Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Temmuz 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Küçük Kaynarca Antlaşması ve Boğazlar


1769-1774 savaşıyla Ruslar, "Güneye inme" siyasetlerinde önemli adımlar atarak, savaş sonunda imzalanan "Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla" da başarılarını siyaseten kabul ettirmiş oldular. 1770 ilkbaharında büyük bir Rus donanması, Kont Orlov'un kumandasında Akdeniz'e gelerek, Ege denizine doğru ilerlemeye başladı. Rus donanmasının Akdeniz'e gelişi tamamıyla İngiltere hükümetinin tasvibi ve hatta yardımıyla olmuştu. İngiltere bu sıralarda Rusya'yı destekliyor ve Rusların Osmanlı Devletine karşı kazanacağı bir zaferden menfaat bekliyordu. Bu gaye ile Karadeniz'den güneye inemeyen Rus donanması, Baltık denizinden hareketle İngiltere'nin yardımıyla Akdeniz'e ulaştı. İngiltere ve Rusya'nın bu yardımlaşmasının istihbaratını almış olan Fransa, akabinde Babıali'yi gerekli tedbirleri alması için uyardı . Bunun üzerine İstanbul'da yapılan tartışmalardan sonra gerekli tedbirler düşünülmeye başlanmıştı. Fakat bunun yanında böyle bir harekete pek ihtimal vermeyenler bile çıkmıştı. Bu tarihlerde bazı devlet adamları Rusların Baltık'tan Akdeniz'e donanma göndermesinin zor olduğu görüşündeydiler.
Ad:  Küçük Kaynarca Antlaşması2.jpg
Gösterim: 956
Boyut:  61.3 KB


Rusların bu harekatının asıl amacı, Çanakkale Boğazının kapatılarak bazı adaların işgali ve Mora'da başlayan isyanın Selanik'e kadar genişletilmesi idi. Rusların bu harekatı Osmanlı kuvvetleri tarafından püskürtüldü. Fakat 7 Temmuz 1770 günü Rus savaş gemileri Çeşme körfezinde Osmanlı donanmasını ani bir baskınla yaktılar . Artık Ege denizinde bir Osmanlı donanması kalmadığından, Rusların Çanakkale Boğazını zorlayıp İstanbul'a dahi hücum etmeleri mümkündü. Fakat Osmanlı ordusunda bulunan Baron de Tott tarafından Çanakkale Boğazının süratle tahkim edilmesi üzerine, Rus savaş gemileri Boğazı zorlamaya cesaret edemediler . 21 Temmuz 1774 tarihinde Rus generali Repnin ve Osmanlı devlet adamlarından Ahmet Resmi ve Reisülküttab İbrahim Münib efendiler tarafından görüşülen antlaşma; 28 madde olarak imza olundu. Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti'nin Karadeniz'deki hakimiyeti tehlikeye girmiş ve bu denizde kendisine bir rakip çıkmıştı.

Anlaşmanın 11. Maddesi Boğazlar açısından son derece önemlidir:
"...iki devlete müteallik gemi ve tüccar sefainine bigayri mümaneatin serbestiyet üzre geşt ve güzar eylemeleri akd ve temhid olunub ve iskelelerine ve her mahalle mutlaka sair devletlerin icra ittikleri ticaretlerinde kamyab oldukları vech üzre işbu Rusya gemileri tüccar sefayinine dahi Devleti Aliye'm canibinden ruhsat virile Karadeniz'den Akdeniz'e ve Akdeniz'den Karadeniz'e murur ve ammei sevahil ve kıyılarının limanlarından maruzzikir deryalar ittisalinde olan memer ve boğazlarında meks ideler ve işbu maddeye dair balada izah olunduğu üzre Devlet-i Aliye'mizin memalikinden emri ticarete dair biaynihi Françe ve İngiltere misillü ola... "

Yukarıdaki Küçük Kaynarca antlaşmasının 11. Maddesi ile Rusya'nın Osmanlı ülkesinde tam bir ticaret yapma serbestliği ile daha önce Fransa ve İngiltere gibi devletlere verilen kapitülasyonların aynını elde etmiş oldu . Küçük Kaynarca Antlaşmasına göre Kırım Hanlığıyla Kuban ve Bucak Tatarları siyaseten müstakil olup ancak dini işlerinde Hilafet makamına bağlı olacaklardı . Bu suretle Kırım Hanlığı Osmanlı hakimiyet ve himayesinden ayrılarak Rusya'nın eline düşmüş oluyordu. Diğer bir deyişle Kırım Hanlığının "istiklali"nin tanınması buranın Rusya'ya ilhakı yolunda atılmış ilk adımdan başka bir şey değildi . Rusya'nın Karadeniz kıyılarına ulaşması bir süre sonra Kırım'a yerleşmesi, Karadeniz'in Osmanlı'nın bir iç deniz durumunu sona erdirmiştir. Ancak bu antlaşmayla, Karadeniz artık fiilen bir Türk gölü olmaktan çıkmıştır. Fakat bunun neticesi hukuken bir serbest deniz haline gelmesi olmamıştır . Boğazlar statüsünün başka bir devletle antlaşma yolu ile değiştirilmesi anlamına almamak gerekir. Çünkü, Rusya'nın Küçük Kaynarca ile sağladığı -daha önce Fransa, İngiltere ve Hollanda'ya verilmiş olduğu gibi sadece ticaret gemilerini geçirme hakkıydı. Boğazların ve Karadeniz'in kapalılığı ilkesi, bu tarihten itibaren de varlığını korumakta devam etmiştir.

1774 yılından itibaren Karadeniz, Osmanlı Devleti için tehlikeli ve baskı kaynağı haline gelmiştir. Ruslar Karadeniz'in bütün kuzey sahillerinin pek yakında ellerine geçeceğinden emin oldukları gibi, Rus ticaret gemilerinin Boğazlardan serbestçe geçmelerini sağlamak maksadıyla antlaşmanın 11. Maddesine koydurmuşlardı. Fakat Rus savaş gemilerinin Karadeniz'den Akdeniz'e çıkmasını Osmanlı Devleti kesinkes ret etti. Babıali Karadeniz'i bütün yabancı gemilere kapalı tutmağa devam etmiştir. Yabancı devletler mallarını Türk gemileriyle naklettirmek suretiyle Karadeniz'de ticaretlerini devam ettirmişlerdir . İngiliz, Fransız ve diğer devletlerin savaş gemilerinin Karadeniz'e girmeleri müsaade edilmediğinden, Babıali Rusya karşısında bu hususta direnebildi. Böylece Boğazlar Küçük Kaynarca'da Rusya bakımından halledilmiş olmadı.

Rusya Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra, bir taraftan deniz yoluyla İstanbul Boğazını zorlamasının hazırlıklarına girerken, diğer taraftan da Kırım'dan Balkanlara ve Kafkaslara doğru yayılmanın çarelerini aramaya başlamıştır. Karadeniz'in Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra durumu değişmeye başladı. Rusların, Boğazları tehdit etmeye başlamasıyla -"Boğazlar Meselesi"nin açıkça ortaya çıkmasıyla- birlikte diğer büyük Avrupalı devletlerini de kendi çıkarları doğrultusunda Osmanlı-Rus rekabetinin içine çekmeye başladılar. Bu da Karadeniz ve çevresiyle birlikte, Osmanlı Devleti'nin tamamını devletlerarası rekabetin konusu haline getirmiş, aynı zamanda iç ve dış siyasetin de önemli gelişmelere yol açan, dikkatle göz önünde tutulması gereken bir diğer sebep olmuştur.

Ruslar, 1777'de II. Katarina'ya yaverlik etmiş olan Şahin Giray'ı Kırım'a han olarak atamaya muvaffak oldular. Osmanlı Devleti bunu protesto ederek hemen akabinde Babıali'de III. Selim Giray'ı Kırım'a han tayin etti. Fakat 1778'de Rus ordusu Kırım'a girdi fakat bir netice alamamıştır . Durum böyle olunca Babıali ile Rusya arasında Küçük Kaynarca'yı açıklayan ve teyid eden bir antlaşma imzalandı. Netice de 10/21 Mart 1779'da Aynalıkavak Tenkihnamesi imzalanmasıyla Ruslar yeni bir diplomatik zafer kazanmış oldular . Aynalıkavak Tenkihnamesi ile Kırım müstakil olacak, Babıali de Şahin Giray'ın hanlığını tasdik edecekti. Küçük Kaynarca antlaşmasının 3. Maddesinin de daha açık bir hale geldiği Aynalı Kavak'ta, Kırım'ın iç işlerine ve istiklallerine her iki devletin müdahale etmeyeceği teyid edilmiş, Osmanlı padişahı Kırım hanını Halife olarak yalnız dini bir merasimden ibaret olarak- tasdik edecekti .Böylece Ruslar, Memleketeyn (Eflak-Boğdan) üzerindeki aşırı isteklerinden vazgeçmiş gibi görünerek asıl hedefleri olan Kırım meselesini istedikleri gibi kabul ettirmiş oldular.

Rusya, Aynalıkavak'tan sonra Avrupa'daki siyasi durumdan faydalanarak Kırım'ı tamamen halletmek için harekete geçti. Kırım'ı işgal etmesine yol açtı. Rusya Kırım'ı bir vilayeti haline döndürdü ve bir beyanname ile işgalin gerekçesini ilan etmeye çalıştılar (1783) . Böylece Rusya 1768-1774 savaşıyla Osmanlı Devleti'ne tarihinin en ağır antlaşmasını imzalatarak adım adım giriştiği Karadeniz'e inme hedefine ulaşmış oldu. Artık Rusya'nın bundan böyle önünde yalnızca Boğazlar ve Boğazlar üzerinden Akdeniz'e inmek kalmıştı. Rusların Kırım'ı ilhak etmesi Müslüman halk üzerinde derin bir üzüntüye sebep olmuştu. Diğer taraftan Rusya Avrupa'daki emellerini gerçekleştirmek isteyen Avusturya ile anlaşarak Osmanlı Devleti'ne ikinci bir darbe indirmek istiyorlardı.

II. Katarina ve Avusturya imparatoru II. Joseph 1780 de bir görüşme yaptılar. Yapılan bu görüşmede ortak bir proje hazırladılar. Bu projeye göre Osmanlı Devleti'ni tamamen paylaşmaktı. Çıkacak bir savaşta Osmanlı Devleti'ni yenecek olurlarsa, İstanbul'a kadar olan yerleri ele geçirecekler hatta Bizans İmparatorluğu yeniden kurulacak ve başına Katarina'nın oğlu Konstantin getirilecekti. Osmanlı Devleti Avusturya ve Rusya ile 17871791 ve 1792 tarihlerinde savaşmak zorunda kaldı. Bu savaşlar sırasında Prusya ve İsveç ile savunma ittifakı yaparak Avrupa diplomasisine ve ittifaklar dönemine girmiş oluyordu.

kaynak: Sosyal Bilimler Dergisi
Son düzenleyen Safi; 20 Temmuz 2016 16:29