Arama

Antlaşmalar - Küçük Kaynarca Antlaşması

Güncelleme: 20 Temmuz 2016 Gösterim: 19.481 Cevap: 4
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
22 Mayıs 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Küçük Kaynarca antlaşması,


1768'de başlayan Türk-Rus savaşı’nı sona erdiren yirmi sekiz maddelik barış antlaşması (1774).
(21 Temmuz 1774)
Ad:  Küçük Kaynarca Antlaşması.jpg
Gösterim: 1619
Boyut:  57.5 KB


Beş yıl süren savaş sırasında, rus orduları Kırım'ı ele geçirmişler, ama Silistre ve Varna'da bozguna uğramışlardı. Bu arada Mustafa III hastalanarak ölmüş, yerine Abdülhamit I tahta çıkmıştı. Türkler'e son ve kesin darbeyi vurmayı tasarlayan çariçe Yekaterina II, başkomutan Romanzof'u Şumnu'ya (Şumen) gönderdi. Romanzof'un durdurulması için sadrazam ve serdarıekrem Muhsinzade Mehmet Paşa’nın görevlendirdiği yeniçeri ağası Yeğen Mehmet Paşa, Kozluca'da yenilince asker dağıldı. Ruslar'ın Şumnu önüne değin ilerlemesi ve Varna ile olan ikmal ve yardım yollarının da kesilmesi üzerine güç durumda kalan Babıâli, barış koşullarını görüşmek için sadaret kethüdası Resmi Ahmet Efendi'yi baş delege, reisülküttap İbrahim Münip Efendi'yi de ikinci delege olarak Bulgaristan'a gönderdi. Bu sırada Ruslar, Rusçuk’la Silistre'yi kuşatmışlar, Hezargrad’a (Razgrat) doğru yürüyüp Çatalcalı Ali Paşa ile Silistre'ye gönderilen Arapkirli İbrahim Paşa’nın kuvvetlerini dağıtmışlardı. Ayrıca Balkan muhafızı Yusuf Paşa ve adamları da tutsak düşmüşlerdi. Muhsinzade Mehmet Paşa ise Şumnu'daki ordugâhında ağır hasta olarak yatmaktaydı. Öte yandan, general Buhaçef'in komutasındaki □on Kazakları ayaklandıkları gibi, yayılmakta olan veba salgını ve maddi sıkıntılar nedeniyle Romanzof da savaşın bir an önce sona ermesini istiyordu.

Resmi Ahmet Efendi ile İbrahim Münip Efendi, Silistre’ye dört saatlik bir mesafede bulunan Küçük Kaynarca kasabasına gelerek, rus temsilcisi general Nikolay Repin'le barış koşullarını görüşmeye başladılar. Ruslar görüşmelere başlanabilmesi için önkoşul olarak Kılburun, Kerç ve Yenikale'nin kendilerine bırakılmasını istediler. Mareşal Romanzof'un karargâhında iki gün süren görüşmeler sonucu, türk tarafının antlaşmayı 17 temmuz 1774'te imzalamasına karşın, rus delegesi Repin dört gün sonra, 21 temmuzda imzaladı. Bazı tarihçiler, bu gecikmenin bizzat Re- pin’in, antlaşmanın yürürlüğe girmesi tarihini, Prut yenilgisinin (21 temmuz 1711) yıldönümüne rastlatmak istemesinden kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir.

Türkiye için gerçekten çok ağır koşullar içeren antlaşmanın üçüncü maddesi uyarınca Kırım Hanlığı ile Kuban ve Bucak Tatarları yalnız dinsel işlerde osmanlt padişahına bağlı olacaklar, siyasi konularda bağımsız kalacaklardı. Gerek OsmanlIlar gerekse Ruslar Kırım hanlarının seçilmesine karışmayacaklardı. On sekizinci madde, Kılburun, Kerç, Yenikale, Azak kaleleriyle Özi (Dniepr) ve Aksu (Bug) ırmakları arasında kalan toprakların Rusya' ya bırakılmasını öngörüyordu. Yirmi birinci maddeyle de Kuzey Kafkasya'da yaşayan Büyük ve Küçük Kabartay Tatarları Ruslar’ın denetimi altına giriyordu. Türkiye'deki kiliselerin hükümetçe korunması, Galata'da inşa edilecek olan rus kilisesinin doğrudan rus elçisinin himayesinde olması, hıristiyan din adamlarına imtiyazlar tanınması, Eflak ve Boğdan’daki müs- lüman kethüdaların yerine Ortodoks maslahatgüzarların atanması, ingilizler'e ve Fransızlar’a tanınan kapitülasyonların Ruslar’a da aynen tanınması gibi hükümlerin, yer aldığı Küçük Kaynarca antlaşması ile OsmanlI devleti büyük toprak kaybına uğruyor, ayrıca Rusya'ya üç yılda dört milyon ruble dolayında savaş tazminatı ödemek zorunda bırakılıyordu.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 20 Temmuz 2016 16:28
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Haziran 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Küçük Kaynarca Antlaşması1.jpg
Gösterim: 938
Boyut:  41.1 KB

Küçük Kaynarca Antlaşması


(21 Temmuz 1774)

Küçük Kaynarca Antlaşması, 1768-74 Osmanh-Rus Savaşı’nın sonunda Bulgaristan’daki Küçük Kaynarca’da imzalanan ve Karadeniz’de Osmanlı denetimini sona erdiren antlaşma (21 Temmuz 1774). Sonradan, Rusların Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışabilmesine diplomatik bir temel sağlamıştır.

Bu antlaşmayla Rus sınırı güneyde Bug Irmağına kadar genişledi. Böylece Azak limanı, Kırım Yarımadasının doğu ucundaki Kerç ve Yenikale kaleleri, Kuban’m bir bölümü, ayrıca Bug ve Dinyeper ırmaklarının oluşturduğu ve Kılburun Kalesi’nin de içinde yer aldığı haliç Rus topraklarına katıldı. Kınm Hanlığı’nm OsmanlIlara yalnızca dinsel konularda bağh kalması, siyasal bakımdan bağımsız bir devlet olması kararlaştırıldı.

Antlaşmanın ticari koşullan Rusya’ya, OsmanlI kentlerinde konsolosluk kurma, İstanbul ve Çanakkale boğazlanndan serbest geçiş ve Osmanh sularında serbest dolaşma hakkının yanı sıra, ülke içinde ticari ayrıcalıklar da tanıyordu.
Antlaşmanın ileride çok önemli sonuçlar doğuracak bir maddesine göre, Ege Adalarıyla OsmanlIlara bırakılan Eflâk ve Boğdan’daki Rum Ortodokslann haklannın korunması Rusya’ya veriliyordu. Sonraları Rusya, Osmanlı Devleti’nin her yerindeki Rum Ortodokslann koruyucusu olduğu savını bu maddeye dayandırmıştır.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 20 Temmuz 2016 16:28
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Temmuz 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Küçük Kaynarca Antlaşması ve Boğazlar


1769-1774 savaşıyla Ruslar, "Güneye inme" siyasetlerinde önemli adımlar atarak, savaş sonunda imzalanan "Küçük Kaynarca Antlaşmasıyla" da başarılarını siyaseten kabul ettirmiş oldular. 1770 ilkbaharında büyük bir Rus donanması, Kont Orlov'un kumandasında Akdeniz'e gelerek, Ege denizine doğru ilerlemeye başladı. Rus donanmasının Akdeniz'e gelişi tamamıyla İngiltere hükümetinin tasvibi ve hatta yardımıyla olmuştu. İngiltere bu sıralarda Rusya'yı destekliyor ve Rusların Osmanlı Devletine karşı kazanacağı bir zaferden menfaat bekliyordu. Bu gaye ile Karadeniz'den güneye inemeyen Rus donanması, Baltık denizinden hareketle İngiltere'nin yardımıyla Akdeniz'e ulaştı. İngiltere ve Rusya'nın bu yardımlaşmasının istihbaratını almış olan Fransa, akabinde Babıali'yi gerekli tedbirleri alması için uyardı . Bunun üzerine İstanbul'da yapılan tartışmalardan sonra gerekli tedbirler düşünülmeye başlanmıştı. Fakat bunun yanında böyle bir harekete pek ihtimal vermeyenler bile çıkmıştı. Bu tarihlerde bazı devlet adamları Rusların Baltık'tan Akdeniz'e donanma göndermesinin zor olduğu görüşündeydiler.
Ad:  Küçük Kaynarca Antlaşması2.jpg
Gösterim: 1040
Boyut:  61.3 KB


Rusların bu harekatının asıl amacı, Çanakkale Boğazının kapatılarak bazı adaların işgali ve Mora'da başlayan isyanın Selanik'e kadar genişletilmesi idi. Rusların bu harekatı Osmanlı kuvvetleri tarafından püskürtüldü. Fakat 7 Temmuz 1770 günü Rus savaş gemileri Çeşme körfezinde Osmanlı donanmasını ani bir baskınla yaktılar . Artık Ege denizinde bir Osmanlı donanması kalmadığından, Rusların Çanakkale Boğazını zorlayıp İstanbul'a dahi hücum etmeleri mümkündü. Fakat Osmanlı ordusunda bulunan Baron de Tott tarafından Çanakkale Boğazının süratle tahkim edilmesi üzerine, Rus savaş gemileri Boğazı zorlamaya cesaret edemediler . 21 Temmuz 1774 tarihinde Rus generali Repnin ve Osmanlı devlet adamlarından Ahmet Resmi ve Reisülküttab İbrahim Münib efendiler tarafından görüşülen antlaşma; 28 madde olarak imza olundu. Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti'nin Karadeniz'deki hakimiyeti tehlikeye girmiş ve bu denizde kendisine bir rakip çıkmıştı.

Anlaşmanın 11. Maddesi Boğazlar açısından son derece önemlidir:
"...iki devlete müteallik gemi ve tüccar sefainine bigayri mümaneatin serbestiyet üzre geşt ve güzar eylemeleri akd ve temhid olunub ve iskelelerine ve her mahalle mutlaka sair devletlerin icra ittikleri ticaretlerinde kamyab oldukları vech üzre işbu Rusya gemileri tüccar sefayinine dahi Devleti Aliye'm canibinden ruhsat virile Karadeniz'den Akdeniz'e ve Akdeniz'den Karadeniz'e murur ve ammei sevahil ve kıyılarının limanlarından maruzzikir deryalar ittisalinde olan memer ve boğazlarında meks ideler ve işbu maddeye dair balada izah olunduğu üzre Devlet-i Aliye'mizin memalikinden emri ticarete dair biaynihi Françe ve İngiltere misillü ola... "

Yukarıdaki Küçük Kaynarca antlaşmasının 11. Maddesi ile Rusya'nın Osmanlı ülkesinde tam bir ticaret yapma serbestliği ile daha önce Fransa ve İngiltere gibi devletlere verilen kapitülasyonların aynını elde etmiş oldu . Küçük Kaynarca Antlaşmasına göre Kırım Hanlığıyla Kuban ve Bucak Tatarları siyaseten müstakil olup ancak dini işlerinde Hilafet makamına bağlı olacaklardı . Bu suretle Kırım Hanlığı Osmanlı hakimiyet ve himayesinden ayrılarak Rusya'nın eline düşmüş oluyordu. Diğer bir deyişle Kırım Hanlığının "istiklali"nin tanınması buranın Rusya'ya ilhakı yolunda atılmış ilk adımdan başka bir şey değildi . Rusya'nın Karadeniz kıyılarına ulaşması bir süre sonra Kırım'a yerleşmesi, Karadeniz'in Osmanlı'nın bir iç deniz durumunu sona erdirmiştir. Ancak bu antlaşmayla, Karadeniz artık fiilen bir Türk gölü olmaktan çıkmıştır. Fakat bunun neticesi hukuken bir serbest deniz haline gelmesi olmamıştır . Boğazlar statüsünün başka bir devletle antlaşma yolu ile değiştirilmesi anlamına almamak gerekir. Çünkü, Rusya'nın Küçük Kaynarca ile sağladığı -daha önce Fransa, İngiltere ve Hollanda'ya verilmiş olduğu gibi sadece ticaret gemilerini geçirme hakkıydı. Boğazların ve Karadeniz'in kapalılığı ilkesi, bu tarihten itibaren de varlığını korumakta devam etmiştir.

1774 yılından itibaren Karadeniz, Osmanlı Devleti için tehlikeli ve baskı kaynağı haline gelmiştir. Ruslar Karadeniz'in bütün kuzey sahillerinin pek yakında ellerine geçeceğinden emin oldukları gibi, Rus ticaret gemilerinin Boğazlardan serbestçe geçmelerini sağlamak maksadıyla antlaşmanın 11. Maddesine koydurmuşlardı. Fakat Rus savaş gemilerinin Karadeniz'den Akdeniz'e çıkmasını Osmanlı Devleti kesinkes ret etti. Babıali Karadeniz'i bütün yabancı gemilere kapalı tutmağa devam etmiştir. Yabancı devletler mallarını Türk gemileriyle naklettirmek suretiyle Karadeniz'de ticaretlerini devam ettirmişlerdir . İngiliz, Fransız ve diğer devletlerin savaş gemilerinin Karadeniz'e girmeleri müsaade edilmediğinden, Babıali Rusya karşısında bu hususta direnebildi. Böylece Boğazlar Küçük Kaynarca'da Rusya bakımından halledilmiş olmadı.

Rusya Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra, bir taraftan deniz yoluyla İstanbul Boğazını zorlamasının hazırlıklarına girerken, diğer taraftan da Kırım'dan Balkanlara ve Kafkaslara doğru yayılmanın çarelerini aramaya başlamıştır. Karadeniz'in Küçük Kaynarca Antlaşmasından sonra durumu değişmeye başladı. Rusların, Boğazları tehdit etmeye başlamasıyla -"Boğazlar Meselesi"nin açıkça ortaya çıkmasıyla- birlikte diğer büyük Avrupalı devletlerini de kendi çıkarları doğrultusunda Osmanlı-Rus rekabetinin içine çekmeye başladılar. Bu da Karadeniz ve çevresiyle birlikte, Osmanlı Devleti'nin tamamını devletlerarası rekabetin konusu haline getirmiş, aynı zamanda iç ve dış siyasetin de önemli gelişmelere yol açan, dikkatle göz önünde tutulması gereken bir diğer sebep olmuştur.

Ruslar, 1777'de II. Katarina'ya yaverlik etmiş olan Şahin Giray'ı Kırım'a han olarak atamaya muvaffak oldular. Osmanlı Devleti bunu protesto ederek hemen akabinde Babıali'de III. Selim Giray'ı Kırım'a han tayin etti. Fakat 1778'de Rus ordusu Kırım'a girdi fakat bir netice alamamıştır . Durum böyle olunca Babıali ile Rusya arasında Küçük Kaynarca'yı açıklayan ve teyid eden bir antlaşma imzalandı. Netice de 10/21 Mart 1779'da Aynalıkavak Tenkihnamesi imzalanmasıyla Ruslar yeni bir diplomatik zafer kazanmış oldular . Aynalıkavak Tenkihnamesi ile Kırım müstakil olacak, Babıali de Şahin Giray'ın hanlığını tasdik edecekti. Küçük Kaynarca antlaşmasının 3. Maddesinin de daha açık bir hale geldiği Aynalı Kavak'ta, Kırım'ın iç işlerine ve istiklallerine her iki devletin müdahale etmeyeceği teyid edilmiş, Osmanlı padişahı Kırım hanını Halife olarak yalnız dini bir merasimden ibaret olarak- tasdik edecekti .Böylece Ruslar, Memleketeyn (Eflak-Boğdan) üzerindeki aşırı isteklerinden vazgeçmiş gibi görünerek asıl hedefleri olan Kırım meselesini istedikleri gibi kabul ettirmiş oldular.

Rusya, Aynalıkavak'tan sonra Avrupa'daki siyasi durumdan faydalanarak Kırım'ı tamamen halletmek için harekete geçti. Kırım'ı işgal etmesine yol açtı. Rusya Kırım'ı bir vilayeti haline döndürdü ve bir beyanname ile işgalin gerekçesini ilan etmeye çalıştılar (1783) . Böylece Rusya 1768-1774 savaşıyla Osmanlı Devleti'ne tarihinin en ağır antlaşmasını imzalatarak adım adım giriştiği Karadeniz'e inme hedefine ulaşmış oldu. Artık Rusya'nın bundan böyle önünde yalnızca Boğazlar ve Boğazlar üzerinden Akdeniz'e inmek kalmıştı. Rusların Kırım'ı ilhak etmesi Müslüman halk üzerinde derin bir üzüntüye sebep olmuştu. Diğer taraftan Rusya Avrupa'daki emellerini gerçekleştirmek isteyen Avusturya ile anlaşarak Osmanlı Devleti'ne ikinci bir darbe indirmek istiyorlardı.

II. Katarina ve Avusturya imparatoru II. Joseph 1780 de bir görüşme yaptılar. Yapılan bu görüşmede ortak bir proje hazırladılar. Bu projeye göre Osmanlı Devleti'ni tamamen paylaşmaktı. Çıkacak bir savaşta Osmanlı Devleti'ni yenecek olurlarsa, İstanbul'a kadar olan yerleri ele geçirecekler hatta Bizans İmparatorluğu yeniden kurulacak ve başına Katarina'nın oğlu Konstantin getirilecekti. Osmanlı Devleti Avusturya ve Rusya ile 17871791 ve 1792 tarihlerinde savaşmak zorunda kaldı. Bu savaşlar sırasında Prusya ve İsveç ile savunma ittifakı yaparak Avrupa diplomasisine ve ittifaklar dönemine girmiş oluyordu.

kaynak: Sosyal Bilimler Dergisi
Son düzenleyen Safi; 20 Temmuz 2016 16:29
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
12 Mart 2010       Mesaj #4
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi

Küçük Kaynarca Antlaşması ve Türk-Rus İlişkileri


Kafkasya’da ince hesaplar peşinde olan Rusya, Kırım’ı Osmanlı Devleti’nden kopararak hukuki bakımdan rakibini bölgeden tamamen uzaklaştırmak istemiştir. Bu anlamda Rusya’nın Kırım’da izlediği politika, Kırım yerli ümerasını Osmanlı’dan tamamıyla koparmaya çalışmak olmuştur . Temelinde Rus yayılmacılığının yer aldığı görülen ve 1768 yılı itibarıyla Balkanlar, Kafkaslar ve Kırım önlerinde, Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya’yı daha avantajlı bir konuma getirerek Türk-Rus ilişkilerinde yeni bir safha oluşturmuş bulunan 1768-1774 savaşı başlamıştır.
Ad:  Küçük Kaynarca Antlaşması3.jpg
Gösterim: 1067
Boyut:  59.4 KB

Rusya askeri üstünlüğü elde ettiği bu savaş sırasında 1770’te Bucak’ı ve nihayet 1771’de de Kırım Yarımadası’nı işgal etmiştir . Bahçesaray’a giren Rus kuvvetleri Kırım hanının İstanbul’a kaçmasını sağlamıştır. Savaşın seyrinin daha baştan itibaren Osmanlı kuvvetlerinin aleyhine cereyan etmesi Osmanlı hükümetini Rusya lehine barış yapmaya mecbur bırakmıştır.
Bu tarihlerde Avrupa’daki güçler dengesinin, Avusturya’nın Osmanlı Devleti’ne karşı Rusya ile yaklaşık aynı politikayı izlediği; İngiltere’nin Amerika’daki sömürgelerini korumakla uğraştığı; Fransa’nın ise İngilizleri kendi kolonisinde çıkan isyanlarla vurmaya çalıştığı; Polonya’nın 1772’deki ilk taksimiyle Doğu Avrupa’daki dengelerin Rusların lehine değişmeye başladığı bir devletlerarası ortamda Osmanlı Devleti için barış yapmaktan başka bir çıkış yolu da kalmamıştır.

Osmanlı müelliflerine göre "bir müddet istirahat olunmaklık”, "vakte münâsib sükût eylemek” düşünceleriyle, çok daha açık bir ifadeyle "gayri çare yoğidi" denilerek 21 Temmuz 1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması , toprak kayıpları bakımından çok büyük olmamakla birlikte, hukuk, ticaret ve diplomasi alanında Osmanlı tarihinin en ağır belgesi, devletin 1699 Karlofça Antlaşması’ndan sonra imzalamak zorunda kaldığı en feci antlaşması olmuştur.

Antlaşmanın üçüncü maddesi ile Bucak, Kuban, Yedisan (Noğay) ve Yediçikül Tatarları Kırım Hanlığı siyasî ve mülkî bakımlardan Osmanlı himayesinden çıkmış, bağımsız kılınmış , dinî konularda ise "halife" olarak Osmanlı padişahına tâbi tutulmuştur. Esasen böyle bir antlaşma ile Kırım’a kazandırılan statü ile hanlığın Rusya’ya katılması için ilk adım atılmış olmaktaydı. Zira antlaşmanın diğer maddeleri ile Rusya, kendince önem arz eden askerî noktaları, Azak Denizi’nin ağzının her iki tarafında yer alan Yeni- Kale ve Kerç, Dnepr ağzında Kılburun kalesi ve etrafındaki boş araziyi, büyük ve küçük Kabartayları topraklarına ilhak etmiştir. Bu şartlar altında hanlığın bağımsızlığını koruması imkânsız duruma gelmiştir. Diğer bir ifade ile hanlık için belirlenen siyasî ve coğrafî mevcut durum ileride Rusya lehine yapılacak olan ilhakı kolaylaştırmak üzere siyasî hileden başka bir şey olmamıştır.

Kırım’ın bağımsız hale getirilişinin ardından Osmanlı Devleti Kafkasya ile daha yakından ilgilenme gereği duymuş, 1780 yılından itibaren Çerkez kabilelerinin Osmanlı Devleti’ne kazandırılması için çalışmalarda bulunmaya başlamıştır. Dinî değerlerin ön plana çıkarıldığı bu çalışmalar ve Ferhat Ali Paşa’nın gayretleriyle 1787-1792 Türk-Rus savaşında Çerkez kabilelerinin Osmanlı Devleti safında yer almaları sağlanmıştır .

Küçük Kaynarca Antlaşması sonrasında Özü kalesini elinde bulunduran ve hilâfet maddesi sayesinde hanlığın kendisine, en azından manen, bağlılığını devam ettirebileceğini ümit eden Osmanlı Devleti, istiklâlini teyit ettiği devleti himayesi altına almak için, tabir caiz ise, kapılarını açık bırakmıştır. Bu noktada Rusya da Osmanlı Devleti’nden çok farklı bir politika izlememiştir . Ancak, her iki tarafın da adeta Küçük Kaynarca Antlaşması’nı geçici bir mütareke gibi değerlendirerek takip etmiş oldukları bu yöndeki siyasetleri Kırım’da korkunç bir iç savaşın doğmasının temel nedenlerinden birisini oluşturmuştur. Küçük Kaynarca Antlaşması, Karadeniz’in kuzeyinde kara parçaları ile kuşatılmış bir halde olan Rusya’nın denizlere ulaşma arayışında bir dönüm noktası olmuştur. Rusya, antlaşmanın kendisine sağlamış olduğu avantajlarla, Karadeniz’e hükmeden Osmanlı Devleti karşısına bu tarihten itibaren rakip olarak çıkmış, Kırım gibi stratejik bir coğrafyayı ve Müslüman nüfusa sahip önemli bir toprak parçasını Osmanlı Devleti’nden koparmayı başarabilmiştir. Rusya, yine bu tarihten itibaren, siyasî, sosyal ve askerî açılardan Osmanlı Devleti karşısında üstün bir konuma yükselmiştir. Yüzyılın sonuna gelindiğinde Rusya, Osmanlı Devleti karşısında mutlak bir güce erişmiş olacaktır. Nitekim Osmanlı Devleti’nin ancak mevcudiyetini muhafaza edebilmek için mücadele ettiği bu dönemde, Rusya, XVIII. yüzyılda olduğu gibi bir sonraki asırda da, Osmanlı Devleti’ne en büyük darbeleri vuran devlet durumuna gelecektir.

Genel olarak Türk-Rus ilişkileri açısından değerlendirildiği zaman Küçük Kaynarca Antlaşması’nın iki devlet arasındaki mevcut ve müstakbel ilişkilerinde, Avrupa ile olan münasebetlerinde ve bu devletlerin dış politikalarında gayet önemli ve belirleyici bir rol oynadığı görülür.

Osmanlı Devleti’nin, Rusya’nın Lehistan politikası dolayısıyla girdiği bu savaş, topraklarının, Rusya, Prusya ve Avusturya devletlerinin taksimine uğramasına, Kırım Hanlığı’nın müstakil hale gelmesi ile Osmanlı Devleti nüfusu Türk ve Müslüman olan bir toprak parçasını ilk defa kaybetmesine neden olmuştur. Böyle bir gelişme ise Karadeniz’in bir Türk gölü olma özelliğine son vermiş , bu denizin kuzeyindeki Osmanlı varlığına ilk ciddi darbeyi indirmiştir. Bu durum ise Kafkaslar için son derece olumsuz bir yapının ortaya çıkmasına neden olmuştur .

Öteden beri Kırım’ı Osmanlı tâbiliğinden çıkararak Kafkasya’nın Osmanlı Devleti ile hukukî bağlantısını koparmayı hedefleyen Rusya, imzalanan bu antlaşmayla, önce Kırım’ın bağımsız hale gelmesini ve nihayet arkasından da 1783’te Rusya’ya ilhak edilmesine zemin hazırlamış, ön gördüğü genişleme politikasını bir dereceye kadar gerçekleştirmeyi başarmıştır.

Küçük Kaynarca Antlaşması Osmanlı Devleti’nin ilk defa yabancı bir devlete savaş tazminatı ödemesini gerektirmesi bakımından da ayrı bir öneme haiz olmuştur. Diğer taraftan yine antlaşmanın Rusya’ya tanımış olduğu Hıristiyan teba üzerindeki himaye hakkı, Rusya adına, fakat Osmanlı aleyhine bitmez tükenmez siyasî bir kullanım aracı olmaktan kurtulamamıştır.

Ruslar bu maddeyi bahane ederek sonraki yıllarda sık sık Osmanlı iç işlerine ve dolayısıyla da Osmanlı topraklarına saldırıda bulunmayı kendileri için gayet meşru bir hak olarak görmüşlerdir.

1768-1774 Türk-Rus Savaşı, Avrupa’daki Osmanlı egemenliği için de büyük bir darbe niteliğinde olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin kuzey Avrupa politikasının merkezi sayılabilecek olan ve çok öncelerden beri devam eden Kırım’ın Osmanlı kuvvetlerine askerî noktadaki desteği de bu gelişmeler neticesinde son bulmuştur. Bu ise, Karadeniz’in kuzeyinden güneylere doğru uzanacak olan Rusların askerî etkinliklerine karşı çıkacak güçlü bir direnişin kalmamasına neden olmuştur. Yine imzalanan bu son derece ağır antlaşma, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu çaresizliği ve tükenmişliği göstermesi bakımından ayrı bir öneme sahip olmuştur.

Antlaşma gereği Rus ticaret gemilerinin boğazlardan serbestçe geçebilmeleri, imzalanan 1783 ticaret antlaşması ile Rusya’nın Karadeniz ticaretinden serbestçe istifade edebilmesi Karadeniz’in kapalılığını da ortadan kaldırmış, bu denizi uluslararası bir su haline getirmiştir.

Nihayet Küçük Kaynarca Antlaşması, Rusya ile Osmanlı Devleti arasında iki yüz yıllık süre içinde yapılan birçok antlaşmanın uzun vadeli sonuçları açısından en önemlisi ve sonraki tarihlerde aralarında imzalanacak olan öteki antlaşmaların da temelini oluşturmuştur.

Aynalıkavak Tenkihnamesi


1774’te imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması’nın her iki devlet tarafından da bir anlamda geçici bir mütareke gibi değerlendirerek Kırım Hanlığı’na yönelik olarak takip etmiş oldukları siyaset Kırım üzerinde Türk-Rus mücadelesinin giderek artmasına ve muhtemel bir savaşın gündeme gelmesine neden olmuştur.

Meselenin içinden tek başına çıkamayacağının farkında olan Osmanlı Devleti, Fransa’nın aracılığıyla gelişmeleri müzakere etmek üzere Ocak 1779’da İstanbul’da Aynalıkavak Sarayı’nda Rusya ile görüşmelere başlamıştır. Nihayet iki taraf arasında 10 Mart 1779’da ‘Aynalıkavak Tenkihnamesi’ adıyla bir antlaşma imzalanmıştır. Antlaşma dokuz madden meydana gelmiş olup Küçük Kaynarca Antlaşması’nın bazı sorun yaratan maddelerinin gözden geçirilerek tadil edilmesi esasına dayanmıştır. Tenkihnâme gereğince Kırım’ın müstakil kalması, Rus askerlerinin geri çekilmesi, Babıâli’nin Şahin Girayı hayat boyunca han olarak tanıması ve padişahın halifelik sıfatının geçerlilik kazanması kararlaştırılmıştır . Böyle bir tenkihnâme ile Ruslar bir anlamda Şahin Girayın han olarak atanmasını Osmanlı Devleti’ne onaylattırmış ve Kırım’ın ilhakı önündeki resmi formalitelere son vermiştir. Bu durum ise kısa bir süre sonra Kırım’ın Rus işgaline uğramasına zemin hazırlamıştır.

Aynalıkavak Tenkihnâmesi savaş ihtimalini bir müddet için bertaraf etmiş, fakat Osmanlı Devleti’nin hanlık üzerinde hâkimiyetini de tamamıyla lâfzî bir hale getirmiştir . Tenkihname’nin imzalanmasından sonra uluslararası siyasî atmosfer Rusya’nın Kırım meselesi konusunda daha rahat hareket edebilmesine imkân tanımıştır. Fransa, Kuzey Amerika’daki savaşlarda İngilizlere karşı Amerikalıların yanında yer aldığından İngiltere’ye karşı hasım hale gelmiştir. Fransa, bu konuda, ayrıca Rusya’nın da tarafsızlığını kazanmıştır. Avusturya ise, Lehistan’ı Prusya ve Rusya arasında yeniden paylaşmıştır .
Uluslararası siyasî havayı emellerini gerçekleştirmede uygun bulan Rusya, Kırım’ın ilhakı için harekete geçmiştir. 1777’de, kendi sempatizanları olan ancak halk tarafından “kâfir” diye nitelendirilen Şahın Giray’ı hanlığın başına getirmiştir .
Kırım’ın Rus hâkimiyetine geçmesinde Şahin Giray’ın önemli bir yeri olmuştur. Şahin Giray Rus nüfuzunun Kırım’a yerleşmesine aracılık etmiş, Rusya tarafından adeta bir piyon olarak kullanılmış, icra etmiş olduğu fonksiyon ile Türk-Rus ilişkileri ve Kırım Hanlığı’nın geleceği bakımından belirleyici bir rol oynamıştır.

Ruslar tarafından Kırım Hanlığı’na getirilen Şahin Giray Kırım’da kendi otoritesini sağlamak üzere Rus örneği bir merkezî hükümet kurup kendi yandaşlarını kilit noktalara tayin etmiş, Kırım uleması ve ileri gelen aileleri ile etkinliklerini ortadan kaldırmak için birçok tedbire başvurmuştur. Şahin Giray’ın uygulamalarını Kırımı Ruslaştırma siyasetinin bir parçası olarak değerlendiren Kırım halkı yönetime karşı büyük tepkiler göstermiştir. Kırım halkının Şahin Giray’a isyan etmesi üzerine Şahin Giray hanlığı terk etmek zorunda kalmıştır. Osmanlı Devleti’nin olaya müdahil olması üzerine Ruslar da harekete geçerek Şubat 1778’de bir Rus ordusunu Kırım’a göndermişlerdir.

İşgalin hemen arkasından Polonya valisi Potemkin yerli ahaliden kadın ve çocuklarıyla 30.000’den fazla Türk’ü öldürmüştür . Kırım ile birlikte Taman Yarımadası’nın ve Kuban Nehri kuzeyinin de Rusya’ya dâhil edildiğini içeren bir beyanname ilan edilerek, Kırım, 1784’te ve bir oldubitti halinde resmen Rusya’nın bir vilayeti haline getirilmiştir.
Son düzenleyen Safi; 20 Temmuz 2016 16:29
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
21 Haziran 2010       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Küçük Kaynarca Antlaşması:


(1774)
21 Temmuz 1774 tarihinde imzalanan ve henüz tahta yeni çıkan I. Abdülhamit tarafından tasdik edilen, yirmi sekiz maddelik bu antlaşmaya göre:
  • Kırım Hanlığı'yla Kuban ve Bucak Tatarları siyâsî bakımdan müstakil olup, ancak dînî işlerinde Hilafet makamına tâbi olacaklardır.
  • Kılburun, Kerç, Yenikale ve Azak Kalesi'yle Dinyeper (Özi) ve Buğ (Aksu) nehirleri arasındaki arazi, Rusya’ya terk edilmiş ve Aksu hudut kabul edilmiştir.
  • Ruslar tarafından işgal edilen Besarabya, Eflak, Boğdan ve Gürcistan ülkeleriyle Akdeniz adaları Osmanlılara iade olunacaktır.
  • Rus ordusu, Bulgaristan’da Tuna’nın sağ sahilinden, bir ay içinde sol sahiline çekilecektir.
  • Babıali, İmparatorlukta Hristiyan diniyle kiliselerini, daimî surette himaye edecektir.
  • Rus sefirlerinin, Eflâk ve Boğdan vaziyetleri hakkındaki müracaatları dikkate alınacaktır. (Bu madde mucibince memleketin işlerinde Rus müdahalesine devamlı açık kapı bırakılmış oluyordu.)
  • Rus ticaret gemileri, Karadeniz’le Akdeniz’de hareket serbestisine sahip olacak ve istedikleri zaman boğazlardan geçebilecekler ve Osmanlı limanlarında kalabileceklerdi. Böylelikle Karadeniz bir Türk gölü olmaktan çıktı.
  • Ruslar İstanbul'da elçilik bulundurabilecek ve Balkanlarda konsolosluk bulundurabileceklerdi. Bu da Rusların Panslavizm politikasına zemin hazırlamıştır.
  • İngiltere ile Fransa'ya verilen kapitülasyonlar, Rusya’ya da aynen tanınacaktır.
  • Osmanlı Devleti, savaş tazminatı olarak, üç senede ve üç taksitte, Rusya’ya on beş bin kese akça verecektir. Osmanlı Devleti tarihinde ilk defa savaş tazminatı ödemiştir.
  • Orta Kuzey Kafkasya'da Osmanlı Devleti ile Rusya arasında tarafsız bir bölge olan Kabartay ya da Kabardiya, Rusya'ya ilhak edildi.

Antlaşmanın sonuçları


  • Osmanlı Devleti, arazi itibariyle fazla kayba uğramamakla beraber, Rusların Eflak ve Boğdan’a karışmaları, istedikleri yerlerde konsolosluk açabilmeleri ve Ortodoksların hâmisi sıfatını takınmaları gibi maddeler sebebiyle, zayıf anlarında, devamlı olarak bu devletin saldırılarına mâruz kalmıştır.
  • Ayrıca bu antlaşmayla Kırım'a özerklik verilmesi Rusya'nın sonradan Kırım'ı egemenliği altına alması için bir atlama taşı oluşturmuştur. Nitekim Rusya bu antlaşmanın imzalanmasından 9 yıl sonra Kırım'ı topraklarına katmıştır.

Küçük Kaynarca Antlaşması


Küçük Kaynarca Antlaşması ile Osmanlı Devleti;
  • Dünyanın sayılı devletlerinden biri olma özelliğini yitirmiştir.
  • Uluslararası saygınlığını kaybetmiştir.
  • Yüzyılın en ağır antlaşmasını imzalamıştır.
  • Karadeniz'de yüzyıllardır devam eden egemenliğini kaybetmiştir.

Küçük Kaynarca'nın Önemi:


  • Küçük kaynarca'nın en önemli maddeleri Kırım'a bağımsızlık ve Rusların Ortodoksların hamisi sayılması maddeleridir. Kırım'a bağımsızlık verilmesiyle, Ruslar Kırım'ı ele geçirme konusunda önemli bir adım atmışlardır. Nitekim çok geçmeden, 1783 tarihinde Kırım'ı işgal ederek Rus topraklarına katmışlardır. Böylelikle Fatih döneminden beri devam eden Karadeniz'deki Türk egemenliği sona erecektir.
  • Ruslar Osmanlı Ortodoklarının koruyucusu olmaları ile, Osmanlı Devletinin iç işlerine sık sık karışacaklar, böylelikle Balkan milletleri üzerinde etkili olacaklardır.
  • Kırım'a bağımsızlık tanınacak. Yalnız halkı müslüman olduğu için din bakımından Osmanlılara bağlı kalacaktı.
  • Dinyeper ve Buğ Irmakları arası Rusya'ya bırakılacaktı.
  • Eflak, Boğdan ve Yunan Adaları Osmanlılara bırakılacaktı.
  • Rusya Karadenizde donanma bulundurabilecek. Ticaret gemile­ri Boğazlardan serbestçe Akdeniz'e inebilecekti.
  • Rusya Balkanlarda konsolos­luklar kurabilecekti.
  • Osmanlı Devleti Rusya'ya savaş tazminatı ödeyecekti. (İlk defa)
  • Rus tüccarlarına Fransa ve İngiltere'ye tanınan haklar tanınacaktır. (Kapitülasyonlar)
  • Ruslar İstanbul'da "daimi bir elçi" bulunduracak. Bu elçiye Osmanlı sadrazamı gibi davranılacaktı.
  • Rusya Osmanlı İmparatorlu­ğunda Ortodoks halka söz söyleme hakkını alıyordu, (içişlerimize karışma)
  • Antlaşmaya aracı olan Avusturya'ya Bukovina toprakları verildi.
  • Osmanlı İmparatorluğunun gerileme döneminde en çok toprak kaybedildiği antlaşmadır.
Son düzenleyen Safi; 20 Temmuz 2016 16:14

Benzer Konular

8 Eylül 2016 / Misafir Osmanlı İmparatorluğu
21 Haziran 2010 / GusinapsE Taslak Konular
1 Ağustos 2016 / GusinapsE Osmanlı İmparatorluğu
26 Kasım 2009 / _KleopatrA_ Osmanlı İmparatorluğu
22 Haziran 2010 / Daisy-BT Osmanlı İmparatorluğu