Yol
isim
1 . Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik.
2 . Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer:
"Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı."- Ç. Altan.
3 . Genellikle yerleşim alanlarını birbirine bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi:
"Yolda oynayan çocuklara ne olduğunu sordu."- Ö. Seyfettin.
4 . İçinden veya üstünden bir sıvının geçtiği, aktığı yer:
"Su yolu. Sel yolu."- .
5 . Yolculuk:
"Yola çıkmak. Yoldan kalmak."- .
6 . Gidiş çabukluğu, hız:
"Bu vapurun yolu az."- .
7 . Davranış, tutum, gidiş veya davranış biçimi:
"Celâl Bey'i sakal bırakma yolunda, kim, hangi örnek özendirdi diye çok düşünmüşümdür."- H. Taner.
8 . Uyulan ilke, sistem, usul, tarz, tarik:
"Duyguların eğitimi de en iyi sanat yoluyla olur."- .
9 . Kumaşta bulunan çizgi.
10 . Kez, defa.
11 . (mecaz) Gaye, uğur, maksat:
"Bu yolda çok emek harcandı."- .
12 . (mecaz) Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem:
"Bu işi yapmanın bir yolu vardır."- .
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- yola çıkmak
- yol açmak
- yola dizilmek
- yola düzülmek
- yola gelmek
- yola getirmek
- yola gitmek
- yol almak
- yol aramak
- yola revan olmak
- yola (veya yollara) düşmek
- yola (veya yoluna) koyulmak
- yola vurmak
- yola yatmak
- yol bulmak
- yol çizmek
- yolda kalmak
- yoldan çevirmek
- yoldan çıkmak
- yoldan (veya yolundan) kalmak
- (bir yeri) yol etmek
- yol gitmek
- yol görünmek
- yol göstermek
- yol gözlemek
- yol iz bilmek
- yol kesmek
- yollara dökülmek
- yolları ayrılmak
- yolları tutmak
- yol şaşmak
- yol tepmek
- yol tutmak
- yolu açık olmak
- yolu açmak
- yolu almak
- (bir yere) yolu düşmek
- ... yoluna
- (birinin) yoluna bakmak
- yoluna baş koymak
- yoluna can (veya canını) vermek
- yoluna çıkmak
- yolun açık olsun
- yoluna girmek
- yoluna koymak
- yoluna sapmak
- yolunda gitmek (veya yürümek)
- (bir şey) yolunda görünmek
- yolunu beklemek (veya gözlemek)
- yolunu bilmek
- yolunu bulmak
- yolunu değiştirmek
- yolunu kaybetmek
- yolunu kesmek
- yolunu sapıtmak
- yolunu tutmak
- (bir şeyin) yolunu tutmak
- (bir işin) yolunu yapmak
- yolu (veya yolunu) şaşırmak
- yol vermek
- yol vurmak
- yol yakınken
- yol yapmak
- yol yürümek
Birleşik Sözler
- yol ağzı
- yol ayrımı
- yol azığı
- yol bel
- yolbil
- yolbul
- yol boyu
- yoldüzler
- yol erkân
- yol evladı
- yolgeçen hanı
- yol halısı
- yol haritası
- yol harçlığı
- yol işareti
- yol kardeşi
- yolkesen
- yol kilimi
- yol parası
- yol uğrağı
- yolüstü
- yol yol
- yol yordam
- yol yorgunu
- açık yol
- açısal yol
- altı yol
- ana yol
- bir yol
- bölünmüş yol
- çakıl yol
- çıkar yol
- dikenli yol
- diplomatik yol
- doğru yol
- dört yol
- duble yol
- ekspres yol
- kaçamak yol
- kısayol
- köprü yol
- kötü yol
- orta yol
- otoyol
- stabilize yol
- tahsisli yol
- tali yol
- tam yol
- tek yönlü yol
- tercihli yol
- uzak yol kaptanı
- uzun yol sürücüsü
- uzun yol şoförü
- yan yol
- gözü yolda
- o yolda
- kısa yoldan
- ayakyolu
- bisiklet yolu
- boru yolu
- cinyolu
- çevre yolu
- çıkış yolu
- çözüm yolu
- demir yolu
- deniz yolu
- döl yolu
- geçim yolu
- Gökyolu
- Hacılaryolu
- Hacıyolu
- hak yolu
- Harezmi yolu
- hava yolu
- idrar yolu
- kara yolu
- keçi yolu
- koşu yolu
- Samanyolu
- seğirdim yolu
- ses yolu
- sıçan yolu
- sidik yolu
- suyolu
- su yolu
- yargı yolu
- yaya yolu
- keyfi yolunda
- tıngırı yolunda