Arama

Adige Federe Cumhuriyeti

Güncelleme: 29 Mayıs 2015 Gösterim: 10.708 Cevap: 3
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
21 Mayıs 2008       Mesaj #1
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
AbhazFlagoldADİGEY
MsXLabs.org & Büyük L.
Sponsorlu Bağlantılar

ADİGEY özerk bölgesi, rusca Adi- geyeskaya Avtonomnaya oblast, Rusya Federasyonu topraklan içinde özerk bölge. Batı Kafkas dağlarının kuzeyinde; 7 600 km2; 417 000 nüf. Yön. merk. May- kop, 149 000(1089).

Başkenti : Maykop Rusya Federasyonuna bağlı bir cumhuriyet olan Adige, yakın zamana kadar federasyonun Krasnodar bölgesine bağlı bir özerk bölge idi. Adige Özerk Bölge statüsünü 7 Ekim 1990'da kazandı. "Özerk Bölge" statüsüyle yetinmeyen Adigeler sürdürdükleri mücadele sonucu 1995 yılında "Özerk Cumhuriyet" kimliğini kazandı.Anadolu'dan Kırım ve Kafkasya bölgesine Müslümanlık-Hıristiyanlık mücadelesi sebebiyle kendi inançlarını muhafaza için göçen Çerkezler "Adigeko" denilen bölgeye yerleşmişlerdir.

Buradaki yerli Adigelerle kaynaşıp bütünleşerek Adige topluluğunu oluşturdular. Çin, Hint, Moğol ve Türkler arasındaki savaşlar sonucunda bir kısım Türk boyları batıya göçmeye başlar. Bu göç ve savaşlardan en fazla etkilenen bölgelerden biri de Adige Özerk Cumhuriyeti'nin bulunduğu alandır. Halen Rusya Federasyonu içinde yer alan Adige Özerk Cumhuriyeti'nde bütün Kafkas kavimlerinden topluluklar mevcuttur.
Son düzenleyen _Yağmur_; 29 Mayıs 2015 19:49 Sebep: kaynak eklendi.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
BiRuMuT - avatarı
BiRuMuT
Ziyaretçi
8 Ocak 2010       Mesaj #2
BiRuMuT - avatarı
Ziyaretçi
Adige Cumhuriyeti

Sponsorlu Bağlantılar
Adıge Cumhuriyeti (AC) (Rusça: Респу́блика Адыге́я; Adigece: Адыгэ Республик), Kuzey Kafkasya'da Rusya Federasyonu üyesi bir cumhuriyet. Kafkas Dağlarının kuzeyinde, Krasnodar Kray sınırları içinde yer alır. Cumhuriyetin yazıçeviri olarak adı Respublika Adigeya olup Adigeya olarak da bilinir. Adıge Cumhuriyeti adını, günümüzde nüfusun daha azı durumunda olan (% 24.2) Adigelerden alır. Başkenti Maykop'tur (2006'da 156.800). Yüzölçümü 7.600 km² (Krasnodar Barajı ile birlikte 7.800 km²),nüfusu 447.109 (2002).Nüfus yoğunluğu km² başına 58.8'dir.

Yönetimi

* Adıgey Cumhuriyeti'nde, Adıgece ve Rusça konuşanların siyasal temsil eşitliği ilkesine (paritet) dayanan yarı Başkanlık sistemi yürürlüktedir. Yasama organı olan AC Devlet Parlamentosu-Khase (Хасэ) iki kanatlı ve toplam 54 üyelidir: Khase, Maykop ve Adıgeysk kentsel alanları ile 7 rayonun birlikte oluşturduğu 9 seçim çevresinin (okrug) her birinin üçer üye ile temsil edildiği ve daha çok Adıgece konuşan üyelerin seçildiği 27 üyeli bir (üst) kanat; rayonların her birinin nüfusu oranında temsil edildiği ve daha çok Rusça konuşan üyelerden oluşan 27 üyeli ikinci bir (alt) kanattan oluşur. Böylece Rus ve Adıge nüfusun siyasal temsil eşitliği (paritet) sağlanır ve korunur.

* Adige Cumhuriyeti Devlet Başkanı (Prezident) 5 yıl süreli olarak görevde kalır,daha önce seçilmek için Adigece ile Rusça'yı birlikte bilme koşulu aranırken,daha sonra, Adige Cumhuriyeti Anayasası'nda yapılan bir değişiklikle, Rusça bilmek yeterli sayılmıştır. Daha sonraki federal bir yasa değişikliği ile, RF Devlet Başkanına, bir prosedüre göre yerel birimlerin devlet başkanı ve valilerini atama yetkisi verilmiştir. Aslan Carım ve Hazret Sovmen seçimle iş başına gelmişlerdir. Şimdiki Devlet Başkanı Aslan Thak'uşın (Adıgece: Тхьак1ущынэ Аслъанчэрый; Aslan Tkhakushinov) RF Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Güney Okrugu temsilcisi Dimitri Kozak tarafından AC Parlamentosu'na sunulan altı aday içinden, AC Parlamentosu-Khase'nin olurunu alan ve RF Devlet Başkanı Vladimir Putin'e sunulan üç adaydan biri olarak uygun bulunmuş ve bu olur 13.12.2006'da AC Devlet Parlamentosu-Khase tarafından onanmıştır. Böylece 13.01.2007 tarihinden başlayarak geçerli olmak üzere, Maykop Devlet Teknoloji Üniversitesi rektörü Aslan Thak'uşın, Adigey Cumhuriyeti Devlet Başkanı olarak göreve başlamıştır.

* Bakanlar Kurulu üyeleri, Başbakan dahil, Parlamento (Khase) dışından Devlet Başkanı tarafından atanmakta ve görevden alınabilmektedir. Atamanın yürürlüğe girmesi için Khase onayı gerekir. Vladimir Samojenkov Bakanlar Kurulu Başkanı ya da Başbakan olmuş ("Adıge maq" gazetesi (internet), 18.01.2007), ancak Aslan Thak'uşın 12.05.2008'de Vladimir Samojenkov'u görevden alarak, yerine aynı gün Murat Kumpıl'ı (Къумп1ылэ Мурат) atamıştır.

* Yerel idari birimler ve belediye kuruluşları Başkan'a ve Khase'ye karşı, bağlı ve sorumludur. Yargı, yüksek (AC Anayasa Mahkemesi;AC Yüksek Mahkemesi) ve alt kademe mahkemelerden oluşur. AC Başsavcılığı ve savcılık örgütü, Rusya Federasyonu Başsavcılığına bağlıdır

İdari bölümler

* Adigey, iki kentsel alan, yani Maykop ve Adıgeysk kentsel alanlarıyla, yedi rayon birimine ayrılır.

* Adıge köyleri de bulunan Tahtamukay, Tevçejsk, Krasnogvardeysk, Şogenovski ve Koşehablski ile, ağırlıklı Rus nüfuslu Giaginski ve Maykopski rayonları.

* Kentsel alan ve rayonlar, kendi içlerinde okrug (bucak) denilen daha küçük idari birimlere ayrılırlar, köyler okrug içinde yer alırlar. Bütün bu idari birimlerin kendi seçilmiş meclis ve yürütme komiteleri bulunur.

Tarih

* Adıgeler (Çerkesler), tarihöncesi çağlardan beri Kuzeybatı Kafkasya'da yaşamış olduğu kabul edilen bir halktır. Adıge ataları için, Grek belgelerinde Sind ve Meot gibi adlar kullanılmıştır. Bazı araştırmacılar da, Adigelerin Hattilerden türediğini kabul etmektedirler. Adige destanı Nartlarda "Cırt", "Çıt", "Çınt" biçiminde geçen yer ve topluluk adlarıyla anılan halkların Sind ve Meotlar olduğu sanılmaktadır. Ölü gömme kültüne (tapıncına) göre, Sind ve Meot varlığı M.Ö. 3. binyılına değin izlenebilmektedir. Meotların ('Mıvıt'/'Мыут1' ya da 'Мыут1э') Kimmerler ve İskitler ile ilişkileri bulunuyordu. M.Ö. 8.-7. yüzyıllarda Adige-Grek ilişkileri başladı (bk. Bestlenıye Asker, "Adigeler Greklere yardımcı oluyorlardı", internet). Grek belgelerinde Sind ve Meotların yazılarının bulunduğu yazılıdır;nitekim 1955'te, Adigey'de, arkeolojik kazılar sonucu Meot (Мыут1э; Adige) yazılı tabletleri bulunmuştur. M.Ö. 5. yüzyılda kurulu olduğu bilinen, ama daha öncesi hakkında yeterli bilgi bulunmayan, 4. yüzyıl ikinci yarısına değin yaşayan ve merkezi Sindika limanı ya da Grekçe adıyla Gorgippia (Anapa yerinde) olan Sind Devleti kralları da kendi adlarına sikke (madeni para) kestiriyorlardı. Sind Krallığı ya da Sindika, M.Ö. 4. yüzyılda, dış, özellikle İskit saldırılarından korunma amacıyla, Bosporos kralı Levkon I döneminde (M.Ö. 349-348) komşu Bosporos Krallığı'na katıldı. M.Ö. 3. yüzyılda ucuz Mısır buğdayının rekabetine dayanamayıp çöküş süreci içine giren Karadeniz kıyısındaki Grek "Bosporos Krallığı"nın zayıflaması, M.S. 2. yüzyılda beliren İskitlerin izleyicileri Sarmatlar, ayrıca batıdan kıyılara yönelen Gotlar ile kuzeydoğudan ve kuzeyden gelen ve 4. yüzyılda yoğunlaşan Hunların saldırıları sonucu, Azak Denizi ve Karadeniz kıyılarındaki kentler yıkıldı ve kıyı ticareti de sona erdi, verimli topraklar ve otlaklar Hunlar'ın eline geçti. Adıgeler ise, dağlara sığındılar.

* Hunların çekilmesinden (6. yüzyıl) sonra, Adıgeler Asya steplerinden gelen Avarların saldırıları ile karşılaştılar ve uzun bir süre kendilerine gelemediler. Avarların çekilmesinden sonra, Adıgeler eski topraklarını geri aldılar, kuzeyde, bugünkü Ukrayna ve Kırım Yarımadası içlerine değin yayıldılar. Halen, buralarda birçok yer Çerkes (Adıge) adları taşımaktadır. Ancak, doğudan ve kuzeyden gelen Hazarlar, Kuzey Kafkasya topraklarının çoğunu ele geçirdiler. Durumdan, yani Hazarlarla sürdürülen savaşlardan yararlanan Ruslar 10. yüzyılda Kerç Boğazı dolaylarında Tmutarakan Prensliği'ni kurdular, ama Prenslik 11. yüzyılda Adıgelerle Alanların bir bölümünün (Yaslar) birleşmesi sonucu ortadan kaldırıldı. MS 2. yüzyılda beliren ve günümüz Osetler'inin ataları olarak kabul edilen İran asıllı Alanlar, Kuban Irmağı havzalarında yoğunlaşarak yayıldılar. 11-13 yüzyıllarda Alanlar feodal bölünmeler içine girdiler ve eski güçlerini yitirdiler. Bu dönemde Adıgelere Zykh (Зихы) ve Kasog gibi adlar veriliyordu.Daha sonra Bizans, Venedik ve Ceneviz ile ticari ilişkiler kuruldu, Ortodoks ve Katolik mezhepleri Adigeler arasında yayılmaya başladı. Ama eski kentsel ve yazılı yaşama dönülemedi.

* 1223'te Moğol saldırıları başladı ve bir Moğol-Kıpçak devleti olan Altın Orda Devleti kuruldu (1242-1501). Kuzey Kafkasya'daki düzlük alanlar Kıpçaklar'ın eline geçti. Nitekim günümüzde Kuzey Kafkasya'da yaşayan Kumuk ve Nogaylar ile Balkar ve Karaçay toplulukları, bu akınlar sonucu şimdiki yerlerine yerleşmiş olmalılar, nitekim bu topluluklar halen Kıpçak lehçelerinde konuşmaktadırlar. 1395'te Timur'un saldırıları ile karşılaşıldı ve giderek Altın Orda da parçalandı. Parçalanma sonucu, Altın Orda yerinde, komşu devletler olarak Kırım Hanlığı (1426-1783) ile İdil Irmağı güneyinde ve Hazar Denizi'nin kuzeybatı yörelerinde Astrahan Hanlığı (1466-1556) oluştu. Bu arada Kuban Irmağı kuzeyindeki topraklar da 13-15. yüzyıllar boyunca Adıgeler tarafından giderek ve büyük çapta Tatarlar lehine terk edildi ve Orta Kafkaslar'da şimdiki Kabartay bölgesi ya da Kabardiya oluştu. Dört büyük derebeyi ailesi (pşı) ve bunların vasalları tarafından yönetilen Kabardiya, 1556'da Astrahan Hanlığı'nın Rusya tarafından ortadan kaldırılması ve Rusya ile sınırdaş olunması sonucu, Kırım egemenliğinden çıktı ve 1557'de Rus koruması (egemenliği) altına girdi.

* Kabardiya'nın 1557'de Rus koruması altına girmiş olması olayı, bugünkü Kabardey-Balkar Cumhuriyeti ile yetinilmeyerek,tarihsel anlamda bir ilgisi bulunmayan, 1864 yılına değin bağımsızlığını sürdürmüş olan şimdiki Adigey ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'ni de kapsayan, ama aynen bu iki yöre (region) gibi, en az birer bölümü ile, o zamanki tarihsel Çerkesya sınırları içinde bulunan Krasnodar Kray ve Stavropol Krayı ise dışarıda bırakan ilginç bir resmi uygulamayla, "Adıgelerin Rusya'ya katılmalarının 450. yılı" biçiminde 2007 yılı boyunca kutlanmıştır. Ayrıca, kutlama programı çerçevesinde, Nalçik'te anıt heykeli dikili olan, Müslüman Kabartay büyük derebeyi (pşı) Temrıko İdar'ın kızı iken, 1561'de Moskova'da bir kilisede vaftiz edilip Mariya adını alan ve ikinci karısı olmak üzere ilk Rus çarı IV. İvan'a (Korkunç İvan; 1530-1584) nikahlanan, Rus-Kabartay dostluğunu simgeleyen Goşevnay İdar (1544-1569) ve Rusya'nın genişleme sürecinde görev almış ve etkili katkılarda bulunmuş olan çok sayıda Kabartay soylusu (komutan ve devlet adamı) da anılmıştır. Bu arada Kabartay-Balkarya'nın kurucu ortağı olan Balkar halkı, 1557'de Rusya'ya katılmadıkları, 1827 yılına değin egemen bir halk ve bölge olarak kaldıkları gerekçesiyle, sözkonusu 450. yıl kutlamalarına katılmamıştır.

Adıgelerin ikiye ayrılması

* 1557 sonrasında Adıgeler, Rus korumasındaki Kabartaylar; Osmanlı İmparatorluğu ve onun korumasındaki Kırım Hanlığı ile fiilen bir dayanışma içinde ve Rus yönetimi dışında olan bağımsız Çerkesya Adıgeleri biçiminde ikiye ayrılmış oldular. Adıge dili de batı ya da asıl Adigece ve doğu ya da Kabartayca biçiminde iki kola ayrıldı. Bu iki kol arasındaki uzaklaşma, sözgelişi Türkçe örneğini bir ölçü olarak alırsak, Azerice'ye göre daha fazla, Özbekçe'ye göre daha azdır denilebilir.

* 1739 Belgrad Antlaşması gereğince Büyük ve Küçük Kabartay bölgeleri, Osmanlı ve Rus etki alanları arasında tarafsız bölgeler olarak kabul edildiler. Ama Osmanlıların istediği sonuç elde edilemedi, Kabartay derebeyleri Ruslarla işbirliğine devam ettiler. 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı boyunca, Osmanlılar, Kabartay müttefiklerinin yardımıyla Orta Kafkaslar'daki stratejik dağ geçitleri üzerinde üstünlük ve kontrol kurmuş olan Rusları Kuzey Kafkasya'dan uzaklaştırmayı denediler. Ancak Türkleri ağır bir biçimde yenen Ruslar Kırım (1771), Kabartay ve Kuzey Osetya'da denetim kurdular,ardından bir araba yolu da inşa ederek, ilk kez Daryal Geçidini geçtiler; Güney Kafkasya'ya giren Ruslar, Gürcü müttefikleri ile birlikte Osmanlı korumasındaki İmereti Krallığı (Açıkbaş) başkenti Kutaisi'yi ele geçirdiler ve Türkleri kıyıya doğru sürerek, Poti Kalesinde kuşatma altına aldılar. Sonuç olarak, denge Ruslar lehine, Türk, Kırım, Adıge ve Kuzey Kafkasya halkları aleyhine bozulmuş oldu. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması sonucu, Kabartay bölgesi, Kuzey Osetya ile birlikte Rusya'ya ilhak edildi. Burada Ruslar, 1739'dan beri birer bağımsız bölge olan bu bölgeleri, Kırım Hanlığı'ndan "alarak" ilhak ettiler.Kırım Hanlığı üzerindeki Osmanlı korumasına da son verildi, Kırım Hanlığı bağımsız ülke sayıldıysa da, burası fiilen Rusların denetimine girmiş oldu ve bir süre sonra da Rusya'ya ilhak edildi (1783).

* Ruslar 1783'te Kırım Hanlığı'nı, bu arada Kuban Irmağı'nın kuzeyinde, Azak Denizi'nin doğusundaki Taman Yarımadası'nı, Kuban ve Yeya ırmakları arasındaki Kırım topraklarını ilhak ettiler. Kuban Irmağı kuzeyi topraklarını 1783 yazı içinde, etnik temizlik ve soykırım uygulayarak, Nogaylar ile Adigeler'den tamamıyla temizlediler, Kuban Irmağı üzerindeki topraklar 10 yıl boş (sivil yerleşime kapalı) tutulduktan sonra, 1792-1793 yıllarında Rus Kazaklarının yerleşimine tahsis edildi

Rusların Adıgey'i karadan kuşatması ve Osmanlı-Çerkes ittifakı

* Ruslar, 1774'ten sonra, Kuban'ın güney havzası ile Karadeniz kıyılarına yayılmış olan Adıgeleri ya da onların ülkesi olan Adıgey'i (Çerkesya'yı), kıyı ve güneydeki Osmanlı korumasındaki topraklar (Abhazya ve Gürcü toprakları) dışında, üzerinde askeri kale, karakol ve gözetleme kuleleri bulunan müstahkem hatlarla çevirerek kuşatma altına aldılar. Zor bir durumla karşılaşan Adıgeler Osmanlı'dan yardım ve ittifak talebinde bulundular: Osmanlılar Adıgelere yardım ve kendi savunma politikaları gereği Ferah Ali Paşa'yı Soğucak Muhafızlığına (Gelencik) atadılar. 1781'de, Fransız mühendislerinin de yardımıyla, bir Osmanlı garnizonunun yerleştirildiği Anapa kalesinin inşaatı başlatıldı ve Ferah Ali Paşa, Anapa Muhafızı (Askeri Vali) oldu.

* Anapa 1828 yılı Rus işgaline değin, Çerkesya'nın da başkenti konumundaydı. Çerkesya'yı oluşturan 12 bölgenin (eyalet) yerel meclislerince seçilen temsilciler Anapa'ya gönderilir ve onlar aracılığıyla önemli kararlar alınırdı.Kentte Osmanlı bayrağı yanında Adigelerin bayrağı da dalgalanırdı. Diplomatik, idari ve askeri işler Anapa'dan yürütülüyordu. Dış ülkelere gönderilecek elçiler, bölge askeri komutanları ile yargıçların seçilmesi yanında, savaş zamanında ve gerektiğinde, Hakim denilen ve sınırsız yetkilerle donanmış bir önder de (hem yönetici ve hem de üst komutan) belirleniyordu.

* 1787-1792 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Temmuz 1791'de Anapa ve bu kaleye sığınmış bulunan ve Adıge Ordusu Başkomutanlığına (Hakim) getirilmiş olan İmam Mansur Rusların eline geçti, ama 1792 Yaş Antlaşması ile Anapa Osmanlılara geri verildi.

* 1801'de Kartlı ve Kaheti Krallığı (Doğu Gürcistan) toprakları Rusya'ya ilhak edildi. 1806 yılından başlayarak, Osmanlı korumasındaki İmereti Krallığı ve Mingrel Prensliği toprakları Rusya'ya ilhak edildi. Bu arada Karadeniz kıyısında Sohum Kalesi merkezli ve Osmanlı korumasında olan Abhaz Prensliği ise,Osmanlılar'dan ayrıldı ve bir antlaşma ile Rus koruması altına girdi.Bütün bu oluşumlar 1812 Bükreş Antlaşması'yla da kalıcılaştı, ayrıca 1813 Gülistan Antlaşması'yla da İran Dağıstan'nın tamamı ile şimdiki Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kuzeyi üzerinde Rus egemenliğini tanıdı. Böylece Rusya Güney Kafkasya'ya kalıcı olarak yerleşmiş oldu

* 1806-1812 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Nisan 1807'de Anapa yeniden Rusların eline geçti. Ama 1812 Bükreş Antlaşması'na göre Anapa, Osmanlılara geri verildi, ayrıca kuzeydeki Kuban Irmağı ile daha güneydeki Bzıb Irmağı (Pitsunda) arasındaki Çerkesya'nın Karadeniz kıyılarının denetimi de Osmanlılara verildi; Bzıb Irmağı ile Rioni Irmağı (Poti) arasındaki Karadeniz kıyılarının,bu arada Bzıb Irmağı ile İngur Irmağı arasında bulunan ve 1810'da bir antlaşmayla Rusya korumasını benimsemiş olan Abhazya Prensliği kıyılarının denetimi de Ruslara bırakıldı.

* Böylece, 1792 Yaş Antlaşması ile Rusya tarafından temelleri atılan planlı bir yayılmacı strateji izleyen Rus diplomasisi, uluslararası hukuka göre bağımsız bir ülke olan Çerkesya'nın ele geçirilebilmesi için, tıpkı 1774'te Kabartay topraklarının hileli yollarla ilhakı olayında olduğu gibi, ileriye yönelik siyasal bir alt yapı oluşturmaya çalışıyordu. Çerkesya kıyı denetiminin Osmanlı Devleti'ne bırakılmış olması da, Rusya'nın 50-100 yıllık süreçlere yayılarak geliştirilen yayılmacı politikalarını perçinlemeyi amaçlayan süreçlerden biri olmalıdır. Sonuç olarak, Çerkesya, artık bağımsız bir ülke olarak değil, ileride Osmanlı Devleti'nden bir antlaşmayla, yani "hukuka" uygun olarak alınmış bir toprak parçası imiş gibi gösterilebilecek ve tepkiler geçiştirilebilecekti. Bu da Rusların ne denli ileri görüşlü, hesaplı, uzun vadeli ve sabırlı bir diplomasi yürütmekte olduklarını göstermektedir.

Anapa, 1828'de kuşatma altına alındı, 12 Haziran 1828'de kesin olarak Rusların eline geçti. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan 1829 Edirne Antlaşması ile, kuzeyde Kuban Irmağı ağzından güneyde Bzıb (Psıb) Irmağı ağzına ya da Pitsunda'ya dek uzanan ve Osmanlılarca yerine getirilen Çerkesya kıyılarının denetimi, Osmanlı Devleti tarafından Ruslara devredildi. Böylece Çerkesya,haksız ve hileli bir antlaşma ve diplomasi oyunuyla, sıradan bir Rusya "toprağı" imiş gibi, Ruslarca dünyaya tanıtılmaya başlandı. Bu durum Karl Marx başta olmak üzere, dönemin demokrat çevrelerince kınanmış, Çerkeslere destek çağrıları yapılmıştır. Ancak bu gibi sivil kesim çağrıları durumu değiştirememiştir. Sonuç olarak Poti limanı kuzeyindeki tüm Doğu Karadeniz kıyılarında kesin bir Rusya denetimi kurulmuş oldu.

Rusların Adıgey'i karadan ve denizden kuşatması

* Ruslar, 1829 Edirne Antlaşması gereğince, Ruslar Adıgelerden boyun eğmelerini istediler, ama Adigeler, bağımsız olduklarını, Osmanlıların kendilerini Rusya'ya terk etme yetkilerinin bulunmadığını öne sürerek, boyun eğmeyi kabul etmediler. Bunun üzerine Kafkasya Valisi General Paskeviç, Adigelere boyun eğdirmek için bir plan hazırladı. Buna göre kuzeydeki Rus kalesi Anapa'dan güneydeki Rus kalesi Sohum'a kadar uzanacak olan bir "Karadeniz Kıyı Hattı" ile,bir Rus deniz üssü olacak olan Gelencik limanından başlayıp ülke içinden geçecek ve Adıgelerin bir bölümünü ana Çerkes nüfusundan ayırarak Yekaterinodar'ın (Krasnodar) batısındaki Olginski köprü karakoluna uzanacak olan "Gelencik Hattı"nı kurma kararı aldı. Böylece bölünmüş olacak Çerkeslerin dış dünya ile olan ilişkileri kesilmiş olacak ve boyun eğmeleri sağlanacaktı. Ancak, hesapta olmayan bir biçimde 1830'da İmam Gazi Muhammed önderliğinde Dağıstan ve Çeçenya'da büyük bir Müslüman ayaklanması baş gösterdi, binlerce Dağıstanlı ve Çeçen mücahit Rus mevzilerine saldırdı. Ayrıca Polonya'da da Rusya karşıtı büyük bir ayaklanma oldu. General Paskeviç, ayaklanmayı bastırması için 1831'de Polonya'ya gönderildi. Bu iki nedenle Çerkesya'daki müstahkem hatlar kurulması işi, ertelenmiş oldu. Gazi Molla sanı verilen İmam Gazi Muhammed, 1832'de öldürüldü, yerine seçilen İmam Hamzat'ın da öldürülmesi üzerine, 1834'te Şamil, Dağıstan ve Çeçenya Müslümanlarının İmamı (Dini Devlet Başkanı) olarak direnişin başına geçti.

* İmam Şamil, üslendiği Dağıstan'daki Ahulgoh kalesinin düşmesi üzerine (1837) Çeçenya'ya kaçtı. Şamil'in yenilmiş olması üzerine, Ruslar, hat inşaatlarını yeniden başlattılar. 1837-1839 yıllarında hatların inşaatı tamamlandı. Çerkeslerin dış dünya ile olan bütün bağlantıları kesilmiş oldu. Adıgeler, ayrıca, dört bir yandan saldırıya geçen Ruslarla aralıksız çarpışırlardı. Ruslar, doğudan batıya doğru ilerlediler, Kuban'ın ana kolundan, daha batıda bulunan ve Kuban'ın bir kolu olan Laba Irmağına ulaştılar;ele geçirdikleri bu yerleri, yani Kuban-Laba ırmakları arasındaki "Base Ovası" (Басэ губгъо) denilen geniş ve bitek yerlerde yaşayan yerli halkı katliam ve etnik temizlikten geçirdiler,köyleri ateşe verdiler ve bu bölgeye, stanitsalar (Kazak köyleri) kurarak silahlı Kazakları yerleştirdiler. Base Ovasındaki Adıgelerin ve güneydeki dağlarda yaşayan Abazaların (Abazin) kalıntılarını da Küçük ve Büyük Zelençuk ırmakları vadilerine sürerek, hapsedecek bir biçimde oralara yerleştirdiler.Vadi çıkışlarında Rus askeri kale ve stanitsaları kuruldu,birbirine kapalı olan bu vadilere yerleştirilen nüfus sıkı bir denetim altına alındı. Bu nüfus, 1774'ten beri Rus yönetiminde olan Kabardiya'dan getirilen Kabartay göçmenlerle harmanlanarak uysallaştırılmaya çalışıldı (Bu bölgede şimdi RF'ye bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti bulunmaktadır).

* Öte yandan Adigeler, 1839'u 1840'a bağlayan kış mevsimini yarı aç ve perişan geçiren Adıgeler, bazı ajanların, Rus kale ve karakollarına saldırıya geçilmesi halinde "Türk ve İngiliz yardımlarının mutlaka geleceği" biçimindeki boş sözlerinin etkisinde kalarak, 1840 yılı ilkbaharında, ilkel silahlarıyla toplu bir halde karşı saldırıya geçtiler, hatları yıktılar ve kalelerin bazılarını ele geçirdiler. Rusların takviye almaları, bu arada bekledikleri dış yardımların gelmediğini ve aldatılmış olduklarını gördüler, bunun üzerine saldırıları durdurup savunmaya çekildiler.

* Adıgelerin 1840 yılındaki yarım kalmış başarılarını bir zafer olarak algılayıp moral bulan ve yeniden güç kazanan İmam Şamil Çeçenya ve Dağıstan'da savaşı yeniden başlattı. Bu arada savunmada olan Adıgelerin yeniden saldırıya geçmelerini sağlamak ve şeriatı yaymak için, Şamil, naip adı verilen yardımcılarını Çerkesya'ya göndermeye başladı,ancak naipler başarılı olamadılar. Geleneksel (eski demokratik) ilişkilerin ağır bastığı ve Sünni/Hanefi mezhebine mensup olan Çerkesya'da, Çeçenya ve Dağıstan'daki gibi Sünni/Şafii İslam hukuku (şeriat) iyi karşılanmadı. 1846'da İmam Şamil, Çerkesya ile Çeçenya'yı ayıran Kabardiya'yı yanına alıp Çerkesya'daki Adıgelerle birleşmek ve direnişi Kuzey Kafkasya boyutuna yaymak istedi, ancak Ruslardan çekinen ve Ruslarla çıkar ilişkileri olan Kabartay derebeyleri (pşı), Şamil'in safına katılmayı göze alamadılar, vadi çıkışlarına silahlı kuvvetler yığarak köylülerin Şamil'e destek vermelerini önlediler.Ruslar Kabartaylara geniş tarım toprakları bırkmışlardı, ayrıca derebeylerinin (pşı ve verk) yerel hukukunu tanıyorlardı. Kabardiya'daki başarısızlık üzerine, İmam Şamil, genç ve yetenekli naiplerinden Muhammed Emin'i, 1848'de, temsilcisi olarak, Çerkesya'daki Adıgelerin arasına gönderdi. Naib, İmam Şamil'in derebeyliğini ve köleliliği yok ederek hüküm sürdüğü Dağıstan ve Çeçenya bölgelerinde gerçekleştirmiş olduğu şeriata dayalı toplumsal eşitliği Çerkesya'da gerçekleştiremedi, karşısında bir dizi güçlük ve engel belirdi. Şafii Müslüman olan Çeçen ve Dağıstanlıların aksine Hanefi Müslümanlar olan Adıgelerde toprak mülkiyetinden de güç alan etkili bir din adamları örgütlenmesi (şeyhlik ve tarikat kurumları) yoktu. Bu nedenle din adamlarının gücü de sınırlıydı. Çerkesya'da yerel laik demokratik kurum ve geleneklar (h'abze/хабзэ) yanında,yer yer derebeyi düzeni de vardı. Adıgelerin birçoğu köle ve soyluluğun genetik, tanrısal bir kaynağa dayandığına inanıyor, din bile bu anlayışı ortadan kaldıramıyordu. Derebeyi ve zengin/egemen sınıfların desteğini yitirmekten çekinen Naib, ciddi ve geniş reformlar başlatmayı göze alamadı, bu nedenle de yaygın bir halk desteği sağlayamadı, çok yönlü ve çelişik uzlaşma yollarını, baskı ve terörü denedi, bir K'emguy derebeyinin kızını çok eşli haremine aldı. Ama bu yeni evlilik ve çok yönlü uzlaşma girişimi yoksul köylülerin endisinden uzaklaşmalarına, kölelerin de özgür olma umutlarını yiirmelerine yol açtı. Sözgelişi Karadeniz kıyısındaki Vıbıh nüfusunun, en az dörtte biri köleydi, Abadzehler arasında da köle sayısı az değildi, köleler baskı ve sömürü altındaydı. Kölelerin özgürleştirilememiş olması, bu insanların savaşa tam seferber edilmeleri fırsatını yok etti. Bunun yol açtığı yıkım ve zararlar ileride daha da net olarak görülecekti.

* Naib'in şeriata dayalı devlet yapılanması ve saldırı politikası, halkın tepkilerine yol açtı. Naib 1851'de Ruslar karşısında yenilgiye uğradı. Giderek Naib'e destek, Abadzehlerle sınırlı bir düzeye düştü;demokratik bir yaşama alışkın olan Şapsığlar ve diğer topluluklar,düzenbaz ve güvenilmez bir kişi olarak algıladkları Naib'in otoritesini benimsemeyi reddettiler, şeriat mahkemesi binalarını yaktılar ve Naib yanlısı din adamlarını ve kadıları (yargıçları) bölgelerinden kovdular. Bu yeni bölünme ve kaos, ayrıca Şamil tarafından desteklenen Naib'in Rus mevzilerine yönelik saldırı politikası, savunmaya dayalı genel Adıge stratejisini de zayıflattı. Saldırılar, daha sert Rus misillemelerine yol açtığı gibi, Rus savaş şahinlerinin elini daha da güçlendirdi, barışçı bir toplum olan Çerkeslerin "kötü", "haydut" ve "saldırgan kişiler" oldukları biçiminde, yalana dayanan bir Rus kampanya ve dezenformasyonu/yanlış bilgilendirmesi ile Rus kamuoyu da yanıltıldı.

Vikipedi


BiRuMuT - avatarı
BiRuMuT
Ziyaretçi
8 Ocak 2010       Mesaj #3
BiRuMuT - avatarı
Ziyaretçi
Adige Cumhuriyeti

Kırım Savaşı sonrasında Adıgelerin terk edilmesi

* Adıgeler 1853-56 Kırım Savaşı'na fiilen katılmadılar, çünkü Adıgeler Müttefikler tarafından bağımsız bir öğe (siyasal birim ya da devlet) olarak değil, Osmanlı Devleti'nin "Kafkasya Genel Valiliği"ne bağlı, "Çerkesya Askeri Valiliği" kapsamında ele alınmak istendiler. Bu yaklaşım biçimi, düş kırıklığına yol açtı, Adıgelerin Müttefiklere olan güvenini sarstı. Osmanlı yönetimince İmam Şamil "Kafkasya Genel Valisi" olarak ilan edildi, eski bir Rus subayı olan Natuhay asıllı Seferbey Zaneko, Osmanlılarca Sefer Paşa (ölm. 1858) adıyla Çerkesya Askeri Valiliğine atandı, ama Rus generalleri gibi Osmanlı paşalarını da istemeyen Şapsığlar, Sefer Paşa'yı ve Osmanlı egemenliğini tanımadılar. Ayrıca Müttefik çıkartmasının Ruslarla savaş içinde olan Çerkesya yerine,Kırım'a yapılmış olmasını hoş karşılamadılar. Bu ve benzeri gelişmeler Adıgeleri küstürdü. Müttefik stratejisi Karadeniz'deki Rus donanmasını ve deniz üslerini yok etmek,Akdeniz'e doğru bir Rus yayılmasını önlemek ve Osmanlı Devleti toprak bütünlüğünü koruma altına almak gibi amaçlarla sınırlıydı ve doğrudan Adıgelere yardımı amaçlamıyordu. Adıgeler bu konsept içinde, süvari birlikleri halinde ve Osmanlı tertibinde bir yan unsur olarak kullanılmak ve cepheye sürülmek isteniyor, ama kendilerine bir güvence verilmiyordu. Beklentileri karşılanmayan Adıgeler, bu biçimde kullanılmayı kabul etmediler.

* Bütün bu olumsuz durumlara karşın,Adıgeler,İmam Şamil'inki gibi ve durum gereği,Rusların Kafkasya'daki birliklerinin önemli bir bölümünü,neredeyse yarısını cepheye sürmelerini engellemiş ve Müttefikler'e (İngiliz,Fransız ve Osmanlılar'a) dolaylı da olsa,büyük bir destek sağlamış oldular.Müttefikler Rusları barışa zorlamak için 1855'te Çerkesya kıyılarına da askeri çıkartma yaparak Taman Yarımadasının bir bölümünü ele geçirip "Çerkesya Valisi" Sefer Paşa'ya (Zaneko) jest anlamında destek çıktılar ve Rusları Yekaterinodar'a (bugün Krasnodar) doğru geri çekilmek zorunda bıraktılar.Ancak bu tamamlanmamış harekat,yarar yerine zarar getirecek;katı Rus nefret ve düşmanlığının Adıgeler aleyhinde yoğunlaşmasına ve faturanın Çerkeslere kesilmesine neden olacaktı.Çerkesya'da bunlar olurken,öte yandan Osmanlı birlikleri Güney Kafkasya'da üstüste yenilmiş, Kars Kalesi de Ruslara teslim olmuştu.1856 Paris Antlaşması,ele geçirilen yerleri karşılıklı olarak geri verme,Karadeniz'i Rus donanma ve üslerinden arındırma ve Osmanlı Devleti'ni büyük devletlerden sayıp koruma altına alma koşullarıyla imzalandı.Böylece 1829 Edirne Antlaşması hükümleri,Adigeler aleyhine, Müttefiklerce üstü kapalı onaylanmış,egemen Çerkesya,resmen bir "Rus toprağı" olarak tanınmış oldu.Antlaşma gereği Müttefikler Kafkasya/Çerkesya ve Kırım'ı tahliye ettiler.

* Bu arada Rus makamları,Karadeniz yoluyla Batı dünyasına açık bir bölge ve büyük nüfuslu (2 milyon) bir halk olan Adıgelerden kurtulma yollarını düşünmeye başladılar.1857'de Kafkasya Ordusu Kurmay Başkanı General Milyutin,Adıgelerin bir bölümünün (Karadeniz kıyılarında yaşayan Çerkeslerin) kuzeydeki Don Irmağı havzasına sürülmesi biçiminde gizli bir rapor hazırlayıp,üstü Kont Baryatinski'ye sundu (1857),ama Rusya'daki diğer Müslümanların tepkilerinden çekinen Rus makamları Milyutin'in önerisini sakıncalı bulup uygulamaktan kaçındılar.Bu arada bazı Rus komutanlar,örneğin General Filipson,Karadeniz kıyısındaki Çerkeslerin Osmanlılarla ticaretine izin verilmesi halinde,Adıgelerle barışın sağlanabileceğini öne sürdü.Ama General Nikolay Yevdokimov,bu görüşe karşı çıktı. Onun görüşüne göre dağlardaki Adigeleri isterlerse düzlüklere yerleştirmek ya da Türkiye'ye sürmek,Adigelerden boşaltılacak olan yerlere de Rusları (Kazakları) yerleştirmek gerekiyordu,böylece Karadeniz kıyıları güvence altına alınacak ve ebedi olarak Ruslaştırılmış olacaktı.Çar II.Aleksandr,General Yevdokimov'un önerisini onayladı.Sürgün kararı,henüz boyun eğmemiş olan Karadeniz kıyısındaki Çerkesleri (Şapsığ,Vıbıh,vb) ve boyun eğmiş olan Natuhayları kapsamına alıyordu.Buralarda yaşayalar topraklarından çıkrılıp Türkiye'ye gönderilecekler ya da isterlerse,ki pratikte bu pek mümkün olamayacaktı,daha doğudaki,Rus yönetimindeki düzlük alanlara yerleştirileceklerdi.1861'de,1859'da boyun eğmiş olan Abadzehler de sürgün kararı kapsamı içine alındılar.Ruslar önce,doğudaki İmam Şamil'in üzerine yürüdüler:6 Eylül 1859'da İmam Şamil,Dağıstan Gunib'de Mareşal Kont Baryatinski'ye teslim oldu, ardından Çerkesya'daki naibi Muhammed Emin de,Abadzehlerle birlikte,Ruslarla bir anlaşmaya vararak direnişten vazgeçti (2 Aralık 1859).Artık Rusya'nın tek hedefi,henüz boyun eğmemiş Adıgeler idi.Bu arada Rus birlikleri de doğudan Çerkesya'ya doğru kaydırılmaktaydı: 1859'da sınır,yani Laba ve Kuban ırmağı solundaki yerlerde barınan yarı feodal Adıge toplulukları (Bjeduğ,K'emguy,Besleney,Mahoş,Yegerukay,Kuban Kabartay,Hatukuay,Mamhığ,Şahgiray,vb) ve en son olarak da demokratik Abadzehler Rus yönetimine alındılar (2 Aralık 1859).Ocak 1860'da,kıyıda (Anapa yöresinde) yaşayan ve kuşatma içine alınmış olan 240 bin nüfuslu demokratik Natuhay topluluğu da Ruslara boyun eğdi.

Adıgelerin Osmanlı İmparatorluğu'na sürülmeleri kararı

* Ruslar 1859'da boyun eğmiş olan 260 bin nüfuslu Abadzehleri,2 Aralık 1859 tarihli anlaşmayı bozarak,Şapsığlar ve Vıbıhlar yanında,1861'de etnik temizlik kuşağı içine aldılar ve Abadzehlere saldırdılar.Bunun üzerine,Abadzehler, Şapsığ (300 bin) ve Vıbıh (100 bin) bölgelerindeki direnişe katılma kararı aldılar,savunma amacıyla ve Vıbıh bölgesinde 1861 yılında ortak bir merkezi yönetim altında birleştiler ve merkezi,Ruslardan uzaktaki "Saçe" (Soçi) yakınlarında olmak üzere bir Çerkes Ulusal Meclisi ve bir federal yönetim oluşturdular,ama Ruslar kıyıdan gizli bir çıkartma yaparak ve deniz komandolarını göndererek Meclis binasını ateşe verip yaktılar.Adıge yönetimi temsilcileri,Eylül 1861'de,Maykop yakınına,Hamketi'ye gelen Çar II.Aleksandr'dan "sürülmemeleri" koşuluyla görüşme ve barış talebinde bulundular,ama gerçekçi bir diplomasi de yürütemediler;Adigeler,bir uzlaşma için "Topraklarında yol,kale ve istihkam yapılmaması,stanitsalar (silahlı Rus Kazak köyü) kurulmaması" gibi Rusların kabul edemeyeceği koşullar öne sürdüler.Sonuç olarak Çar,Adıgelerin koşullarını,"Ya Osmanlı'ya göç edin ya da Kuban boylarında sizin için ayırdığımız yerlere yerleşin" diyerek çok sert bir biçimde geri çevirdi.

* Bunun üzerine,Aralık 1864 tarihine kadar uygulanan ve 1867'de iptal edilen, "10 Mayıs 1862 tarihli bir Rus hükümet kararı"yürürlüğe kondu:Harekete geçen Rus ordu birlikleri, Adıgeleri,boyun eğmeye ve topraklarını terk etmeye zorlamak için,köyleri kuşatmaya başladılar.Rus birlikleri,sistemli ve planlı bir biçimde köyleri basıp ateşe veriyor,terör uyguluyor,yakalanan Adıgeler tecavüzlere uğrayabiliyor,öldürülüyor ya da etnik temizlik yoluyla topraklarından çıkartılarak,Rus bölgelerindeki kamplarda toplanıyor,kamplardan Rus yönetimindeki Kuban ırmağı boylarına ya da Rus kontrolundaki Karadeniz limanlarından doğruca Osmanlı topraklarına gönderiliyorlardı.Çaresiz durumda kalan Abadzehler Ağustos (eski takvime göre Temmuz) 1863'de savaştan çekildiler;Abadzehler (Абдзахэхэр) iç (Kuban ırmağı sol kıyılarına) ve dış göçü (Osmanlı İmparatorluğuna göçü) birlikte başlattılar.Ateşkese uymak istemeyen ya da ihlal ettiği söylenen bazı küçük Abadzeh grupları da,gözdağı anlamında, topluca imha edildiler (Örneğin,Pşeha Irmağı boyundakiler).

* Ekim 1863'te, Şapsığlar da,ateşkes istediler ve savaşa son verdiler.Ateşkes Antlaşması gereğince,Şapsığlara 6 Mart 1864 günü akşamına değin köylerinde kalma izni verildi.Şapsığlar o tarihe kadar köylerini terk etme ve bölgeyi boşaltma koşulunu da kabul ettiler.Nitekim Rus birlikleri 7 Mart 1864 tarihinden başlayarak bölgeye dağıldılar ve terk edilmiş haldeki bütün Şapsığ köylerini bir bir ateşe verip yaktılar.Şubat sonunda harekete geçip Mart 1864 başlarında,ateşkes koşulları uygulanan Şapsığ toprakları üzerinden,yerel gözlemciler eşliğinde yürüyerek Vıbıh bölgesine ulaşan Rus birlikleri,18 Mart'da,Psezuapse ırmağının 5 km (verst) kadar güneyinde,bir kestane ormanında toplanmış büyük bir Vıbıh ve Ahçıpsı topluluğu ile karşılaştılar,ancak kısa bir çatışmanın ardından direnişçiler başarısızlığa uğradılar ve dağıldılar;çatışmada Ruslar 8 ölü ve 14 yaralı verdiler.Vıbıhlar bunun dışında başka hiçbir direnişte bulunmadılar,24 Mart 1864'te de Vıbıh lideri Hacı Gerandıko Berzeg,Rus birlikleri komutanı General Heyman'a (Гейман) "Vıbıhların tamamen boyun eğdiğini" bildirdi,ertesi gün eski Navaginsk Kalesi (şimdiki Soçi yerinde) de direnişsiz Rusların eline geçti.Nisan ve Mayıs aylarında,dağlardaki küçük topluluklar (köyler),en son olarak da kıyı bölümündeki dağlık bir köyde yaşayan ve direniş kararı alan küçük Aibga topluluğu da 12 Mayıs 1864'te boyun eğdi,böylece Ruslar Soçi ve Gagra yörelerinden oluşan son egemen Adige topraklarının tamamını da ele geçirip şimdi Abhazya'da bulunan,ama o sıralar Adıge-Rus sınırını oluşturan Bzıb Irmağına ve Rusya'ya bağlı Abhaz Prensliği topraklarına ulaşmış oldular.Ruslar 21 Mayıs 1864'te de,Mzımta Irmağı yukarı vadisindeki Kbaada yaylasında (şimdiki Krasnaya Polyana) toplandılar;burada bir askeri tören ve bir dini ayin düzenlediler ve "Kafkas Savaşı"nın kendi zaferleriyle sona erdiğini ilan ettilerAncak,Şapsığ ve Vıbıhların komşuları olan ve dağlarda barınan,Rusların "uçucu ya da ormancı çeteler" dediği Adıge Hak'uç topluluğu,birkaç yıl daha direndi.Haziran 1865'te,ölümüne savaşmakta olan Hak'uçlar,Ruslara büyük kayıplar verdirdiler.Bunun üzerine,1865'te dağlarda yaşayan,topraklarını terk etmeyi ve boyun eğmeyi kabul etmeyen Hak'uçlara boyun eğdirmek,ayrıca kıyı bölümündeki Aşe,Psezuape (Psışu),Şahe (Şex),Soçi ve Mzımta ırmakları havzalarını Hak'uç saldırılarından korumak için, üzerinde 12 karakolun yer aldığı Hak'uç Müstahkem Hattını kurdular.Ayrıca sıradağların doğusuna,ardına düşen iç kesimde,yani Kuban Irmağı kaynaklarında ve dağ geçitlerinin ağızlarında da karakollar kurarak,Hak'uçların diğer Adıge-Abadzeh kalıntıları ile bağlantı kurmalarına fırsat tanımadılar ve Hak'uçları dört bir yandan tam bir çember içine aldılar ve imha ettiler.Hak'uç direnişi,yer yer, 1870'li yıllara,yani Hak'uçlar tükenene değin sürdü;1880'de Hak'uç sayısı 83'e düşmüştü.Hak'uçların ve onlara katılan Çerkes kalıntılarının dağlardaki bu direnişleri nedeniyle, Ruslar uzun süre,etnik temizlik uyguladıkları bu yerlere huzur ve güvenlik içinde yerleşme olanağını bulamadılar.

* Adıgelerin savaştan yenik çıkmasında,idari ve demokratik reformları başaramamış,yani derebeyliğini ve köleliği bütünüyle tasfiye edip ulusal bir bütünleşme gerçekleştirememiş ve modernleşememiş olmaları ana etkendir.Çünkü Adige nüfusu 2 milyon gibi çok büyük bir sayıdaydı,ancak bu nüfusun modern anlamda birleştirilmesi gerçekleştirilememiştir.18.yüzyıl sonu ile 19.yüzyıl başlarında bütün Adige yörelerinde özgürleşme hareketleri olur ve önemli ölçüde başarıya ulaşılırken,Vıbıh yöresi özgürleşme hareketlerine kapalı tutulmuş ve eski köleci-baskıcı düzen aynen korunmuştu;Vıbıh nüfusunun dörtte bir köleydi ve köle sahipleri,kendi sınıfsal üstünlüklerini (köle sahipliği düzenini) ve mal varlıklarını garantiye almayacak bir anlaşmaya taraftar olamazlardı.Bu gibi sınıflar her türlü özgürleşmeye karşıydılar ve daha başka yapısal nedenlerle,Adıgeler,kalkınamamış ve güçlü bir merkezi otorite oluşturamamışlardı.Sonuç olarak Çerkes toplumunun gücü seferber edilememiş,zayıf,iç çelişkili,birbirinden kopuk,bir yandan sınıf kavgalı,bireylerin gönüllü katılımı ile sınırlı ve dağınık bir direniş verilmiştir.Ruslar ise planlı bir devlet gücü ile Adıgelerin üzerine yürümüştür.1830-1859 yılları arası dönemde,Ruslara karşı verilen öteki direnişlerde,Çeçenya ve Dağıstan'da,özellikle İmam Şamil döneminde,yerel beylik ve kölelik (kul) sistemi sona erdirilmiş ve Şamil'in yönetimindeki yörelerde bütün güçler direniş adına seferber edilebilmişti,ancak oralarda,çok daha eski bir dönemden beri,gücünü toprak sahipliğinden alan güçlü bir şer'i/toplumsal düzenin bulunduğu,bunun İmam Şamil döneminde devlete (İmamet Devleti) dönüşmüş olduğu da bilinmelidir.Şamil,otoriter bir şeriate (din hukukuna) dayanan katı bir yönetim,profesyonel bir askerlik (mürid) düzeni oluşturmuştu.Adigeler ise,modern anlamda bir vergi ve askerlik düzeni oluşturamamışlardı.

1864 Adıge Tehciri

* Orta Kuban ve Orta Laba boylarında barınan ve oraya iç sürgün yoluyla yerleştirilen 80 bin kadar Adıge

dışındaki bütün Adıge (1 milyonun çok üzerinde bir Adıge) nüfusu ise "deportation" (ülke dışına çıkarılma) biçiminde,Karadeniz kıyısındaki limanlardan gemilere bindirlerek Osmanlı topraklarına gönderildi.Parası olan aileler,akraba ve köleleri de yanlarında olmak üzere,düzgün gemiler kiralayarak Türkiye'ye göç ettiler ve elverişli buldukları yerlere yerleştiler.Yoksul kesim ise büyük telefat verdi.Bu arada,1862 sonrasında ele geçirilen Adıge topraklarındaki bütün Adıge köyleri,daha yukarılarda belirtildiği gibi,istisnasız olarak ateşe verilip yakıldı,dağlarda direnen gerilla gruplarının yararlanmaması için de tarlalar atlara çiğnetildi,meyve ağaçları bile askerlerce bir bir kesildi.1864 yılı Haziran ayı ortalarına doğru kuzeyde Kuban Irmağı ağzından başlayıp güneyde Bzıb Irmağı ağzına değin uzanan Çerkesya'nın Karadeniz kıyılarında ve içerilerde tek bir Adıge (ya da Çerkes) nüfus bile bırakılmadı,1862 yılı sınırları içinde kalan Bağımsız Çerkesya toprakları tümüyle insansızlaştırıldı.Binlerce yıldan beri bu topraklara damgasını vurmuş olan bir insan soyunun kökü bu topraklardan sökülüp atıldı.Askerler ve bir de direnişçiler dışında insan kalmayan bu topraklarda artık aç köpek havlamaları ve kurt ulumaları dışında ses duyulmuyordu.Ruslarca istila edilen bu yeni topraklar üzerinde Rus Kuban Ordusu Yönetim Bölgesi kuruldu ve eski Adıge toprakları bir Yasak askeri bölge olarak ilan edildi.Dağlarda direnen Adıge (Hak'uç) sayısı ise,Haziran 1864'te hemen hemen tamamlanan Adıge göçünden bir yıl sonra bile, Haziran 1865'te,Rus askeri kaynaklarına göre,hala 8-9 bin dolayındaydı.Savaş süresince Ruslar tarafından öldürülen toplam Adıge sayısı da,Adige yazarı Dr.Almir Abreg'in tahminine göre 500 binden çoktur.

1864 yılı sonrasında uygulanan politika

* 1864 Adıge sürgünü bittikten sonra, Ruslar tarafından Kafkasya'da,Kuban oblastında kalmasına izin verilen 80 bin (1864 öncesi nüfusunun % 4 kadarı;tarihçi Dr.Almir Abreg [Абрэдж Алмир],sayıyı 1864 yılı için 80 bin olarak verirken,yine başka bir Adıge tarihçisi olan Dr.Samir Hotko [Хъоткъо Самир] ise,aynı sayıyı 1865 yılı için 51 bin olarak veriyor) dolayındaki Adıge kalıntıları,yeni yerleştirildikleri yerlerdeki sıtma yatağı birer ölüm tarlası niteliğindeki bataklıkları kanallar kazıp yer yer kuruttular,bentler kurarak ve su arkları kazıp tarlalara su götürerek o yerleri sağlıklı ve verimli topraklara dönüştürdüler ve tarım topraklarını kendi çabalarıyla genişlettiler.Bu durum Rus üst makamlarının hoşuna gitmemişti.Çerkesya'nın iskanı sırasında Rus yerleşimcilere aile başına 33 desyatin (330 dönüm üzeri) toprak verilirken,Adıge ailelerine 7 desyatin toprak dağıtılıyordu.Bu da çok çocuklu ve kalabalık Adıge ailelerini yarıcı,kiracı ya da ırgat biçiminde Kazak zenginlere bağımlı hale getiriyordu.Ama çok geçmeden Adıgeler,köy köy imece dayanışmaları yoluyla,bataklıkları kurutup topraklarını genişletmeyi ve Kazaklara bağımlılıktan kurtulmayı başardılar.Bunun üzerine,Rus makamları Kazak milisleri Adıgelerin üzerine salmaya,iftira ve suçlamalarda bulunmaya,örneğin bu milislerce öldürülen Rus cesetlerini bile Adıge köy sınırları içine atmaya ve haksız yere Adıgeleri sorumlu tutmaya ve cezalandırmaya,"ceza" karşılığı Adıgelerin elinden alınan toprakları da "Kazak milislere ve Rus asker emeklilerine" dağıtmaya, direnenleri de "asi" sayıp zorla ve korkutarak Osmanlı topraklarına göndermeye başladılar.Örneğin,Kasım 1889'da Orta Laba yöresindeki 24 bin Adıge'nin Türkiye'ye gönderilmesine,bunların 230.000 desyatin (yaklaşık 250 bin hektar) tutarındaki verimli toprağına el konulmasına,bu toprakların Rus asker emeklileri ile Kazaklara dağıtılmasına karar verildi.Adıge aleyhtarı bu tür politikalar nedeniyle,1864 sonrasında,Kuban oblastında bulunan ve 107 bin (80 bini şimdiki Adigey,kalanı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti yerinde) olan toplam Adıge sayısı 1880'de 60.424'e düştü;genel artışa göre,1897'de Adıge sayısı,250 bin olabilecek yerde, 30 bine düştü (şimdiki Adıgey Adigeleri ve Karadeniz kıyısındaki Şapsığlar).1897'de 13 bin dolayında olan şimdiki Karaçay-Çerkesya Adigeleri ile birlikte eski Çerkesya sınırları içindeki genel Adıge (Çerkes) nüfusu 43 bine düştü (1864 yılı öncesi nüfusun % 2 kadarı..Bu da,o zamanki Rus makamlarının Adıgeleri hedef alan amansız bir etnik temizlik ve soykırım politikası yürütmüş olduklarını kanıtlamaktadır.

Sovyetler dönemindeki ve günümüzdeki durum:

* İç savaş döneminde,özellikle 1918'de, Adıgeler beyaz ve kızıl birlikler arasında kalıp büyük bir nüfus kaybına uğradılar.

* 1922'de Kuban-Karadeniz oblastındaki Adıgeler için Krasnodar merkezli Adıge Özerk Oblastı (sancak) ile, 1880'lerde Orta Laba boyundan, Karadeniz kıyısındaki eski yerlerine dönebilen Adıge Şapsığlar için de 23 Eylül 1924'te Tuapse merkezli Şapsığ Ulusal Rayonu (ilçe) kuruldu, ama Şapsığ rayonu, 20 yıl sonra, 24 Mayıs 1945'te kaldırıldı.Rusya yönetimi, 55 yıl boyunca Şapsığ adına sansür uyguladı,Şapsığlara eski haklarını geri vermedi.Şapsığlar 1999'da devlet tarafından bir tür "koruma altına" alındılar ve onlara küçük bir "yerli toplumu statüsü" verildi,ama Şapsığlara,diğer sürülmüş ya da özerklikleri kaldırılmış küçük RF halkları örneğinde (Karaçay,Balkar,Çeçen,İnguş,vb) olduğu gibi toprakları ve eski özerk yönetimleri geri verilmedi,Şapsığların durumu,daha çok 1944'te Kırım'dan sürülmüş olan Kırım Tatarlarının ve Volga Almanlarının durumuna benzemektedir.Adıge ÖO ise,3 Temmuz 1991'de cumhuriyet (devlet) statüsüne yükseltildi ve böylece,İkinci Dünya Savaşı boyunca da iyice ezilmiş olan Adıgeler yeniden toparlanmaya başladılar.

* Adıgelere Stalin döneminde,çalışma kamplarına sürülme,hapis ve idamlar biçiminde terör uygulandı.Özellikle İkinci Dünya Savaşı sırasında savaş ve Almanlara karşı sürdürülen partizan direnişleri sonucu yetişkin Adıge erkek nüfusunun çoğu (15 binden çok Adıge) yok oldu ve uzun bir süre toparlanılamadı.Almanlara karşı savaşta,eski Sovyetler Birliği içinde,koca cumhuriyet ve krayları da aşarak, nüfusuna göre en fazla şehit veren ve en çok da Sovyetler Birliği Kahramanı çıkaran bölge,küçücük Adigey'dir,Adıgelerdir.Özellikle SSCB Kahramanı ve Adıge şairi Hüseyin Andrıhoy'un (Андрыхъое Хъусен;1921-1942) anıtı,RF ve Adigey (Şevgenovski rayonu merkezi Hakurınehable) dışında,bugün Ukrayna'da,şehit olduğu yerde de dikilidir.

* AC Devlet Parlamentosu-Khase,Karadeniz kıyısında yaşayan Şapsığlar için bir özerk bölge yönetimi kurulması,ayrıca AC sınırlarında da bir değişikliğe gidilerek,AC topraklarının doğuda Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'ne,güneyde de Karadeniz kıyısındaki Abhazya Cumhuriyeti'ne ve Karadeniz kıyısına değin uzatılması taleplerinde bulundu.15 Nisan 1995'te Krasnodar krayı Valiliğince yapılan bir açıklamada,Şapsığlara özerklik verilmesinin Krasnodar kray yönetimine değil,RF üst makamlarına ait bir yetki olduğu açıklandı.AC'nin toprak talebi de,özellikle Krasnodar kray yönetiminin itiraz ve tepkileriyle karşılaştı (bk.Doç.Dr.Ufuk Tavkul,"Kafkasya'da bir tehdit unsuru 'Kazaklar' ",Birleşik Kafkasya dergisi,Ocak-Haziran 2007,Ankara,sayı 6-7,s.33).AC'nin ve Şapsığların istemiş olduğu yerler Krasnodar Kray'a bağlı Mostovski rayonu ile,Tuapse rayonu ve Soçi metropoliten alanının bir bölümünü kapsıyor olmalıydı.

* AC'nin,tarihsel Adıge toprakları üzerinde doğal sınırlara kavuşma ve Krasnodar Kray kuşatmasından kurtulma isteği,AC'nin lağvedilmesi ve topraklarının Krasnodar Kray'a katılması içerikli karşı bir kampanya açılmasına yol açtı.Kampanya 2006'da durdurulabilmiştir.

* Kabartayca konuşan doğu Adıgeleri de, 12 Ocak 1922'de kurulan "Karaçay-Çerkes Özerk Oblastı" ile 16 Ocak 1922'de oluşturulan "Kabartay-Balkar Özerk Oblastı" içinde yer aldılar.Kabartay-Balkar ÖO 5 Aralık 1936'da,Karaçay-Çerkes ÖO da 3 Temmuz 1991'de cumhuriyet oldu.

* Temsil Edilmeyen Halklar ve Uluslar Örgütü-UNPO,15-19 Temmuz 1997'de,Estonya Otepaa'daki toplantısında,19.yüzyılda Çerkeslere soykırım uygulandığını,bu halkın %90 oranında Türkiye,Suriye ve Ürdün topraklarına sürüldüğünü,Rusya Federasyonu ve uluslararası topluluk tarafından Çerkeslere Sürgün Ulus Statüsü verilmesi gerektiğini,RF'nin Çerkeslere çifte vatandaşlık hakkını ve Çerkes halkının kendi tarihsel topraklarına dönebilme garantisini vermesi çağrısında bulundu.

* RF Başbakanı Vladimir Putin tarafından imzalanan 10 Kasım 2008 tarihli bir karar ile,dış ülkelerde bulunan Rusya diasporasına Rusya'ya dönüş hakkı tanınmıştır.Ancak kararın tam içeriği ve nasıl uygulanacağı konuları henüz açıklanmamıştır.Sadece dönüş için gerekecek harcamaların Federal bütçeden karşılanacağı açıklanmıştır.Ruslar 1998'de RF Hükümetinin iskan garantisi ile Kosova'dan,savaş koşulları nedeniyle,200 dolayında bir Adıge (Çerkes) nüfusunu Adigey'e getirip Maykop kentsel alanı içinde yeni oluşturulan Mafehable köyüne yerleştirmişlerdir.Ancak,RF Hükümeti,Kosovalı Adıgelere verdiği iskan garantisi sözünü bile bütünüyle yerine getirmemişti,2007'de bile,yurtlarda barınmaya çalışan evsiz Kosovalı aileler görülmekteydi.Sorun çözülmediği,Adıgelerin istediği gibi,RF yönetimi tarafından yeni bir yasal düzenleme yapılmadığı sürece, Adıgelere tarihi ülkelerine dönüş yolu,1864'ten beri olduğu gibi,yine de açılmış olmayacaktır.Demokratik Adıge kuruluşları,sürgündeki nüfusa,yani tüm Adıge ya da Çerkes diasporasına,1997 UNPO kararına da uygun olarak,ilkesel düzeyde, "RF'ye yerleşme ve çifte vatandaşlık verilmesi hakkını" talep etmektedirler. Rusların ise,Adıgelerin dönüşlerini aslında istemedikleri, dönüş sorununu,Diasporadan dönmüş olan küçük bir Çerkes nüfusu (birkaç yüz kişi) ile sınırlamak istedikleri söylenmektedir.

Genel Bilgiler:

Eski Adıge geleneklerine ve yaşamına ilişkin bazı bilgiler

* Adıgeler "demokratik" ve "aristokratik" topluluklar biçiminde nitelendirilebilecek iki gruba ayrılıyordu.

Bu iki grup ve alt grupları arasında,ortak özellikler yanında farklılıklar da vardı. Bu nedenle, her konuyu kapsayan ortak bir Adıge (Çerkes) özellik ya da karakterinin bulunduğu söylenemez. Birbirine benzeyen özellikler, genellikle büyüğe ve yaşlılara saygı, kız erkek görüşmesinin nişanlılık öncesinde serbest olması, kızın kaçarak da evlenebilmesi, gelinin kocası ve diğer erkeklerle bir süre konuşmaması, kocasıyla birlikte görünmemesi,kadının kocası ve erkeklerle birlikte yemek yememesi,kocası gelmeden yatmaması, kendinden büyük aile bireyleri yanında oturmaması, vb.Demokratik topluluklrda kadınlar daha özgürdü.

* Sınıfsal olarak,derebeyi topluluklarında,sözgelişi K'emguylarda,sıkı bir kaynana (guaşe/гуащэ) otoritesi vardır, gelin kaynanasından izinsiz bahçe kapısı dışına adım bile atamazdı. Bu sıkı disiplin ve gelenek farklılıkları nedeniyle, demokratik ve derebeyi toplulukları arasındaki evlenmeler de sınırlı düzeydeydi.

* Değişik özellikler, daha çok, iş yaşamı ve konuk ağırlama alanlarında görülür.Aristokratik ya da derebeyi topluluklarında köle kadınlar tarlada çalıştırılırken, özgür kadınlar, ev işleri dışında çalıştırılmazlardı,insanı aşağılama ve ayıp olarak görülürdü.

Aynı biçimde soylu sınıfı da kol gücü gerektiren işlerde çalışmazdı, soylular için çalışmak, kendileri açısından bir aşağılanma ve ayıp uğraş sayılırdı. Ama demokratik topluluklarda aksine bir görüş vardı, kadın-erkek herkes, en zengin ve üst yönetici/yargıç/din adamı konumunda olanlar dahil, herkes tarlalarda çalışabilirdi. Şapsığlarda konukluk süresinin bir hafta olduğu, ardından konuğun ev halkı ile birlikte çalışması gerektiği gibisine bir anlayış da vardı. Demokratik topluluklarda çalışmamak ve tembellik ayıp sayılır, kınanırdı. İlkbahar aylarında,1950'lere değin,nakaratlar biçiminde iş türküleri (of veredh'er/1оф орэдхэр) söyleyerek,tarlalarda imece usulü (hafı/хьафы) ya da ödünç gün karşılığı mısır çapalayan kalabalık Şapsığ,Vıbıh ve Abadzeh toplulukları ile sık sık karşılaşılabilirdi (Düzce,Sakarya,Samsun,Sinop,Balıkesir,vb birçok yerde).O dönemler,serpme usulü mısır ekiliyor,daha ileri bir teknik olan çizi (sıra) usulü mısır ekimi,Türkiye Türk ya da Adıge köylüleri tarafından henüz bilinmiyor,çapa işi için çok kişinin birlikte kol gücü gerekiyordu.

Konuk ağırlama biçimleri,soylular ve köleler

* Bütün Adıge toplulukları konukseverdir,evine gelen bir konuğu ağırlar.Ancak,konuk ağırlama biçimlerinde farklılıklar vardır.Örneğin,Kabartay ya da derebeylerine bağlı özgür köylüler,istemeseler de,bir angarya olarak derebeyinin konuklarını ağırlamak zorundaydılar.Ayrıca konuk ağırlama yükümlülüğü bulunmayan köle nüfusu da çoktu.Sonuç olarak,Kabartay geleneğinde,demokratik topluluklarda olduğu gibi,tanımadığı ve karşılaştığı birini,Adige'dir diyerek,evine konuk olarak "buyur etme usulü" yoktur;bu nedenle,sözgelişi Kabartay'ın evine çağırılmadan girmek,bir emrivaki yapmak ve ağırlamalarını beklemek gerekir,o zaman konuk ağırlanır.Aksi takdirde,Kabartay geleneğinin bu farkını bilmeyen,sözgelişi bir Abadzeh ya da Şapsığ'ın sokakta kalması işten bile değildir.Başka bir yarı feodal topluluk olan K'emguylarda ise,haberli olarak konuk olmak ve ziyaret makbuldür.Ama kendiliğinden kapıyı açıp bahçeye giren her konuk ve ziyaretçi kabul edilip ağırlanır,ama bu geliş biçimi şık bir geliş olarak algılanmaz.Vıbıhlarda ise her köyün bir konuk evi bulunur,akraba ve tanıdık kişiler dışındaki konuklar bu konuk evinde ağırlanırdı.

* Köleler savaşa katılmaz ve konuk ağırlamazlardı.Köle olmayan birinin,sözgelişi köle birine konuk olması olacak şey değildir,ayıplanmaya,aşağılanmaya,dahası toplumdan dışlanmaya da yol açabilirdi.Köle bir erkeğe kaçan köle olmayan bir kız ise,en azından,çok ayıplanır,çoğunca ailesi,soyu ve akrabaları,dahası özgür aileler tarafından da red edilir,dahası köle gibisine bir işleme tabi tutulurdu.Bu tür feodal anlayışlar,çok zayıflamışlar da olsalar,Türkiye'de yer yer,hala varlıklarını korumaktadırlar.Yine de,köleler,Adıge geleneğinin korumasından yararlanırlardı;demokratik topluluklarda azatlı kölelerin köle kökenli oldukları yüzlerine vurulmaz,kendileri için ayağa kalkılarak karşılama yapılırdı.Bir Adıge karşısında ayağa kalkmamak,o kişiyi köle gibi aşağılamak anlamına gelirdi ve sonucu korkunç olabilirdi.Ancak,derebeyleri,statü olarak alt düzeylerinde olan kişiler karşısında ayağa kalkmayabilirlerdi.Demokratik topluluklarda,tam köle de olsa, zayıf insanların ezilmelerine ve açıktan aşağılanmalarına izin verilmez,köle kızlarla evlenilebilirdi.Bu tür örnekler Şapsığ ve Abadzehler arasında çoktu,Vıbıhlar arasında ise,hiç hoş karşılanmazdı.Azatlı köle erkeklerin,özellikle Şapsığlar arasında yalnız ve çocuklu dul kadınlara iç güveyi (tlekhehaj/лъэхэхьажь) olmaları da kabul görürdü.Köleler,feodal dönemde,en çok,soyluların ve işbirlikçileri olan zengin köylülerin borç alacağı,tutsaklık,vb nedenler karşılığı köleleştirdiği,sömürdüğü ve aşağıladığı yoksul köylülerdir. Bunların Tanrı tarafından "aşağı" bir soy ve "kirli" bir kandan gelme olarak yaratıldıkları,mızmız,sürekli yakınan,köle damarı günde yedi kez başına vuran,doyumsuz ve yüz verilmemesi gereken kişiler oldukları biçiminde tipik,ama çok etkili bir soylu ideolojisi oluşturulmuştu.

* Derebeyi topluluklarında,soylu (pşı-verk) olanların,özellikle kadınlar arasında,üstün bir "soylu ve temiz kan" (лъыш1у;лъыкъабз) taşıdıklarına,özellikle soylu kızların tükürüklerinin (1упсы) ve dualarının "şifa verici" (ezeğu/1эзэгъу) olduğuna inanılırdı.Bu tür feodal inanışlar,1950'li yıllara değin,Türkiye'de hala yaygındı.Soylu kızlar,sözgelişi Besleneylerde hastalara götürülür,tükürükleri şifa niyetine yaralara ya da hastalara sürülür,dua ettirilirdi.

* Soylu kızları,güzelliği ile ünlenmiş olan kızlar gibi,refakatçiler eşliğinde,özel olarak düğün,toplantı ve eğlencelere çağrılır,baş köşelere yerleştirilir ve kendilerine özel bir saygı gösterilirdi.Köleler ve aşağı tabakadan olanlar ise,böyle yerlere ya hiç alınmazlar ya da en arkalara itilirler,ses çıkarmalarına da izin verilmezdi.

Ceza verme biçimleri

* Adıgelerde,derebeyi toplulukları dışında,yani demokratik topluluklarda,çok özel durumlar dışında,ölüm cezası yoktu.En ağır ceza,ölümden de kötü bir ceza olan toplumdan dışlanma ya da kovulma,yani bir tür aforoz cezasıydı.Böyle bir kişi ile,o topluluk ya da başka bir topluluk içinden hiç kimse konuşmaz ve onu yanına sokmazdı,"ünü" de hızla bütün bir ülkeye yayılır,bu tür cezalı kişiler,sonunda ve çoğunlukla intihar etmek ya da bir soyluya köle (vıneut) olmayı kabul etmek zorunda kalırdı,bu arada,en küçük bir olayda, yeni efendisi tarafından burdurularak satılabilirdi de.Aristokratik topluluklarda derebeylerinin kölelerini öldürebilmeleri yanında,köle olmayanların da,işledikleri suçlar nedeniyle kovulması,köle (vıneut/унэ1ут;en alt statüde olan,satılabilen köle) yapılması,satılması,sözgelişi Rus hükümetince yasaklanmadan önce,derebeylerince öldürülmeeri durumları da görülebiliyordu.Yargılama ile verilen ölüm cezaları,genellikle "psıkhadze" (псыхадзэ),yani taş bağlanıp suda boğulma, Muhammed Emin'in kurdurduğu şeriat mahkemelerince verilen ölüm cezaları da,çoğunlukla kurşuna dizilme ya da Belaya Irmağı (Шъхьагащэ) üzerindeki bir taş köprüden ırmağa atılma biçiminde yerine getirilirdi.Adıgelerde geleneksel anlamda hapishane yoktu,cezalar çalışma ya da maddi bir bedel karşılığı yerine getirilirdi.Ancak,casuslara ve düşmanla işbirliği yapanlara karşı en sert cezalar uygulanırdı,ama yine de,işkenceye ve aleni aşağılamaya izin verilmezdi.Rus tutsaklara bile işkence yapılmazdı.Bu nedenle çok sayıda Rus eri firar edip Adıgelere sığınıyordu.Kural dışı baskı uygulanan kişi olursa,bu durum hoş karşılanmaz,karşılık olarak,uygulama ceza karşılığı sayılabilir ve baskı gören kişi cezadan bağışlanabilirdi.

* Feodal topluluklar arasında,feodal iç bölünmeler nedeniyle,iç dayanışma zayıftı;ama Abadzeh ve Şapsığ gibi,Meotlar döneminden kalma bir arkaik demokrasisi bulunan topluluklar çok sıkı bir dayanışma içindeydiler,bu nedenle bunlar,yapılan dış saldırılara çok sert ve toplu olarak karşılık verirlerdi,düşman da bu topluluklar içinden ciddi işbirlikçiler bulamaz ve sonunda çekilmek zorunda kalırdı.Natuhay,Şapsığ,Hak'uç,Vıbıh ve Abadzehler'de egemenlik "feqotl" (kendi başına buyruk kişi) denilen,efendisiz ve eşit haklı özgür bireylerden oluşan halka aitti.Yarı feodal toplulukların "fekotl" (фэкъол1;Kabartayca: лъхукъол1) kesimi ise,efendili,yani derebeylerine bağlı idi,ama fekotl'lar ,isterlerse efendilerini terk edebilir,istedikleri yerlere serbestçe yerleşebilirlerdi.

* Adıgeler arasında,özellikle derebeyi toplulukları içinde sert bir kan gütme geleneği ve karşılıklı öldürmeler yaşanırdı.Ayrıca yoksul köylüler ile derebeyleri arasında sık sık çatışmalar olurdu.Adıge halk ozanı Tsığo Tevçoj'un (Тэуцожъ Цыгъу) "Pşı-verk zav" (Derebeyi Savaşı) adlı şiirsel destanı ve ünlü yazar İshak Meşbaş'ın "Bzıyqo zav" (Bzıyko Savaşı;Türkçesi "Bitmeyen Umutlar",Ankara,1994) adlı romanı bu tür konuları işlemektedirler.

Mülkiyet anlayışı

* Özel mülkiyet yanında,köy meraları,orman ve su kaynakları gibi mallar üzerinde ortak toplum mülkiyeti vardı.Miras konusunda ise,demokratik topluluklar ve köleler (pşıtlı/пщыл1ы) kadına erkek ile eşit miras hakkı (ah/1ахь;ah qehın/1ахь къэхьын;ç'en/к1эн) tanırken,feodal topluluklar ile Vıbıhlar tanımıyorlardı.Demokratik topluluklarda,bir kişi boş bulduğu bir yeri çitle çevirip işleme hakkına sahipti.Böyle yerler azatlı köle ve yoksullar için de rağbet görürdü. Köleler üzerinde de sahiplerinin özel mülkiyet hakkı vardı.Özellikle en alt düzey köleler (vıneut) toplantı ya da ziyafetlerde ayakta,elleri üstüste ve sessizce kapı kenarında hizmete hazır bekletilirlerdi.Özgürlüğünü bir bedel karşılığı satın alan kölelere,azatlı köle (pşıtlı şhaşefıj/пщыл1ы шъхьэщэфыжь) denirdi,bunlar özgür köylü (feqotl/фэкъол1) haklarına sahip olsalar da,yine de,eskiden köle oldukları bilinir ve kendilerine mesafe konurdu.Çok sıkı bir soy ve şecere takibi vardı.Adıgeler,özel durumlar dışında,Adıge olmayan kızlarla evlenmezlerdi.Çoğu kez,erkek kız tarafında ailevi (genetik) bir hastalık,hırsızlık,yalancılık,vb gibi kötü özellikler bulunup bulunmadığını araştırır,kız tarafı da erkek tarafı için aynısını yapar,sonunda kız ve erkeğin anlaşmasıyla ve çoğunca da kızın kaçmasıyla evlilik yapılırdı.Adıgelerde "Çirkin gelin soy kurutur" (Nıse ayer djegu pache uıtsvepxh/Нысэ 1аер джэгу пашъхьэ уц1эпхъ) özdeyişi vardı.Kız ve erkek,üçüncü ve gerektiğinde dördüncü kişilerin bulunması koşuluyla kapalı yerlerde konuşabilirdi.

* Kölelerin ve yabancıların yanında şifreli bir dil (uerqıbze/оркъыбзэ) kullanılırdı.Kölelerin "vıneut" (унэ1ут;ev,kapıkulu köle,yani mülksüz ya da mal olan köle) denilen kesimi,Adıge geleneğinden en az yararlanan kölelerden oluşurdu ve bunlar satılabilirdi."Pşıtlı" (пщыл1ы;derebeyinin adamı) ya da "hatıvel" (хьатыол) denilen toprak kölelerinin (serfler) ise ,özel mülkiyeti ve hukuku bulunur,bunlar satılmazdı;ama efendilerinin tarlalarında çalışır,hayvanlarına bakar,angarya hizmetleri görür,kazançlarının ve kızları için aldıkları başlık bedellerinin (vase/уасэ) bir bölümünü efendilerine verir ve efendilerini terk edemezlerdi;ama böylesine zavallı kimselerin oğlan,özellikle güzel kız çocuklarının kaçırılarak satıldığı durumlar da görülürdü;köleleri itaat altında tutan katı kural ve sert yaptırımlar vardı.

* Demokratik bir toplum sayılmalarına ve soylu sınıfı bulunmamasına karşın,Vıbıhlar arasında,bir veriye göre tüm nüfusun dörtte biri oranında bir köle (пщыл1ы) nüfusu da vardı.Bu nedenle Vıbıhlar arasında,köle emeği sayesinde çalışmadan geçinen ve "Kuaşkha" denen, yönetimde de etkili olan,köle sahibi ve sömürücü bir zengin köylü sınıfı bulunuyordu."Başlıca ihracat köle kızlardan oluşuyordu ve bunlar haremler için Osmanlı'ya götürülüyorlardı".Vıbıh kuaşkhalar Çerkesya'nın en zengin kişilerinden olduklarından,yoksul bölgelerde yaşayan Abadzeh,Ciget ve Abhazlar gibi kendi kölelerini değil,Abadzehler'den ve diğerlerinden satın aldıkları köleleri,gerekli eğitimleri de vererek Osmanlı esir tüccarlarına satarlardı.Asıl köle ihracatı ise,nüfusunun onda biri köle olan Abadzeh bölgesinin köle tüccarları tarafından doğrudan ya da Vıbıhlar aracılığıyla Vıbıh limanları üzerinden Türkiye'ye yapılıyordu (L.İ.Lavrov,Vubıkh'lar Hakkında Etnografik Bir Araştırma,Kafkasya Gerçeği Der.,sayı 8,Samsun,1992,s.46-59).Abadzeh bölgesinde Şhaguaşe Irmağı (Byelaya) sol yakasında ve bugünkü AC'nin Maykopski rayonunun Kamennomostski beldesi yakınlarındaki bir yerde büyük bir Abadzeh Köle Pazarı bulunuyordu.Bu arada Vıbıh zenginler (kuaşkha'lar),özel olarak eğittikleri çok güzel köle kızlarını ise,yüksek para ve armağanlar karşılığı Osmanlı haremlerine (özellikle Saray'a) gönderiyorlardı.Nitekim son dönem Osmanlı padişahlarının çoğu,bu tür Vıbıh köle (odalık ve cariye) kadınlardan doğmadır.

Nezaket kuralları ve onur anlayışı

* Özellikle demokratik topluluklarda kadına çok değer verilir,sözgelişi yük taşıyan kadının yükü hemen alınıp taşınır,kavga eden iki erkek,araya bir kadının girmesiyle kavgayı bırakırdı,vb.Bir atlı yolda giden bir yaşlıya yetiştiğinde ya da karşılaştığında,atından iner,yaşlıya atına binmesini teklif eder,sol tarafından ve daha geriden atı elinde yaya olarak yürür,yaşlının yinelenen teşekkür ve ricaları üzerine onu geçer ve bir süre,daha hızlı tempoda ve yaya olarak yoluna devam edip uzaklaştıktan sonra atına binerdi.Yaya giden genç de benzeri kurallara uyar,yaşlıyı izinsiz geçmezdi.Damat,karısının köyüne yaklaştığında atından iner,atı elinde yürüyerek köye girerdi.Yeni damat,ilk ziyaretinde,eşinin ailesinden olan ve evde bulunan küçüklerin bile elini öper,büyüklerin karşısında asla oturmaz ve konuşmazdı,damada refakat eden arkadaşı konuşur,ama büyüklerin karşısında asla oturmazdı.Böylece karısına,onun yakınlarına ve köylülerine duyduğu saygıyı göstermiş olurdu.Evlenmeler,genellikle karşılıklı anlaşmaya dayanırdı,kural (khabze) dışı olduğundan,asla akraba evliliği yapılmazdı.Akrabalar birbirlerini geniş bir ailenin üyeleri,yani kardeş görürlerdi.Bu nedenle akraba evliliğinden kaynaklanma sakatlıklar ve delilik Adıgelerde yok denecek kadar azdır.

* Köyün saygın gençleri birbirleriyle ve köyün kızları ile kardeş sayılırdı.Bu gençler köyün kızlarını at sırtında ve beraberlerinde başka köylerdeki düğün ve eğlentilere götürebilirlerdi.En ufak bir sorunla karşılaşılmazdı,aksi takdirde kişinin hayatı söner,soyu da lekelenmiş olurdu.Demokratik topluluklarda bir kız istemediği ile evlendirilmezdi.Yeni gelin büyükleri karşısında oturmaz,konuşmaz,yemek yemez,elleri üstüste ve sessizce kapı kenarında hizmete hazır bekler,sırtını büyüklerine çevirmez,geri geri çekilip odadan çıkardı,o denli de saygı ve sevgi görür,kendisine asla iş buyurulmaz,ezilmez ve azarlanmazdı.Ancak,yine de,saatlerce ayakta bekleme nedeniyle düşüp bayılma durumlarıyla sık sık karşılaşılırdı,ayrıca köle soylu gelinler aşağılanır,kolay kolay da benimsenmezdi.Gelin sonraları da çocuğunu gezdirmez ve yaşlı erkekler karşısında çocuğuyla birlikte görünmezdi;ayrıca kadınlar evin erkekleri ile birlikte yemek yemezlerdi.Çoğunca çocuk nine ya da evin başka kadınları tarafından gezdirilirdi.Eskiden bir ailede 10-20 birey olabilir,ev oda oda yan yana bitişik uzatılırdı,"vıne" (унэ) denilen evin önünde güneşe bakan bir veranda (haşpak,dıbzık'e/dıbzıkve/дыбзык1э) bulunurdu.Bu en son Adıge ev tipi idi.Gelinin kocası ,herkes uyuduktan sonra odasına,karısının yanına sessizce ve görünmeden girer,gün ağarmadan aynı biçimde,gerekirse pencereden dışarı çıkardı.Bu durum,fazla sürmezdi.Kadın da kocası ile birlikte kalkar,akşamdan kalmış işleri sessizce bitirmeye çalışırdı.Bahçeyi dolaşır,kalmış çöpler varsa,belli etmeden eğilip kaldırırdı.Yeni gelin,çocuklar ve çıktığı aile ya da köy erkekleri dışında hiçbir erkekle konuşmazdı.Kaynana ya da evin büyük gelinlerinin sözleri dışına çıkamazdı.Son derece temizlik ve nezaket kuralları geçerliydi.Karı koca,çoğunca çocukları oluncaya dek konuşmazlardı.Gelin odasına leğune (лэгъунэ) denir, buraya kocası,gelinin kadın yakınları,evin çocukları dışında kimse girmezdi.Gelin odasında,ateş yakılan ve su ısıtılan bacalı bir ocak,ocağın yanında gece banyo alınan,gündüz yatak ve yorganların konduğu bir yüklük (п1о дэлъхьап1о) bulunurdu.Gelin odasında baca yoksa,gelin,kendisi için ayrılan bahçedeki kuytu bir köşede ya da oda içinde,çok erkenden su ısıtır,kocasının ve kendisinin banyo ve abdest almasını sağlardı.Bu iş gün ışımadan,herkes uyurken bitirilirdi.

* Gelin belli bir süre sonra baba evini ziyaret eder,hediyeler götürürdü,buna baba evinden gitmiş olmanın karşılığı bir "Ayıbı sona erdirme bedeli" (Uıkvıtapçve/Ук1ытапк1э) denirdi.Kız böylece kendisini,terk ettiği ailesine bağışlatmış sayılırdı.Baba tarafının uyarılarına karşın,istenmeyen bir erkeğe kaçan kız ise,özellikle Vıbıhlarda ölünceye değin bağışlanmayabilirdi.Bu durum daha çok düşük statüdeki (köle,yalancı,korkak,içinden hırsız,tecavüzcü,müptezel kadın/"шъуз таукэ" çıkmış,vb aile mensubu) ya da yoksul (tembel ve istenmeyen) gençlere kaçma durumlarında görülürdü.

* Hiç kimse kendisini övmez,övmeyi başkalarına bırakır,kendilerini övenler de gizlice alaykonusu olur,itibar aşınımına uğrarlardı.Bunun gibi adeta sayısız görgü kuralı vardı ve bu kuralları çiğneyenler saygınlıklarını yitirirlerdi.Saygın ya da kişilikli olana büyük bir değer verilirdi.Soylu ya da değil,kişinin saygınlığını yitirmesi,özellikle yüz kızartıcı bir suç işlemesi,silinmez bir leke oluşturur,dahası şarkılara da konu olabilir,'ünü' bütün Adıge ülkelerine yayılabilirdi.Bir yönüyle,Adıge olmak,zor bir şeydi.

* Bir Adıge için aşağılanmak en onur kırıcı şeydi.Geleneklere saygısızlık göstermek, yalancılık,korkaklık ve özellikle savaştan kaçmak,en onur kırıcı davranışlardandı.Mihail Yuryeviç Lermontov'un savaş alanından korkup kaçan bir Çerkes gencini konu edinen "Savaş Kaçağı" ya da "Harun" öyküsündeki tiplemesi bu aşağılanmayı ve sonucunu çarpıcı bir biçimde sergilemektedir

* Abadzeh ve Şapsığ gibi topluluklarda ve batılı diğer Çerkes topluluklarında,karşılaşılan kişiler,gelenek ve nezaket kuralları gereği,selamlaşmadan hemen sonra,"Buyur" (Къеблагъ) denilerek,özellikle Abadzehlerde,konuk olması için eve davet edilirlerdi.Yaşlılar bir başına yemek yemeyi sevmez,çoğunca bir başkası ya da komşu yaşıtı çağırılıp onunla yerdi.Her varlıklı evin "haç'eş" (xьак1эщ) denilen bir konuk odası ya da ayrı bir küçük evi olurdu.Bir aile bütün bir servetini bir konuk ziyafetinde harcayabilirdi,bu denli bir cömertlik anlayışı vardı, konuğa, saygınlığı ölçüsüne göre,o denli büyük bir önem verilirdi.Toplum içi yardımlaşma ve paylaşmanın yaygın ve gelişmiş olması nedeniyle,çok yoksul ve düşkün insanlarla,özellikle dilencilerle hiç karşılaşılmazdı.

*Adıgeler boza (шъуатэ,макъсымэ) ve balsuyu içer,alkollü içkileri içmezlerdi.İçki,Rus istilası sonrasında Rus,Türk,Tatar,vb gibi yabancı toplumlarla olan birliktelikler sonucu yayılmıştır.Rus işgalini ya da yönetimini yaşamamış,Ruslarla ilişki kurmamış olarak Türkiye'ye sürülmüş olan Adıgeler arasında içki içme geleneği yoktu ve içki içmek çok kötü karşılanırdı;sonraları da,özellikle 1970'li yıllara (asimilasyonun hızlandırıldığı döneme) değin içki,pek kullanılmıyordu.Ancak,Vıbıh zenginleri,1864 yılı öncesinde de,Abhazlar ve Türklerle ilişkiler sonucu içki içiyor ve içki kullanmayı sürdürüyorlardı.Türkiye'deki Şapsığ,Abadzeh ve Vıbıh karma nüfuslu köylerde,görünür biçimde içki içilmez,içki içmek kötü-yakışıksız bir şey olarak karşılanırdı.Günümüzde ise,az içki kullanan Diasporanın aksine,Kafkasya'daki Adıge erkekleri arasında,özellikle Sovyet döneminden beri,içki kullanımı yaygınlaşmış,neredeyse genel bir boyut kazanmıştır.Kafkasya'da içki yüzünden kızların ürkütüldüğü,kız ailelerinin Adıge erkeklerine olan eski güvenlerini yitirdikleri,bu yüzden geleneksel halk danslarına kadın katılımının iyice azaldığı,folklor ekibi gösterileri dışında geleneksel halk oyunlarının (джэгу),eskiden seferlerde ve köleler arasında görüldüğü gibi,"Hugegu" (Хъуджэгу;erkek erkeğe dans) biçimine dönüştüğü,geleneksel anlamdaki kız ve erkek yakınlığının kalktığı görülmektedir.

* Her ikisi de demokratik toplum üyesi olmakla birlikte,sözgelişi bir Abadzeh ile Şapsığ arasında da farklılıklar vardı.Örneğin,bekar bir Abadzeh delikanlısının bir bebeği kucağına alıp gezdirmesi,"çocuk bakıcısı oldu" biçiminde ayıplanırken,Şapsığ ve Vıbıhlarda tam tersi geçerliydi,yeğenler,akraba ya da tanıdık çocukları kucakta gezdirilebilirdi.Abadzeh ketum ve kendi çevresi dışındakilere karşı mesafeli durur ve kendi topluluğu içinde bile farklılıklar göterirken,Şapsığlar daha açık fikirli ve sakin insanlar olarak tanınıyorlardı.Şapsığlar kendi halinde,tarım,hayvancılık ve balıkçılıkla geçinen,aile ve akrabaları çerçevesinde kalan, politikayla pek ilgilenmeyen kimseler iken,Vıbıh ve Kabartayların içinden politikacılar ve usta diplomatlar yetişmiştir.Köleler her yerde aşağılanırken,örneğin Şapsığlar arasında kölelik kurumu yoktu

* Demokratik topluluklar barışçıydılar,ırk ve din ayırımını pek bilmeyen ve yaşamayan,hoşgörülü ve herkesi kendileri gibi dürüst sanan temiz kimseler idiler.Bu temizlikleri ve saflıkları,bazı güç odaklarınca zaman zaman,olumsuz anlamda kullanılabilmiştir:1840'da Osmanlı ve İngiliz ajanlarına,vb kanıp yardım geleceği düşüncesiyle ve hesapsızca Rus müstahkem hatlarına,bazıları 10-15 bin kişiyi bulan kalabalıklar biçiminde genel bir saldırı yapmaları ve karşılığında büyük bir zayiat vermeleri,büyük bir moral çöküşü;isyanlarla hırpalanan ve Çerkeslerin Balkanlar'dan çıkarılmasının resmen görüşüldüğü bir ortamda,1878 öncesinde,çökmekte olan Osmanlı yönetimi adına Balkanlar'da Sırp ve Bulgar ayaklanmacılara karşı gönüllü milis gücü yazılmaları,Balkanlar'daki Hıristiyan toplulukların,Rus ve Avrupa'nın düşmanlığını Çerkes toplumu üzerine çekmeleri;1920'de,güçlenen TBMM yönetimi karşıtı ve Saray yanlısı Biga, Adapazarı,Düzce ve Yozgat ayaklanmalarına katılmaları,vb.Ancak,yine de,kirli ve yüz kızartıcı (fuhuş ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi) işleri benimsemez,genellikle insana insan olduğu için değer verir,işkenceden ve insanı aşağılamaktan kaçınır;özsavunma dışında da hiç kimseye saldırmazlardı: Örneğin,1838'de Tuapse'ye çıkartma yapan Ruslarla Şapsığların çarpışmalarını bir köşede resmeden ve daha sonra Osmanlı Saray ressamı da olan silahsız Rus ressamı İvan Ayvazovski'ye (1817-1900) dokunmamış,tabloya bakmakla yetinmişlerdi

Vikipedi

BiRuMuT - avatarı
BiRuMuT
Ziyaretçi
8 Ocak 2010       Mesaj #4
BiRuMuT - avatarı
Ziyaretçi
Adige Cumhuriyeti

Ekonomi

* Dağlık güney bölümü dışında toprağın tamamına yakını tarıma elverişlidir,AC'nin verimli tarım toprağı ve zengin ormanları (% 40) vardır, sulama yapılır,mısır,buğday,ayçiçeği,şeker pancarı,çay,tütün yetiştirilir,Kuban Irmağı boyunda pazara yönelik sebze,ayrıca gül üretimi önemlidir.Zengin petrol ve doğal gaz yatakları vardır.Sanayi Maykop merkezinde yoğunlaşmıştır:tarıma dayalı sanayi,kereste,mobilya,parfümeri,Giaginsk'te bir şeker fabrikası,vb.bulunur.

Maykop'ta yıllık yağış miktarı 690 mm kadardır.Yıllık sıcaklık ortalaması Ocak ayı -2 derece,Temmuz ayı +22 derece,Nisan ayı +10 ve +11 derece,Ekim ayı değerleri de +17 ve +25 derece arasıdır.Maykop kenti ve çevresi kaplıcalar ve termal tesisler yönünden zengindir,özellikle hasta ve emeklilerin rağbet ettiği bir dinlenme ve tedavi merkezi konumundadır.

* Maykop'ta MÖ III.binyılına ait Veş'ade (Ошъадэ) ya da Maykop (Mıyequape) höyüğünden (tümülüs,kurgan) taş ve altından yapılma,Dünya kültür ve arkeolojisinde yer bulan 4.500 yıllık Meot (Мыут1э;Adige) heykel ve eşyaları çıkarılmıştır.Yine Maykop'ta bulunan Maykop Taşı üzerindeki yazının yorumundan, 3.300 yıl önce şimdiki Maykop yerinde bir Meot (Adıge) kenti bulunduğu da anlaşılmaktadır .Yörede kazılmış olan ve halen kazılması beklenen çok sayıda höyük (Adigey'de 10 bin dolayında yığma mezar,kale ve eski yerleşim yeri kalıntısı;eski Çerkesya yerindeki höyük,kale ve yerleşim yeri kalıntısı sayısı ise 50 bin dolayında) ve eski yerleşim yeri (kale) kalıntısı bulunmaktadır.

* Güney bölgesi (Maykop rayonu),ayrıca atlı gezinti,dağ yürüyüşleri,kampçılık, dağ ve su sporları yapılan bir turizm alanıdır.Maykop rayonunda tarih öncesine ait dolmenler,Kamennomostski'de MÖ III.binyılına ait Maykop "Meşoko" (Мышъэкъо) kültürü kalıntıları,Hamışki (Хъымыщк1эй;Хьамыщк1эй) köyü yakınlarında "Yabanöküzü Üretme Parkı", Guzerıpl (Гъузэрыплъ) köyü yakınında da "Kafkas Doğa Koruma Alanı Müzesi" vardır.Ancak Adıgey topraklarının yüzde 30 kadarını oluşturan ormanlar koruma altında olduğundan turizme yatırım yapılamamakta,orman içlerinden UNESCO desteğiyle yollar geçirilmesi ve bu yollar boyunca turistik tesisler kurulması için,Adigey hükümetince çıkış yolları araştırılmaktadır.Şu günlerde RF Doğal Kaynaklar Bakanlığıyla yapılan görüşmeler sonucu,sınırların yeniden belirlenmesine de (daha esnek bir politika benimsenmesine) çalışılmaktadır.

Kuzeydeki Krasnogvardeysk'te de MÖ III.binyılından kalma Adıge (Мыут1э) kenti kalıntıları bulunmaktadır.Ayrıca Arım (Kujorskiy kurgan),Çençavşho (Haç'emziy kurgan),Çimdej ve Kolyasij (Kabehabl kurganları),vb gibi kazılmış ünlü höyükler de vardır.1955'te Adıgeysk (Адыгэкъалэ) kenti yakınında ve Neçerezıy köyünde "Meot Tabletleri Kitaplığı" bulunmuştur.Tabletlerin üçte biri "Hitit Hiyeroglifli Meot (Мыут1э) tabletleri"nden oluşmaktadır.

Güney bölümündeki başlıca dağlar Çuguş (Ç'ığuş;Ч1ыгъушъ-Kuru Toprak,3.238 m),Fişt (Fışte;Фыштэ,2.867 m),Oşten (Veş'üten;Ошъутен;2.804 m),Pseaşho (3.257 m) ve Şepsı doruklarıdır. Güneybatıdaki Avtle (Аулъэ) ve Huko (Хыкъо) dağları arasındaki Huko Gölü ve Legonaka (Лэгъо-Накъэ/Leğo-Naqe;Rusça:Lago-Naki)yaylaları gezilip görülen yerlerdendir.

* 1990'larda tarım ürünleri gelirinin, reel olarak da düşmesi ve devlet sübvansiyonlarının kesilmesi sonucu,sanayide de genel bir durgunluk,bazı fabrikaların kapanması ve yoğun bir işsizlik süreci yaşanmış, 1989-2003 yılları arasında 123.900 kişi iş aramak üzere Adigey dışına göç etmiş,155.400 kişi de,Maykop kenti ve Tahtamukay rayonu başta olmak üzere Adigey'e yerleştirilmiş,böylece AC'de Rus nüfus çöküşü önleniştir

Kültür

Adıge toplulukları

* Adıge topluluklarından kıyıdakiler (Natuhay veya Natuhac,Şapsığ,Hak'uç) ve küçük bir bölümü ya da birkaç köyü eskiden şimdi ölü dillerden sayılan "Vıbıhça" [Убыхыбзэ] ya da Rus yazılışıyla Ubıhça konuşan,ama geneli Hak'uç lehçesinde Adıgece konuşan ,bir bölümü de Adigece ile birlikte eskiden Abazaca da konuşmuş olan "Vıbıhlar",yine Abaza ve bir bölümü Adıgece de konuşan,yani çift dilli,dahası bazıları üç dilli (Vıbıh,Adige ve Abaza dilli) olan kıyıdaki Abaza [Ciget] toplulukları,vb) ve içerideki Abadzeh [Абдзах] topluluğu,arkaik (kadim) sayılabilecek bir demokratik yapıya sahiptiler ve bu yönleriyle diğerlerinden farklı bir toplumsal yapıdaydılar,Ama Abaza,Vıbıh ve Abadzehler arasında yaygın bir köle (serf;пщыл1ы) kullanımı ve esir ticareti de vardı.Doğudaki daha az nüfuslu topluluklar ise yarı feodal ilişkiler içindeydiler.(Bjeduğ,Hatukuay,K'emguy,Besleney,Mahoş,Yegerukay,Mamhığ,Kuban Kabartayları, doğudaki yüksek vadilerde barınan Abaza/Abazin toplulukları,vb),bu sonuncular arasında köle (serf) sayısı çoktu,ama esir ticareti çok sınırlıydı;çünkü,bu sonuncu yörelerde köle dayanışması ve direnci daha güçlüydü.İlk örnekte yönetim yöresel ve Khase (Хасэ) denilen halk meclislerinin,ikinci örnekteyse,"pşı" (bey,Rusça:kinyaz) adı verilen köy derebeylerinin ve feodal (soylu) sınıfının elindeydi.Derebeylerinin kendi köyleri,geniş arazileri,büyük hayvan sürüleri ve köleleri vardı,ayrıca köle olmayan köylülerine de (feqotlv) hükmediyor,angarya yüklüyor ve onlardan vergi alıyorlardı.Demokratik topluluklarda ise vergi ve angarya yoktu,gönüllü katkı ve dayanışma vardı.

Adıge folkloru ve Nart Destanı

* Adıgeler arasında kökü çok eskilere,Milat öncesine dayanan destan ve söylenceler vardı, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze getirilen ve önemli bir bölümü kaydedilen bu söylentiler içinde Nartlar destanı en geniş yeri tutmaktadır.Destanın ana kişileri bilge kadın Setenay-guaşe ile onun taş içinden doğan oğlu Savsırıko ya da Sosrıko'dur.Kıvılcımlar saçan ateşten bir oğlan biçiminde doğan,Ateş Tanrısı da olan Demirci Tlepş (Лъэпшъ) tarafından dizlerinden maşa ile tutulup suya daldırılan ve adı Tlepş tarafından konan Setenay-guaşe oğlu Savsırıko'nun,maşayla tutulduğu için suya değmeyen ve bu nedenle yumuşak kalan dizleri dışındaki çelikleşmiş vücuduna silah işlemiyordu;ama yine de,gerektikçe hileye başvuran,doğaüstü yeteneklerini kullanan ve insanlara ateşi getiren bir kahramandır.Savsırıko'nun atı Thojıy de (Тхъожъый),Kerç Boğazında (Destandaki adı:Khı T'uale/Хы Т1уалэ),bir adada yaşayan ve bir tekne içinde uçan bir "neğuç'ıtse"nin (Нэгъуч1ыцэ;sırtında tek memesi olan tehlikeli bir büyücü kadın) bir kısrağının, deniz dibinde yaşayan bir aygır ile çiftleşmesi sonucu deniz dibinde doğmuştur,normal bir yarış atından yedi misli daha hızlıdır,önsezili ve akıllıdır,sahibi ile konuşur ve onu korur,tek zayıf yanı taşlık alanda hızını yitirmesidir.Savsırıko ve atı,bu sırları,zayıf noktaları keşfedildikten sonra alt edilebilmiştir.Savsırıko'nun kuzeni (teyze oğlu) Nart Peterez,Tanrılara kafa tutabilen,sırrı öğrenilemediği sürece kendisine silah işleyememiş olan,hiçbir şeyden korkmayan ve Nart Khasesi (Meclis) Başkanı "Nesren-Jak'e"yi,Tanrılık iddiasındaki Pak'o tarafından zincirlendiği Oşhamafe (Elbruz) tepesinden kurtarıp özgürlüğüne kavuşturan ve ateşi Nart topluluğuna yeniden getirmiş bir yiğit,diğer kuzeni Şebatınıko ise "Yeme içme,düğün-dernek ve kız peşinde dolanıp durmayan" salt bir kahramanlık örneğidir.Geceleri ellerinden ışık saçılan Nart gelini Adıyıf da,karanlıkta Nartların yolunu aydınlatmaktadır.Destan bunun gibi çok sayıda kadın erkek kahramanın yaşamını konu edinmektedir.Bazı parçaları besteli şarkılar biçiminde söylenen Nart destanı dışında, "Aydemirkan" (Andemirkan) destanı ve "Hatkhı oğlu Koç'as" (Хьатхым ыкъо Къок1ас/Hatxım yıqo Qoçvas),vb şarkı ve anlatılar da ünlüdür.

* Adıgelerin "Geguak'o-Vısak'o kuph'er" (Джэгуак1о-Усак1о купхэр/Halk Şarkıları ve Dansları Toplulukları) adı verilen gezici ve profesyonel sanatçı toplulukları vardı .Bunlar "şık'epşıne" (шык1эпщынэ-kemane),"epepşıne" (saz),"kamil" ve "bjamıy" (kaval ve flüt) vb gibi halk enstrümanlarını kullanırlardı.Bu çalgıcılar ve ozanlar, en önde,marşlar çalarak ve şarkılar söyleyerek savaşlara katılır,savaşçıları yüreklendirir,savaşta gördükleri her şeyi şarkılarında dile getirirlerdi.Bu şarkıcı gruplarının kalıntıları, Türkiye'de 1950'li yıllara değin varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Modern edebiyat

* Günümüz Adıge edebiyatı,K'emguy lehçesi esas alınarak yazılmakta ve geliştirilmektedir.Tsığo Tevçoj (1855-1940),Tembot K'eraş (1902-88),İbrahim Tsey (1890-1936),müteveffa Hazret Aşın,Dilbilimci ve Nartolog Asker Hadeğatl (d.1922),şair ve roman yazarı İshak Meşbaş (d.1931) ve bilge kişi Abu Şhalaho (d.1929) tanınmış Adıge yazarlarındandır.Ts.Tevçoj'un "Pşı-verk zav" (Derebeyi Savaşı) adlı şiirsel destanı;konusunu Adıge folklorundan alan İ.Tsey'in 4 perdelik dramı "Koç'as" (Къок1ас); T.K'eraş'ın "Nasıpım yığogu" (Mutluluk Yolu;romanın Türkçe çevirisi için bk.Circassiancanada,internet) adlı ve Adıgelerin,özellikle Lenin ve Stalin dönemlerindeki yenileşme ve kolhozlaşma sürecinde ortaya koydukları direnişleri ve bu direnişlerin bastırılmasını anlatan romanı ünlüdür,romanda başarılı Çerkes karakterleri sergilenmektedir.Tembot K'eraş'ın bazı yapıtları Türkçeye çevrilmiştir.

Sınıfsal farklılıklar

* Demokratik Adıge toplulukları arasında tek evlilik,kadına saygı,erkek ve kızların görüşebilmeleri,birlikte şarkı ve dans icra etmeleri, kadınların da tarla çalışmalarına katılabilmeleri,geçerli kurallardandı.Bu kuralların dışına çıkmaya Khabze (Yasa ve Gelenek) izin vermezdi.Yarı feodal topluluklarda ise,köleler (pşıtl-пшыл1) dışında,kadınlar ve soylu erkekler tarla işlerinde çalışmazdı ve çalışmaları aşağılanma olarak algılanırdı, derebeylerinin (пщы-оркъ) ve zengin köylülerin birden çok eşi ve odalıkları (çeşditl;жэшдилъ) olabilirdi,soylu atlara soylu olanlar binebilirdi,köleler ise binek atı edinemezlerdi;ayrıca,derebeyi toplulukları ile Abadzeh ve Vıbıhların Osmanlılarla sürdürdükleri insan (esir ve köle) ticareti de önemliydi.

Adıge müziği

* Adıge müziği çok sesli olup,toplantılarda korolar eşliğinde söylenirdi.Ozanlara "vısak'o" (усак1о), şarkıcılara "veredao" (oрэда1о),oyuncu ya da dansçılara "geguak'o" (джэгуак1о),her türlü danslı eğlentiye "gegu" (джэгу),oyunları yöneten kişilere "hatiyak'o" (хьатияк1о) ya da geguak'o,şarkılara vokal eşlik etmeye de "jıv" (жъыу) denirdi (Ayrıca bk.Tl'ıhkuıç' Anzavur (-Lvıxhuçve Anzauır/Л1ыхъуч1э Анзаур-),"Çerkes Müziğinin Dünü Bugünü",Kafkasya Yazıları,İstanbul,1998,sayı 3,ayrıca internet).Adige dilinde müzik eğitimi,cumhuriyetler ve Krasnodar Kray eğitim müfredatından kaldırılmıştır,ancak 2007-2008 eğitim-öğretim yılında Kabartay-Balkarya Cumhuriyeti'nde 20 kadar okulun ilk sınıflarında Adigece (Kabartay-Çerkesçe) bir müzik eğitimine yeniden izin verildiği yazılmışsa da sonu gelmemiştir.

* Erkek çocuklar,eğitilmek üzere başka ailelere verilebilirdi,bu da "p'ur" (п1ур),yani "atalık" geleneğini oluştururdu.Eğlence (gegu) ve savaş sporları gündelik yaşamın bir parçası konumundaydı.

Dil

Kuzeybatı Kafkas ya da Abhaz-Adıge dillerinden biri olan Adıgece,doğu (dağ) ve batı (ova) biçiminde iki kola ayrılmaktadır:

* Doğu kolu "Kabartay"("Qeberdeyıbze" ya da "Adıgebze") adını taşır ve dört lehçeye ayrılır:1.Asıl Kabartay (Baksan),2.Mozdok Kabartay (Kuzey Osetya'da ve Stavropol Krayda yaşayan Ortodoks Hıristiyan Kabartaylar tarafından konuşulur),3.Besleney (Karaçay-Çerkesya ve Krasnodar krayında toplam 4 köyde konuşulur) ve 4.Kuban Kabartay (Adıgey'de 4 köyde konuşulur);edebiyat dili olanı asıl Kabartay lehçesinden (Baksan ağzı) geliştirilmiş olup Kabardey-Balkarya ve Karaçay-Çerkesya'daki resmi dillerdendir.Asıl Kabartay lehçesinin,Baksan ağzı (Baksan Irmağı boyunda konuşulur) dışında üç ağzı daha bulunur:1.Terek ağzı (Terek Irmağı boyunda konuşulur),2.Malka ağzı (Malka Irmağı boyunda konuşulur) ve 3.Kuban-Zelençuk ağzı (Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nde konuşulur).2002'de RF'deki toplam Kabartay sayısı,519.958'i "asıl Kabartay" ve 60.517'si de Kabartayca konuşan "Çerkes" olmak üzere 580.475 idi.

Adıge dili ve Adıgece'nin öğretilmesi durumu

* Batı kolu "Adıgece" (Adıgabze) ya da eski deyimiyle "K'yah" dili (К1ах-Ova dili) adını taşır,kendi içinde kıyı ve bozkır lehçeleri biçiminde iki ayrı öbeğe ayrılır.Kıyı öbeğini (Хы1yшъо1усхэр-Deniz kıyısında oturanlar) oluşturan Şapsığ ve kısmen Hak'uç (Хьак1уцу;Thağepş-Kirova köyünde konuşulur) lehçeleri ile,daha doğuda iç bölgelerde konuşulan bozkır lehçelerinden Bjeduğ,K'emguy (К1эмгуй ) ve Abadzeh (Абдзах;Hakurınehable köyü ile 1998'de Kosova'dan dönen Adıgelerce Maykop'un 4 km doğusunda kurulan Mafehable köyünde konuşulur) lehçeleri halen konuşulmakta olup,resmi Adıge (edebiyat) dili K'emguy (Rusça:Temirgoy) lehçesinden geliştirilmiştir.Kafkasya'da artık konuşulmayan birçok Adıge lehçesi ise (Natuhay,Hatukuay,Mahoş,Vıbıh Adıgecesi,Barakay,vb) halen Diaspora'da konuşulmaktadır.

* Adıgece,bir eğitim dili olduğu Adıgey dışında, Krasnodar krayındaki ve İsrail'deki Adıgelerin devam ettiği devlet okullarında da seçmeli bir ders olarak devletçe okutulmakta;ayrıca Ürdün'de de bir özel okulda (Emir Hamza Okulu) seçimlik bir ders durumundadır.2002'de RF'de,Adıge sayısı 128,528 idi;buna rağmen,Adıge dili,Maykop ve Soçi/Lazarevsk'teki ilgili fakülte ve kurumlarda akademik ya da Adıgece dersi öğretmenlerini yetiştirme amaçlı olarak işlenmektedir.Adıgece,Kafkasya dışında Türkiye,Irak, Suriye,Ürdün,İsrail, Lübnan,Mısır, Libya,AB ülkeleri (Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya,Bulgaristan,vb),İsviçre,ABD (New Jersey,NewYork,California),Kanada,Avustralya'da ve toplam 40 kadar ülkeye dağılmış topluluklar arasında da konuşulmaktadır.

Adıge aleyhtarı çalışmalar ve tepkiler

* 2004-2006 yıllarında bazı Rus milliyetçiler ve bunları desteklediği söylenen bazı üst düzey bürokratlar,Adıgey Cumhuriyeti'nin (AC) Krasnodar krayı ile birleştirilmesi,yani lağvedilmesi doğrultusunda bir kampanya başlatmışlardı.Ancak AC Devlet Başkanı Hazret Sovmen'in kınama anlamında istifaya kalkışması (Nisan 2006) ve RF Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bu istifayı kabul etmemesi,Adıgelerin sert tepkileri,girişimin diğer halklar arasında da kaygılara yol açması, ardından Krasnodar krayı Valisi A.Tkaçev ile Kuban Kazakları Atamanı V.Gromov'un ve RF'deki demokratik kitle örgütlerinin de olumlu destekleri sonucu birleştirme olayı yatışmıştı

* 21 Mayıs 2006'da toplanan Adıgey'in temel ulusal örgütlenmesi olan "Adıge Halk Kongresi" de,"Adıge dil ve kültürünün,Adıge varlığı ile AC'nin koruma altına alınmasını,AC'nin geleceğini belirleyici nitelikte bir refandum düzenleme ve böylesine bir referanduma katılma hak ve yetkisinin sadece etnik Adıge halkına ait olduğunu,başka türlü bir referanduma gidilmesi durumunda,etnik Adıgelerin böylesine bir referanduma katılmayacağını,Adigey Cumhuriyeti Devlet Parlamentosu-Khase tarafından bu esasları güvence altına alacak Anayasal değişikliklerin yapılmasını;Maykop kent yönetimi ile kent meclisinin de Maykop'un meydan ve caddelerine Adigey Cumhuriyeti'ne uygun adlar vermesini" talep etmiştir

Şimdiki durum

* Kongre kararından sonra,AC Devlet Parlamentosu-Khase,2006-2007 eğitim-öğretim yılından geçerli olmak üzere,ilk ve orta dereceli okullarda,Rusça ile birlikte,Adıgecenin de Adıge dili ve edebiyatı dersi ile sınırlı olarak zorunlu bir ders dili olarak yaygınlaştırılmasını sağlayan yeni bir "Eğitim yasasını" kabul etmiştir (29.08.2006 tarihli "Adıge maq" gazetesi olayı ve sonrasını bildirmektedir).Ancak,2007 yılı başlarında,Adıgeceyi zorunlu bir ders dili haline getirme amaçlı bu yeni yasa,AC Anayasa Mahkemesi (Eski adı "Adalet Divanı") tarafından iptal edilmiştir

Eğitim

* Adıge yazısı,1927'den önce Arap, 1927 - 1937 arası Latin harflerini kullanmış,1937'den bu yana da Kiril (Rus) alfabesini kullanmaktadır

* Maykop'ta iki büyük müze,4 tiyatro,Adıge şarkı ve dans toplulukları,Adıge dilinde bir edebiyat dergisi (Zeqoşnığ,üç ayda bir) ve bir resmi gazete (Adıge maq,haftada 5 gün),RF merkezine bağlı Rusça ve çok az süreli olarak bir Adıgece radyo ve tv yayını vardır.

* Başkent Maykop'taki çeşitli kültürel kurum ve kuruluşlar arasında Adıgey Devlet Üniversitesi, Maykop Devlet Teknoloji Üniversitesi ve AC Tembot K'eraş Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü balıca üst eğitim kurumlarıdır.Adıgey Devlet Üniversitesi'nin Adıgey'in dışında,Şapsığ nüfusun (tahminen 12 bin) yoğun olduğu Soçi'nin Lazarevsk beldesinde 6 fakültesi, Novorossiysk'de üç, Azak Denizi kıyısındaki Yeysk kentinde de 1 fakültesi açılmış bulunmaktadır. AC Tembot K'eraş Sosyal Bilimler Arştırma Enstitüsü de Adıge dili,edebiyatı,tarihi,folkloru,etnografyası,ekonomisi ve arkeolojisi gibi konularında çalışmalarda bulunmaktadır.Cumhuriyette 8 devlet ve 23 de yerel müze bulunmaktadır.Maykop'taki Adıge Ulusal Müzesi'nde önemli bir bölümü Milat öncesine ait 70 bin değişik arkeolojik yapıt (örnek) sergilenmektedir.Ayrıca Moskova'daki Doğu Halkları Müzesi'nin Maykop'taki şubesi olan Kuzey Kafkasya Müzesi de önemlidir

* AC'de,birkaç evlik olan çiftliklerde (khutor;mezra) okul yoktur,bazı küçük köylerde de 1-4 sınıflardan oluşan ilkokullar vardır.Bu nedenle taşımalı eğitim sistemi de uygulanmaktadır.

* Resmi dil olmasına karşın Adıgece,Adıgeler arasında gündelik bir konuşma dili,kısmi bir eğitim ve yayın dilidir.Resmi yazışmalar Rusça ile sınırlıdır.

Eski eğitim uygulaması

* Adige Cumhuriyeti'nde zorunlu eğitim dili,RF düzeyinde olduğu gibi,RF'nin bir parçası olan Adıgey'de de geçerli olmak üzere Rusçadır.Adıgece,AC'de Rusça ile birlikte resmi dildir.Adıgece,AC'de okullarda,ilk iki sınıfta,tek Rusça dersi dışında bütün derslerde okutulan,3.sınıftan itibaren ve tek dersle sınırlı olarak okutulan bir ders dilidir. RF eğitim sistemi,Rusça eğitimi bütün RF okullarında zorunlu tutarken,yerel birimler (region) düzeyinde,Rusça dışındaki dillerde öğretime,isteğe bağlı olması koşuluyla,yerel birimlerde (cumhuriyet,kray,oblast ve özerk okruglar) olanak tanımaktadır.AC'de seçmeli ya da isteğe bağlı olarak ilk (1-4.sınıflar) ve ortaöğretimde (5-10.sınıflar) okutulabilen dersler ise,Adıgece (Адыгабзэ;1-4.sınıflar),Adıge edebiyatı (Adıgece;5-10.sınıflar),Adıgey tarihi (Rusça) ve Etnografya (Rusça) dersleridir .AC'de Adıgece de okumak isteyen bir öğrenci,bölgeye özgü ve üçü Rusça olan bu dört seçmeli dersi okuyabilir.Bu da,yumuşatılmış bir Ruslaştırma programının yürürlükte olduğu kaygılarına yol açıyor.Adigece dersinde değişik adlar altında kitaplar okutulabilir.

Dil öğretimindeki Ruslaştırma,Adige müziğinin 2.sınıf sonrasında devre dışı bırakılmasıyla da güçlendiriliyordu.Bu da müzik alanında kitlelerden ve özellikle de Diaspora'dan kopmaya,yozlaşma ve Ruslaşma biçiminde bir asimilasyonun yoğunlaşmasına yol açmaktadır .Buna karşın başka bir uygulama örneği olarak, Karaçaylar yeni şarkı ve müziklerini özgün biçimini bozmadan ve yozlaştırmadan,özel ve geleneksel anlamda geliştirmeyi ve kitlelere ulaştırmayı ve Karaçay Diasporası ile yakınlaşmayı başarmışlardır.

Türkiye'de,1970 yılında,özellikle Düzce'de Türkçe türkülerin Adıgeceye çevrilmesi ve Türkçe makama uygun okunmaları biçiminde,kitleleri saran bir Adıge (Şapsığca) müzik akımı başlamıştı.Ama bu demokratik ve kültürel oluşum 12 Mart 1971 askeri müdahalesi sonucu bastırıldı.Kitleleri sarmaya başlamış olan o dönemden günümüze,özellikle müzik plakları (kayıtları) kalmıştır.Yeni eğitim uygulaması ve tepkiler

* 2006 yılı başlarında AC Devlet Parlamentosu-Khase tarafından çıkarılan yeni "AC Eğitim yasası" ile,Adıgece,Adıge kökenli öğrenciler için zorunlu bir ders dili statüsüne çıkartıldı.Böylece AC'de Adıge kökenli toplam 14.441 öğrenciden 21'i dışında, kalanı Adıgece anadilini öğrenme olanağına kavuşturuldu .Böylece,bir kazanım olarak,bazı çevrelerce desteklenen Rus asimilasyonu uygulamalarını kesintiye uğratıcı önemli bir karşı adım atılmış oldu.Ama,bazı Rus çevreler, Adıgecenin Rusça gibi zorunlu bir "eğitim dili yapılamayacağını" söyleyerek tepki göstermişlerdi.

Yeni Eğitim yasasına yargısal müdahale

* 2006-2007 eğitim ve öğretim yılında uygulama olanağı bulan sözkonusu "Eğitim yasası", AC Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.İptal kararı,"Adıgecenin RF'de zorunlu bir eğitim dili olmadığı,sadece yerel idari birimler (region ya da komponent) düzeyinde ve isteğe bağlı olarak okutulmak üzere eğitim programına alınmış olan seçmeli ders dillerinden biri olduğu,bu dilin,istemeyenler için zorunlu bir eğitim dili haline getirildiği,bunun RF hukuk sistemine (mevzuatına) ve insan haklarına aykırı düştüğü" gerekçesine dayandırılmıştır.Ancak,AC Bilim ve Eğitim Bakanı Ramazan Bedaneko (Бэданэкъо Рэмэзан),Adıgece'in öğretilmesinin RF ve AC anayasalarına aykırı olmadığını belirterek,durumun AC Bakanlar Kurulu'nda görüşüleceğini ve Adıgecenin okutulmasına devam edileceğini açıklamışsa da,ancak olumlu bir sonuç alınamamıştır.Adıgece,2006 yılı öncesinde olduğu gibi,halen seçmeli bir ders dili olarak okullarda okutulmaktadır. Resmi verilere göre,2008-2009 ders yılında Adıgece ders alan öğrenci sayısı,14 bini Adıge kökenli olmak üzere,30 binin üzerine çıkmıştır

* Bu arada,Diaspora'da,Adigey'in ortadan kaldırılıp topraklarının Krasnodar Kray'a katılması konusunun gündeme getirileceği biçiminde yoğun kuşku ve kaygılar da vardı.Ancak Adigey,kendisini toparlamayı başarmış ve güçlenmiş görünmektedir.Ancak,Adigey'e ait geniş bir turistik yöre ve kalıcı karlarla beslenen,ortalama 2.000 metre yüksekliğinde ve çok sayıda ırmağın kaynağını oluşturan büyük bir su deposu olan,bol oksijeni (%38) ile çok sayıda turist ve hastayı çeken,bir eşinin sadece İsviçre'de bulunduğu söylenen,ekonomik değeri yüksek ve dünyaca tanınan Aziş-Tav gibi yeraltı mağaraları kompleksi yanında,başka turistik tesisleri de barındıran 16.500 hektar (165 km.kare) genişliğindeki doğa harikası Leğo-Naqe Yaylalarının (Lago-Naki), Krasnodar krayı tarafından ele geçirilmeye çalışıldığı,Adıgelerin bu yerlerden oldu bittilerle uzaklaştırılmakta oldukları söylenmektedir.Özellikle 2014 Kış Olimpiyatları'nın Adıgey'in bitişiğindeki tarihi Adıge toprağı Soçi'de (Saçe/Шъачэ) yapılacak olması,ancak Soçi tanıtımlarında Grek ve Osmanlı adları kullanılırken,toprağın yerlisi ve asıl sahibi olan Adıgelerin adına sansür uygulanmakta olması eleştirilere yol açmakta,RF üst düzey yetkililerinin gizli desteğiyle tarihsel ve kültürel bir soykırım politikası uygulandığı öne sürülmektedir.

Din

Adıgeler arasında "Çok tanrılı" (politeist) bir inanç sistemi vardı. En büyük tanrıya "Tha" ("Тхьa" ya da "Тхьашхо"; Bütün tanrıları ve herşeyi o yönetirdi) derlerdi. Daha sonra gök, yer, deniz, ırmak ve benzeri tanrılar gelirdi.

* Adıgelerin 1864 öncesi bağımsızlık döneminden kalma Şapsığ ve Natuhay bayrakları halen Maykop'taki Adıge Ulusal Müzesi'nde korunmaktadır . Şimdiki AC bayrağı ise, 19. yüzyılda bütün Çerkesya bölgelerini (eyaletleri) temsil etmek üzere kullanılmış olan,ama orijinali bulunamadığından, kitaplardaki resimlerden yararlanılarak ve kısmen de değiştirilerek çizilmiş bir bayraktır. Adige toplulukları, savaş ve törenlere kendi özel flama ve bayraklarını taşıyarak katılırlardı.

Özellikle 15-16.yüzyıllarda Türkler ve Kırım Tatarları aracılığıyla yayılmaya başlayan Müslümanlık, 17-19.yüzyıllarda güçlendi.

Yine de eski inançlar bütünüyle silinmedi. Örneğin, 19. yüzyıl başlarında, papazlar eşliğinde ve büyük haçlar karşısında sığır kurban ediliyordu. Ayrıca veba ya da başka bir salgın hastalık karşısında, Adigeler, köylerini ya da bölgelerini diktikleri çekiç görünümlü haçlarla ("Kaş" ya da "Пхъэзэкъупцэ") çevirip salgından korumaya çalışıyorlardı. Ayrıca evlerinin içlerini de, korunma amacıyla, çekiç biçimli haçlarla donatıyor, mumlar yakıyorlardı. 7-9. yüzyıllarda Karadeniz kıyısında bulunmuş olan Grek yerleşimi Nikopsis başlıca dini merkezdi. Ayin ve dualar Grekçe yaptırılıyordu.

* Adıgeler şimdi Sünni/Hanefi'dirler, kendi bölgelerinde, Maykop'taki "Adige Cumhuriyeti ve Krasnodar Krayı Müslümanları Müftülüğüne" bağlıdırlar.

Nüfus ve nüfus dağılışı

* Nüfus toplamı:447.109 (2002)
* Kentli:234.900 (% 52.5)
* Köylü:212.209 (% 47.5)
* Erkek:208.109 (% 46.5)
* Kadın:239.090 (% 53.5)

1897,1926 ve 1939 sayımlarında şimdiki "Adıge"+"Çerkes" nüfus,sadece "Çerkes" (ya da "Adıge") adı altında ortak bir sayı olarak verilmiş,1959 nüfus sayımı ile birlikte nüfus toplamı,"Adıge" ve "Çerkes" adları altında birbirinden ayrı verilmeye başlanmıştır (2002 sayımından beri "Şapsığ" etnik adı da eklenerek,tüm Adıgelerin etnik ad listesi 4'e çıkmıştır:Adıge,Çerkes,Kabartay,Şapsığ).

* "Adıge Özerk Oblastı" (AÖO),27 Temmuz 1922'de Rusya SFSC'ne bağlı olarak kuruldu,ilk adı "Çerkes (Adıgey)" idi.24 Ağustos 1922'de Adıgey (Çerkes),13 Ağustos 1928'de de Adıgey Özerk Oblastı (AÖO) adını aldı.İlk kuruluşunda yüzölçümü 2.660 km.kare,nüfusu 113.5 bin kadardı.Bu nüfusun % 44.8'i Adıge (50.821),% 25.6'sı Rus (29.102),yönetim merkezi de,oblast sınırları dışındaki Krasnodar kentinde idi.1936'da AÖO'nun toprakları genişletildi,yönetim merkezi de Maykop'a taşındı.Ama,genişleme ve Stalin'in Rusları ulusal bölgelere yerleştirme politikaları sonucu,Adıge oranı da % 20'ler düzeyine düştü,Rus oranı ise 1979'a değin % 70'ler düzeyinde seyretti (1939'da % 71.1;1970'de % 71.7).Daha sonra Adıge sayısı ve oranı yükselmeye, Ruslarınki ise düşmeye başladı.

Ekim 1990'da egemenlik kararı alarak cumhuriyet ilan eden AÖO,3 Temmuz 1991'de Adıgey ÖSSC statüsüyle Rus Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti (RSFSC) devlet yapısı içine alındı ve Aralık 1991'de RSFSC yerinde oluşan RF içinde AC olarak kaldı.

Rus nüfusu, Adıge nüfusunun 2.6 katından fazla görünüyorsa da, aslında bu sayının yarıya yakını, 1990'larda Rus nüfusun çöküşünü önlemek için,Merkezi yönetimin desteğiyle getirilerek Adigey'e yerleştirilmiş ve büyük çoğunluğu emekli (1998'de 128 bin emekli) olan bir nüfustur;buna rağmen Rus nüfus,yine de,giderek azalmaktadır:1989'da 293.640 (% 68) olan Rus nüfus 2002'de 288.280'e (% 64.5'e) düşmüş, Adıge nüfusu ise 95.439 (% 22.1)'dan 108.115'e (% 24.2) yükselmiştir.

* Adıge yerleşmeleri kuzeybatıdan başlayıp güneydoğuya doğru bir yay gibi uzanmak üzere,Orta Kuban ve Orta Laba ırmaklarının sol kıyılarında öbek öbek dağılmışlardır. 40'ın üzerinde bir Adıge yerleşimi (köy ve belde) vardır. Ayrıca Adıge nüfuslu Adıgeysk kenti (Адыгэкъалэ;12.2 bin) ve kentsel alanı (82.5 km.kare) dışında, Adıgeler başkent Maykop (2006'da 156.800) ile Krasnodar kenti yakınındaki Yablonovski (Кощхьабл; 2006'da 25.063) ve Enem (Инэм; 17.654) beldelerinde de yoğundurlar. Bir de Maykop kentsel alanı (53.6 km.kare) içinde Kosova'dan getirilen Adıgeler için,1999'da "Mafehable" (Uğurlu Köy) adı verilen küçük bir köy kurulmuştur.

* Giaginski ve Maykopski rayonlarında nüfus çoğunluğu Adıge olan bir yerleşim birimi yoktur,Adıgeler,Adıge sürgünü sırasında buralardan temizlenmişlerdir,daha sonra buralara yeniden yerleşen Adigeler şimdi dağınık ve azınlıktadırlar. 1989'a değin köylü karakterini (% 78) korumuş olan Adıgeler, artık iç göç yoluyla kent ve beldelere yerleşmeye başlamışlardır. Çoğunluğu kentli olan Rusların daha çok bölge dışına göç ettikleri,ama gidenlerin yerine taze Rus nüfus getirildiği;RF içlerine dağılmış olan Adıgelerin bir bölümünün de AC'ne döndükleri görülmektedir. Adıgeler içinde anadilini bilmeyenlerin sayısı azdır. Ama geçmişin olumsuz politikaları nedeniyle, Adıgelerin önemli bir bölümü halen anadilinde okuma yazma bilmemekte (1992'de yarsı kadarı), Rusçadan yararlanmaktadır.

Vikipedi

Benzer Konular

4 Haziran 2013 / The Unique Türk ve İslam Dünyası
20 Eylül 2008 / The Unique Türk ve İslam Dünyası
8 Haziran 2012 / The Unique Taslak Konular
21 Mayıs 2008 / The Unique Taslak Konular
29 Mayıs 2015 / _Yağmur_ Edebiyat