Arama

Asaf Halet Çelebi - Tek Mesaj #3

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Asaf Halet Çelebi



Edebî Kişiliği
'Sanat için sanat' ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.

Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur. Fransız şairlerinden, özellikle Baudelaire ve Verlaine'den etkilenmiştir.

Cahit Sıtkı, kimileri “Muhit” ve “Servet-i Fünun/Uyanış” dergilerinde yayımlanan ilk şiirlerini topladığı Ömrümde Sükût'ta (1933), deney evresinin olağan sayılacak acemiliklerini en aza indirebilen bir şair kimliği kazanmıştı. Zaman, ölüm, aynalar gibi Ahmet Hamdi'nin, Necip Fazıl'ın sevdiği temaları işlerken hecenin değişik kalıplarını deniyordu. Yetiştiği yıllar, Nâzım Hikmet'in özgür kuruluşlar içinde coşku çağıltıları haline gelen şiirlerindeki yeni ses, yeni kavramlar ve insanı bulunduğu her yerde arama kaygısı ilgisini çekmedi pek. Ahmet Hamdi gibi erken yaşlanmışlara özgü bir dünyada benmerkezli duyarlıkların ağırlığı altında kaldıkça, “Semada yıldızlardan,yerde kurtlardan başka öldüğümü kimseler bilmeyecek” (Ömrümde Sükût) dizelerinde gördüğümüz genç insan gerçeğinin taşıdığı doğallıklara uymayan acılara düştü.
Son düzenleyen Baturalp; 9 Aralık 2016 21:31 Sebep: başlık ve sayfa düzeni