taş Devri'ne ait, taş ve kemikten yapılmış çeşitli aletlerin yanı sıra, o dönem insanlarının toplayıcılıkla elde ettiği yabani incir, buğday ve zeytin gibi yiyeceklerin kalıntılarına ve bazı memeli av hayvanlarının kemiklerine rastlanmıştır. 1 ilde edilen buluntulardan, Karain Mağarasının Demir Çağı'na kadar kulla­nıldığı anlaşılmıştır.

Orta Taş Devri İnsanları
Yaklaşık İÖ 10000'de buzulların yavaş yavaş çekilmesiyle Ön Asya ve Kuzeybatı Avrupa' daki Yontma Taş Devri insanları farklı bir yaşam biçimine geçtiler. Orta Taş Devri adı verilen bu dönemde, iklimde görülen ısınmay­la birlikte bitki örtüsü de değişti. Kuzeybatı Avrupa'da sık ormanlar yetişti. Bizon, at ve rengeyiği sürüleri ile mamutlar ortadan kay­boldu. Avcılık ve toplayıcılıkla uğraşan Orta Taş Devri insanları daha küçük av hayvanla­rıyla yetinmek zorunda kaldılar.
Başlangıçta ağaçları keserek ormanı açma olanakları yoktu. Bu yüzden ağaçların daha seyrek olduğu yerlerde, deniz kıyısında, göl­lerin ve ırmakların yakınında, kuru, kumlu fundalıklarda barındılar. Küçük insan grupla­rı oklar ve geyik boynuzundan yapılmış mız­raklarla avladıkları küçük hayvanları, kuşları, balıkları ve deniz kabuklularını yiyerek yaşa­dılar. Çakmaktaşından, tahta ya da kemik kabzalar ya da saplar takarak kullandıkları bıçaklar, ok uçları ve minik oltalar gibi küçük aletler yaptılar. Daha sonraları çakmaktaşın­dan kullanışlı baltalar da yapıldı.
Taş kadar dayanıklı olmayan maddelerden yapılma aletler turbalıklarda korunmuş ola­rak bulundu. Bunlar arasında alet saplan, ok sapları, kızaklar, huşağacı kabuğundan eşya­lar sayılabilir. Deniz kıyısındaki büyük kabuk ve kemik yığınları genellikle insanların yaşa­dığı yerleri gösterir.
Anadolu'da Orta Taş Devri'ne ait kalıntıla­rın bulunduğu önemli yerlerden biri Antalya' daki Beldibi kaya sığınağıdır. Taş Devrinin tüm evrelerine ilişkin buluntuların elde edildi­ği Beldibi'nde, Orta Taş Devri'ne ait küçük taş aletler, çakmaktaşından ve kemikten ya­pılma oltalar, uçlar ve kazıyıcılar özellikle dikkat çeker.

Cilalı Taş Devri İnsanları
Cilalı Taş Devri uygarlık tarihinde çok önemli iki gelişmeyle başladı. İnsanlar tarım yapmayı ve hayvanları evcilleştirmeyi öğrendiler. Gü-nümüzdekine benzer iklim koşullarının orta­ya çıktığı bu dönemde insanlar mağaraları terk ederek kendileri için evler kurmaya başladılar. Gene Cilalı Taş Devri'nde insanlar çanak çömlek yapımını başlattılar.
Bu gelişmeler dünyanın değişik yerlerinde, değişik zamanlarda oldu. Anadolu'da ve Ya­kındoğu'da İÖ 8000'lerde başlayan Cilalı Taş Devri, Avrupa'da İÖ 6. binyılda ortaya çıktı. İÖ 5000'lere doğru Asya'dan gelen ilk çiftçi­ler, Tuna Irmağı vadisi boyunca ya da Akde­niz yoluyla ilerlediler ve buradan tüm Batı Avrupa'ya yayıldılar. Yanlarında tohumluk arpa ve buğday ile anayurtlarında ektikleri başka bitkileri de getirdiler Yerleştikleri yerde toprağı çapalayarak ürün yetiştirdiler. Toprak verimsizleşince başka bir tarlaya geç­tiler. Böylece, çiftçilik bir yaşam biçimi ola­rak yayıldı. Yaklaşık İÖ 4000'de ilk çiftçiler denizi aşarak İngiltere'ye ulaştılar.
Dünyanın çeşitli yerlerinde göl kıyılarında Cilalı Taş Devri'nden kalma, kazıklar ya da direkler üzerine kurulan evlerin kalıntıları bulunmuştur. Bu göl evlerinde yaşayan insan­lar cilalı taş baltalar ile çapalar, yaprak biçiminde ok uçları, kaplar ve mısır öğütme taşlan kullanmışlardır. Ayrıca, balık ağları, dokunmuş kumaş parçaları, sepetler, yanmış tahta eşyalar ve yetiştirdikleri tahılların kalın­tıları da bulunmuştur.
İlk kez Cilalı Taş Devri'nde insanlar yerle­şim yerleri kurarak birlikte yaşamaya başladı­lar. Ortadoğu'da, Ürdün sınırları içindeki Ceriko'da (Eriha) İÖ 9000'lerde kurulan kent, yeryüzünün bilinen en eski sürekli yerleşimlerinden biridir. Burada yaşayan in­sanlar iyi yapılmış evlerde otururlardı. Artık yiyecek için hayvan ya da kuş sürülerini izlemek ya da bulabildikleri mevveleri toplamak zorunda değillerdi. Tersine, daha kala­balık insan toplulukları için yeterli ürünü yetiştirebiliyorlardı. Hayvan dışkılarını gübre olarak kullanmayı ve tarlalarını bir süre için nadasa bırakmayı öğrenince tarımsal üretim daha da arttı.
Anadolu'da Cilalı Taş Devri'nden kalma Çayönü Höyüğü ve Çatalhöyük bu dönem insanlarının yaşamına ilişkin birçok bilginin günümüze ulaşmasını sağlayan iki önemli yerleşim yeridir.
İÖ 7250-6750 arasına tarihlenen Çayönü Anadolu'da bilinen en eski köy yerleşimidir. Diyarbakır ilindeki bu höyükte yapılan kazı­lardan, evlerin temellerinde taş, duvarlarında ise kerpiç kullanıldığı anlaşılmıştır. Aletlerin yapımında genellikle çakmaktaşı ve obsidiyen kullanılmıştır. Yontma taş aletlerin çoğu deli­ci aletlerdir. Ele geçen başka buluntular arasında cilalı baltalar, boynuzdan orak sapla­rı ve çeşitli aletler ile öğütme taşlan sayılabi­lir. Çayönü halkının buğday ektiği, önce köpeği, daha sonra da koyun ve keçiyi evcilleştirdiği bilinmektedir. Henüz çanak çömlek yapımının bilinmediği Çayönü'nde kil kullanı­mının başladığı, bulunan küçük kil heykelcik­lerden anlaşılmaktadır.
Konya'da ortaya çıkarılan Çatalhöyük ise, Cilalı Taş Devri'nde tüm Batı Asya'nın bili­nen en büyük yerleşim yeridir. İÖ 6800-5700 arasında burada yaşayan Çatalhöyük insanları, ekmeklik buğday ve baklagiller ile burçak yetiştirdiler; koyun, keçi ve sığır sürüleri beslediler. Çanak çömlek ile kilden ve taştan heykelcikler yapan bu insanlar, tapınaklannın duvarlanna avlanma sahneleri, av hayvanları, çiçek, böcek ve insan figürleri çizdiler, kilden kabartmalar yaptılar. Çatalhöyük'te kullanı­lan aletler arasında çoğu obsidiyenden yapıl­mış ok ve mızrak uçlan, çakmaktaşından kazıyıcılar ve oraklar, cilalı taş baltalar, öğüt­me taşlan, havanelleri ve tokmaklar sayılabi­lir.
Son düzenleyen _Yağmur_; 15 Mart 2016 09:42 Sebep: kırık resim linki ve açıklayıcı metin silindi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!