Arama

Kutsal Yerler - Mekke - Tek Mesaj #4

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
3 Şubat 2010       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ad:  3.jpg
Gösterim: 1370
Boyut:  60.4 KB

Mekke-i Mükerreme


Allah Teâlâ'nın rızası için yeryüzünde ilk inşa edilen mescid; Beytullah'ın bulunduğu Mukaddes şehir. Bu şehrin Kur'ân-ı Kerim'de geçen Bekke, Ümmü'l-Kura ve Beledü'l-Emin şeklinde değişik isimleri vardır. Bazıları Mekke'nin, hem şehir hem de "Beyt"i karşılayan bir isim olduğunu söylerlerken; diğer bazıları da Mekke'nin, Harem'in tamamını kapsayan kısmına; Bekke'nin ise mescite has bir isim olduğunu ifade etmişlerdir (İbn Kuteybe, Tefsiru Garîbi'l-Kur'an, Beyrut 1978,107-108; Hasan İbrahim Hasan, Tarihu'l-İslâm, Mısır 1979, I, 45 (dipnot 2). Mekke ve Bekke, Babil dilinde beyt 'ev' anlamında olup, Amalıkalılar tarafından bu yerin ismi olarak kullanılmıştır.

Kimisi mescitin bulunduğu yere Bekke, onun çevresine ise Mekke denildiğini söylemekte; dilciler ise Mekke ile Bekke'nin aynı şeyi ifade ettiğini kabul etmektedirler (Abdullah el-Endelûsî, Mu'cemu Ma İste'ceme, Beyrut 1983, I, 269). Coğrafyacı Batlamyus Mekke'yi Macorabba adıyla bilmekteydi (H. Commens, İA. Mekke Maddesi).

Mekke, Arap yarımadasının Hicaz bölgesinde Kızıldeniz kıyısındaki Cidde limanının yüz km. doğusunda olup güneyinde aynı uzaklıkta sayfiye yeri olan Taif şehri bulunmaktadır. Medine'ye olan uzaklığı ise yaklaşık olarak dörtyüz km. dir. Yengeç dönencesinin güneyinde, 21° 30' enlem ve 40° 20' boylamları arasında bulunmaktadır. Mekke, doğu tarafındaki Ebu Kubeys dağı ile batı yönündeki diğer dağlar arasında güneye meyilli dar bir vadide, adı geçen dağın eteğinde bulunmaktadır. Bu vadi bir hilâl şeklinde aşağılarda Kızıl denize doğru yönelmektedir. Burası Arabistan'ın Tihame ve Necid bölgeleri arasında bir set oluşturan Hicaz dağlarının iki boğazının kesiştiği noktadır. Kâbe ve onu çevreleyen Mescid-i Haram, şehrin ortasında bulunur. Hemen yanında Safa ve Merve tepeleri bulunmaktadır. Bu vadide şehrin kurulduğu kısım Batın-ı Mekke olarak adlandırılmakta, Mescid-i Haram'ın bulunduğu çukur yere ise el-Batha denilmekteydi.

Mekke'nin havası, bilhassa yaz aylarında oldukça sıcaktır. Kış aylarında ise lâtif bir havası vardır. Her tarafı taş kayaları ile çevrili olan Mekke'de tek su kaynağı Zemzem'dir. Bunun yanında halk, su ihtiyacını karşılamak için kuyular açmış ve sarnıçlar yapmışlardır. Şehrin su problemini kökünden çözümlemek isteyen Harun er-Reşid'in eşi Zübeyde Hanım, üç günlük uzaklıktan su getirme girişiminde bulunmuş, ömrünün vefa etmemesi yüzünden bu projenin ancak Arafat'a kadar olan kısmı gerçekleştirilebilmiştir. Bu proje ancak Kanunî'nin kızı Mihriman Sultan'ın girişimiyle tamamlanabilmiş ve Mekke ihtiyaç olduğu ölçüde suya kavuşmuştu (Şemseddin Sami, Kamusu'l-A'lam, Mekke Mad.).

Çok az yağmur alan ve kurak bir iklime sahip olan Mekke'de kuraklığın bazan dört yıl sürdüğü olurdu. Yemen taraflarını mümbit hale getiren meltem yağmurlarının buraya kadar ulaşan kısmı şehrin doğu tarafında birbirini takip eden tepeler ve yamaçlarda biriken yağmur suları halinde bir araya gelerek şehrin merkezine doğru akar ve Harem'in avlusuna ulaşırdı. Kışın nem oranının yükselmesi ile bazan çok şiddetli yağan yağmurlar, bir sel halinde şehrin bulunduğu alçak bölgenin sular altında kalmasına sebep olurdu. Mekke için bir felâket halini alan ve Beytullah'ı tehdit eden bu problemin çözümlenmesi için Mekke'nin fethine kadar hiç bir çabanın gösterilmediği görülmektedir. Raşid Halifeler döneminde Mekke'yi bu sel baskınlarına karşı korumak için bazı önlemler alınmıştır. Mekke ve etrafındaki arazilerin taşlık oluşu ve suyun yokluğu ziraat için hiç bir faaliyete izin vermemektedir.

Mekke'nin ortaya çıkışı Hz. Adem (a.s.)'a kadar uzanır Adem (a.s.) yeryüzüne indirildiğinde Mekke'de Beytullah'ın bulunduğu bu günkü yerde bir mabet inşa etmekle görevlendirilmişti. Tarihçiler, Adem (a.s)'ın Hindistan tarafından yeryüzüne indiğini kabul etmişlerdir (Taberi, Tarih, Beyrut 1967, I, 122). Onun, kırk defa Mekke'ye giderek haccettiği kabul edilirse bu durum bizi Mekke vadisinin ilk insanla birlikte, seçilerek kutsal kılındığı sonucuna ulaştırır (İbnü'l-Esir et-Kâmil fi't-Tarih, Beyrut 1979, I, 36-38).
Ad:  4.jpg
Gösterim: 1391
Boyut:  62.9 KB

Hz. Âdem tarafından inşa edilen Beytullah, Nuh (a.s.) zamanına kadar varlığını sürdürdü. Tevhidden yüz çevirip putperest bir hayat yaşamaya başlayan Nuh kavmi, tufanla helâk edilince, Beytullah yeryüzünden kaldırılmıştı (Taberî, Tefsir, Mısır 1968 IV, 8). Başka bir rivayete göre ise, Beytullah'ın bulunduğu noktaya, Cennetten bir yakut indirilmiş, Tufan esnasında bu yakut göğe kaldırılmıştı (Taberî, Tarih, I, 123).
Bu rivayetler çerçevesinde düşünüldüğünde Mekke'nin insanlık tarihinin başlangıcı ile birlikte, bir yerleşim yeri olma özelliği göstermeye başladığı anlaşılır. Ayetlerde zikredildiği gibi Beytullah, insanların ibadet etmesi için yeryüzünde inşa edilen ilk yapı (Âl-i İmrân, 3/96) ve Mekke, şehirlerin anası (Ümmü'l-Kura) dır (el-En', 6/92). Kur'an-ı Kerimdeki bu tür ifadeler, yukardaki nakilleri doğrular niteliktedir. Ancak Taberi'nin Ebu Zer (r.a.)'den naklettiği bir hadisi şerifte şöyle denilmektedir: "Ya Resulallah! Yeryüzünde ilk mescit hangisidir" dedim. O, Mescid-i Haramdır" dedi.

"Sonra hangisidir" dedim. Mescid-i Aksa dır" dedi. Aralarında kaç yıl olduğunu sorduğumda da; "kırk yıl" dedi" (Taberî, Tefsir, IV, 8-9). Mescid-i Aksa'nın inşası Hz. Süleyman (a.s.) tarafından bitirilmişti (bk. Mescid-i Aksa Mad.). Mescid-i Aksa'nın Beytullah'tan kırk yıl sonra inşa edilmesi haberi, Süleyman (a.s.)'ın bu Mescidi ikinci kez inşaya başlamış olması anlamına gelir. Çünkü bu habere göre Mescid-i Aksa'nın bulunduğu yerde, ya bizzat İbrahim (a.s.) veya oğlu İshâk (a.s) tarafından bir mescit inşa edilmiş olmalıdır.

Hz. İbrahim (a.s)'in Hz. Hacer'i oğlu İsmail ile birlikte getirip bu ıssız vadiye bırakmasından öncesi hakkındaki tarihi bilgiler, bazı yorumlamalar ve çıkarımlar üzerine bina edilmiş olup oldukça yetersizdir.

Hz. Hacer, henüz süt çocuğu olan İsmail'le Allah Teâlâ'nın emri doğrultusunda Mekke'ye bırakıldığı zaman Mekke, su kaynağına sahip olmayan ve yakınlarında hiç bir insan topluluğunun bulunmadığı bir yerdi. Yanlarındaki suyun tükenmesi üzerine, Hz. Hacer'e sunulan Zemzem suyu bu vadiye yeni bir gelecek hazırlamıştı. Yemenli bir topluluk olan Curhumîler'den bir grup Mekke vadisinin aşağı taraflarına konaklamak istediler. Bu arada yakınlarda bir su kaynağının varlığını gösteren kuşlar gördüler. Biraz araştırmadan sonra, Zemzem'in yanına ulaştılar. Bu topluluk Hz. Hacer'den Zemzem'e yakın bir yere yerleşmek için izin istediler. Suyun kendisine ait kalması şartıyla onların bu isteğini kabul etti. Böylece, başka insanlar da gelip yerleşerek buranın bir yerleşim merkezi halini almasını sağladılar (İbnü'l-Esîr, el-Kâmil fi't Tarih, Beyrut 1979, I, 103-104).

Hz. İsmail (a.s.), büyüyüp delikanlılık çağına geldiğinde, Hz. Hacer vefat etti. Hz. İsmail, Curhümlüler'den bir kız ile evlenip, onlarla akrabalık kurmuş ve onlardan Arapçayı öğrenmişti. İbrahim (a.s.), sürekli olarak Mekke'ye gelip Hz. Hacer ve oğlu İsmail'i ziyaret ediyordu. Yine bir defasında Mekke'ye geldiğinde, Allah Teâlâ'nın kendisine burada bir "beyt" yapmasını emrettiğini söylemiş ve birlikte Kâbe'nin inşasına başlamışlardı. Beytullah'ın tamamlanmasından sonra Allah Teâlâ Haccın nasıl yapılacağını İbrahim (a.s.)'a bildirmiş (İbnü'l-Esir, a.g.e, I,106-107) ve Mescid-i Haram'a giren herkesin emniyet ve güvenlik içinde bulundukları hükmünü getirmişti (Âl-i İmran, 3/97).

İsmail (a.s.)'ın nesli burada çoğalıp dururken, Yemen'den göç edip buralara gelen Huzaalılar, Curhümîlerden yerleşme izni istemiş, red cevabı almaları üzerine onlarla savaşarak şehri ele geçirmişlerdi. İsmailoğulları bu savaşta tarafsız kaldıkları için Huzaalılar onlara dokunmamışlardı. Huzaalılar 207'de Mekke'ye hakim olmuşlar ve bu hâkimiyetlerini üçyüz yıl sürdürmüşlerdi. Huzaalılar Mekke'de, İbrahim (a.s.)'in dininden büyük sapmalar göstermiş ve putperestliğin yaygınlaşmasını sağlayarak insanları dalâlete sürüklemiş, Hubel adında bir put dikip ona tapınmışlardı (İbn Hacer, el-Askalanî, Fethu'l-Bâri, Mısır 1959, V, 359). Bu putperestlik İsmail (a.s.)'ın soyunu da etkisi altına almış; istisnalar hariç Hanif dinine mensup kimse kalmamıştı. Huzaalılar İsmail (a.s.)'in nesli olan Kureyş'in güç kazanmasına kadar Beytullah'ın sahibi olma durumlarını korumuşlardı. 440 yılında Kusay, Kureyş'i toparlayıp, Huzaalılarla savaşa tutuşmuş ve onları şehirden uzaklaştırmıştı (İbn Hacer, a.g.e., V, 359; H. İ. Hasan, a.g.e., I, 45-46). Kusay, Huzaalılarla olan mücadelesi esnasında Kuzey Arabistan'ın büyük kabilelerinden biri olan Kuda'a kabilesinin başkanı olan üvey kardeşi tarafından desteklenmişti (M. Hamdullah, İslâm Peygamberi, II, 884.),

Kusay, emretme gücünü ele geçirmesinden sonra, Mekke'deki idari ve sosyal yapıda bazı değişiklikler yaptı. Mekke'nin merkezi olan Beytullah'ın etrafına kendi kabilesi Kureyş'e mensup çeşitli boyları yerleştirdi. Burada oturan Huzaalılar'ı ise şehrin dışında ikamet etmek zorunda bıraktı. Şehrin mutlak hakimi olmakla birlikte Kusay, toplumun genel işleriyle alâkalı bazı görevleri Kureyş'in dışındaki kabilelere verip hoşnut etme yoluna giderek, onları Kureyş'e bağlamış oldu. Bu görevlerin önemli bir kısmı Hac ibadeti ile alâkalı idi ve Mekke'den çok uzak yerlerdeki bazı kabileler de bu görevlerin yerine getirilmesine katılıyorlardı (M. Hamdullah, a.g.e., I, 888).

Kusay, Mekke şehir devletinin parlemantosu niteliğinde olan Daru'n Nedve'yi kurmuş ve bunun yanında, toplumun idaresi ve dini görevlerin yerine getirilmesi ile alâkalı kurumlar ihdas etmişti.

Daru'n-Nedve'nin başkanlığı, savaş sancağı muhafızlığı, Kâbe'nin hizmetleri, hacılara içecek su ve vergilerden elde edilen gelirden hacılara yemek verme gibi görevler bizzat Kusay tarafından yerine getiriliyordu. O, vefat ettiği zaman bu görevleri dört oğlundan ikisi olan Abdu'd-Dâr ve Abdul Menaf'a kalmasını vasiyet etmişti (Hamdullah, a.g.e., 891; H. İ. Hasan, a.g.e., I, 48).
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 10 Haziran 2017 04:49
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....