Bir Hanımın Portresi (The Portrait of a Lady)
Sponsorlu Bağlantılar
Yazan HENRY JAMES (1843-1916)
Başlıca karakterler:
Giibert Osmond: Isabel'in kocası; eğlence için kendi ülkesinin dışına çıkmış biri; zalim ve gururlu; Isabel'in ruhî tahammül gücünü imtihandan geçirmek ister.
Bn. Serena Merie: Osmond'ın önceki metresi ve Pansy adındaki gayrimeşru çocuklarının annesi. Çok hissî bir kadın olan Serena, seven ve anlayış sahibi bir kadın olmakla beraber, kızının çıkarları bahis konusu olduğu zaman tamamen vicdansızdır.
Ralph Touchett: Isabel'in nazik İngiliz kuzeni; felçli; Isabel'in yaşadığı hayatı kendi hayatı imiş gibi görür. Olgun ve bilgili; Isabel'i, karşılaşacağı hayatın gerçeklerine göre hazırlamağa çalışır.
Henrietta Stackpole: Atılgan bir genç Amerikan gazetecisi; kendisinin herhangi bir «yabancı»dan daha akıllı ve kurnaz olduğuna inanır.
Lord Warburton: Sevimli fakat sönük bir genç asilzade; Isabel ile evlenmek ister.
Caspar Goodwood: Samimi ve zinde bir Amerikalı; Isabel evlenmeden önce kızın peşinde gitmişti ve evlilik bozulduktan sonra da yine Isabel'in peşindedir; sevgilisine hiç bir zaman kavuşamayan ideal bir kahraman.
Hikâye
Isabel'in Gardencourt'taki Touchett malikâne-sindeki tecrübeleri ona, pek az ıztırap çektirir. Isabel'in tazeliği ve açık kalpliliği, yaşlı Touchett'i zevklendirir. Lord Warburton adındaki liberal bir genç aristokrat ona âşık olur ve evlenmek teklifinde bulunur. Isabel kabul etmez. Kuzeni Ralph -ki o da boşuboşuna Isabel'e âşıktır. Avrupa âdetleri arasındaki farkları öğretir. Isabel'le ilgilenen iki Amerikalı arkadaşı da vardır. Biri, Henrietta Stackpole adındaki gazetecidir. Beşerî münasebetlerde incelik ve nezakete dikkat etmeyen bu gazeteci, Amerikalıların, kendi ülkeleri dışında yaşamalarını tasvip etmez. Diğeri de, Isabel'in peşini bir türlü bırakmayan Caspar Goodvvood'tur. Isabel, kendisini, yolculuğa çıkmadan önce reddetmiştir. Casper, Gardencourt'a kadar kızın peşinden gelir. Kız, kendisini yine reddeder ve kendi hürriyetinin sınırlarını öğreneceği iki seneye kadar da peşinden gelmemesini söyler.
Ralph, babası ölmeden önce, bağımsızlık teorilerini denemeden geçirmesine imkân hazırlaması için, Isabel'e 60,000 ingiliz lirası miras bırakmağa ikna eder. Tam bu noktada, Isabel, Bn. Merle adında bir Amerikan kozmopoliti ile tanışır. Muhatabına huzur verici bir üslûpla konuşan Bn. Merle, kendisinin bir asalak olduğunu açıkça itiraf eder. Onun en kötü olduğu kadar, en cazibeli ve zevk verici bulduğu kimse, Gilbert Osmond'dır: «Hiç bir mesleği yok, hiç bir ismi yok, hiç bir mevkii yok, serveti, mazisi, istikbali, velhasıl hiç bir şeyi yok!» Fakat buna rağmen, Bn. Berle der ki: «Tanınmış bir kimse olmağa lâyık biri.» Ve Isabel'in de bu adamla tanışması şarttır.
Bir miras sahibi olduğundan altı ay sonra, Isabel, italya'da, Bn. Merle'nin istediği şekilde, Os-mond ile tanışır. Bn. Merle'nin, ikisini tanıştırmaktaki maksadı basittir. Osmond'un, on beş yaşındaki Pansy adındaki gayri-meşru kızının (ki Osmond'un yanında oturur) annesi olarak, Merle, kızma ekonomik güvence sağlamak ister. Isabel ise, Osmond'un sadece olgun ve entellektüel bir kimse olarak göründüğünü bilir. Osmond'un sathiliği ve bencilliği hakkında Ralph, Caspar, ve Bn. Touchett'in sözlerine hiç bir şekilde kulak asmaz, reddeder. Bir kaç ay sonra Osmond ile evlenir.
Üç sene sonra, Isabel'in evliliğinin neticeleri dolaylı bir şekilde görülmeğe başlar. Osmond ve Bn. Merle, Ned Rosier adındaki gencin Pansy'ye kur yapmasını önlemeğe çalışırlar. Rosier, fakir biri değildir, fakat Merle ve Osmond, daha iyi bir evlilik düşünürler. Lord Warburton, kendilerini ziyaret ettiği zaman, hem unvanı hem parası olan mükemmel bir kimseyi bulmuş olurlar. Isabel, Pensy'nin Rosier'i tercih ettiğini bilmediğinden, Pensy'nin Warburton'la evlenmesi için araya girmesini isteyen Osmond'un isteğini kabul eder. Warburton, Isabel için hâlâ sıcak bir sevgi beslediğinden, Isabel'den, gerekirse bu manivelayı bile kullanması istenir.
Isabel bu noktada, şömine önünde oturarak, son üç senede başından geçen hâdiselerle ilgili olarak, kendi kendisiyle bir hesaplaşmaya girer. Osmond ve Bn. Merle arasındaki ilişkiler hakkında sadece müphem bilgileri vardır, fakat kendisinin Osmond ile geçirdiği hayat, tam bir hayal kırıklığı olmuş, ıztırap yaratmıştır. Osmond, kendisini, sanat koleksiyonunda, yeni bir ilâve olarak görmüştür.
Isabel, Pensy'nin Warburton'u sevmediğini anlayınca, aralarındaki ilişkiyi bozmak ister. Gerçi Osmond kızgınlığım dışarı vurmaz, kendisini kontrol eder, fakat Isabel, kendi plânını alt üst etmiştir. Osmond, bunun üzerine, Pensy'nin Ned Rosier ile evlenmesini engeller, ve kızı bir rahibe manastırına gönderir. Bn. Merle de hayal kırıklığına uğramışsa da, Osmond "kadar zalim olamaz. Fakat daha başlangıçta, Isabel'in kaderi üzerinde oynayanın kendisi olduğunu söyleyerek, Isabel'e ıztırap çektirir. Osmond'a onun zalimliği hakkında ne düşündüğünü en kesin bir şekilde anlatır: («Ben boşu boşuna mı bu kadar bayağı bir insanım?).
İngiltere'den, Ralph Touchett'in ölmekte olduğu, ve Isabel'i görmek istediği haberi gelir. Osmond, onun gitmesini istemez, fakat Isabel, Osmond'un kız kardeşi Countess Gemini'den, Bn. Merle ve Osmond'un bir zamanlar metres hayatı yaşadıklarım öğrenince, Osmond'a karşı gelmekle hiç bir vicdan azabı hissetmez. Ralph ile yaptığı son konuşmasında, Isabel, kendisini kullandıklarım itiraf eder, ve onu hayal kırıklığına uğrattığı için Ralph'tan özür diler. Şefkat ve nezaketinden hiç bir şey kaybetmeyen Ralph, Isabel'i huzura kavuşturur: «... Eğer sizden nefret ettilerse, sizi seven de vardı.» Çok geçmeden Caspar Goodwood, Isabel'i hâlâ sevdiğini söyler. Önceleri Caspar da, diğerleri gibi Isabel'in mesut olmadığını sezmiş ise de, bir şey yapacak durumda değildir. Şimdi, Isabel'in de kendisini sevdiğini söylemesini ister. Isabel, zamanla bu sözü de söyler, ve Caspar, büyük bir heyecanla Isabel'i kucaklar. Fakat bir süre sonra Isabel, onu terkeder ve Osmond'a döner. Roman sona ererken, Henrietta Stackpole, Caspar'a, «Biraz daha bekle!» der. Fakat Caspar, dehşetle irkilir. Henrietta' nm, «sabırdan oluşan anahtarı,» mutlu yola götüren kapıyı açmaz.
Tenkid
Henry James, Bir Hanımın Portresi'nin, ilk «büyük» romanı olduğunu söyledi. Bazı tenkitçiler de, onun bu sözüne katıldı ve başka tenkitçiler de, James' in, «orta çağı»nda yazdığı bu romandan daha iyisini yaratmadığını sövlediler. Hiç şüphesiz, plânı ile, karakterleri ile, ve tekniği ile, Portre, övülmeğe değer bir eser. Başkalarının istediği şekilde hareket etmektense, kendi kaderini kendisi tayin etmeğe azmeden genç bir kadın, acındırmadan şefkatimizi çeker. Romanın odak noktası, kesin ve objektif bir şekilde, Isa-bel'in muhayyilesinde ve gerçek hayatında katlanmak zorunda kaldığı ıztırap ve acılara kendisini hazırlaması üzerindedir.
Isabel'in bir mirasçı olmasından ve Osmond ile evlenmesinden önceki safhalar, önündeki imkânları göstermesi için titizlikle hazırlanır: Lord Warburton' un nazik fakat renksiz cazibesi; Caspar Goodvvood'un cazip fakat öldürücü canlılığı. Isabel, James'in belirttiği gibi hâlâ, «çok genç, yaşamak için sabırsız, ıztı-rabm ne olduğunu hiç bilmediğinden,» bir rehber ve yorumlayıcı rolünde Ralph Touchett vardır. James böylece, kahramanının keskin bir kabartma halinde durduğu fon üzerinde, Amerikan ve Avrupa zevk, kültür ve ahlâkını karşılaştırır. Beraberce bu manzara ve karakterler, Isabel üzerinde parlak bir ışık ve meşum bir gölge yaratır ve Isabel de, kendi sıcak ışığını yayar.
Romanın ilk yarısının psikolojik imâları hakkında hemfikir olmayan pek az eleştirici var ise de; ikinci yarısı, bilhassa şu sorular hakkında çelişki içinde: Isabel, niye Osmond'u seçti? Osmond'dan hayal kırıklığına uğramasına rağmen, niye Caspar'ı reddediyor ve yeniden Osmond'a dönüyor? Onun ilk tercihi hakkında, bazı eleştiriciler, Isabel'in, böylece, kendisini, kendi kaderi üzerinde katı bir tarzda yönetmek isteyenleri gururla reddettiğini göstermek istediğini söylediler. Leon Edel, Osmond'un, Warburton'un aris-tokratik dünyaya olan sosyal bağlılığı ile Caspar Goodvvood'un arzu ettiği şahsî bağlantı arasında «emniyet verici» bir tercih olduğunu söylüyor.
Isabel'in, tiksidirici kocası ile kalma azmi, daha da zor bir mesele yaratıyor. Bu konu ile, çok sayıda teori ileri sürülüyor: Isabel, evlilik müessesesine çok büyük hürmet besliyor; vazife hissi, bilhassa Pansy'e karşı hissettiği sorumluluk çok derindir; kendi ahlâkî değerlerine bağlılığından ötürü, hatâlarının cezasını çekmek ister. Okuyucunun verdiği hüküm ne olursa olsun, zekâsının ve tahayyül gücünün sallandığı zamanlarda bile faziletinden hiç bir şey kaybetmeyen bu genç kadına hürmet etmemek elinden gelmeyecektir. Şüphesiz, hiç bir okuyucu, ocak başında oturarak, kendi hürriyetini ve satın aldığı bilgi hakkında kendisiyle dahilî bir monologa girişen (modern roman türündeki bu çeşit ilk monologlarından biridir) genç kadının bu hâlini unutamaz. Bunlar, fevkalâde güzel ve trajik sezgilerin oluşturduğu sayfalar.
Zengin ebeveynleri kendisini ilk defa yurt dışına götürdükleri zaman Henry James henüz bir yaşında bile değildi. Geriye kalan yetmiş üç yıllık hayatında, James yüz senesini Avrupa'da geçirecek, ve ölümünden kısa bir müddet önce de İngiliz tabiiyetine geçecekti. Bu, James'in Amerika'yı sevmediği demek değildi; daha ziyade, bir sanatkâr olarak, Avrupa'nın, bilhassa Londra'nın, «beşer hayatının en büyük topluluğu, bütün dünyanın en tam özeti» olduğuna inandığındandı. Böylece, çağın en iyi romanlarından bazıları yazıldı: Bir Hanımın Portresi (1881), Kumrunun Kanatları (Wings of the Dove, 1902), Büyük Elçiler (The Ambassadors, 1903), ve Altın Tabak (The Golden Bow, 1904).
James'in çocukluğu ve gençliği zengin bir entellektüel mayalanma içinde geçti. Emerson'un bir arkadaşı olan babası, Henry ve kardeşi William (ki sonraları Amerika'nın meşhur psiologlarından biri oldu) arasındaki tartışmaları teşvik etti. Hayatları boyunca, iki kardeş arasındaki ilişki canlı bir rekabet halinde gelişti.
James sırtındaki sakatlıktan ötürü, Amerikan İç Harbi sırasında askere alınmadığından, kendisini tamamen yazmaya verdi. Yıllarca süren gayretlerden sonra, ilk gerçek şöhretini Daisy Miller (1878) adlı kitabı ile yaptı. Bu, Amerika dışında yaşıyan bir genç kızla ilgili bir romandır. Mesleğinde bilhassa yükselmek istediğinden, evlenecek vakit bulamadı. Biyograficisi Leon Edel, James ile Constance Fenimore Woolson (ki sonraları intihar etti) adındaki bir Amerikan kadın yazarı arasında bir ilişki bulunduğunu son zamanlarda belgelerle ortaya çıkardı.James sanatında yükseldikçe, eserleri daha derin, daha muğlak olmağa başladı. Gerçi okuyucuları, kitaplarını, daha az okumağa başladılarsa da, James (derin ümitsizliğe rağmen), realitenin kabuğu altında nüfuz etmek ve beşer kalbinin çekirdeğini göstermek için azimle çalıştı.
James'in verimini tahayyül etmek gerçekten güç: yüz yirmi romandan başka piyesler, biyografi kitapları, seyahat kitapları, tenkit eserleri yazdı. Romanlarının New York baskısı (yirmi dört büyük cilt) için yazdığı önsöz, kendi eserleri için yazılan en iyi tenkiddir. Derin hislî bir sanatkâr olarak James, yirminci asrın belli başlı psikolojik romanlarına zemin hazırladı.
Msxlabs.Org
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....