Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
01:40, 2 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cumartesi, 06 Aralık 2025 - 01:42
Arama
MaviKaranlık Forum
Adige Federe Cumhuriyeti
-
Tek Mesaj #2
BiRuMuT
Ziyaretçi
8 Ocak 2010
Mesaj
#2
Ziyaretçi
Adige Cumhuriyeti
Adıge Cumhuriyeti (AC) (Rusça: Респу́блика Адыге́я; Adigece: Адыгэ Республик), Kuzey Kafkasya'da Rusya Federasyonu üyesi bir cumhuriyet. Kafkas Dağlarının kuzeyinde, Krasnodar Kray sınırları içinde yer alır. Cumhuriyetin yazıçeviri olarak adı Respublika Adigeya olup Adigeya olarak da bilinir. Adıge Cumhuriyeti adını, günümüzde nüfusun daha azı durumunda olan (% 24.2) Adigelerden alır. Başkenti Maykop'tur (2006'da 156.800). Yüzölçümü 7.600 km² (Krasnodar Barajı ile birlikte 7.800 km²),nüfusu 447.109 (2002).Nüfus yoğunluğu km² başına 58.8'dir.
Yönetimi
* Adıgey Cumhuriyeti'nde, Adıgece ve Rusça konuşanların siyasal temsil eşitliği ilkesine (paritet) dayanan yarı Başkanlık sistemi yürürlüktedir. Yasama organı olan AC Devlet Parlamentosu-Khase (Хасэ) iki kanatlı ve toplam 54 üyelidir: Khase, Maykop ve Adıgeysk kentsel alanları ile 7 rayonun birlikte oluşturduğu 9 seçim çevresinin (okrug) her birinin üçer üye ile temsil edildiği ve daha çok Adıgece konuşan üyelerin seçildiği 27 üyeli bir (üst) kanat; rayonların her birinin nüfusu oranında temsil edildiği ve daha çok Rusça konuşan üyelerden oluşan 27 üyeli ikinci bir (alt) kanattan oluşur. Böylece Rus ve Adıge nüfusun siyasal temsil eşitliği (paritet) sağlanır ve korunur.
* Adige Cumhuriyeti Devlet Başkanı (Prezident) 5 yıl süreli olarak görevde kalır,daha önce seçilmek için Adigece ile Rusça'yı birlikte bilme koşulu aranırken,daha sonra, Adige Cumhuriyeti Anayasası'nda yapılan bir değişiklikle, Rusça bilmek yeterli sayılmıştır. Daha sonraki federal bir yasa değişikliği ile, RF Devlet Başkanına, bir prosedüre göre yerel birimlerin devlet başkanı ve valilerini atama yetkisi verilmiştir. Aslan Carım ve Hazret Sovmen seçimle iş başına gelmişlerdir. Şimdiki Devlet Başkanı Aslan Thak'uşın (Adıgece: Тхьак1ущынэ Аслъанчэрый; Aslan Tkhakushinov) RF Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Güney Okrugu temsilcisi Dimitri Kozak tarafından AC Parlamentosu'na sunulan altı aday içinden, AC Parlamentosu-Khase'nin olurunu alan ve RF Devlet Başkanı Vladimir Putin'e sunulan üç adaydan biri olarak uygun bulunmuş ve bu olur 13.12.2006'da AC Devlet Parlamentosu-Khase tarafından onanmıştır. Böylece 13.01.2007 tarihinden başlayarak geçerli olmak üzere, Maykop Devlet Teknoloji Üniversitesi rektörü Aslan Thak'uşın, Adigey Cumhuriyeti Devlet Başkanı olarak göreve başlamıştır.
* Bakanlar Kurulu üyeleri, Başbakan dahil, Parlamento (Khase) dışından Devlet Başkanı tarafından atanmakta ve görevden alınabilmektedir. Atamanın yürürlüğe girmesi için Khase onayı gerekir. Vladimir Samojenkov Bakanlar Kurulu Başkanı ya da Başbakan olmuş ("Adıge maq" gazetesi (internet), 18.01.2007), ancak Aslan Thak'uşın 12.05.2008'de Vladimir Samojenkov'u görevden alarak, yerine aynı gün Murat Kumpıl'ı (Къумп1ылэ Мурат) atamıştır.
* Yerel idari birimler ve belediye kuruluşları Başkan'a ve Khase'ye karşı, bağlı ve sorumludur. Yargı, yüksek (AC Anayasa Mahkemesi;AC Yüksek Mahkemesi) ve alt kademe mahkemelerden oluşur. AC Başsavcılığı ve savcılık örgütü, Rusya Federasyonu Başsavcılığına bağlıdır
İdari bölümler
* Adigey, iki kentsel alan, yani Maykop ve Adıgeysk kentsel alanlarıyla, yedi rayon birimine ayrılır.
* Adıge köyleri de bulunan Tahtamukay, Tevçejsk, Krasnogvardeysk, Şogenovski ve Koşehablski ile, ağırlıklı Rus nüfuslu Giaginski ve Maykopski rayonları.
* Kentsel alan ve rayonlar, kendi içlerinde okrug (bucak) denilen daha küçük idari birimlere ayrılırlar, köyler okrug içinde yer alırlar. Bütün bu idari birimlerin kendi seçilmiş meclis ve yürütme komiteleri bulunur.
Tarih
* Adıgeler (Çerkesler), tarihöncesi çağlardan beri Kuzeybatı Kafkasya'da yaşamış olduğu kabul edilen bir halktır. Adıge ataları için, Grek belgelerinde Sind ve Meot gibi adlar kullanılmıştır. Bazı araştırmacılar da, Adigelerin Hattilerden türediğini kabul etmektedirler. Adige destanı Nartlarda "Cırt", "Çıt", "Çınt" biçiminde geçen yer ve topluluk adlarıyla anılan halkların Sind ve Meotlar olduğu sanılmaktadır. Ölü gömme kültüne (tapıncına) göre, Sind ve Meot varlığı M.Ö. 3. binyılına değin izlenebilmektedir. Meotların ('Mıvıt'/'Мыут1' ya da 'Мыут1э') Kimmerler ve İskitler ile ilişkileri bulunuyordu. M.Ö. 8.-7. yüzyıllarda Adige-Grek ilişkileri başladı (bk. Bestlenıye Asker, "Adigeler Greklere yardımcı oluyorlardı", internet). Grek belgelerinde Sind ve Meotların yazılarının bulunduğu yazılıdır;nitekim 1955'te, Adigey'de, arkeolojik kazılar sonucu Meot (Мыут1э; Adige) yazılı tabletleri bulunmuştur. M.Ö. 5. yüzyılda kurulu olduğu bilinen, ama daha öncesi hakkında yeterli bilgi bulunmayan, 4. yüzyıl ikinci yarısına değin yaşayan ve merkezi Sindika limanı ya da Grekçe adıyla Gorgippia (Anapa yerinde) olan Sind Devleti kralları da kendi adlarına sikke (madeni para) kestiriyorlardı. Sind Krallığı ya da Sindika, M.Ö. 4. yüzyılda, dış, özellikle İskit saldırılarından korunma amacıyla, Bosporos kralı Levkon I döneminde (M.Ö. 349-348) komşu Bosporos Krallığı'na katıldı. M.Ö. 3. yüzyılda ucuz Mısır buğdayının rekabetine dayanamayıp çöküş süreci içine giren Karadeniz kıyısındaki Grek "Bosporos Krallığı"nın zayıflaması, M.S. 2. yüzyılda beliren İskitlerin izleyicileri Sarmatlar, ayrıca batıdan kıyılara yönelen Gotlar ile kuzeydoğudan ve kuzeyden gelen ve 4. yüzyılda yoğunlaşan Hunların saldırıları sonucu, Azak Denizi ve Karadeniz kıyılarındaki kentler yıkıldı ve kıyı ticareti de sona erdi, verimli topraklar ve otlaklar Hunlar'ın eline geçti. Adıgeler ise, dağlara sığındılar.
* Hunların çekilmesinden (6. yüzyıl) sonra, Adıgeler Asya steplerinden gelen Avarların saldırıları ile karşılaştılar ve uzun bir süre kendilerine gelemediler. Avarların çekilmesinden sonra, Adıgeler eski topraklarını geri aldılar, kuzeyde, bugünkü Ukrayna ve Kırım Yarımadası içlerine değin yayıldılar. Halen, buralarda birçok yer Çerkes (Adıge) adları taşımaktadır. Ancak, doğudan ve kuzeyden gelen Hazarlar, Kuzey Kafkasya topraklarının çoğunu ele geçirdiler. Durumdan, yani Hazarlarla sürdürülen savaşlardan yararlanan Ruslar 10. yüzyılda Kerç Boğazı dolaylarında Tmutarakan Prensliği'ni kurdular, ama Prenslik 11. yüzyılda Adıgelerle Alanların bir bölümünün (Yaslar) birleşmesi sonucu ortadan kaldırıldı. MS 2. yüzyılda beliren ve günümüz Osetler'inin ataları olarak kabul edilen İran asıllı Alanlar, Kuban Irmağı havzalarında yoğunlaşarak yayıldılar. 11-13 yüzyıllarda Alanlar feodal bölünmeler içine girdiler ve eski güçlerini yitirdiler. Bu dönemde Adıgelere Zykh (Зихы) ve Kasog gibi adlar veriliyordu.Daha sonra Bizans, Venedik ve Ceneviz ile ticari ilişkiler kuruldu, Ortodoks ve Katolik mezhepleri Adigeler arasında yayılmaya başladı. Ama eski kentsel ve yazılı yaşama dönülemedi.
* 1223'te Moğol saldırıları başladı ve bir Moğol-Kıpçak devleti olan Altın Orda Devleti kuruldu (1242-1501). Kuzey Kafkasya'daki düzlük alanlar Kıpçaklar'ın eline geçti. Nitekim günümüzde Kuzey Kafkasya'da yaşayan Kumuk ve Nogaylar ile Balkar ve Karaçay toplulukları, bu akınlar sonucu şimdiki yerlerine yerleşmiş olmalılar, nitekim bu topluluklar halen Kıpçak lehçelerinde konuşmaktadırlar. 1395'te Timur'un saldırıları ile karşılaşıldı ve giderek Altın Orda da parçalandı. Parçalanma sonucu, Altın Orda yerinde, komşu devletler olarak Kırım Hanlığı (1426-1783) ile İdil Irmağı güneyinde ve Hazar Denizi'nin kuzeybatı yörelerinde Astrahan Hanlığı (1466-1556) oluştu. Bu arada Kuban Irmağı kuzeyindeki topraklar da 13-15. yüzyıllar boyunca Adıgeler tarafından giderek ve büyük çapta Tatarlar lehine terk edildi ve Orta Kafkaslar'da şimdiki Kabartay bölgesi ya da Kabardiya oluştu. Dört büyük derebeyi ailesi (pşı) ve bunların vasalları tarafından yönetilen Kabardiya, 1556'da Astrahan Hanlığı'nın Rusya tarafından ortadan kaldırılması ve Rusya ile sınırdaş olunması sonucu, Kırım egemenliğinden çıktı ve 1557'de Rus koruması (egemenliği) altına girdi.
* Kabardiya'nın 1557'de Rus koruması altına girmiş olması olayı, bugünkü Kabardey-Balkar Cumhuriyeti ile yetinilmeyerek,tarihsel anlamda bir ilgisi bulunmayan, 1864 yılına değin bağımsızlığını sürdürmüş olan şimdiki Adigey ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'ni de kapsayan, ama aynen bu iki yöre (region) gibi, en az birer bölümü ile, o zamanki tarihsel Çerkesya sınırları içinde bulunan Krasnodar Kray ve Stavropol Krayı ise dışarıda bırakan ilginç bir resmi uygulamayla, "Adıgelerin Rusya'ya katılmalarının 450. yılı" biçiminde 2007 yılı boyunca kutlanmıştır. Ayrıca, kutlama programı çerçevesinde, Nalçik'te anıt heykeli dikili olan, Müslüman Kabartay büyük derebeyi (pşı) Temrıko İdar'ın kızı iken, 1561'de Moskova'da bir kilisede vaftiz edilip Mariya adını alan ve ikinci karısı olmak üzere ilk Rus çarı IV. İvan'a (Korkunç İvan; 1530-1584) nikahlanan, Rus-Kabartay dostluğunu simgeleyen Goşevnay İdar (1544-1569) ve Rusya'nın genişleme sürecinde görev almış ve etkili katkılarda bulunmuş olan çok sayıda Kabartay soylusu (komutan ve devlet adamı) da anılmıştır. Bu arada Kabartay-Balkarya'nın kurucu ortağı olan Balkar halkı, 1557'de Rusya'ya katılmadıkları, 1827 yılına değin egemen bir halk ve bölge olarak kaldıkları gerekçesiyle, sözkonusu 450. yıl kutlamalarına katılmamıştır.
Adıgelerin ikiye ayrılması
* 1557 sonrasında Adıgeler, Rus korumasındaki Kabartaylar; Osmanlı İmparatorluğu ve onun korumasındaki Kırım Hanlığı ile fiilen bir dayanışma içinde ve Rus yönetimi dışında olan bağımsız Çerkesya Adıgeleri biçiminde ikiye ayrılmış oldular. Adıge dili de batı ya da asıl Adigece ve doğu ya da Kabartayca biçiminde iki kola ayrıldı. Bu iki kol arasındaki uzaklaşma, sözgelişi Türkçe örneğini bir ölçü olarak alırsak, Azerice'ye göre daha fazla, Özbekçe'ye göre daha azdır denilebilir.
* 1739 Belgrad Antlaşması gereğince Büyük ve Küçük Kabartay bölgeleri, Osmanlı ve Rus etki alanları arasında tarafsız bölgeler olarak kabul edildiler. Ama Osmanlıların istediği sonuç elde edilemedi, Kabartay derebeyleri Ruslarla işbirliğine devam ettiler. 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı boyunca, Osmanlılar, Kabartay müttefiklerinin yardımıyla Orta Kafkaslar'daki stratejik dağ geçitleri üzerinde üstünlük ve kontrol kurmuş olan Rusları Kuzey Kafkasya'dan uzaklaştırmayı denediler. Ancak Türkleri ağır bir biçimde yenen Ruslar Kırım (1771), Kabartay ve Kuzey Osetya'da denetim kurdular,ardından bir araba yolu da inşa ederek, ilk kez Daryal Geçidini geçtiler; Güney Kafkasya'ya giren Ruslar, Gürcü müttefikleri ile birlikte Osmanlı korumasındaki İmereti Krallığı (Açıkbaş) başkenti Kutaisi'yi ele geçirdiler ve Türkleri kıyıya doğru sürerek, Poti Kalesinde kuşatma altına aldılar. Sonuç olarak, denge Ruslar lehine, Türk, Kırım, Adıge ve Kuzey Kafkasya halkları aleyhine bozulmuş oldu. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması sonucu, Kabartay bölgesi, Kuzey Osetya ile birlikte Rusya'ya ilhak edildi. Burada Ruslar, 1739'dan beri birer bağımsız bölge olan bu bölgeleri, Kırım Hanlığı'ndan "alarak" ilhak ettiler.Kırım Hanlığı üzerindeki Osmanlı korumasına da son verildi, Kırım Hanlığı bağımsız ülke sayıldıysa da, burası fiilen Rusların denetimine girmiş oldu ve bir süre sonra da Rusya'ya ilhak edildi (1783).
* Ruslar 1783'te Kırım Hanlığı'nı, bu arada Kuban Irmağı'nın kuzeyinde, Azak Denizi'nin doğusundaki Taman Yarımadası'nı, Kuban ve Yeya ırmakları arasındaki Kırım topraklarını ilhak ettiler. Kuban Irmağı kuzeyi topraklarını 1783 yazı içinde, etnik temizlik ve soykırım uygulayarak, Nogaylar ile Adigeler'den tamamıyla temizlediler, Kuban Irmağı üzerindeki topraklar 10 yıl boş (sivil yerleşime kapalı) tutulduktan sonra, 1792-1793 yıllarında Rus Kazaklarının yerleşimine tahsis edildi
Rusların Adıgey'i karadan kuşatması ve Osmanlı-Çerkes ittifakı
* Ruslar, 1774'ten sonra, Kuban'ın güney havzası ile Karadeniz kıyılarına yayılmış olan Adıgeleri ya da onların ülkesi olan Adıgey'i (Çerkesya'yı), kıyı ve güneydeki Osmanlı korumasındaki topraklar (Abhazya ve Gürcü toprakları) dışında, üzerinde askeri kale, karakol ve gözetleme kuleleri bulunan müstahkem hatlarla çevirerek kuşatma altına aldılar. Zor bir durumla karşılaşan Adıgeler Osmanlı'dan yardım ve ittifak talebinde bulundular: Osmanlılar Adıgelere yardım ve kendi savunma politikaları gereği Ferah Ali Paşa'yı Soğucak Muhafızlığına (Gelencik) atadılar. 1781'de, Fransız mühendislerinin de yardımıyla, bir Osmanlı garnizonunun yerleştirildiği Anapa kalesinin inşaatı başlatıldı ve Ferah Ali Paşa, Anapa Muhafızı (Askeri Vali) oldu.
* Anapa 1828 yılı Rus işgaline değin, Çerkesya'nın da başkenti konumundaydı. Çerkesya'yı oluşturan 12 bölgenin (eyalet) yerel meclislerince seçilen temsilciler Anapa'ya gönderilir ve onlar aracılığıyla önemli kararlar alınırdı.Kentte Osmanlı bayrağı yanında Adigelerin bayrağı da dalgalanırdı. Diplomatik, idari ve askeri işler Anapa'dan yürütülüyordu. Dış ülkelere gönderilecek elçiler, bölge askeri komutanları ile yargıçların seçilmesi yanında, savaş zamanında ve gerektiğinde, Hakim denilen ve sınırsız yetkilerle donanmış bir önder de (hem yönetici ve hem de üst komutan) belirleniyordu.
* 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Temmuz 1791'de Anapa ve bu kaleye sığınmış bulunan ve Adıge Ordusu Başkomutanlığına (Hakim) getirilmiş olan İmam Mansur Rusların eline geçti, ama 1792 Yaş Antlaşması ile Anapa Osmanlılara geri verildi.
* 1801'de Kartlı ve Kaheti Krallığı (Doğu Gürcistan) toprakları Rusya'ya ilhak edildi. 1806 yılından başlayarak, Osmanlı korumasındaki İmereti Krallığı ve Mingrel Prensliği toprakları Rusya'ya ilhak edildi. Bu arada Karadeniz kıyısında Sohum Kalesi merkezli ve Osmanlı korumasında olan Abhaz Prensliği ise,Osmanlılar'dan ayrıldı ve bir antlaşma ile Rus koruması altına girdi.Bütün bu oluşumlar 1812 Bükreş Antlaşması'yla da kalıcılaştı, ayrıca 1813 Gülistan Antlaşması'yla da İran Dağıstan'nın tamamı ile şimdiki Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kuzeyi üzerinde Rus egemenliğini tanıdı. Böylece Rusya Güney Kafkasya'ya kalıcı olarak yerleşmiş oldu
* 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Nisan 1807'de Anapa yeniden Rusların eline geçti. Ama 1812 Bükreş Antlaşması'na göre Anapa, Osmanlılara geri verildi, ayrıca kuzeydeki Kuban Irmağı ile daha güneydeki Bzıb Irmağı (Pitsunda) arasındaki Çerkesya'nın Karadeniz kıyılarının denetimi de Osmanlılara verildi; Bzıb Irmağı ile Rioni Irmağı (Poti) arasındaki Karadeniz kıyılarının,bu arada Bzıb Irmağı ile İngur Irmağı arasında bulunan ve 1810'da bir antlaşmayla Rusya korumasını benimsemiş olan Abhazya Prensliği kıyılarının denetimi de Ruslara bırakıldı.
* Böylece, 1792 Yaş Antlaşması ile Rusya tarafından temelleri atılan planlı bir yayılmacı strateji izleyen Rus diplomasisi, uluslararası hukuka göre bağımsız bir ülke olan Çerkesya'nın ele geçirilebilmesi için, tıpkı 1774'te Kabartay topraklarının hileli yollarla ilhakı olayında olduğu gibi, ileriye yönelik siyasal bir alt yapı oluşturmaya çalışıyordu. Çerkesya kıyı denetiminin Osmanlı Devleti'ne bırakılmış olması da, Rusya'nın 50-100 yıllık süreçlere yayılarak geliştirilen yayılmacı politikalarını perçinlemeyi amaçlayan süreçlerden biri olmalıdır. Sonuç olarak, Çerkesya, artık bağımsız bir ülke olarak değil, ileride Osmanlı Devleti'nden bir antlaşmayla, yani "hukuka" uygun olarak alınmış bir toprak parçası imiş gibi gösterilebilecek ve tepkiler geçiştirilebilecekti. Bu da Rusların ne denli ileri görüşlü, hesaplı, uzun vadeli ve sabırlı bir diplomasi yürütmekte olduklarını göstermektedir.
Anapa, 1828'de kuşatma altına alındı, 12 Haziran 1828'de kesin olarak Rusların eline geçti. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan 1829 Edirne Antlaşması ile, kuzeyde Kuban Irmağı ağzından güneyde Bzıb (Psıb) Irmağı ağzına ya da Pitsunda'ya dek uzanan ve Osmanlılarca yerine getirilen Çerkesya kıyılarının denetimi, Osmanlı Devleti tarafından Ruslara devredildi. Böylece Çerkesya,haksız ve hileli bir antlaşma ve diplomasi oyunuyla, sıradan bir Rusya "toprağı" imiş gibi, Ruslarca dünyaya tanıtılmaya başlandı. Bu durum Karl Marx başta olmak üzere, dönemin demokrat çevrelerince kınanmış, Çerkeslere destek çağrıları yapılmıştır. Ancak bu gibi sivil kesim çağrıları durumu değiştirememiştir. Sonuç olarak Poti limanı kuzeyindeki tüm Doğu Karadeniz kıyılarında kesin bir Rusya denetimi kurulmuş oldu.
Rusların Adıgey'i karadan ve denizden kuşatması
* Ruslar, 1829 Edirne Antlaşması gereğince, Ruslar Adıgelerden boyun eğmelerini istediler, ama Adigeler, bağımsız olduklarını, Osmanlıların kendilerini Rusya'ya terk etme yetkilerinin bulunmadığını öne sürerek, boyun eğmeyi kabul etmediler. Bunun üzerine Kafkasya Valisi General Paskeviç, Adigelere boyun eğdirmek için bir plan hazırladı. Buna göre kuzeydeki Rus kalesi Anapa'dan güneydeki Rus kalesi Sohum'a kadar uzanacak olan bir "Karadeniz Kıyı Hattı" ile,bir Rus deniz üssü olacak olan Gelencik limanından başlayıp ülke içinden geçecek ve Adıgelerin bir bölümünü ana Çerkes nüfusundan ayırarak Yekaterinodar'ın (Krasnodar) batısındaki Olginski köprü karakoluna uzanacak olan "Gelencik Hattı"nı kurma kararı aldı. Böylece bölünmüş olacak Çerkeslerin dış dünya ile olan ilişkileri kesilmiş olacak ve boyun eğmeleri sağlanacaktı. Ancak, hesapta olmayan bir biçimde 1830'da İmam Gazi Muhammed önderliğinde Dağıstan ve Çeçenya'da büyük bir Müslüman ayaklanması baş gösterdi, binlerce Dağıstanlı ve Çeçen mücahit Rus mevzilerine saldırdı. Ayrıca Polonya'da da Rusya karşıtı büyük bir ayaklanma oldu. General Paskeviç, ayaklanmayı bastırması için 1831'de Polonya'ya gönderildi. Bu iki nedenle Çerkesya'daki müstahkem hatlar kurulması işi, ertelenmiş oldu. Gazi Molla sanı verilen İmam Gazi Muhammed, 1832'de öldürüldü, yerine seçilen İmam Hamzat'ın da öldürülmesi üzerine, 1834'te Şamil, Dağıstan ve Çeçenya Müslümanlarının İmamı (Dini Devlet Başkanı) olarak direnişin başına geçti.
* İmam Şamil, üslendiği Dağıstan'daki Ahulgoh kalesinin düşmesi üzerine (1837) Çeçenya'ya kaçtı. Şamil'in yenilmiş olması üzerine, Ruslar, hat inşaatlarını yeniden başlattılar. 1837-1839 yıllarında hatların inşaatı tamamlandı. Çerkeslerin dış dünya ile olan bütün bağlantıları kesilmiş oldu. Adıgeler, ayrıca, dört bir yandan saldırıya geçen Ruslarla aralıksız çarpışırlardı. Ruslar, doğudan batıya doğru ilerlediler, Kuban'ın ana kolundan, daha batıda bulunan ve Kuban'ın bir kolu olan Laba Irmağına ulaştılar;ele geçirdikleri bu yerleri, yani Kuban-Laba ırmakları arasındaki "Base Ovası" (Басэ губгъо) denilen geniş ve bitek yerlerde yaşayan yerli halkı katliam ve etnik temizlikten geçirdiler,köyleri ateşe verdiler ve bu bölgeye, stanitsalar (Kazak köyleri) kurarak silahlı Kazakları yerleştirdiler. Base Ovasındaki Adıgelerin ve güneydeki dağlarda yaşayan Abazaların (Abazin) kalıntılarını da Küçük ve Büyük Zelençuk ırmakları vadilerine sürerek, hapsedecek bir biçimde oralara yerleştirdiler.Vadi çıkışlarında Rus askeri kale ve stanitsaları kuruldu,birbirine kapalı olan bu vadilere yerleştirilen nüfus sıkı bir denetim altına alındı. Bu nüfus, 1774'ten beri Rus yönetiminde olan Kabardiya'dan getirilen Kabartay göçmenlerle harmanlanarak uysallaştırılmaya çalışıldı (Bu bölgede şimdi RF'ye bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti bulunmaktadır).
* Öte yandan Adigeler, 1839'u 1840'a bağlayan kış mevsimini yarı aç ve perişan geçiren Adıgeler, bazı ajanların, Rus kale ve karakollarına saldırıya geçilmesi halinde "Türk ve İngiliz yardımlarının mutlaka geleceği" biçimindeki boş sözlerinin etkisinde kalarak, 1840 yılı ilkbaharında, ilkel silahlarıyla toplu bir halde karşı saldırıya geçtiler, hatları yıktılar ve kalelerin bazılarını ele geçirdiler. Rusların takviye almaları, bu arada bekledikleri dış yardımların gelmediğini ve aldatılmış olduklarını gördüler, bunun üzerine saldırıları durdurup savunmaya çekildiler.
* Adıgelerin 1840 yılındaki yarım kalmış başarılarını bir zafer olarak algılayıp moral bulan ve yeniden güç kazanan İmam Şamil Çeçenya ve Dağıstan'da savaşı yeniden başlattı. Bu arada savunmada olan Adıgelerin yeniden saldırıya geçmelerini sağlamak ve şeriatı yaymak için, Şamil, naip adı verilen yardımcılarını Çerkesya'ya göndermeye başladı,ancak naipler başarılı olamadılar. Geleneksel (eski demokratik) ilişkilerin ağır bastığı ve Sünni/Hanefi mezhebine mensup olan Çerkesya'da, Çeçenya ve Dağıstan'daki gibi Sünni/Şafii İslam hukuku (şeriat) iyi karşılanmadı. 1846'da İmam Şamil, Çerkesya ile Çeçenya'yı ayıran Kabardiya'yı yanına alıp Çerkesya'daki Adıgelerle birleşmek ve direnişi Kuzey Kafkasya boyutuna yaymak istedi, ancak Ruslardan çekinen ve Ruslarla çıkar ilişkileri olan Kabartay derebeyleri (pşı), Şamil'in safına katılmayı göze alamadılar, vadi çıkışlarına silahlı kuvvetler yığarak köylülerin Şamil'e destek vermelerini önlediler.Ruslar Kabartaylara geniş tarım toprakları bırkmışlardı, ayrıca derebeylerinin (pşı ve verk) yerel hukukunu tanıyorlardı. Kabardiya'daki başarısızlık üzerine, İmam Şamil, genç ve yetenekli naiplerinden Muhammed Emin'i, 1848'de, temsilcisi olarak, Çerkesya'daki Adıgelerin arasına gönderdi. Naib, İmam Şamil'in derebeyliğini ve köleliliği yok ederek hüküm sürdüğü Dağıstan ve Çeçenya bölgelerinde gerçekleştirmiş olduğu şeriata dayalı toplumsal eşitliği Çerkesya'da gerçekleştiremedi, karşısında bir dizi güçlük ve engel belirdi. Şafii Müslüman olan Çeçen ve Dağıstanlıların aksine Hanefi Müslümanlar olan Adıgelerde toprak mülkiyetinden de güç alan etkili bir din adamları örgütlenmesi (şeyhlik ve tarikat kurumları) yoktu. Bu nedenle din adamlarının gücü de sınırlıydı. Çerkesya'da yerel laik demokratik kurum ve geleneklar (h'abze/хабзэ) yanında,yer yer derebeyi düzeni de vardı. Adıgelerin birçoğu köle ve soyluluğun genetik, tanrısal bir kaynağa dayandığına inanıyor, din bile bu anlayışı ortadan kaldıramıyordu. Derebeyi ve zengin/egemen sınıfların desteğini yitirmekten çekinen Naib, ciddi ve geniş reformlar başlatmayı göze alamadı, bu nedenle de yaygın bir halk desteği sağlayamadı, çok yönlü ve çelişik uzlaşma yollarını, baskı ve terörü denedi, bir K'emguy derebeyinin kızını çok eşli haremine aldı. Ama bu yeni evlilik ve çok yönlü uzlaşma girişimi yoksul köylülerin endisinden uzaklaşmalarına, kölelerin de özgür olma umutlarını yiirmelerine yol açtı. Sözgelişi Karadeniz kıyısındaki Vıbıh nüfusunun, en az dörtte biri köleydi, Abadzehler arasında da köle sayısı az değildi, köleler baskı ve sömürü altındaydı. Kölelerin özgürleştirilememiş olması, bu insanların savaşa tam seferber edilmeleri fırsatını yok etti. Bunun yol açtığı yıkım ve zararlar ileride daha da net olarak görülecekti.
* Naib'in şeriata dayalı devlet yapılanması ve saldırı politikası, halkın tepkilerine yol açtı. Naib 1851'de Ruslar karşısında yenilgiye uğradı. Giderek Naib'e destek, Abadzehlerle sınırlı bir düzeye düştü;demokratik bir yaşama alışkın olan Şapsığlar ve diğer topluluklar,düzenbaz ve güvenilmez bir kişi olarak algıladkları Naib'in otoritesini benimsemeyi reddettiler, şeriat mahkemesi binalarını yaktılar ve Naib yanlısı din adamlarını ve kadıları (yargıçları) bölgelerinden kovdular. Bu yeni bölünme ve kaos, ayrıca Şamil tarafından desteklenen Naib'in Rus mevzilerine yönelik saldırı politikası, savunmaya dayalı genel Adıge stratejisini de zayıflattı. Saldırılar, daha sert Rus misillemelerine yol açtığı gibi, Rus savaş şahinlerinin elini daha da güçlendirdi, barışçı bir toplum olan Çerkeslerin "kötü", "haydut" ve "saldırgan kişiler" oldukları biçiminde, yalana dayanan bir Rus kampanya ve dezenformasyonu/yanlış bilgilendirmesi ile Rus kamuoyu da yanıltıldı.
Vikipedi
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 01:42
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...