Arama

John Fowles - Tek Mesaj #2

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
25 Ağustos 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
John Robert Fowles
Vikipedi, özgür ansiklopedi
John Robert Fowles (31 Mart 1926 - 5 Kasım 2005), kitapları filme alınmış İngiliz yazardır.
Londra yakınlarındaki Essex, Leigh-on-Sea'de doğdu. Oxford Ünivesitesi'nde gördüğü Fransızca eğitiminin ardından Fransa ve Yunanistan'da öğretmenlik yaptı. Bu dönemde Fransız varoluşçu yazarlar Albert Camus ve Jean-Paul Sartre'ın kitaplarının etkisi altına girdi. Özellikle Yunanistan'da kaldığı yıllarda yazmak hayatının en önemli uğraşlarından birine dönüştü. İlk romanı olan "Koleksiyoncu"nun başarı kazanmasının ardından kendini tamamen yazarlığa adadı.
1968 yılından başlarak Lyme Regis'te (İngiltere'nin güneyinde küçük bir liman kasabası) yaşamını sürdüren ve 1979'da Lyme Regis Müzesi'ne küratör olarak atanan Fowles, 5 Kasım 2005'te ölmüştür.
Ünlü eseri "Fransız Teğmenin Kadını", postmodern romanın öncülerinden sayılır. Bu roman Harold Pinter'in yazdığı senaryo ile filme de çekilmiş, Karel Reisz yönetimindeki filmin başrollerinde Jeremy Irons ve Meryl Streep oynamıştır. Bu filmin dışında "The Collector" (1965), "The Magus" (1968) ve televizyon için "The Ebony Tower" (1984) adlı eserleri de sinemaya uyarlanmıştır.
Eserlerin birçoğu Türkçe'ye de çevrilmiştir. Roman ve denemelerinin dışında, şiirleri (Poem, 1973), çevirileri (Cinderella, Charles Perrault, 1974), senaryoları, adaptasyonları (Lorenzaccio, 1983, Alfred de Musset'nin bir oyunu) ve editörlük yaptığı çalışmaları (Thomas Hardy's England, Jo Draper) da vardır. Ayrıca yazar hakkında yazılmış eserler de mevcuttur.
johnfowles
Doğum: 31 Mart 1926, Essex, İngiltere
Ölüm: 5 Kasım 2005, Lyme Regis, İngiltere
Çağdaş dünya edebiyatında saygın bir yeri bulunan hikayeci, şair ve denemeci olan İngiliz romancı Fowles, 1926'da Essex'te doğdu. Fowles, mit ve gizemi gerçekçilik ve varoluşçu düşünce ile birleştiren romanlarıyla yüzyılın önemli yazarları arasına girmiştir.
Gerilim romanı, Viktoryen romanı, ortaçağ öyküsü ve otobiyografi gibi geleneksel düzyazı biçimleriyle deneyler yapmış, bu biçimler aracılığıyla yirminci yüzyıl sanatını ve toplumunu yorumlamıştır. Fowles, karmaşık durumlar ve efsane, sanat ve tarihten alınma unsurlarla dolu sahneler yaratan, anıştırma ve betimleme tekniklerini sık kullanan bir yazardır. Romanların anlatı yapısı güçlü, karakterleri canlı, inandırıcıdır. Bu karakterlerin çoğu toplumun genel geçer kurallarının dışında yaşar; romanların dramatik gerilimi bu karakterlerin kendilerini yeniden değerlendirmelerini gerektiren can alıcı dönüm noktalarına ulaşmalarıyla sağlanır. Fowles’ın kadın kahramanları zeki ve bağımsızdır; erkek kahramanlar ise hayatlarındaki bulmacalara yanıt arayan genellikle kararsız ve yalıtılmış durumdadırlar. Çoğu zaman aradıkları basit çözümleri bulamadıkları gibi arayışları esrarın daha da artması ile sonuçlanır. Fowles, her şeyi bilen Tanrı yazar rolünü rededer; bu tavrı, romanlarına okuru tatmin edecek sonuçlar yazmayı reddetmeyi de içerdiği gibi, bazı okurlarını da kızdırmıştır. Oysa Fowles, yarattığı kahramanları kendi sınırları içinde seçme ve davranma özgürlüğü tanımanın yazar sorumluluğunun gereği olduğuna inanır. Bu uygulama, Fowles’ın iradesini ve bağımsız düşüncelerini kullanarak topluma uyum göstermeye direnen ve böylece şansın hayatı üzerindeki etkisini sınırlayan “sahici” insan anlayışına koşuttur.
1968 yılından itibaren Fowles, İngiltere’nin güneyinde, küçük bir liman kasabası olan Lyme Regis’te yaşadı. Yaşadığı yerin yerel tarihine duyduğu ilgiden dolayı 1979’da Lyme Regis Müzesi’nin kuratörlüğüne atandı. 5 Kasım 2005'te öldü.


'Tanrı-yazar' rolünü benimsemedi

Mit ve gizemi gerçekçilik ve varoluşçu düşünce ile birleştiren romanlarıyla John Fowles yüzyılın önemli yazarlarından biri olarak kabul ediliyordu. Yazar, gerilim romanı, Viktoryen roman, ortaçağ öyküsü ve otobiyografi gibi geleneksel düzyazı biçimleriyle deneyler yaptı, bu biçimler aracılığıyla 20. yüzyıl sanatını ve toplumunu yorumladı. Fowles karmaşık durumlar ve efsane, sanat ve tarihten alınma unsurlarla dolu sahneler yaratan, anıştırma ve betimleme tekniklerini sık kullanan bir yazardı. Romanlarının anlatı yapısı güçlü, karakterleri canlı, inandırıcı olarak tanımlandı.
John Fowles her şeyi bilen bir 'Tanrı-yazar' rolüne her zaman karşı çıktı. Romanlarına okuru tatmin edecek sonuçlar yazmayı reddetmeyi de içeren bu tavrıyla Fowles bazı okurlarını da kızdırmıştı. Oysa John Fowles yarattığı karakterlere kendi sınırları içinde seçme ve hareket etme özgürlüğü tanımanın yazar sorumluluğunun gereği olduğuna inanıyordu. Fowles'ın 'Aristos-Yaşam Üzerine Notlar', 'Büyücü', 'Fransız Teğmenin Kadını', 'Mantissa', 'Yaratık' ve 'Zaman Tüneli/Deneme ve Notlar'ı Türkçeye de çevrilmişti. (Kültür Sanat)

Beyazperde onun romanlarını sevmişti...
John Fowles'ın sinemaya da aktarılan romanları da büyük ilgiye mazhar olmuştu. 'Koleksiyoncu', 1965'te William Wyler tarafından beyazperdeye aktarıldı. Samantha Eggar ve Terence Stamp'in rol aldığı film kısa süre içinde sinema klasikleri arasında yerini aldı. 1968'de Guy Green tarafından çekilen 'Büyücü'de Michael Caine ve Anthony Quinn gibi usta oyuncular kamera karşısına geçmişti. Romanlarından uyarlanan filmler arasında en çok ses getireni ise 'Fransız Teğmenin Kadını' olmuştu. Harold Pinter tarafından senaryolaştırılan kitap Karel Reisz eliyle 1984'te beyazperdeye aktarıldı. Filmin başrollerini Meryl Streep ve Jeremy Irons paylaşmıştı.


Fowles ve Sinema
Romanlarının varoluşçuluktan beslenen güçlü yapısı ve karakterlerine yüklediği 'ekstra' görevlerle edebiyat dünyasında kendine sarsılmaz bir yer edinen yazar, hikâye anlatmanın 'sonuç' (ve berraklık) kaygısından uzak kulvarının öncülerinden biriydi. Bu yolla kaleme aldığı yapıtları, 20. yüzyıla damgasını vururken birçok yeni romancıya da esin kaynağı olmuştu.
Yazımızın asıl konusu, Fowles'un edebiyat dünyasındaki yerinden ziyade onun romanlarından beyazperdeye yansıyan az sayıda ürünün sinema sanatına yaptığı etki ve bunun sonuçları olacak. Yazarın üç önemli romanından uyarlanan The Collector (Korkunç Koleksiyoncu), The Magus (Büyücü) ve The French Lieutenant's Woman (Fransız Teğmenin Kadını), sinemanın temel taşları arasındaki yerini almıştı zamanında ve etkileri bugünlere kadar sürdü. Beyazperdeye taşınması oldukça zor olan bu yapıtlar, sinemanın anlatı geleneklerini belli oranlarda da olsa tersine çevirmeyi başarmış, 'karakterleri özgürleştirme' akımını da gerçekliğe kavuşturmuştu.

'Korkunç Koleksiyoncu'
William Wyler'ın yönettiği, başrollerini Terence Stamp ve Samantha Eggar'ın üstlendikleri 1965 yapımı bu sinema klasiği, kelebek koleksiyonu yapmaktan başka herhangi bir 'sosyallik' alanı olmayan bir adamın, 'koleksiyoncu ruhu'nu kadınlara yönlendirmesiyle anlamını buluyor. Günün sinemasında birçok kereler karşımıza çıkan 'kurban-cellat ilişkisi'nin keskinliğini derinden hissettiren bu yapım, bir yandan 'hayattan kopuk' bir görünüm sunarken, öte yandan da insanın temel zaaflarından besleniyor. John Fowles anlatısının temel dinamiklerinin ete kemiğe bürünmüş hâliyle yüzleşmiş oluyoruz böylece. Yönetmeni William Wyler'a, senaryosuna ve Samantha Eggar'a Oscar adaylığı getiren Korkunç Koleksiyoncu, Cannes Film Festivali'nde hem Terence Stamp'a hem de Eggar'a ödül getirmişti. Zamanında acımasız eleştirilerle karşılanan film, ilerleyen yıllarla birlikte 'kült' statüsüne yükselmiş ve sinemayla ilgili herkesin takdirini toplayan bir edebiyat uyarlaması olarak tarihe geçmişti. 'Dar alanda kısa paslaşma' eğilimi gösteren neredeyse her filmin (seri katil öyküleri de dahil olmak üzere), hem anlatım modeli hem de oyunculuklar açısından etkilenmekten kendini alamadığı bu klostrofobik gerilim, 'anlamsızlığın anlama dönüştüğü' öykülemesiyle de benzersiz bir 'profil' çizmeyi başarıyor.

'Büyücü'
John Fowles'un anlaşılmaktan en uzak çalışması olan Büyücü'nün 1968 yapımı uyarlaması, romanda olduğu gibi 'karmaşık' bir yapının izlerini taşıyor. Guy Green yönetiminde Michael Caine, Anthony Quinn, Candice Bergen, Anna Karina gibi önemli oyuncuların ellerinden geleni yaptıkları ama anlamadıkları bir öykünün içinde kayboldukları film, bir Yunan adasında kendini 'garip' (ama çok garip) bir entrikanın içinde bulan bir İngilizin hikâyesini anlatmaya çalışıyor. Anlatmaya çalışıyor diyoruz, zira Fowles'un anlaşılsın diye yazmadığı bir metni anlamaya çalışıp 'anlaşılır' bir görselliğe ulaşmak için çabalamanın beyhudeliğine teslim oluyor yapım. Bazı edebi metinlerin sinema için uygun olmadığı söylenedurur; Büyücü, belki de bu tezi kanıtlayan en belirgin örnektir. Fowles'un kitabındaki 'dünyadan kopukluk'un her okur için farklı anlamları ve açılımları varken, beyazperdede böylesi bir lüksün olmadığı kesindir. Oyuncular ve yönetmenin seçtiği 'kaybolma' yolunu benimseyip kendinizce bir dünya yaratmayı becerebilirseniz, bu filmden de belli ölçülerde tatmin olmanız mümkün. Öte yandan senaryoyu da John Fowles'un yazmış olması, sinema-edebiyat ilişkisinin koşulları üzerine de 'flulaşmış' fikirler veriyor bizlere.

'Fransız Teğmenin Kadını'
'Bir edebiyat uyarlaması nasıl yapılmalı?' sorusuna verilebilecek en iyi cevaplardan biri olan 1981 yapımı John Fowles uyarlaması Fransız Teğmenin Kadını, yazarın farklı algılar ve farklı bakışlar için kaleme aldığı lirik (aynı zamanda vahşi) metnin benzersiz yansımasıdır. Çek asıllı sinemacı Karel Reisz'ın yönettiği, 'yazar yazarın dünyasını anlar' tezinden yola çıkarak Harold Pinter'ın senaryosunu yazdığı, Meryl Streep ve Jeremy Irons'ın başrolleri paylaştıkları film, iki ayrı dönemde geçen iki ayrı aşk hikâyesi anlatır bizlere. Fowles anlatısının 'düz olmaktan uzak' yapısı bir kez daha karşımıza çıkar burada ve iki dönem arasındaki slalomlarda izleyiciyi yoran bir görünüme kavuşur film. Öte yandan öylesine kendinizi kaptırıp gidebileceğiniz bir atmosfer yaratır ki yönetmen Reisz, iki oyuncusunun duyguları açığa çıkaran ve öykünün kahrediciliğini yüzleriyle yansıtan performanslarından da yararlanarak gözümüzü açar, anlamamızı kolaylaştırır. Beş dalda Oscar'a aday gösterilen Fransız Teğmenin Kadını, John Fowles'u anmak için defalarca izlenmesi gereken bir 'insanın gerçek yüzü' filmi kısacası...

Ve diğerleri...
John Fowles'dan bizde pek bilinmeyen birkaç uyarlama daha yapılmıştır. 1974 yapımı kısa film The Last Chapter, John Fowles'un kısa hikâyesinden yansır... 1984 yapımı televizyon filmi The Ebony Tower, yazarın bizde Abanoz Kuleadıyla yayımlanmış eserine dayanır... 1986 yapımı Filipinler filmi Bilanggo Sa Dilimise, temel olarak Korkunç Koleksiyoncu'yu alır...


Eserleri
  • 1963 - The Collector (Koleksiyoncu)
  • 1964 - The Aristos (Aristos)
  • 1965 - The Magus (Büyücü)
  • 1969 - The French Lieutenant's Woman (Fransız Teğmenin Kadını)
  • 1973 - Poems
  • 1974 - The Ebony Tower (Fildişi Kule)
  • 1977 - Daniel Martin
  • 1979 - The Tree (Ağaç)
  • 1982 - Mantissa
  • 1985 - A Maggot (Yaratık (kitap))
  • 1998 - Wormholes - Essays and Occasional Writings (Zaman Tüneli - Denemeler ve Notlar)
  • 2003 - The Journals - Volume 1

- Derlemedir -
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!