Ziyaretçi
HATAY
Akdeniz Bölgesi'nin en doğusunda yer alır. Doğu ve güneyde Suriye'ye komşu olan il topraklan batıda Akdeniz ve İskenderun Körfezi kıyılarına kadar uzanır. Hatay ilinin kuzeyinde Gaziantep ve Adana illeri vardır.
Türkiye'nin oldukça gelişmiş illerinden biri olan Hatay eskiçağlardan beri önemli bir yerleşme yeridir. Samandağı yöresindeki bazı mağaralarda yapılan kazılarda Taş Devri'nden kaldığı sanılan insan ve memeli hayvan fosillerine rastlanması da bunu gösterir. Ayrıca ilin 46 değişik yöresinde Tunç Çağı'nda kurulduğu anlaşılan yerleşme kalıntıları saptanmıştır. Kuruluşu İÖ 4. yüzyıl sonlarına dayanan Antakya kentinin eskiden 30 km uzunluğunda olduğu bilinen surları, İstanbul surlarından sonra Türkiye'nin en uzun surudur. Romalılar'ın sayfiye yeri olarak kullandıkları Harbiye'de (Daphne) yapılan kazılarda ortaya çıkarılan villalarda kullanılmış olan mozaikler, Paris'te ve ABD'deki çeşitli müzeler ile Hatay Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Hatay Arkeoloji Müzesi dünyanın ikinci büyük mozaik koleksiyonuna sahiptir.
Hatay adının, İÖ 13. yüzyıl ile 7. yüzyıl arasında, merkezi bugün Çatalhöyük olan Kanula olmak üzere il topraklarında kurulan Hattena Krallığı'nın adından kaynaklandığı sanılmaktadır.
Doğal Yapı
Hatay ili topraklarını, batıdaki kıyı kesiminde yer alan dar ova şeridi ile doğu kesimindeki geniş ovalar arasında kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan Amanos Dağları ve güneydeki Ziyaret Dağı engebelendiriı. Amanoslar kuzeyde yükselen ve Daz Dağı da denen Bozdağ'daki Mığırtepe'de 2.240 metreye. Ziyaret Dağı ise Akra Dağı'nda 1.730 metreye ulaşır. Mığırtepe Hatay ilinin en yüksek noktasıdır.
Afrika'nın doğu kesiminden başlayıp kuzeye doğru uzanarak Kahramanmaraş'a kadar varan büyük bir çöküntü oluğu Hatay ilinin doğal yapısını büyük ölçüde belirler. Bu çöküntü alanının Türkiye sınırları içinde kalan bölümüne Kahramanmaraş-Hatay Çöküntü Oluğu denir. Bu çöküntü oluğundan geçen çeşitli akarsuların getirip yığdığı alüvyonlarla oluşan Amik Ovası Hatay ilinin başlıca tarım alanıdır. İlin batıdaki kıyı kesiminde yer alan öteki düzlükler ise Erzin, Dörtyol ve Arsuz ovalarıdır. Hatay ilinin yüksek kesimlerindeki Belen ve Soğukoluk gibi yaylalar yazın serinlemek için gelenlerle dolar. Dağların yüksek düzlüklerindeki bazı yaylalar da hayvancılık açısından önem taşır.
İl topraklarından kaynaklanan sular çeşitli akarsular aracılığıyla Akdeniz'e ulaşır. Bu akarsuların en önemlisi, Lübnan'daki dağlardan kaynaklanan suların Bikaa Vadisi'nde birleşmesiyle oluşup bir süre Suriye'de aktıktan sonra Türkiye topraklarına giren Asi Irmağı'dır. Türkiye ile Suriye arasında doğal sınır da oluşturan bu akarsudan ilin tarım yapılan topraklarının sulanmasında yararlanılır. Afrin ve Karasu çaylarının katıldığı Asi Irmağı, Harbiye yakınlarında çağlayanlar oluşturduktan sonra Samandağı'nın güneyinde Akdeniz'e dökülür. Amanos Dağlan'nın batıya bakan yamaçlarından kaynaklanan küçük akarsular da dar kıyı ovalarından geçerek denize ulaşır.
Eskiden Amik Ovası'nın en alçak kesiminde bulunan Amik Gölü kurutularak bu kesimdeki büyük bir alan ovadaki tarım yapılan topraklara katılmıştır. Hatay ilinde turizm açısından önem taşıyan birkaç küçük göl vardır.
Hatay ili Akdeniz ikliminin etkisindedir; yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Dağların Akdeniz'e bakan alçak yamaçlarında makiliklere, iç kesimlerde meşe ve kayından oluşan ağaç topluluklarına, yükseklere çıkıldıkça da kızıl çam ve kara çam ormanlarına rastlanır.
Tarih
Çok eski bir yerleşme alanı olan Hatay ili topraklarında, yaklaşık 50 bin yıl önce burada yaşayan insanlardan kaldığı sanılan çeşitli buluntular ele geçirilmiştir. Yöredeki başlıca yerleşim yerlerinden biri olan ve Tel Açana olarak da bilinen Alalah önce Akad, Yam-had, Hitit, Hurri-Mitanni, Mısır ve gene Hitit yönetiminde kaldıktan sonra İÖ 1200'lerde denirden gelen halklar tarafından yıkıldı. Daha sonra Geç Hitit devletlerinden Hattena Krallığı'nın egemenliğinin ardından Asur, Pers, Makedonya, Selevkos, Roma, Sasani, Arap, Selçuklu, Haçlı ve Memlûk yönetimlerini yaşayan yöre 1517'de Osmanlı topraklarına katıldı. Hatay'ın 19. yüzyıl sonlarında kuzey kesimleri Adana vilayetine, güney kesimleri de Halep vilayetine bağlı sancakların sınırları içinde yer aldı. I. Dünya Savaşı sonunda Fransızlar tarafından işgal edildi. İskenderun'a 10 Kasım 1918'de asker çıkartan Fransızlar aralık sonuna kadar Hatay'daki tüm kasabaları ele geçirdi. İşgale karşı başlayan direniş sırasında 20 Ekim 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Fransa arasında Ankara Antlaşması imzalandı.
Hatay Sorunu
Ankara Antlaşması uyarınca Payas ile Mey-danıekbez arasında uzanan sınırın güneyinde, Fransız mandası altındaki Suriye hükümetine bağlı İskenderun sancağı kuruldu. Sancak yönetiminin Araplar ile Rum ve Ermeniler' den yana tutum takınması Türk nüfusun Türkiye'ye katılmak için mücadeleye başlamasına neden oldu. Bölgede huzursuzluğun giderek artması ve Milletler Cemiyeti'ne başvuruların etkili olması üzerine Fransızlar 1926'da sancak sınırları içinde, merkezi İskenderun olan bir hükümet kurmaya yöneldiler. Yapılan seçimler sonunda Araplar'ın çoğunlukta olduğu bir millet meclisi oluşturularak anayasa yapıldı ve "Bağımsız İskenderun Hükümeti"nin kurulduğu ilan edildi. Ne var ki, bu yeni duruma Suriye'nin karşı çıkması üzerine hükümetin adı "Kuzey Suriye Hükümeti" olarak değiştirildi.
1936'da Suriye'deki Fransız manda yönetimi sona erdiğinde Suriye'nin İskenderun sancağını topraklarına katmaya kalkışması üzerine sorun Türkiye'de yeniden gündeme geldi. Yöreye Hatay adı verilerek çalışmalara başlandı. Ama Hatay sorununun devletlerarası ikili görüşmelerle çözülememesi üzerine konu Milletler Cemiyeti gündemine getirildi. Milletler Cemiyeti Hatay'ın geleceğini belirlemek üzere bir halkoylamasına gidilmesini kararlaştırdı. Halkoylaması da, Milletler Cemiyeti gözlemcilerinin taraflı davranma olasılığı konusunda Türkiye'nin itiraz etmesi üzerine sonuçlandırılmadı.
1937'de Milletler Cemiyeti sancakta yarı bağımsız bir yönetim kurulması için karar aldı. Buna göre toprak bütünlüğü Türkiye ile Fransa tarafından korunacak olan sancak içişlerinde bağımsız, dışişlerindeyse Suriye'ye bağlı olacaktı. Yapılan seçmen sayımı sonucunda meclise 22 Türk, 9 Alevi Arap, 5 Ermeni, 2 Sünni Arap ve 2 Ortodoks Rum milletvekilinin girmesi kararlaştırıldı. 2 Eylül 1938'de toplanan meclis Hatay Cumhuriyeti' nin kuruluşunu tüm dünyaya duyurdu. Cumhurbaşkanlığına Tayfur Sökmen'in seçildiği Hatay Cumhuriyeti'nin para birimi Suriye Lirası'ydı ve dış dünyada Suriye'nin devlet başkanı tarafından temsil ediliyordu.
Hatay Cumhuriyeti'nin bakanlar kurulu önce Fransız ve Suriye uyruklu görevlilerin işine son verdi. Yapılan öteki değişiklikler ise Türkiye ile olan gümrük engellerinin kaldırılması, Türk posta sistemine bağlanılması ve para birimi olarak Türk Lirası'nın benimsen-mesiydi. II. Dünya Savaşı öncesinde Türkiye ile Fransa arasında 23 Haziran 1939 günü Ankara'da yapılan antlaşma sonrasında toplanan Hatay Millet Meclisi, 29 Haziran 1939'da Türkiye'ye katılma konusunda tarihsel bir karar verdi. 30 Haziran 1939'da bu kararın Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanması üzerine Hatay Türkiye sınırları içine alındı ve yeni Türkiye-Suriye sınırı iki ülke görevlileri tarafından saptandı. Son Fransız birliğinin de çekilmesinden sonra 7 Temmuz 1939'da Hatay il oldu.
BAKINIZ Hatay Sorunu
Ekonomi
Ekonomik açıdan oldukça gelişmiş olan Hatay, Türkiye'de nüfus yoğunluğu bakımından dördüncü ildir. Nüfusun yaklaşık yarısı 10 binden çok nüfuslu ilçe merkezlerinde yaşamaktadır.
Bir yandan gelişmiş ulaşım bağlantılarıyla pazarlama olanaklarının kolaylığı, öte yandan tarımsal ürünlerin işlenmesine dayalı birçok sanayi tesisinin kurulması tarımın çeşitlenmesine yol açmıştır. Hatay ilinde yetiştirilen başlıca ürünler buğday, soğan, çiğit, pamuk, arpa, baklagiller ve patates; bağ ve bahçe ürünleri ise portakal, mandalina, greyfurt, zeytin, üzüm, incir, kavun ile başta domates olmak üzere çeşitli sebzelerdir. Hatay ilininTürkiye turunçgil üretiminde önemli bir yeri vardır. Hayvancılık, tarım alanlarının genişletilmesine bağlı olarak eskiye oranla gerilemiştir. Reyhanlı ilçesindeki Hatay Tarım İşletmesi il tarımının gelişmesine katkıda bulunmaktadır.
Kara ve deniz ulaşımında hizmetlerin çok gelişkin olduğu ilde ticaretin önemli bir yeri vardır. İskenderun Türkiye'nin Akdeniz'deki iki büyük limanından biridir. Ortadoğu bunalımı nedeniyle Beyrut'un eski önemini yitirmesi İskenderun'a bölgede önemli bir yer kazandırmıştır. Ortadoğu ülkelerinin temel gereksinimlerinin büyük bölümü bu liman aracılığıyla sağlanır.
Eskiden Hatay ilindeki sanayi tümüyle tarıma dayalıydı. Bunlar ipekli ve pamuklu dokuma, pamukyağı, zeytinyağı ve sabun fabrikaları ile tabakhanelerdi. 1950'lerden sonra gübre, tarım ilaçları, makine, oto yedek parçaları, tuğla ve kiremit, çeşitli dokuma ve hazır giyim fabrikalarının kurulmasıyla il sanayisi çeşitlilik kazandı. 1975'te İskenderun Demir-Çelik Tesisleri'nin (İSDEMİR) üretime geçmesiyle il sanayisinde büyük bir gelişme oldu.
İskenderun Körfezi kıyısındaki Arsuz plajlarında kurulan tesisler, ilin çeşitli kesimleri ile komşu illerden gelenlerin ve Ortadoğu ülkelerinden gelen Arap turistlerin bu yöreye ilgisini artırmıştır. Arsuz'da bulunan karacalar için koruma ve üretme alanı kurulmuştur. İl topraklarında demir, fosfat ve boksit yatakları vardır.
Toplum ve Kültür
Hatay ilinin çok eski bir yerleşim alanı olduğunu gösteren birçok kalıntıya rastlanmıştır. İlde farklı etnik kökenden gelme topluluklar yaşar. Geçmişte dinsel ve ulusal ayrılıklar topluluklar arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkilemekle birlikte kültürel etkileşime de yol açmıştır.
İşgal ve manda yönetimi yıllarında Fransızlar kendi dil ve kültürlerini yaygınlaştırmak için çeşitli etkinliklerde bulundular. Hatay Arkeoloji Müzesi'nin kurulmasıyla sonuçlanan tarihsel yapı kalıntılarının araştırılması çalışmaları da bu dönemde hız kazandı. Türkiye sınırları içine girmesinden sonra Suriye uyruğunu seçenlerin gitmesiyle ilin etnik yapısındaki çeşitlilik azaldı. Yaşayış bakımından geleneksel yapı 1950'lerden sonra değişti ve 1970'lerde sanayileşmenin gelişmesiyle kentlere göç başladı. Geleneksel el sanatları arasında başta gelenler dokumacılık ve ağaç işçiliğidir. Ama her iki el sanatı da sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte önemini yitirmektedir.Antakya tarım, ticaret ve hizmet merkezi, İskenderun da ticaret ve sanayi merkezi olarak gelişmiştir.
İlde dilden dile dolanan birçok söylence vardır. Bunlardan Hıdır İlyas söylencesi Asi Irmağı'nın oluşumunu da anlatır. Söylenceye göre binlerce yıl önce Samandağı'nın Hıdır-bey köyünde şifalı bir su vardı. Bu suyu bir ejderha beklemekte ve her yıl kurban edilen bir kıza karşılık sudan bir yudum vermekteydi. Kurban edilme sırası kralın kızına gelir. Kızın elleri bağlanarak ejderhanın önüne atılacağı sırada bir çoban yetişerek mızrağını ejderhanın yüreğine saplar. Öldürücü yara alıp acılar içinde kıvranan ejderha çobandan kendisini öldürmesini isterse de çoban arkasını döner gider. Bunun üzerine ejderha çevresini pençeleriyle parçalayarak kaçar ve Lübnan'daki kayalara çarparak ölür. Buradan bir ırmak doğarak ejderhanın açtığı yoldan Hatay'a doğru akar. Bu Asi Irmağı' dır. Halk bu yiğit çobana Hıdır Bey adını takar, kral da kızıyla evlendirir.
İskenderun
Akdeniz'deki başlıca limanlardan birinin bulunduğu İskenderun kenti çevresinde ilk yerleşim yerlerinin İÖ 16. yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. Bugünkü kent, İÖ 4. yüzyılda yöreyi egemenliği altına alan Makedonya Kralı Büyük İskender tarafından kendi adı verilerek kurduruldu. Aleksandreia adıyla anılan kente, başta İskenderiye olmak üzere Büyük İskender'in kurdurduğu öteki Alek-sandreia'lardan ayırt etmek için Aleksandreia ad İssum ve Aleksandreia Scabiosa dendi. İS 4. yüzyıldan sonra "Küçük İskenderiye" anlamında Aleksandretta biçiminde anılan kentin adı sonraki yüzyıllarda İskenderun oldu. Geçirdiği depremler nedeniyle bu eski kentten günümüze ancak kale ile bazı mozaik ve mermer kalıntılar ulaşabilmiştir.
Tarih boyunca önemli bir ticaret merkezi olan İskenderun, Anadolu'nun doğu kesimi ile Kuzey Suriye ve Halep'in limanı olarak işlev görmüştür. Kent 20. yüzyılın başlarında önce demiryolu, sonra da gelişmiş karayolu ulaşım olanağına kavuştu. Arap-İsrail Savaşları ve Beyrut limanının kullanılamaz duruma gelmesinden sonra İskenderun limanının önemi daha da arttı. Türkiye'nin en büyük demir-çelik tesisi olan İSDEMİR'in ve öteki fabrikaların kurulmasından sonra ülkenin önemli bir sanayi merkezi haline gelen İskenderun'un 1950'de ancak 22 bin kadar olan nüfusu 1960"ta 50 bini, 1975'te 100 bini, 1985'te de 150 bini aştı.İskenderun kentinin doğal simgesi sayılan doğudaki Yarıkkaya'da esen şiddetli rüzgârların uğultusu bazan uzaklardan bile duyulur. Çukurova Üniversitesi'ne bağlı İskenderun Meslek Yüksekokulu kentteki sanayi tesislerine teknik eleman yetiştirme amacıyla kurulmuştur.
Kentin nüfusu 152.096'dır (1985).
İl Merkezi:
Antakya
Hatay ilinin iç kesiminde yer alan Antakya kenti İÖ 4. yüzyıl sonunda kurulmuştur. Büyük İskender'in ölümünden sonra Hatay topraklarını da içine alan Selevkos Krallığını kuran I. Selevkos Nikator, Asi Irmağı'nın kıyısında bir kent kurdurdu. Kente, daha sonra I. Antiokhos Soter adıyla kral olan I. Selevkos Nikator'un oğlunun adı verilerek Antiokheia dendi. Sonraki yıllarda kurulan öteki Antiokheia'larla karışmaması için kıyısında bulunduğu Asi Irmağı'nın o zamanki adıyla Antiokheia Orontes biçiminde anıldı. Daha sonra Selevkos Krallığı'nın merkezi olan kent dört ayrı yerleşim yerinden oluştuğundan, "dört kent" anlamında Tetrapolis adıyla da anıldı. Roma döneminde dünyanın üç büyük kentinden biri olan Antiokheia önemli bir ticaret, kültür ve siyaset merkeziydi. Kentin surları eskiden Silpius Dağı denen Habib Neccar Dağf ndan Orontes (Asi) Irmağı kenarına kadar uzanıyordu. Hz. İsa'nın ölümünden sonra buraya gelen Aziz Petrus zamanında ilk kilisenin kurulduğu ve ilk vaftiz töreninin yapıldığı Antiokheia, Hıristiyanlar için uzun yıllar önemli bir dinsel merkez işlevi gördü.
Adı daha sonra Antakya'ya dönüşen kent, Hatay ilinin yönetsel merkezi ve ildeki tarımsal çalışmalara hizmet veren bir ticaret merkezidir. Ortasından Asi Irmağı'nın geçtiği kent sırtını Habib Neccar Dağı'na dayamıştır. Kentte, zengin tarihsel geçmişi yansıtan değişik dönemlerin kalıntıları ile Osmanlı mimarlığının birçok güzel örneği vardır. Hıristiyanlar için bir hac yeri olan Aziz Petrus Grotto-su'ndan başka Hatay Arkeoloji Müzesi de kentin en çok ilgi gören turistik yerlerinden-dir. Kentteki başlıca eğitim ve kültür kurumları Çukurova Üniversitesi'ne bağlı Hatay Eğitim Yüksekokulu ile Antakya Meslek Yüksekokulu'dur.
Kentin nüfusu 107.821'dir (1985).
Msxlabs & Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 06:16