Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
19 Aralık 2009       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Bir Hanımın Portresi (The Portrait of a Lady)

Yazan HENRY JAMES (1843-1916)

Başlıca karakterler:

isabet Archer: Yirmi üç yaşında güzel bir Amerikan kızı; kendi­sine güveni fazla; hürriyet ve sorumluluğun sınırlarını öğ­renmeğe azmeder.
Giibert Osmond: Isabel'in kocası; eğlence için kendi ülkesinin dışına çıkmış biri; zalim ve gururlu; Isabel'in ruhî taham­mül gücünü imtihandan geçirmek ister.
Bn. Serena Merie: Osmond'ın önceki metresi ve Pansy adındaki gayrimeşru çocuklarının annesi. Çok hissî bir kadın olan Serena, seven ve anlayış sahibi bir kadın olmakla beraber, kızının çıkarları bahis konusu olduğu zaman tamamen vic­dansızdır.
Ralph Touchett: Isabel'in nazik İngiliz kuzeni; felçli; Isabel'in ya­şadığı hayatı kendi hayatı imiş gibi görür. Olgun ve bilgili; Isabel'i, karşılaşacağı hayatın gerçeklerine göre hazırlama­ğa çalışır.
Henrietta Stackpole: Atılgan bir genç Amerikan gazetecisi; ken­disinin herhangi bir «yabancı»dan daha akıllı ve kurnaz ol­duğuna inanır.
Lord Warburton: Sevimli fakat sönük bir genç asilzade; Isabel ile evlenmek ister.
Caspar Goodwood: Samimi ve zinde bir Amerikalı; Isabel evlenmeden önce kızın peşinde gitmişti ve evlilik bozulduktan sonra da yine Isabel'in peşindedir; sevgilisine hiç bir za­man kavuşamayan ideal bir kahraman.

Hikâye

1872 yazında, Isabel Archer adında New Yorklu genç ve güzel bir Amerikan kızı zengin ingiliz kuzen­leri Touchettslerin sayfiye evlerinde misafirdir. Ha­lasının davetini kabul eden Isabel bu onun Amerika dışına ilk çıkışıdır yurt dışında yaşamanın, kendisi­nin, hayat hakkındaki esas hedeflerini daha da derin­leştireceğine inanır. Isabel'in gayesi, tam ve bağımsız bir hayat yaşamaktır. «Ben, bir kimsenin yapmaması gereken şeyler neler olduğunu her zaman bilmek is­terdim.» der. Isabel, Avrupa'daki tecrübesinin birinci safhasında, nihaî tercihlerini yapmasında gerekli bil­giyi edinir. Roman, dört sene sonra nihayete ermeden önce, Isabel, felçli kuzeni Ralph Touchett'in dünya bilgisi hakkındaki sözleriyle ne demek istediğini an­lar. Kuzeni demişti ki: «Evet, mutlu bilgiye, hoş bil­giye gelince... Ama siz ıztırap çekmediniz, ve siz ız-tırap çekmek için yaratılmadınız.»
Isabel'in Gardencourt'taki Touchett malikâne-sindeki tecrübeleri ona, pek az ıztırap çektirir. Isa­bel'in tazeliği ve açık kalpliliği, yaşlı Touchett'i zevk­lendirir. Lord Warburton adındaki liberal bir genç aristokrat ona âşık olur ve evlenmek teklifinde bu­lunur. Isabel kabul etmez. Kuzeni Ralph -ki o da boşuboşuna Isabel'e âşıktır. Avrupa âdetleri arasın­daki farkları öğretir. Isabel'le ilgilenen iki Amerikalı arkadaşı da vardır. Biri, Henrietta Stackpole adında­ki gazetecidir. Beşerî münasebetlerde incelik ve ne­zakete dikkat etmeyen bu gazeteci, Amerikalıların, kendi ülkeleri dışında yaşamalarını tasvip etmez. Di­ğeri de, Isabel'in peşini bir türlü bırakmayan Caspar Goodvvood'tur. Isabel, kendisini, yolculuğa çıkmadan önce reddetmiştir. Casper, Gardencourt'a kadar kızın peşinden gelir. Kız, kendisini yine reddeder ve kendi hürriyetinin sınırlarını öğreneceği iki seneye kadar da peşinden gelmemesini söyler.
Ralph, babası ölmeden önce, bağımsızlık teori­lerini denemeden geçirmesine imkân hazırlaması için, Isabel'e 60,000 ingiliz lirası miras bırakmağa ikna eder. Tam bu noktada, Isabel, Bn. Merle adında bir Amerikan kozmopoliti ile tanışır. Muhatabına huzur verici bir üslûpla konuşan Bn. Merle, kendisinin bir asalak olduğunu açıkça itiraf eder. Onun en kötü ol­duğu kadar, en cazibeli ve zevk verici bulduğu kim­se, Gilbert Osmond'dır: «Hiç bir mesleği yok, hiç bir ismi yok, hiç bir mevkii yok, serveti, mazisi, istik­bali, velhasıl hiç bir şeyi yok!» Fakat buna rağmen, Bn. Berle der ki: «Tanınmış bir kimse olmağa lâyık biri.» Ve Isabel'in de bu adamla tanışması şarttır.
Bir miras sahibi olduğundan altı ay sonra, Isa­bel, italya'da, Bn. Merle'nin istediği şekilde, Os-mond ile tanışır. Bn. Merle'nin, ikisini tanıştırmak­taki maksadı basittir. Osmond'un, on beş yaşındaki Pansy adındaki gayri-meşru kızının (ki Osmond'un yanında oturur) annesi olarak, Merle, kızma ekono­mik güvence sağlamak ister. Isabel ise, Osmond'un sadece olgun ve entellektüel bir kimse olarak görün­düğünü bilir. Osmond'un sathiliği ve bencilliği hak­kında Ralph, Caspar, ve Bn. Touchett'in sözlerine hiç bir şekilde kulak asmaz, reddeder. Bir kaç ay sonra Osmond ile evlenir.
Üç sene sonra, Isabel'in evliliğinin neticeleri do­laylı bir şekilde görülmeğe başlar. Osmond ve Bn. Merle, Ned Rosier adındaki gencin Pansy'ye kur yap­masını önlemeğe çalışırlar. Rosier, fakir biri değildir, fakat Merle ve Osmond, daha iyi bir evlilik düşünür­ler. Lord Warburton, kendilerini ziyaret ettiği za­man, hem unvanı hem parası olan mükemmel bir kimseyi bulmuş olurlar. Isabel, Pensy'nin Rosier'i tercih ettiğini bilmediğinden, Pensy'nin Warburton'la evlenmesi için araya girmesini isteyen Osmond'un is­teğini kabul eder. Warburton, Isabel için hâlâ sıcak bir sevgi beslediğinden, Isabel'den, gerekirse bu ma­nivelayı bile kullanması istenir.
Isabel bu noktada, şömine önünde oturarak, son üç senede başından geçen hâdiselerle ilgili olarak, kendi kendisiyle bir hesaplaşmaya girer. Osmond ve Bn. Merle arasındaki ilişkiler hakkında sadece müp­hem bilgileri vardır, fakat kendisinin Osmond ile ge­çirdiği hayat, tam bir hayal kırıklığı olmuş, ıztırap yaratmıştır. Osmond, kendisini, sanat koleksiyonun­da, yeni bir ilâve olarak görmüştür.
Isabel, Pensy'nin Warburton'u sevmediğini an­layınca, aralarındaki ilişkiyi bozmak ister. Gerçi Os­mond kızgınlığım dışarı vurmaz, kendisini kontrol eder, fakat Isabel, kendi plânını alt üst etmiştir. Os­mond, bunun üzerine, Pensy'nin Ned Rosier ile ev­lenmesini engeller, ve kızı bir rahibe manastırına gönderir. Bn. Merle de hayal kırıklığına uğramışsa da, Osmond "kadar zalim olamaz. Fakat daha başlan­gıçta, Isabel'in kaderi üzerinde oynayanın kendisi ol­duğunu söyleyerek, Isabel'e ıztırap çektirir. Osmond'a onun zalimliği hakkında ne düşündüğünü en kesin bir şekilde anlatır: («Ben boşu boşuna mı bu kadar bayağı bir insanım?).
İngiltere'den, Ralph Touchett'in ölmekte olduğu, ve Isabel'i görmek istediği haberi gelir. Osmond, onun gitmesini istemez, fakat Isabel, Osmond'un kız kar­deşi Countess Gemini'den, Bn. Merle ve Osmond'un bir zamanlar metres hayatı yaşadıklarım öğrenince, Osmond'a karşı gelmekle hiç bir vicdan azabı hisset­mez. Ralph ile yaptığı son konuşmasında, Isabel, ken­disini kullandıklarım itiraf eder, ve onu hayal kırık­lığına uğrattığı için Ralph'tan özür diler. Şefkat ve nezaketinden hiç bir şey kaybetmeyen Ralph, Isabel'i huzura kavuşturur: «... Eğer sizden nefret ettilerse, sizi seven de vardı.» Çok geçmeden Caspar Good­wood, Isabel'i hâlâ sevdiğini söyler. Önceleri Caspar da, diğerleri gibi Isabel'in mesut olmadığını sezmiş ise de, bir şey yapacak durumda değildir. Şimdi, Isa­bel'in de kendisini sevdiğini söylemesini ister. Isa­bel, zamanla bu sözü de söyler, ve Caspar, büyük bir heyecanla Isabel'i kucaklar. Fakat bir süre sonra Isa­bel, onu terkeder ve Osmond'a döner. Roman sona ererken, Henrietta Stackpole, Caspar'a, «Biraz daha bekle!» der. Fakat Caspar, dehşetle irkilir. Henrietta' nm, «sabırdan oluşan anahtarı,» mutlu yola götüren kapıyı açmaz.

Tenkid

Henry James, Bir Hanımın Portresi'nin, ilk «bü­yük» romanı olduğunu söyledi. Bazı tenkitçiler de, onun bu sözüne katıldı ve başka tenkitçiler de, James' in, «orta çağı»nda yazdığı bu romandan daha iyisini yaratmadığını sövlediler. Hiç şüphesiz, plânı ile, ka­rakterleri ile, ve tekniği ile, Portre, övülmeğe değer bir eser. Başkalarının istediği şekilde hareket etmek­tense, kendi kaderini kendisi tayin etmeğe azmeden genç bir kadın, acındırmadan şefkatimizi çeker. Ro­manın odak noktası, kesin ve objektif bir şekilde, Isa-bel'in muhayyilesinde ve gerçek hayatında katlan­mak zorunda kaldığı ıztırap ve acılara kendisini ha­zırlaması üzerindedir.
Isabel'in bir mirasçı olmasından ve Osmond ile evlenmesinden önceki safhalar, önündeki imkânları göstermesi için titizlikle hazırlanır: Lord Warburton' un nazik fakat renksiz cazibesi; Caspar Goodvvood'un cazip fakat öldürücü canlılığı. Isabel, James'in belirt­tiği gibi hâlâ, «çok genç, yaşamak için sabırsız, ıztı-rabm ne olduğunu hiç bilmediğinden,» bir rehber ve yorumlayıcı rolünde Ralph Touchett vardır. James böylece, kahramanının keskin bir kabartma halinde durduğu fon üzerinde, Amerikan ve Avrupa zevk, kültür ve ahlâkını karşılaştırır. Beraberce bu manza­ra ve karakterler, Isabel üzerinde parlak bir ışık ve meşum bir gölge yaratır ve Isabel de, kendi sıcak ışığını yayar.
Romanın ilk yarısının psikolojik imâları hakkın­da hemfikir olmayan pek az eleştirici var ise de; ikin­ci yarısı, bilhassa şu sorular hakkında çelişki içinde: Isabel, niye Osmond'u seçti? Osmond'dan hayal kı­rıklığına uğramasına rağmen, niye Caspar'ı reddedi­yor ve yeniden Osmond'a dönüyor? Onun ilk tercihi hakkında, bazı eleştiriciler, Isabel'in, böylece, kendi­sini, kendi kaderi üzerinde katı bir tarzda yönetmek isteyenleri gururla reddettiğini göstermek istediğini söylediler. Leon Edel, Osmond'un, Warburton'un aris-tokratik dünyaya olan sosyal bağlılığı ile Caspar Goodvvood'un arzu ettiği şahsî bağlantı arasında «em­niyet verici» bir tercih olduğunu söylüyor.
Isabel'in, tiksidirici kocası ile kalma azmi, daha da zor bir mesele yaratıyor. Bu konu ile, çok sayıda teori ileri sürülüyor: Isabel, evlilik müessesesine çok büyük hürmet besliyor; vazife hissi, bilhassa Pansy'e karşı hissettiği sorumluluk çok derindir; kendi ah­lâkî değerlerine bağlılığından ötürü, hatâlarının ce­zasını çekmek ister. Okuyucunun verdiği hüküm ne olursa olsun, zekâsının ve tahayyül gücünün sallan­dığı zamanlarda bile faziletinden hiç bir şey kaybet­meyen bu genç kadına hürmet etmemek elinden gel­meyecektir. Şüphesiz, hiç bir okuyucu, ocak başında oturarak, kendi hürriyetini ve satın aldığı bilgi hak­kında kendisiyle dahilî bir monologa girişen (modern roman türündeki bu çeşit ilk monologlarından biri­dir) genç kadının bu hâlini unutamaz. Bunlar, fevka­lâde güzel ve trajik sezgilerin oluşturduğu sayfalar.

Yazar

Ayrıca Bknz: Henry James

Zengin ebeveynleri kendisini ilk defa yurt dışına götürdük­leri zaman Henry James henüz bir yaşında bile değildi. Geri­ye kalan yetmiş üç yıllık hayatında, James yüz senesini Avru­pa'da geçirecek, ve ölümünden kısa bir müddet önce de İngi­liz tabiiyetine geçecekti. Bu, James'in Amerika'yı sevmediği de­mek değildi; daha ziyade, bir sanatkâr olarak, Avrupa'nın, bil­hassa Londra'nın, «beşer hayatının en büyük topluluğu, bütün dünyanın en tam özeti» olduğuna inandığındandı. Böylece, ça­ğın en iyi romanlarından bazıları yazıldı: Bir Hanımın Portresi (1881), Kumrunun Kanatları (Wings of the Dove, 1902), Büyük Elçiler (The Ambassadors, 1903), ve Altın Tabak (The Golden Bow, 1904).
James'in çocukluğu ve gençliği zengin bir entellektüel ma­yalanma içinde geçti. Emerson'un bir arkadaşı olan babası, Henry ve kardeşi William (ki sonraları Amerika'nın meşhur psi­ologlarından biri oldu) arasındaki tartışmaları teşvik etti. Ha­yatları boyunca, iki kardeş arasındaki ilişki canlı bir rekabet halinde gelişti.
James sırtındaki sakatlıktan ötürü, Amerikan İç Harbi sırasında askere alınmadığından, kendisini tamamen yazmaya verdi. Yıllarca süren gayretlerden sonra, ilk gerçek şöhretini Daisy Miller (1878) adlı kitabı ile yaptı. Bu, Amerika dışında yaşıyan bir genç kızla ilgili bir romandır. Mesleğinde bilhassa yük­selmek istediğinden, evlenecek vakit bulamadı. Biyograficisi Leon Edel, James ile Constance Fenimore Woolson (ki sonraları in­tihar etti) adındaki bir Amerikan kadın yazarı arasında bir ilişki bulunduğunu son zamanlarda belgelerle ortaya çıkardı.James sanatında yükseldikçe, eserleri daha derin, daha muğlak olmağa başladı. Gerçi okuyucuları, kitaplarını, daha az okumağa başladılarsa da, James (derin ümitsizliğe rağmen), rea­litenin kabuğu altında nüfuz etmek ve beşer kalbinin çekirde­ğini göstermek için azimle çalıştı.
James'in verimini tahayyül etmek gerçekten güç: yüz yirmi romandan başka piyesler, biyografi kitapları, seyahat kitapları, tenkit eserleri yazdı. Romanlarının New York baskısı (yirmi dört büyük cilt) için yazdığı önsöz, kendi eserleri için yazılan en iyi tenkiddir. Derin hislî bir sanatkâr olarak James, yirminci asrın belli başlı psikolojik romanlarına zemin hazırladı.

Msxlabs.Org
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....