Arama

Coğrafya (Genel Bilgi) - Tek Mesaj #5

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
22 Mayıs 2009       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Coğrafyanın Doğuşu ve Gelişimi
MsXLabs.org & Temel Britannica

İÖ 2300 yılından kalma kil tabletlerden, Babilliler'in harita yaptıklarını öğrenmiş bulunuyo­ruz. Ama bundan da önce göçebe topluluklar yazlık ve kışlık otlaklarını, su kaynaklarını be­lirlemek için ağaç kabuklarına ve hayvan deri­lerine çevrelerine ilişkin bilgileri çizerek işa­retliyorlardı.
Amerika Yerlileri'nin yaşadıkları bölgele­ri ayrıntıyla betimleyen haritalar yaptıkları bi­liniyor. Çok eski zamanlarda gece yollarını bulmak için yıldız haritası kullanan topluluk­lar da vardı. Aztek İmparatoru Montezuma'nin ise İspanyol kâşiflerinden Cortes'e Meksi­ka Körfezi'ni gösteren bir harita verdiği söy­lenir.
Denizaşırı ticaretle uğraşan ve koloniler kuran Eski Yunanlılar coğrafyaya çok önem verdiler. Milet İÖ 600'de coğrafya araştırma­larının merkezi oldu. İÖ 500'de Miletli bilgin Hekataios'un yazdığı kitap coğrafya konu­sundaki ilk yapıt olarak bilinir.
Dünya'nın küre biçiminde olduğu varsayı­mı ise. İÖ 4. yüzyılda Yunanlı bilginler tara­fından benimsenmişti.
Coğrafyacılığın ve haritacılığın gelişimini etkileyen en önemli bilgin ise Batlamyus'tur (Ptolemaios). Sekiz ciltlik Geographike Hyphegesis (yaklaşık İS 150; "Coğrafya Kılavu­zu") adlı yapıtında temel haritacılık ilkelerine ilişkin bilgiler vardı. Yeryüzündeki yaklaşık 8.000 bölgenin enlem ve boylamlarının veril­diği ve bir Dünya haritasının bulunduğu bu yapıt coğrafya çalışmalarına çok önemli bir katkıydı. Batlamyus Roma dönemindeki coğ­rafyacıları da etkiledi. Romalılar seferlerin­de kullanacakları haritalar yaptılar. Bu hari­talarda Dünya daire biçiminde gösteriliyor­du.
Ortaçağın başlarında Avrupa'da kilisenin tutuculuğu yüzünden coğrafya ve haritacılık alanında önemli bir gelişme olamadı.
Denizciler kıyı kıyı gittikleri için haritaya gereksinim duymuyorlardı. Pusula icat edil­dikten sonra açık denizlere çıkabilmek için harita yapmaya başladılar. Müzelerde 13. yüzyıldan kalma, günümüze kadar korunabilmiş haritalar vardır. 13. yüzyılın sonunda Marko Polo'nun çıktığı seferler uzak ülkelere olan ilgiyi artırdı ve haritalar seri halinde ya­pılmaya başlandı.
Aynı dönemde Bizans'ta coğrafya çok geliş­mişti; o dönemin belgelerinde tarımsal ürünler­den başka, kuraldık, deprem, sel gibi doğal afet­lerle ilgili bilgiler de bulunmaktaydı.
Avrupa'da kilisenin baskısının en ağır oldu­ğu sırada, coğrafya Çin'de ve İslam ülkelerin­de büyük bir gelişme gösterdi. Çinliler bugün­kü Çin topraklarının haritasını daha o zaman­dan yapmışlardı. 12. yüzyılda Bağdat'ta Araplar pusula kullanıyor ve haritacılıkta ge­lişkin yöntemler uyguluyorlardı. 14. yüzyılda Arap bilgini İbn Battuta yazdığı seyahatna­mede, Anadolu'yu coğrafyası, gelenekleri ve ekonomisiyle birlikte ele aldı.
Bizans'ın Türkler'in eline geçmesinden sonra çok sayıda bilginin, Eski Yunan yazma­ları ile birlikte İtalya'ya sığınması ve basımcı­lığın gelişmesi coğrafya çalışmalarının ve ha­ritacılığın önünü açtı. Kolomb, Vasco da Ga­ma, Vespucci, Macellan gibi kâşiflerin bul­dukları yeni yerlerin haritalarıyla Dünya yü­zeyine ilişkin bilgiler çoğaldı. 16. yüzyılda coğrafya alanında birçok kitap yazıldı. 1570'te Anversli Abraham Ortelius ilk Dünya atlasını yaptı.
Osmanlı İmparatorluğu 15. yüzyıla kadar coğrafyaya ilgi göstermedi. Fatih Sultan Mehmed'in coğrafya ve haritala­ra ilgi duyması bu alanda bir gelişmeye yol açtı. Batıdaki yapıtlardan bazıları Osmanlı­ca'ya çevrildi.
16. ve 17. yüzyıllarda Atlas Okyanusu'ndan Hint Okyanusu'na kadar uzanan Osmanlı de­nizcilerinin en önemlilerinden Piri Reis, Kristof Kolomb'un 1489'da yaptığı haritanın bir kopyasını yapmış ve harita üzerinde çeşitli ül­kelerin madenleri ve hayvanları hakkında bil­gi vermişti. Bu harita Topkapı Sarayı'nda bu­lunmaktadır. Gene Piri Reis'in Kitab-ı Bahri­ye adlı bir denizcilik kitabı vardır.
Seydî Ali Reis, Tunuslu Hacı Mehmed, Ali Macar Reis bu dönemin, haritalarıyla ünlü coğrafyacılarıdır.
Coğrafya bilgini Kâtip Çelebi 1648'de yaz­maya başladığı Cihannüma'da Avrupa, As­ya, Afrika, Amerika, Maccolonika (Avus­tralya) ve kutup bölgelerinden söz ediyordu. Evliya Çelebi ise 10 ciltlik Seyahatname'sinde Anadolu, Azerbaycan ve Orta Avrupa'ya yaptığı gezilere yer verdi.
18. yüzyıldan başlayarak Avrupa'da harita­ları bilim adamları yapmaya başladı. Teles­kop ve öbür yeni aygıtlar haritacılığın güveni­lirliğini artırdı. Öte yandan, coğrafya giderek üniversitelerde okutulan bir ders oldu. Os­manlı Devleti'nde ise İbrahim Müteferri-ka'nın basımevinin kuruluşundan sonra ilk at­laslar yayımlandı. İstanbul'daki Hasköy Mühendishanesi'nde uygulamalı coğrafya ve ha­rita dersleri 18. yüzyılın sonlarında başlatıldı. 19. yüzyılda ise ülkeye çağrılan Fransız, İngi­liz ve Alman bilginler askeri okullarda harita­cılık ve coğrafya dersleri verdiler. Avrupa'da bu konuda yayımlanmış yapıtların birçoğu Osmanlıca'ya çevrildi. Bugün ise Türkiye'de birçok üniversitede coğrafya öğretimi vardır ve ortaöğrenim kurumlarında coğrafya zorun­lu dersler arasındadır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!