Arama

Hatay - Tek Mesaj #6

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
1 Ocak 2010       Mesaj #6
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"

HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ


Hatay’da ilk bilimsel kazı çalışmaları 1932 yılında başlamıştır. Çalışmaların ilk yıllarında çeşitli ve kıymeti büyük olan tarihi eserlere rastlanması bir müze kurulması fikrini doğurmuştur. O yıllarda Fransız idaresinde bulunan Hatay’da M.Mişel Booşer tarafından hazırlanan bir proje ile çıkan eserlere göre bir müze hazırlanmıştır. 1939 yılında tamamlanan müzede 3 ayrı bilim heyetinin yaptığı hafriyatlar sonucunda çıkan eserler toplanmıştır. Bunlar ; 1- Chicago Oriental Institute 1933-1938 yılları arasında Amik Ovası'nda Cüdeyde,Dehep, Çatalhöyük ve Tainat’ta çalışmıştır. 2- British Museum adına Sir Leonard Wolley 1936’da Samandağ El Mina mevkiinde 1937’den 1948 senesine kadar aralıklarla Atçana höyüğünde hafriyat yapmışlardır. 3- Princeton Üniversitesi de Antakya civarında araştırma kazıları yapmışlardır. Müzenin esas zenginliği temin eden mozaikleri çıkaran bu heyettir. Müze 23 Temmuz 1948’de Hatay’ın kurtuluş bayramında ziyarete açılmıştır. 1974 yılında Müzeye yeni salonlar eklenmiştir. Müze yöredeki kazılardan elde edilen çeşitli tarihi eserlerin yanında Dünyanın 2. Büyük Mozaik Müzesidir. Müzede ; 18.100 parça Arkeolojik eser, 1.050 etnografik eser, 13.820 sikke, 1.347 mühür olmak üzere toplam 34.317 eser bulunmaktadır. Müzedeki Mozaikler 2. ve 5.yy'lar arası Roma ve Bizans dönemlerini kapsayıp, mitolojik olaylar ve kişiler sembolize edilmektedir.

Ad:  Antakya Lahiti.jpg
Gösterim: 643
Boyut:  22.8 KB
Antakya Lahiti :
Antakya Lahiti, arkeoloji literatüründe “Sidemara Tipi” olarak adlandırılan lahit grubuna girer. “Sidemara”, Konya Ereğlisi sınırlarındaki Ambararası Köyü’nün antik dönemdeki adıdır. İlk kez buradan çıkarılan bir lahit, bu gruba adını vermiştir. Lahidin yapıldığı mermerin Afyon yöresinden Synnada (Şuhut) ve Dokimeion (İscehisar) mermer yataklarından çıkarılmış olduğu saptanmıştır. Bu nedenle lahidin Afyon yöresindeki mermer atölyelerinden birinde yapıldığı düşünülmektedir. Sidemara Tipi lahitler, Roma Dönemi’nde moda olmuş, Anadolu’nun birçok yöresinde kullanılmıştır. Bu tip lahit örnekleri İstanbul, Konya ve Ankara Müzelerinde bulunmaktadır. Sanduka ve kapaktan oluşan lahit, Antakya Merkez, Harbiye Caddesi, Kışlasaray Mahallesi, 487 parseldeki sit sahası içinde bir temel hafriyatı sırasında bulunmuştur. Sandukanın uzunluğu 247 cm., genişliği 122 cm., yüksekliği 120 cm.’dir. Lahit içinde Alpin ırkından olduğu anlaşılan biri erkek, ikisi kadın olmak üzere 3 erişkin iskeleti ile bazı küçük buluntular ele geçirilmiştir. Atölyelerde heykeltraşlar lahitleri kendi istekleri doğrultusunda ve belli şablonlar kullanarak mitolojik motiflerle süslemişlerdir. Sanduka iki dar, iki geniş cephesi ile kapak, heykeltraşlık eserleri ile bezenmiştir. Lahitteki tüm figürlerin arka formunu oluşturan ve kompozisyonun simetrisini sağlayan aedicula’lar, mimari süslemeler, burmalı sütunlar bu tür lahitlerin tarihlendirilmesinde önemli bir ipucu verir. Lahit, stil özellikleri ve lahit içerisindeki sikkeler yoluyla İ.S. III. yüzyılın ortalarına tarihlendirilmiştir.

Barlaam Manastırı :Yayladağı ilçesi Keldağ üzerindedir. Keldağ hem Seleukos döneminde, hem de Roma döneminde kutsal yerlerden biriydi. O dönemlerde burada bir Dorik tapınak vardı. (M.Ö. 3. yüzyıl). M. S. 4. yüzyılda St. Barlaam buraya gelerek Zeus Heykelini yıkmış ve bir keşişler topluluğu oluşturmuştur. 6. Yüzyıl başlarında Manastırın güneydoğu köşesinde bir kilise yapılmış, 526 depreminde bu kilise yıkılmıştır. 960-1050 arasında yeniden yapılan Manastır 1268 yılına kadar faaliyetini sürdürmüş, daha sonra terk edilmiştir.

Ad:  St. Simeon Stilit Manastırı.jpg
Gösterim: 553
Boyut:  18.7 KB
St. Simeon Stilit Manastırı :
Milattan sonra 6. yüzyılda yapılan bu Manastır Antakya’lı St. Simeon’un bir sütun üzerinde 40 yıl yaşadığı yer olarak ün yapmıştır. Antakya-Samandağ yolu ile Asi Irmağı üzerinde bulunan manastır kalıntılarına, Değirmenbaşı Beldesi'nden ayrılan bir yoldan gidilir. Yol Manastır kalıntılarına kadar ulaşır. Bu kalıntılar, Aknehir Beldesi sınırları içinde 479 m. yüksekliğindeki bir tepe üzerindedir. St. Simeon Manastırı, kısmen sağlam oyulmuş kayalardan dik açılı duvarlarla kuşatılmıştır. Manastırın sekizgen merkezi etrafında 3 kilise ile bazı yapılar ve St. Simeon sütunu bulunmaktadır. 3 giriş kapısı vardır. Doğu batı ekseni bir haç şeklindedir. St. Simeon Stilite ömrünün 45 yılını bir sütunun tepesinde yaptırdığı örtülü ve korunaklı bölümde geçirmiş ve bu süre Guinnes Rekorlar Kitabı'nda yer almıştır.

Ad:  Kızlar Sarayı.jpg
Gösterim: 668
Boyut:  24.3 KB
Kızlar Sarayı (Kasr El Banet)
Reyhanlı-Halep asfaltı üzerinde (tampon bölgede) bulunmaktadır. Bu sarayın bölgeyi kontrol altında tutan bir merkez olduğu ve Bizans devrine ait olduğu sanılmaktadır. Saray girişine iki taraflı kesme iri blok taşlardan oluşan bir geçitten girilmektedir. Giriş kısmı yıkılmıştır. Orta kısmında yüksek kare planlı bir kule bulunmaktadır. Kule yıkılmaya yüz tutmuştur. Kulenin kuzey tarafında çeşitli oda kalıntılarına rastlanılmıştır. Bu odalarının sarayı koruyan askerler tarafından kullanıldığı düşünülmektedir. Kulenin doğu tarafında nişler içerisine yerleştirilmiş 8 adet sonradan tahrip edilmiş mezar kısımları ile su deposu alanı mevcuttur. Bu kısmın örtü sisteminin düz dam olduğu taşlar üzerindeki ahşap atıl deliklerinden anlaşılmaktadır. Kulenin güney tarafında kilise kalıntısına rastlanmıştır. Kızlar Sarayının bütününde malzeme olarak kesme büyük blok taşlar kullanılmıştır. Ayrıca mezarlık kapısı girişinde bir Latin haçı ile rozet motifi yer almaktadır. Kilisenin güney cephesindeki kapı üzerinde alçak kabartma halinde akanthos yaprağı motifi vardır.

Harbiye (Daphne) Tarihçesi Hatay’ın çağlayanlar bölgesi olan Harbiye, 6 km.’lik bir yolla Antakya’ya bağlanır. Şelaleleri ile çok serin olduğundan yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği bir mesire yeridir. Platonun güneyinden fışkıran kaynaklar, çeşitli şelaleleri meydana getirdikten sonra Asi Nehrine karışırlar. Bu şelalelerin Antik çağdaki isimleri Kastalia, Pallas ve Saramanna’dır. Harbiye’de yapılan arkeolojik araştırmalardan anlaşılacağı üzere, kazı neticesinde elde edilen buluntulardan M.Ö. 4500-3000 tarihinden itibaren yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir. Hellenistik ve Roma devrinde zengin halk kesimi, Antik çağda da bir mesire yeri olarak kullanılabilmesi için büyük malikaneler ve villalar yaptırmışlardır. Makedonya Kralı büyük İskender’in generallerinden I. Seleucus Nikator Antakya’yı kurarken burayı da imar etmeyi ihmal etmemiştir. Asıl gelişme Helenistik devri krallarından Antiochus Epiphanos zamanında olmuştur. Bu devirde Apollon mabedi inşaa edilmiştir. Roma çağında ilk önce İmparator Pompeus imara başlamış daha sonra diğer imparatorlar tarafından hamamlar, büyük villalar inşaa edilmiştir. Antik çağda bütün Yakındoğu’da Apollo adına düzenlenen yarışlar ve oyunlarla ün kazanan bu yer 1268’de Memlukluların eline geçtikten sonra bir daha eski parlak dönemine erişememiştir.

Çevlik (Seleukeia Pieria)’nin tarihçesi : Antakya’nın 35 km batısında, Musa Dağı'nın güneyinde kurulmuş antik şehirdir. Bu bölgede ilk iskan M.Ö. 4500 yıllarına kadar iner. Bütün dünyaca bilinen tarihi Seleukoslarla başlar. Büyük İskender'in ölümünden sonra generalleri arasında paylaşılan ve burayı da içine alan topraklar generallerinden Seleucus’a kalır.

Çevlik'ten Bir Görünüm Seleukoslar merkezleri Babil olmasına rağmen buradan Akdeniz’e hükmetmek istiyorlardı. Bunun güçlüğünü anlayan İmparator önce burayı devletinin başkenti yapmayı düşündü. Ancak her an denizden saldırıya uğraması mümkün ve savunması güç olan bu şehri başkent yapmaktan vazgeçerek Antakya’ya yöneldi. Roma egemenliğine geçtiğinde de önemi daha da artmıştır. Daha sonra Bizans hakimiyetine geçmiştir. Bu dönemde liman eski önemini kaybetmiştir. Seleukeia Pieria şehri aşağı ve yukarı şehir olmak üzere iki kısımdan kurulmuştur. Yukarı şehir deniz seviyesinden 300 metredir. Burada büyük malikaneler, mabetler ve resmi binalar bulunmaktadır. Aşağı şehir liman ve çevresinde kurulmuştur. Aynı zamanda burada büyük bir hamam ve küçük bir tiyatro bulunmaktadır. Şehrin ÇARŞI’ı ve EL-MİNA ismini taşıyan iki kapısı bulunmaktadır. Şehrin tamamı bir surla çevrilidir.

Titus Vespasianus Tüneli
Ad:  Titus Vespasianus Tüneli.jpg
Gösterim: 681
Boyut:  26.5 KB
Seleukeia Pieria antik kentininin aşağı şehir kısmında bulanan tünel İ.Ö. I. yüzyılda yapılmıştır. Samandağ en canlı günlerinde dağlardan inerek yaşamı tehdit eden sel ve taşkınlarla baş etmek durumundaydı. Nitekim akıntıların sürüklediği toprak limanı kullanılmaz duruma getirmişti. Bunun üzerine Roma imparatoru Vespasianus şehrin etrafını dolanacak, böylece akıntıların yönünü değiştirecek bir tünelin yapımını emretti. İnşaat İ.S. 69 da başladı, İ.S. 81 yılında halefi ve oğlu Titus tarafından bitirildi. Tümüyle dağ içine oyulan tünel 1380 m. uzunluğunda, 7 m. yüksekliğinde, 6 m. genişliğindedir. Tünelin her iki ucunda Vespasianus’a ait kitabe bulunmaktadır.

Beşikli Mağara:
Ad:  Beşikli Mağara.jpg
Gösterim: 719
Boyut:  27.4 KB

Titus tünelininin yakınındadır. Yolu tünelin girişinden ayrılır. Geniş alana yayılan mezarlık, kayalık yamaçlara oyularak yapılmıştır. Mezarlarda Romalılara ait 12 adet Kral mezarı bulunmuştur. Kral ailesine ait mezarların yanı sıra halka ait olanlarda vardır. Nekrepolun hemen yukarısında o dönemde resmi daire olarak kullanılan çalışma odalarının kalıntıları mevcuttur.

Dor Mabedi : Tümüyle beyaz mermerden yapılan mabedin kalıtları Kapısuyu Köyü’ne giden yolun 2. km.’sinde bulunur. Bir zamanlar Seleukeia kentinin merkezinde yer almış, kral mabedi olarak tüm şehri görecek şekilde inşaa edilmiştir. Tapınaktan geriye sütun parçaları, başlıklar mermer altlıklar, büyük temel taşları kalmıştır.

Aççana (Alalah) Hitit Saray Harebesi :
Antakya - Reyhanlı Karayolunun 22. Km.’sinde yolun sağında yer almaktadır. M.Ö. 19 ve 15. yüzyıllara ait iki saray kalıntısı mevcuttur. Aççana Höyüğü Antik (Alalah) şehrinin kalıntısıdır. İlk iskan M.Ö. 3400 yılında başlamıştır. Mısırlılar, Mitaniler, Mezopatomya devletleri ve Etiler gibi kavimlerinin de yerleşim alanı olarak kullandığı 17 yerleşme tabakası mevcuttur. 4. 7. tabakalarında büyük saraylar vardır. En eski saray 7. Tabakalarda Babil Kralı Hammurabi ile çağdaş Yamhat ve Hitit Prensi Yarım-Lim tarafından inşaa edilmiş olanıdır. Bu saray M.Ö. 18. Yüzyıla aittir. M.Ö. 15. yüzyıla ait 4. tabaka sarayı bu sarayın hemen bitişiğindedir. Kral Nigme- Pa’ya Aittir. Saraylar taş temeller üzerine kerpiçle inşaa edilmiş olup daireler bir iç avlunun etrafında sıralanan mekanlar dizini halindedir.

İssos Harabeleri : Erzin ilçesi sınırları içinde Adana yolu ile deniz arasında Seleukos döneminden Epiphania kentine ait olan ve “İssos Harabeleri” olarak bilinen su kemerlerinin kalıntılarıdır. Danaahmetli Köprüsü : Kırıkhan Ovasında, Karasu Nehri üzerinde 6 gözlü bir taş köprüdür. Köprünün 16. yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır.

Demirköprü: Antakya-Reyhanlı yolunun 20. Kilometresinde aynı adla anılan köyde, Asi Nehri üzerinde bulunan bu taş köprü yıkılan Antakya köprüsünün bir benzeridir. Ortaçağda bu köprü bölgenin en önemli geçitlerinden ve Antakya’nın savunmasında büyük rol oynayan yerlerden biriydi. Köprünün iki ucunda da kuleler ve kapılar vardı. Osmanlı döneminde burada derbent teşkilatı vardı ve geçiş ücretliydi. Kuleler 1837 yılında depremde yıkılmıştır. Köprü halen sağlamdır.
Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 07:24