24 Eylül 1920 günü Trabzon’a gelen Hamit Bey, bu günlerde Trabzon’daki siyasi durumu hatıralarında şöyle ifade etmektedir:
“Vilayeti büsbütün değişmiş buldum. Doğu ve Batı resmi ve askeri çevrelerinden esen Bolşevik rüzgarı Trabzon’un aynı çevrelerini zehirlemiş bulunuyordu. Bu afetin tahribatını yakından dinleyen ve resmi teşviklerle Bakü’ya gönderilen Kongre azalarının tespitleriyle kanaatleri perçinlenen halk bu temayüle karşı pek heyecanlı bulunuyordu.
“Askerler şeklen dahi kızıl komşularına benzemek için formalarını yırtmışlar, kollarına birer kırmızı işaret takmışlardı. Merkez Komitesi tarafından propaganda için gönderilen Cebelibereket Mebusu Rasim Bey, birtakım ayak takımını Yeşilordu teşkilatına yeminle kaydederek memleketi anarşiye sürüklüyordu”.
Vali Hamit, Trabzon’a geldikten sonra ilk tedbirlerden olmak üzere şehrin ileri gelenleriyle bir görüşme yaparak, Müdafaa-i Hukuk Kulübü’nde bir toplantı tertip etmelerini ve kendisini de davetle halkın heyecanını artıran ve daha ziyade resmi çevrelerde etkili olduğu görülen “kızıl tezahürat” ile ilgili izahat istemelerini telkin etti. 4 Ekim’de yapılan bu toplantıya, 3. Fırka Kumandanı Rüştü Bey, Bakü Kongresi’nden yeni dönmüş olan Hafız Mehmet Bey, bazı subaylar ve Trabzon eşraf ve diğer ileri gelenlerinden kalabalık bir grup katılmıştı. Soru cevap şeklinde geçen bu toplantıda pek çok konuya değinen Hamit Bey, “Komünistlik” hakkında, bizim sosyal durumumuzun asla komünizme uygun olmadığını, bizim doğudaki bütün dünyayı istila tasavvurunu besleyen emperyalistlere karşı olan siyasi inkılâbı faydalı sayabileceğimizi, ancak bu emelde onlarla müşterek olduğumuzu, bunun dışında onların komünizm adını verdikleri düşüncelerin bizim ruhi, sosyal, dini ve milli yapımıza uymadığını belirterek, hükümetin körü körüne herhangi bir cereyana kapılmak taraftarı olmadığını, ayrıca hiçbir vakit dinimizi, maneviyatımızı, hayalâta feda etmek tasavvurunda bulunmadığını ifade etmiştir. Hamit Bey’den sonra aynı toplantıda söz alan Hafız Mehmet Bey de Bakü Kongreleri görüşmeleri hakkında bilgi vererek, Hamit Bey’in konuşmasını teyit eder sözler söylemiştir.
Hafız Mehmet Bey, 10 Ekim 1920’de İstikbal Gazetesi’ne verdiği demeçte de, komünizm prensiplerinin memleketimizde uygulanmasının mümkün olmayacağını söyleyerek, nasıl bir hareket izlenilmesi konusundaki görüşünü şu şekilde dile getirmiştir:
“Her iki tarafında düşmanı bir olduğuna göre, Bolşeviklerle müttehiden yürümek ve fakat bu ittihadın siyasi sahadan harice çıkmamasını temine çalışmak, menafi-i hayatiyemiz ve temin-i kuvva ve istiklalimiz muktezayatındandır.”
Hamit ve Hafız Mehmet Beylerin Trabzonluları Bolşevizm hakkında uyarma ihtiyacı duymaları, Bolşevizm propagandasının Trabzon’daki etkinliğinin bir göstergesi idi. Hamit Bey’in Trabzon’a gelmesinden sonra, bir taraftan bu şekilde halk Bolşevizm tehlikesine karşı uyarılırken, diğer taraftan da Bolşevikliğe karşı bir cephe oluşturulmuş, hatta bu amaçla özel bir teşkilat dahi kurulmuştu. Vali Hamit Bey’in hatıralarında, bu teşkilattan “Teşkilat-ı Mahsusa” adıyla bahsedilmekte, ancak bu teşkilat hakkında başka bir bilgi verilmemektedir. Bu teşkilat hakkında geniş bir bilgi olmasa da, Vali Hamit Bey ve 3. Fırka Kumandanı Rüştü Bey’in desteklediği ve yönlendirdiği daha çok Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve İstikbal Gazetesi çevresinde Bolşevizm aleyhtarı bir grubun teşekkül ettiği açıktır. Vali Hamit Bey’in daha sonraki Erzurum Valiliği görevindeyken, Mustafa Suphilerin Anadolu’ya gelişleri esnasında, Erzurum’daki Bolşevizm aleyhtarlığını “Muhafaza-i Mukaddesat ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adıyla teşkilatlandırmadaki rolü düşünülürse aynı şeyi Trabzon’da ilk olarak denediği ve Bolşevik faaliyetler aleyhinde Trabzonluları teşkilatlandırdığı gerçeği daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.
Hamit Bey’in Trabzon Valiliği çok kısa sürmüştür. Hamit Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın önerisi ve Kâzım Karabekir Paşa’nın da uygun görmesi ile Erzurum Valiliği’ne atandı. Trabzonlular, Hamit Bey’in Trabzon Valiliği’nden alınmasından büyük üzüntü duymuşlar ve bu üzüntülerini başta Müftü Mahir olmak üzere Belediye ve Müdafaa-i Hukuk üyeleriyle, ulema, tüccar ve eşraftan 54 kişinin imzasını taşıyan bir yazıyla TBMM’ne bildirmişlerdi. Bu yazıda, özellikle Bolşevik tahriklerine karşı başarıları aşikâr olan Hamit Bey’in alınmasının üzüntüye yol açtığı, iç yüzünü tamamıyla öğrendikleri Bolşevikliğin Trabzon ve havalisinde bir an kabul göremeyeceği belirtilmiştir.
Trabzon’da, Bolşevik faaliyetler aleyhine oluşan bu hava, İstikbal gazetesi nüshaları gözden geçirildiğinde de hissedilmektedir. Eylül 1920’ye kadar Bolşeviklerle ilgili olumlu yazıların daha çok çıktığı İstikbal’de, Eylül ayının sonlarına doğru bu durumun değiştiği görülmektedir. Sovyet Rusya ile ittifak yapmanın önemi yine vurgulanmasına karşın, Bolşevikliğin getireceği zararlı akımlara karşı durulması savunulmaya başlanmıştır.
Gerçekten de 1920 yazından itibaren önemli gelişme gösteren Bolşevik propaganda, yukarıda belirtilen çalışmalar sonucunda başarılı olamamış, yapılan aydınlatıcı ve uyarıcı faaliyetlerle, Trabzon’da Bolşevikliğe karşı güçlü bir cephe kurulmuş ve 1920 yılı Aralığında yapılan bu çalışmaların etkisiyle Trabzon’da Bolşevikliğe düşman bir hava oluşmuştu. Nitekim G. Harris’in belirttiğine göre Aralık 1920 içerisinde Trabzon’daki Sovyet Konsolosluğu defalarca saldırıya uğrayarak, taciz edilmiş ve o günlerde “Sovyet İcraat ve Propaganda Komitesi”nden bir delege heyeti Trabzon’dan geçerken zorla alıkonularak haftalarca yola devam izni verilmemiş heyet üyeleri çeşitli hakaretlere uğramıştı.
George Harris’in verdiği bu bilgiler tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. Trabzon’a kalabalık bir “Sovyet İcraat ve Propaganda Komitesi”ne ait bir delege heyetinin geldiği belirtilmektedir ki, bu dönemde Türkiye’ye gelen Mustafa Suphi ve ekibinden başka bir heyetin Trabzon’a geldiğine dair gerçek anlamda bir bilgi mevcut değildir. Ancak Mustafa Suphi başkanlığındaki TKF Heyeti iki yoldan Türkiye’ye gelmişlerdir. Bunlardan birincisi Doğu’dan Karakilise-Kars istikametinden gelen Mustafa Suphi’nin de içinde bulunduğu gruptur, ikinci grup ise Tuapse yoluyla Karadeniz bölgesine gelmek için yola çıkmıştır. Bu gruptan bir kısmının 1921 Ocak ayı ortasında, Trabzon’a geldiğine dair bilgiler mevcuttur. Yukarıda belirtilen G. Harris’in kaydettiği bilgiler o günlerde bir söylenti halinde yayılmıştır ki, bunun üzerine Doğu Halkları Propaganda ve Hareket Sovyeti bu haberleri yalanlamıştır.
1920 yılı sonlarına doğru, artık TBMM Hükümeti’nin politikası gereği olarak, Rusya’dan gelen Bolşeviklere müsamahakâr davranılmıyor, onların yapacakları propagandalara karşı ciddi önlemler alınıyordu. İşte bu sırada TKF, 10-15 Eylül tarihinde Bakü’da yapılan TKT Birinci Kongresi’nde aldığı, Teşkilatını ve Merkez Heyeti’ni Türkiye’ye nakletmek kararını uygulamaya koydu. Mustafa Suphi, RSFSR Hükümeti’nin Ankara Temsilciliği’ne atadığı Medivani (Midivani) Heyeti ile birlikte 28 Aralık 1920’de, trenle Kars’ a gelirken 13 kişilik ikinci bir grup TKF Heyeti ise Tuapse yolu ile Karadeniz’e gelecekleri haberi, TBMM Hükümeti İstihbarat birimleri tarafından alınmıştır. Bu grup içerisinde bulunan Yüzbaşı Yakup 18 Ocak’ta, Trabzon’da tutuklanmış ve üzerinde birçok önemli belge ele geçirilmiştir. Yine 25 Aralık 1920’de, Tuapse’den Giresun’a gelen ve buradan İnebolu’ya geçen TKF elemanı Eczacı Nedim Agâh burada tutuklanmış ve daha sonra sınır dışı edilmiştir.
Bu arada Kars’ta bulunan Mustafa Suphi ve arkadaşları, Erzurum’a 22 Ocakta gelmiş, ancak istasyonda toplanan Erzurum halkının hakaretlerine maruz kalarak, şehire sokulmamış ve gözetim altında Trabzon’a doğru yola çıkarılmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın uygun bulduğu ve Kâzım Karabekir Paşa ve Erzurum Valisi Hamit Bey’in yaptıkları plan çerçevesinde Mustafa Suphi ve arkadaşlarına arzu ettikleri Ankara’ya gidiş için yol verilmeyerek, Erzurum-Trabzon yolu ile sınır dışı edilmeleri kararı böylece uygulamaya konulmuştur. Erzurum’dan Trabzon’a kadar yollarda Mustafa Suphi ve arkadaşlarına hakaretler devam ettirilmiş ve hiçbir yerde ahalinin bunlara yiyecek ve yatacak yer vermemesi sağlanmıştır. Mustafa Suphi ve arkadaşları Bayburt, Gümüşhane ve Torul’da aynı surette tahkire maruz kalmış ve bu şekilde Maçka’ya ulaşmışlardı. Maçka’da Süleyman Sami ve Mehmet Emin hastalandıkları bahanesi ile bu heyetten ayırt edilmiş ve 28 Ocak Cuma günü saat 5 dolaylarında bir müfreze gözetimi altında Maçka’dan Trabzon’a hareket edilmiştir . Mustafa Suphi Heyeti’nin Maçka’dan ayrılarak Trabzon’a gelmek üzere olduğu haberi Trabzon’da alındığı zaman, bunları sınır dışı etme planının son bölümünü gerçekleştirmek üzere tedbirler alındığı anlaşılmaktadır. Bir taraftan şehirde bunları karşılamak üzere tören hazırlanmıştı. Gelenlerin tanışları, arkadaşları ve RSFSR Trabzon Konsolosu’nun da karşılayıcılar arasında bulunduğu bir grup, üst yolda beklemeğe başlamışlardı. Diğer taraftan ise bir başka grup, Mustafa Suphi ve arkadaşlarına hakaretler etmek ve onları şehre sokmamak için toplattırılmıştı.
Mustafa Suphi Heyeti’nin akşam saat dokuzda Trabzon’a ulaşması beklenirken, saat on bir olmasına rağmen gelmemişler, bu arada beklemekten sıkılan bir kısım ahali evlerine gitmişlerdi. Nihayet gece saat bire yakın heyet gözükmüş ve yolları Değirmendere’de kesilmiş, üst yolda bekleyenlere gösterilmeden, alt yoldan iskeleye götürülmüşler, burada toplanan kişilerin hakaret ve küfürlerine maruz bırakılarak önceden hazırlanan motora bildirip, Trabzon’dan sınır dışı edilmişlerdir. Ancak bu yolculuk çok kısa sürecek ve Mustafa Suphi ve 13 arkadaşının son yolculuğu olacaktır. Arkalarından hareket eden Trabzon Kayıkçılar Kahyası Yahya’nın adamları tarafından öldürülerek,Karadeniz’in derinliklerine atılmışlardır.
1921 yılı başlarında, TBMM Hükümeti’nin içteki sosyalist ve komünist faaliyetlere ve dışardan gelen Bolşeviklere karşı başlattığı geniş hareketler çerçevesinde bir taraftan Anadolu’daki sosyalist ve komünist faaliyetlere son verilip, bir çok sosyalist ve komünist tutuklanarak ceza evlerine konulurken yukarıda da belirtildiği gibi Mustafa Suphi Heyeti Trabzon’dan sınır dışı edilmiş ve diğer başka yollardan yurda giren Bolşevik propagandacılar da sınır dışına çıkarılmışlardır.
Mustafa Suphi’nin ölümüyle oldukça güç kaybeden TKF, 16 Mart 1921’de TBMM Hükümeti ile RSFSR arasında imzalanan Moskova Antlaşması’ndan sonra, Bakü’daki Harici Bürosu vasıtasıyla tamamen gizli faaliyetlere yöneldi. Harici Büro Başkanı İsmail Hakkı tarafından yönlendirilen bu faaliyetler, Türkiye’ye gizlice teşkilatın elemanlarını sokmak ve çeşitli bölgelerde gizli hücre ve teşkilatlar kurmaktı. Bu çalışma için Batum üs haline getirilmişti. 28 Temmuz 1921’de alınan istihbarat raporunda, 35 kişilik bir TKF grubunun Trabzon dahil olmak üzere Karadeniz kıyılarına çıkmak için Batum’dan hareket ettikleri bildirilmekte idi. Yine bu günlerde İsmail Hakkı tarafından Anadolu’ya Trabzon yolu ile gizlice gönderilen propagandacılardan İzmirli Mesut Zeki ve Ahmet Çakır isimli iki kişi yakalanmıştır. Mesut Zeki’nin üzerinde Bakü’daki TKF İstihbarat Şubesi’nden verilen, Türkiye’ye gönderilen propagandacıların yapacakları çalışmalar hakkında bilgileri içeren gizli bir talimat ve bir de şifre ele geçirilmiştir.
Bu tür faaliyetler daha sonra da devam ettirilmek istenmiş ise de Türk Emniyet ve İstihbarat birimleri tarafından alınan önlemler sonucunda, bu çalışmalar etkili olamamıştır. Böylece Mondros Mütarekesi sonrası başlayan ve özellikle 1920 yılı içerisinde artış gösteren Trabzon’daki Bolşevik faaliyetler 1921 yılı başlarında alınan tedbirlerle tamamen sona erdirilmiştir. Bu sonuca ulaşılmasında TBMM Hükümeti’nin aldığı tedbirlerin yanı sıra, Trabzon halkının gösterdiği Bolşeviklik karşıtı mücadele ve çabalarında rolü büyüktür.
kaynak