Roma ve Bizans dönemi Pompey
Gazze, M.Ö. 63'te komutan Gnaeus Pompeius Magnus tarafından Roma İmparatorluğu'na katıldı ve Vali Aulus Gabinius tarafından yeniden inşa edildi.
Roma İmparatorluğu yönetimi, Ortadoğu ve Afrika arasında zengin bir liman ve bir ticaret merkezi olarak büyüyen şehre altı yüzyıl süren görece bir huzur ve refah sağladı.Yeni Ahit'te, şehrin Mısır kervan yolu üzerinde olduğundan bahsedilir. (8:26). M.S. 30'da Roma imparatoru Augustus tarafından kral olarak atanan Hirodes kendi krallığı içinde Idumea valisi Cosgabar'ın şehrin yönetiminde olduğu ayrı bir bölge oluşturdu. Hirodes'in krallığının idari bölümlenmesine göre Gazze Suriye prokonsülünün altında yeraldı. Hirodes'in M.S. 4'te ölümünden sonra, Augustus Gazze'yi Suriye Eyaletine bağladı. 66'da Gazze Romalılara isyan eden Yahudiler tarafından yakıldı ancak Kudüs'ün yıkılmasından sonra bile önemli bir şehir olarak kaldı.
Roma dönemi boyunca, Gazze zengin bir şehirdi ve değişik imparatorlardan hediye ve takdir kazandı. 500 kişilik bir Senato tarafından yönetilen şehrin nüfusu Filistinliler, Yunanlılar, Romalılar, Kenanlılar, Fenikeliler, Yahudiler, Mısırlılar, İranlılar ve Bedevilerden oluşuyordu. Gazze'de üstünde Tanrıların ve İmparatorların büstlerinin yer aldığı madeni paralar basıldı. M.S. 130'daki ziyareti sırasında İmparator Hadrianus, daha sonra İskenderiye'den Şam'a kadar ünlenen yeni stadyumda yapılan güreş, boks ve oratoryo yarışmasını bizzat seyretti. Şehir, ana kült Dagon olmak üzere birçok pagan tapınak ile bezendi. Diğer tapınaklar Zeus, Helios, Afrodit, Apollo, Athena ve yerel Tike'ye adanmıştı.
Hıristiyanlık ilk önce Maiuma limanından başlayarak Gazze'de M.S. 250 civarında yayılmaya başladı. İç bölgelerdeki nüfusun içinde yayılmaya başlayınca engellerle karşılaşmaya başladı çünkü ana pagan inanışı Marnas kültü olmak üzere pagan inancı çok güçlüydü. Aynı zamanda 303'teki Diocletianus zulmü sırasında Hrıstiyanlar ciddi bir baskıya uğradılar. Gazze'nin ilk psikoposu, İsa'nın 72 müridinden biri olduğuna inanılan Philemon'du ancak ilk papazı, 310'daki Maximian kovuşturması sırasında diğer 30 Hıristiyan ile beraber tutuklanıp ölüme mahkum edilen Saint Silvanus'tu. O sıralarda Silvanus Gazze yakınlarındaki bir manastırın başında bulunuyordu. Piskopos Asclepas 325'teki Birinci Konsil'de yer aldı. Roma İmparatorluğu çökerken Gazze bundan etkilenmemişti.
Gazze'de Hıristiyanlığa geçiş yayıldı ve 396 ve 420 yılları arasında Aziz Porphyrius zamanında da tamamlandı. Aziz Porphyrius, M.S. 402'de şehirdeki sekiz pagan tapınağını yıkılmasını emretti, ve dört yıl sonra İmparatoriçe Aelia Eudocia Marnas Tapınağı'nın üstüne bir kilisenin yapılması emrini verdi. 540 yılları sırasında Gazze Sina Yarımadası yapılan hac yolculuklarının başlangıç noktası oldu. Erken Hıristiyanlık döneminde de Gazze önemli bir şehirdi ve birçok önemli akademisyen, en çok bilineni Gazzeli Procopius olmak üzere retorik akademisinde dersler verdi. Ünlü Aziz Sergius Kilisesi bu yüzyılda yapıldı.
M.S. 600'de yapılan Madaba Haritası mozaiğinde görüldüğü gibi, şehir Filistin'in güney kıyısının en önemli siyaset ve ticaret merkeziydi. Yaklaşık yarısı korunmuş olmakla birlikte burada çok küçük kazılar yapılmış olmasından ve üzerinde hala insanların oturduğu Bizans Gazze'sinden dolayı, bu kadar geniş bir alana yayılmış olarak gösterilmesi kolayca açıklanamaz.
Müslüman egemenliği
Gazze; Müslümanların eline geçmeden önce, şehrin Yunanca konuşan Hıristiyan halkı arasında zaten çok sayıda Müslüman vardı. Bizans döneminin sonuna doğru, Gazze daha sonra İslam Devletinin 2. Halifesi olacak olan Ömer ibn Hattab'ın da dahil olduğu Mekkeli Arap tacirlerin etkisi giderek artan grubunun evi oldu. Muhammed İslam peygamberi olmadan önce şehri bir kez ziyaret etmişti.
M.S. 635'te Gazze, Bizans İmparatorluğu ve Hilafet Devleti Ordusu arasında Filistin'in merkezinde yapılan Ecnadin Savaşı'nı takiben general Amr Bin El-as tarafından kolayca kuşatıldı ve ele geçirildi. Kuşatma sırasında şehrin Yahudi toplumu Bizans garnizonun yanında savaştı.Şehrin kolayca ele geçirilmesi Arapların stratejisi, Bizans'ın zayıflığı ve Gazze'deki Arapların etkisi ile açıklanmaktadır. Gazze Müslümanlar tarafından ilk ve Ebu Bekir'in halifeliği döneminde ele geçirilen tek Filistin şehridir. Muhammed'in büyük babası Haşim bin Abdimenaf'ın defnedildiği şehir olarak bilindiği için şehre herhangi bir zarar verilmedi.
Müslüman Arapların Gazze'yi ele geçirmesi Gazze'de ciddi değişimlere yol açtı; kiliseler,şimdi Gazze Büyük Camii dahil olmak üzere, camiye dönüştürüldü, insanlar hızla İslam dinine yöneldiler ve Arapça resmi dil oldu.Halifenin atadığı valiler yönetiminde, Hıristiyanlar ve Yahudiler, şehri 723'te ziyaret eden St. Willibald'ın notlarında belirtilği gibi ticaret ve ibadetlerine devam etmekle beraber cizye vergisi ödüyorlardı. Gazze Emeviler döneminde Filistin Eyaleti'nin içinde yer alıyordu ve bu durum Abbasiler döneminde de devam etti. MS 750'de Emeviler dönemi sona erdi ve Gazze'nin İslam hukuk yazımı konusundaki merkezlerden biri olmasını sağlayacak Abbasiler yönetimi ele geçirdi. 767'de İmam Şafii Gazze'de doğdu ve ilk çocukluğunu burada geçirdi. Şafii, kendisinden sonra Şafii mezhebi olarak adlandırılacak önemli İslam mezheplerinden birini kurdu.. 796'da Gazze o bölgedeki Arap aşiretleri arasında bir iç savaşa sahne oldu. Ancak Gazze, "burası Hicaz yöresinin insanları için büyük bir pazardı" diye betimlediği Gazze'deki tüccarın zenginleştiğini yazan İranlı coğrafyacı Eştakri'nin de ifade ettiği gibi 9. yüzyılda bariz bir biçimde toparlandı.
Gazze limanı yoğunluk açısından iniş çıkışlar sergiledi ve bunu Filistinli yöneticiler arasındaki çekişmeler ve şehre iç bölgelerden gelen ticaret yollarındaki kervanlara Bedevilerin yaptığı saldırılar yüzünden ticarette genel bir düşüş takip etti. Ne var ki, M.S. 10. yüzyılda, Abbasiler döneminde, Arap coğrafyacı Al-Makdisi Gazze için şunları yazmıştır: "Çölün kıyısında Mısır yolu üzerinde büyük bir şehirdir. Mutlaka görülmesi gereken büyük bir eser olarak bu şehirde Halife Ömer adına yapılmış Gazze Büyük Camii vardır."
Tolunoğulları Gazze'yi M.Ö. 868'den 905'e kadar yönetmiştir, ve 909 civarında Maiuma limanı önemini korusa da Gazze'nin düşüşüne neden olacak şekilde Mısır'daki Fatimiler egemenliğine girdi. Bölge M.S. 943 civarında ise Hindistan'dan gelen bir meyve olan portakal ile tanıştı. M.S. 977'de Fatimiler Selçuklular ile bir anlaşma yaparak Gazze'nin kontrolünü ve Mısır da dahil olmak üzere şehrin güneyindeki topraklarda egemenliklerini devam ettirdiler.
Haçlılar
Haçlılar, Fatimiler'den Gazze'yi 1100'de aldılar. Tarihçi Tireli William'a göre Haçlılar burayı insansız ve harabe bir halde buldu. Gazze'nin üstünde kurulduğu tepe düzlüğünü yeniden düzenlemek şehrin mali yetersizliğinden dolayı imkansız olduğundan Kral III.Baldwin orada 1149'da küçük bir kale inşa ettirdi. Bu, Fatimilerin elinde tuttuğu Aşkelon şehrinin askeri açıdan çevrelenmesini kuzey tarafından da tamamlamış oldu. Kalenin tamamlanmasından sonra kaleyi ve çevresindeki bölgeyi Tapınak Şövalyeleri'ne verdi. Aynı zamanda Gazze Ulu Camii Saint John Katedraline çevirdi.
1154'te Arap gezgin El İdrisi Gazze için şunları yazmıştı: "Gazze günümüzde çok kalabalık ve Haçlıların yönetiminde." Tireli William, 1170'te kalenin etrafındaki alanda sivillerin yerleşmesinin ve bu insanları çevreleyecek şekilde çok güçlü olmayan tahkimat ve kapılar yapımının teşvik edildiğini teyit etmektedir. Aynı yıl, Kral I. Amalrik Gazze'li Tapınak Şövalyelerini Deir al Balah yakınlarında Selahaddin Eyyubi tarafından komuta edilen Eyyubilere karşı birlikte savaşmak üzere çağırdı. Ancak, Selahaddin Eyyubi, Haçlı Kuvvetleri ile savaşmak yerine doğruca Gazze'ye saldırdı ve Plancy'li Miles'ın yönettiği kalenin çevresindeki yerleşimi yıktı. Yedi yıl sonra (1177), Tapınak Şövalyeleri Gazze'yi tekrar Selahaddin Eyyubi'ye karşı savunmak için hazırlandılar, ancak bu sefer kuvvetleri Aşkelon'a saldırdı.
Eyyubiler
Gazze, 1187 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından Haçlılardan geri alındı. 1187'de, Aşkelon'un kuşatılmasını takiben Tapınak Şövalyeleri büyük ustaları Ridefort'lu Gerard'ın serbest bırakılması için Gazze'den çekildi. Selahaddin Eyyubi, 1191'de şehrin bütün tahkimatını yıktırdı. Gazze'yi tekrar ele geçirdikten bir yıl sonra, I. Richard gözle görülecek şekilde şehrin surlarını güçlendirdi ancak aylar sonra 1193'te yapılan Ramla Antlaşması'nın bir sonucu olarak surlar yıkıldı. Eyyubiler'in yönetimi 1260'ta Hülagû Han'ın hükümdarlığındaki Moğollar'ın Gazze'yi-en güneydeki fetihlerinin son noktası olarak- yıkmasına kadar sürdü.
Memlûklar
Yaklaşık yirmi yıl sonra, 1277'de, Gazze'de Memlûkların yönetimi başladı.Gazze'yi, adını da verdikleri Gazze vilayetinin merkezi yaptılar. Bu bölge; büyük şehirleri Kakun, Lod ve Ramla olmak üzere, güneyde Refah'tan kuzeydeki Kayserya'ya, doğuda Samarya'nın batı yükseltilerine ve Hebron tepelerine kadar uzanan kıyı şeridini kapsıyordu. Coğrafyacı Abu al-Fida'ya göre, Gazze, 13. yüzyılın ilk döneminde bahçeleri ve denize kıyısı olan orta büyüklükte bir şehirdi. Suriyeli coğrafyacı al-Dimashqi Gazze'yi şöyle tarif ediyordu: "1300'ler civarında ağaçlardan yana o kadar zengin bir şehir ki brokar kumaş gibi görünmektedir." 1348'de yaşayanların çoğunu öldüren veba salgını şehri vurdu ve 1352'de Gazze, Filistin'in bu kurak kesiminde nadiren görülen bir sel felaketine uğradı .Gezgin İbn Batuta 1355'te şehri ziyaret etti ve şehri şöyle tarif etti: "geniş, kalabalık ve birçok camisi var. Ancak etrafında hiç sur yok. Burada eski ve güzel camii (Büyük Camii) var ancak şimdi kullanılanı Emir Jawli'nin yaptırdığıydı". Emir Jawli 1288'den 1319'a kadar Gazze'deki Memlûk valisiydi.1401'de, çekirge sürüleri tüm ekili alanları yok etti. Memlûklar Gazze mimarisine camiler, medreseler, hastaneler, kervansaraylar, hastaneler ve Es-Sammara Hamamı da dahil olmak üzere hamamlar kattılar.