Arama

Cerrahi Bilim Dalı - Tek Mesaj #3

perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
20 Aralık 2016       Mesaj #3
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Cerrahi Bilim Dalı
Ad:  cerrahi.jpg
Gösterim: 366
Boyut:  17.7 KB

Cerrahi tıbbın en eski dallarından biridir. İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vü­cuttaki yapı bozukluklarının ameliyatla onarılmasına ya da hastalıklı organı kesip çıkararak iyileştirilmesine dayanır.
İnsanlar tunç ve demiri kullanmaya başla­dıktan sonra makas, iğne ve daha karmaşık aletler yaparak, hastalıkları ameliyatla iyileş­tirmenin yollarını aradılar. Ama kullandıkları aletleri ne kadar geliştirseler de hastaların çoğu ameliyat sonrasında ölüyordu. Ölüm nedeni bazen hastanın ameliyat sırasında duyduğu ağrıya dayanamayarak şoka girmesi, bazen de yaraların yeterince temiz tutulamamasından kaynaklanan kan zehirlenmesiydi.
Doktorlar ameliyat sırasında duyulan ağrıyı azaltmak için, ameliyattan önce çeşitli bitki­lerden elde edilen esrar, afyon gibi uyuşturu­cu ilaçlar ya da alkol vererek hastaları uyuş­turmaya çalıştılar. Ama bu önlemlerden hiç­biri tam anlamıyla çare olmadı. İlaç verilince hasta ağrı duyamayacak kadar derin bir uyku­ya dalsa bile, bu kez ilacın etkisiyle ölebili­yordu.
Pek çok cerrah, nedenini bilmeksizin, yara­ları temiz tutmanın iyi sonuçlar verdiğini fark etti.

Hayvanların çoğu bir yerleri yaralandı­ğında dilleriyle yalayarak yarasını temizler. Belki bu davranıştan esinlenerek yaraları emip olabildiğince temiz bezlerle kapatmayı denediler. Ama gözle görülemeyen ve varlığı bilinmeyen bakterilerin ya da mikropların yol açtığı enfeksiyonlar hâlâ önlenememişti.

Anestezi ve Antiseptikler
Çağdaş cerrahi yöntemleri 19. yüzyılda, anes­tezinin ve mikropların keşfedilmesinden son­ra başladı. Hastanın eter ve kloroform buhar­ları ya da güldürücü gaz denen diazot monoksidi soluduğunda bilincini tümüyle yitirdiğini, sonra da hiçbir zarar görmeden uyandığını gören cerrahlar 1840'lardan sonra bu madde­leri ameliyattan önce hastalara uygulamaya başladılar. Böylece hastanın üzerinde daha uzun süre ve daha özenle çalışıp değişik yöntemleri deneyebildiler.

Ne var ki, anesteziklerin bulunmasıyla has­tanın ağrı duyması ve şoktan ölmesi önlenmiş, ama ameliyat sonrası enfeksiyonlardan kay­naklanan ölüm oranı düşürülememişti. En sonunda Fransız bilgin Louis Pasteur bakteri­leri keşfetti; İngiliz cerrah Joseph Lister da yaralardaki iltihaplanmanın bu mikroplardan ileri geldiğini fark etti. Eğer bu mikroplar öldürülür ya da yaralardan uzak tutulurlarsa hastanın iyileşme şansı daha yüksek olacaktı. Lister mikropları öldürmek için değişik anti­septikleri denedikten sonra en uygununun fenol (karbolik asit) olduğunda karar kıldı. Başlangıçta Lister'ın bu düşüncesi benimsenmediyse de, 1860'larda, hastalarından çoğu­nun ameliyattan sonra iyileştiği görülünce öbür doktorlar da bu yöntemleri benimsedi­ler. Böylece cerrahinin altın çağı başlamış oldu.

Çağdaş Cerrahi
Günümüzde, mikropların yaraya yerleştikten sonra öldürülmesi yerine, ameliyat salonu ve kullanılacak bütün gereçler önceden uygula­nan asepsi yöntemleriyle mikroptan arındırı­lır, yani steril duruma getirilir. Çağdaş bir ameliyat salonunda, bütün yüzeyler en kü­çük bir kiri bile gösteren ve kolayca temizle-nebilen sert, beyaz maddelerden yapılmıştır. Salonun duvarları, ameliyat masası ve öbür mobilyalar genellikle fayanstan, camdan, krom ya da paslanmaz çelik gibi metallerden yapılır ya da emaye kaplanır. Kullanmadan önce bütün aletler kaynatılarak, morötesi ışınlara tutularak ya da kimyasal maddelerle yıkanarak mikroptan arındırılır. Cerrahlar ellerini ve kollarını önce su ve sabunla, sonra hafif antiseptiklerle yıkarlar. Ameliyat ekibi yaraya mikrop bulaştırmamak için steril giysi­ler, kep ve maske kullanır.
Bu sırada hastanın ameliyat yerindeki kıllar temizlenir, o bölüm yıkanır ve ameliyat masa­sına alınmadan önce sakinleştirici ve uyutucu ilaçlar verilerek hasta ameliyata hazırlanır. Daha sonra hastanın bilincini yitirerek hiç ağrı duymaması için solunum yoluyla eter ya da etilen gibi anestezik gazlar verilir. Kalan mikropları öldürmek için ameliyat yeri anti­septik maddelerle temizlenir ve vücudun öbür bölümleri steril örtülerle kapatılır.

Bir ameliyat ekibi, ameliyatı yürütecek olan cerrah ile aletlerin verilmesinde ve öbür işlerde ona yardımcı olan asistan cerrahlar ve hemşirelerden oluşur. Anestezi uzmanı ame­liyat süresince hastayı yakından izleyerek kalp atışlarını, solunumu ve bilinç yitimini denetler.
Cerrah, ameliyatın yapılacağı organa ya da bölgeye ulaşıncaya kadar, neşter denen küçük ve keskin bir bıçakla deriyi keser. Bu arada kesilen kan damarlarının açık uçlarını kıskaç­larla tutturarak kanamayı engeller ve gerekli cerrahi işlemleri yapar. Ameliyat bitince, neşterle açtığı yarayı penslerle düzgün biçim­de birleştirip iğne iplikle diker. Bunun için genellikle katgüt denen özel bir iplik kullanı­lır. Bu iplik hayvan bağırsaklarından yapıl­mıştır; adı da "kedi bağırsağı" anlamındaki İngilizce catgut teriminden dilimize geçmiştir. Kesik kan damarları da uç uca getirilip dikildikten sonra hasta odasına götürülür; burada anestezinin etkisinden kurtularak ayılır ve yeterince iyileşinceye kadar hastanede bakım altında tutulur.
Vücudun bütün bölümleri ve organları ke­silip çıkarılamaz, ama hepsi ameliyatla iyileştirilebilir. Bağırsakların yalnızca bir bölümü, sindirimi engellemeyecek biçimde kesilip çı­karılabilir ve uçları birleştirilerek dikilir. Ka­lınbağırsağa bağlı olan apandis ve karaciğere bağlı olan safra kesesi genellikle bütünüyle çıkarılıp alınır. Midenin yaklaşık üçte birinin çıkarılması da yaşamı tehlikeye atmaz.

Öbür ameliyat türleriyle karşılaştırıldığın­da, deri, kas ve kemik cerrahisinde çok daha rahat çalışma olanağı vardır. Derinin büyük bölümü yandığında ya da yaralandığında, vücudun başka bölümlerinden alınan sağlam deri parçaları örselenmiş bölüme aşılanabilir. Buna deri aşılama ya da deri nakli denir.
Kafatasının açılması cerrahinin ilk uygula­malarından biridir, ama beyin ameliyatlarının başlangıcı oldukça yakın zamanlara rastlar. Beyin, omurilik ve bütün sinir sistemiyle ilgili cerrahi dalına nöroşirurji ya da sinir cerrahisi denir. Cerrahlar kafatasını açarak beynin bazı bölümlerini kesebilir, ur ya da metal parçalar gibi yabancı maddeleri çıkarabilirler.
Bugün kalp cerrahisiyle çok iyi sonuçlar alınıyor. Özellikle doğuştan olma yapı bozuk­luklarının bebeklik ve erken çocukluk çağın­da onarılması ya da yetişkinlerde uygulanan açık kalp ameliyatları kalp-akciğer makinesi­nin bulunmasından sonra gerçekleştirilebil­miştir. Ameliyat sırasında kalp durduğu za­man kan dolaşımı bu makine aracılığıyla sağlanır. Böylece kalp cerrahları hasta kalp kapakçıklarını değiştirebilir, hasta atardamar­ların yerine sağlam damar parçaları aşılayabi­lir. Hatta gerektiğinde yeni ölmüş birinden aldıkları organı "naklederek" hastalıklı kalbi tümüyle değiştirebilirler.

Yeni Yöntemler ve Teknikler
Ad:  cerrahi operasyon.jpg
Gösterim: 361
Boyut:  40.2 KB
Her gün yeni cerrahi teknikleri geliştiriliyor. Laser cerrahisinde, istenen yere odaklanan, yüksek enerjili, ince bir laser demeti kullanı­lır. Bu ışınlar yumuşak dokuları çok keskin bir bıçak gibi keserek ilerlerken, bir yandan da kesilen kan damarlarını ısıyla kaynaştırdığı için çok az kanama olur. Laser ışınları özellik­le göz gibi çok hassas organların ameliyat edilmesinde kullanılır.
Mikrocerrahide özel büyüteçler ya da iki gözle bakılabilen mikroskoplar cerrahın do­kuları en ince ayrıntılarıyla görmesini sağlar. El titremesini önleyerek cerrahın kusursuz çalışabilmesi için bıçaklar, kıskaçlar emici borular ve öbür aletler kaldıraçlara ya da küçük dişli çarklara tutturulur. Mikrocerrahi, vücudun kopan parçalarının yeniden yerine yerleştirilmesine, kopan kan damarlarının ve sinirlerin birbirine eklenmesine olanak verir.

Cerrahlar bazen yaralanan ya da iş göreme­yecek durumda olan organların yerine genel­likle çeşitli metallerden ve plastikten yapılan yapay organlar takarlar. Bu yapay organların tasarımlanması ve geliştirilmesi biyomühen-disliğin konusudur. Kalp atışlarının düzenli olmasını sağlayan elektronik uyarıcılar (kalp pilleri), yapay kan damarları ve kalp kapakçıkları; yapay kalp­ler; yapay soluk borusu ve akciğerler; göz mercekleri; kırılan kemikleri birleştirmek ve desteklemek için takılan metal iğneler; diz, dirsek, bilek ve parmak eklemleri; takma dişler, takma kol ve bacak biyomühendisliğin sağladığı olanaklardan bir bölümüdür. Bazı takma kol ve bacaklara sinir iletilerini alabi­len elektronik alıcılar eklenir; bu alıcılar da uyarıları küçük bir elektrik motoruna aktara­rak kol ya da bacağın beyinle eşgüdümlü olarak hareket etmesini sağlar.

Bugün cerrahinin en büyük gelişmelerin­den biri, vücudu kesip açmadan iç organların görülebilmesini sağlayan çeşitli aygıtlardır. Uzun, esnek bir boru olan endoskop, sindirim boşluğuna ve öbür vücut boşluklarına girebi­len ve dönemeçlerde yönünü değiştirebilen bir teleskop gibidir. Ucunda içeriyi görmek için bir ışık ve mercek, ilaç ya da başka bir madde akıtmak için bir boru ve doku örnekle­ri almak için küçük bir kıskaç olabilir. Bir başka aygıt, kasıktaki bir toplardamardan sokularak kalbe kadar uzatılabilen ince, uzun, esnek bir borudur. Kateter ya da sonda denen bu aygıt yardımıyla, kan basıncı ölçüle­bilir, kan ve doku örnekleri alınabilir ve X
ışınlarına tutulduğunda kan damarlarını gös­teren özel boyalar verilebilir. X ya da röntgen ışınları iç organların radyografi ve tomografi gibi ileri tekniklerle incelenmesine, sesüstü (ültrason) dalgalar da iç organların hareketli görüntüsünü bir ekran üzerine yansıtan ültrasonografi yöntemine olanak sağlayarak cerra­hinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

MsXLabs.org & Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 20 Aralık 2016 14:50