ELEKTRON
Bütün elementlerin atomları ortadaki bir çekirdek ile onun çevresindeki yörüngelerde dolanan çok küçük parçacıklardan oluşur. Bu çok küçük parçacıklara elektron, yörüngelerinin kümelendiği enerji katmanlarına da kabuk denir. (Elektronların atom içindeki yerleşimini gösteren çizimi ATOM maddesinde bulabilirsiniz.) Çekirdeğin içinde de nötron ve proton denen başka parçacıklar vardır; atomun neredeyse bütün kütlesini çekirdekteki bu parçacıklar oluşturur.
Bir atomun kapladığı hacimde parçacıklar çok küçük bir alanı kaplar, gerisi hep boşluktur; çünkü kütlenin büyük bölümü minicik bir çekirdeğin içinde yoğunlaşmıştır ve elektron kabuklarının çekirdeğe olan uzaklığı, atomun boyutlarıyla karşılaştırıldığında, çok fazladır. Üstelik bir elektronun kütlesi protonun ya da nötronun kütlesinin ancak 1.836'da biri kadardır. Ama elektronların bu kadar küçük olmasına karşılık, bir atomun davranışını, dolayısıyla maddenin özelliklerini belirleyen o atomdaki elektronların sayısı ve yerleşme düzenidir.
İngiliz fizikçi Sir Joseph John Thomson 1897'de Cambridge Üniversitesi'nde çalışırken, varlığı daha önceden bilinen ama ne olduğu açıklanamayan katot ışınlarını incelemeye karar vermişti. Bu ışınlar, havası tümüyle boşaltılarak içine iki metal levha yerleştirilmiş bir cam tüpün içinde oluşuyordu. Bu levhalara yüksek gerilimli bir elektrik akımı uygulandığında, eksi elektrik yüklü levhadan (katottan) artı elektrik yüklü levhaya (anota) doğru renkli bir ışık seli akıyordu. 1879'da Sir William Crookes bu ışınların eksi elektrik yüklü parçacıklardan oluştuğunu ileri sürmüştü. Thomson deneyleriyle bu kuramı doğrulayarak parçacıklara elektron adını verdi.
Her elektron, atom çekirdeğindeki bir protonun taşıdığı artı yüke eşit değerde bir eksi yük taşır (nötronların elektrik yükü yoktur). Proton ve elektronların sayıları eşit olduğu için bu ters işaretli yükler birbirini dengeler ve atom elektriksel olarak yüksüz (nötr) duruma gelir.
Kaynak: Msxlabs & Temel Britannica