Arama

Liderlik - Tek Mesaj #6

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Mart 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Duygusal zeka: duyguların gücünü ve hızlı algılayışını, insan enerjisi bilgisini, ilişkilerini ve etkisinin bir kaynağı olarak duyumsama, anlama ve etkin bir biçimde kullanma yeteneğidir.Kendisiyle barışık, kendisini iyi tanıyan, kendisinin ve başkalarının duygularını anlayabilen, duygularını kontrol edebilen insanlar duygusal zekası yüksek olan insanlardır. Bu insanlar çevreleriyle sağlıklı ilişkiler kurabilirler, iyi arkadaş, iyi patron-eleman, iyi anne-baba olurlar, daha az sağlık problemi yaşarlar, kısaca mutludurlar ve yaşamdan zevk alırlar.Duygusal zeka, kendimizin ve başkalarının duygularını tanımayı ve değerlendirmeyi, öğrenmemizin yanı sıra duygulara ilişkin bilgileri ve duyguların enerjisini günlük yaşamımıza ve işimize etkin bir biçimde yansıtarak onlara uygun tepkiler vermemizi sağlar.
Ad:  lider5.jpg
Gösterim: 1978
Boyut:  10.5 KB

Duygular düşünce ve eylemin güçlü bir örgütleyicisidirler. Onlar çelişkili görünmekle birlikte, muhakeme yapmak ve makul olabilmek için de şarttır. EQ, ayrıca önemli sorunları çözmek ya da önemli bir karar vermek gerektiği zaman, IQ 'nun yardımına koşar ve bunları daha nitelikli biçimde ve çok daha kısa bir sürede yapılmasını sağlar.
İş hayatındaki konumumuz ya da ünvanımız ne olursa olsun, her birimiz kendi yaşamımız ve işimizin esas yöneticisi olmaktan sorumluyuz. Bu amaçla, her gün, sonuçları hemen yada uzun vadede ortaya çıkabilen kararlar alırız ya da bu kararları almakta başarısız oluruz. Giderek daha çoğumuzdan, işyerlerinde şu ya da bu biçimde bir lider olarak görev yapmamız ve sürekli büyüyen beklentileri karşılamamız istenmektedir.

Yöneticiler yazma, konuşma, dinleme, müzakere etme, strateji oluşturma ve etkileme konusunda da yeterli bir düzeyi yakalamak zorundadırlar. Bunun dışında onlardan, dürüstlük, enerji, güvenilirlik, bütünsellik, sezgi, hayal gücü, esneklik, amaca bağlılık, kararlılık, nüfuz, motivasyon, duyarlılık, anlayış, neşe, cesaret, vicdan ve alçak gönüllülük dahil, liderliğin bilinen ya da olması gerektiği düşünülen hemen her özelliğini göstermeleri de beklenir. Ayrıca, bir organizasyonun bütün kademelerindeki liderlerden, danışman, akıl hocası, müttefik, koruyucu ve arkadaş olmaları ve organizasyonun ihtiyaçlarını ve çalışanların kişisel çıkarlarının her zaman farkında olmaları istenir. Ne yazık ki, sıra bunun nasıl yapılacağına; yani istisnai yöneticiler ve liderler olunması gerektiğine gerektiğinde, ortada hala büyük bir belirsizliğin olduğu görülür. İşte, bu bilmecenin eksik ve en önemli parçalarından biri duygusal zekadır.

Cooper ve Sawaf, kitaplarında işte ve yaşamda duygusal zeka üzerinde yoğunlaşmak ve onu geliştirmeye başlamak için dört köşe taşlı bir model önermektedirler. Birinci köşe taşı, duygusal dürüstlük, enerji, farkında olma, geri bildirim, sezgi, sorumluluk ve ilişki aracılığıyla bir kişisel etkinlik ve güven mekanı inşa eden duyguları öğrenmek. İkinci köşe taşı; içtenlik inanılırlık ve esenliği inşa ederek güven çemberini genişleten, çatışmaları dinlemek ve yönetme yeteneğini artıran duygusal zindelik. Üçüncü köşe taşı; gündelik yaşamevi işi, sahip olunan potansiyel ve amaçlarla uyumlu hale getirmek ve bunu doğruluk, adanmışlık ve sorumlulukla destekleyen duygusal derinlik. Ve dördüncü köşe taşı; sorun ve baskılarla birlikte yaşamak, fırsatları yakalamak, önceden görülemeyen çözüm yöntemlerini ortaya çıkarmak ve yetenekleri kullanmak suretiyle gelecek için rekabet etme gücünü artıran, yaratıcı güdüleri geliştiren duygusal simyadır.

1.DUYGULARI ÖĞRENMEK
Modern iş kültürümüze en çok zarar veren davranışlarından biri kendi sezgilerimize veya iç sesimize hiçbir koşulda güven duymamızdan kaynaklanır.Yapılan araştırmalar başarılı liderlerin ve girişimcilerin başarılarının temelinin, tüm önemli karar ve iletişimlerde gösterdikleri cesarette dayandığını göstermektedir.

a-Duygusal Dürüstlük:
Dürüst olma kalbinizin doğru olduğunu söylediği şeylere dikkat etmekle ilgilidir.Duygusal dürüstlüğün yanında birde nezaketten dürüstlük vardır.Nezaketten dürüstlükse ,içimizde hissettiğimiz dürüstlüğün aksine ,genel geçerli ve toplumsal bir kanı olan dürüstlüktür.Yane müşterilerinize daha iyi bir hizmet verebileceğinizi düşünür ama nezaketten dürüstlükten dolayı hiçbir şey söyleyemezsiniz.Duygu ve düşüncelerinize dinleyin ve kendinize karşı dürüst olup olmadığınızı, dürüstlüğünüzün derinliğini, kafanızdaki nezaketten dürüstlüğün mü yoksa kalbinizdeki duygusal dürüstlüğün mü daha baskın olduğunu anlamaya çalışın.İngiltere’nin büyük bankalarından olan Natwest grup başkanı Wanless zamanının byük çoğunluğunu şirketin bütün çalışanlarıyla yüz yüze toplantılar yaparak ve onların duygusal açıdan dürüst seslerini duymakla geçirmiştir.Wanless duygusal fikirlerin ifadesi ve takdim edilmesinin şirketleri iyileştirdiğini ve yapılacak atılımlarda cesareti ateşlediğine inanmıştır.Duygularınızın sesine kulak vererek hem kendinizin daha çok farkında olur ,hem de kendinize olan güveni arttırarak cesaret kazanırsınız.

b-Duygusal Enerji:

İçimizdeki enerji ve gerilimin farkına varıp,ikisini birden etkin bir şekilde yönlendirmemiz;dikkatimizi toplamamıza ,hem entelektüel zekamızın hem de duygusal zekamızın gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunur.Kendimizi yorgun hissettiğimiz günlerde genelde konuşmalarımızda bir uyumsuzluk,açık sözlülüğü reddeden güven eksikliği içeren bir ses tonu olur.Bu da duygusal zekamız ile yaratıcılığımızın arasındaki bağın kopmuş olduğunu gösterir.Albert Einstein yaratıcı zekanın bir şeylerle meşgul olurken yani enerjimizin yuğun olduğu zamanlarda çıktığını savunmuştur.Ayrıca araştırmalar heyecan verici bir tartışmanın veya bir işe yaratıcı bir şekilde katılmanın ,duygusal enerjiyi arttırdığı ve olaylara motivasyonu da doruğa çıkardığını ortaya koymuştur.Buna karşın rutin veya sıkıcı bir görev ise dikkati azaltır ve sizi artan hatalar ,azalmış yaratıcılık ve başarısızlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakabilir.

c-Duygusal Geribildirim:

Her duygu bir işarettir ve duyguların sizi hareketlendiren, soru soran ,kapasitenizi arttıran, öğreten ve pratiğe geçiren özellikleri olduğu düşünülür.Öfkenin de bir duygu olduğu düşünülürse, öfke için yakıt benzetmesini yapmamız hiç de yanlış olmaz.Yane öfkelendiğimizde bir şeyler yapmak isteriz.Genelde çoğumuz öfkeyi boğar ,inkar eder veya göz ardı eder; ona değer vermek ve dinlemek dışında her şeyi yaparız.Aslında öfke ne iyi ne de kötüdür;öfkenin mesajına verdiğimiz karşılık onun etkisini belirler.Burada yapılması gereken öfkeyi hiddete çevirmemek; onu hissetmeyi ve başkalarını suçlamak yerine onu anlayışla karşılayabilmektir.Genelde hiddetin kaynağı endişeden geçer.Yani endişe duygusu zamanla kronikleşir,kabul edilmez ve göz ardı edilirse artar sıkışır ve öfkeye dönüşebilir.Bunun neticesinde öfkede önemsenmezse veya dikkate alınmazsa şiddetli öfkeye dönüşebilir.

d- Pratik Sezgi:

Sezgi,fiziksel duygular dışında gerçekleşen ,duygusal zekayla yakından ilişkisi olan ve zekanın özelliklerini taşıyan; yaratıcılığı ve esinlenmeyi desteklediği gibi içimizdeki empatiyi de geliştiren bir algıdır.Son 16 yıl içinde Nobel ödülünü kazananların büyük bir çoğunluğu sezginin yaratıcı ve bilimsel keşiflerde rol oynadığını kabul etmiştir.Buda sezginin ,bir işin veya fikrin analatik olarak tahmin edilemeyecek yönlerinin gizli olasılıklarını çıkarabileceğini ,onun yaratıcılık unsurunu desteklediğini göstermektedir.Sezgilerimizi dinlemek özellikle önemli kararlar almaya gelince değer kazanır.Bunun yanında empatiyle de karşımızdakini anlayabilir,onun hissettiklerini paylaşabilir ve bunun sonucunda kişiye nasıl bir yaklaşımda bulunucağımızı belirleyebiliriz.

2.DUYGUSAL ZİNDELİK
Duygusal zindelik güven ve inanırlığı geliştirerek duyguları tanıma becerisini pratiğe dönüştürmemize olanak sağlar.Bir hata yağıldığında hem kendinizi hem de başkalarını daha kolay bağışlamamızı mümkün kılan da duygusal zindeliktir.Bu sayede temel kişisel değerlerimizi ve karakterlerimizi ve onları yönlendiren duygularımızı anlamaya başlayabiliriz.

a-Öz Varlık:
Öz varlık , karşımızdakini ve kendimizi anlayabilmektir.İçinizde var olan bu gücü anlamanız ve geliştirmeniz kendinizi dinlemenize ve diyaloğa daha fazla değer vermenize ;değişime ve yaratıcı riske karşı güven ve açıklık yaratabileceğiniz bir ortam oluşturmanıza yardım eden duygusal zindeliğe giden ilk önemli adımdır.Sahici olmak, soru sormak,anlaşabilirlik ve gerçek bir diyalog öz varlığa giden temel adımlardır.Gerçek diyalog ise boş konuşmalar değil, birbirimize değer verdiğimiz noktada başlar ve iş hayatında acilen ve daha fazla sahip olunması gereken unsurdur.

b-Güven Çemberi:
Güven kendine değer verme duygusu ile başlayan ve zaman içinde tıpkı bir dairenin yarıçapı gibi dışarı doğru uzanarak şirket, bölüm, ve ekip içinde bulunan herkesle temas eden bir duygudur. Güven kelimesi sözlükte ‘kendi yada başkası üzerinde mutlak güvenilirlik sağlanması hali’ olarak da tanımlanır. Bu bölümde vurgulanmak istenen önemli nokta güven duygusunun iyi bir fikir yada tavırdan daha önemli olduğudur. Bu duygu, duygusal bir özellik, hissetmemiz ve ona dayanarak hareket etmemiz gereken bir şeydir. Kendimize güvenip bunu başkalarına yansıttığımız ve karşılığını aldığımızda, ilişkileri kuvvetlendiren ve gerçek anlamda diyaloğu elde etmiş oluruz. Buna karşı güven eksikliği koruma ,şüphelenme, kontrol etme ve tutma gibi eylemlerle, yaratmak, başkaları ile birlikte çalışmak ve yaptığımız işe değer katmak için kullanabileceğimiz zamanı kaybettirir. Güven insan çeşitliliğinin ve çatışmalarının yaratıcı olasılıklarına daha kapsamlı değer verme ye başlamamız için temel oluşturur. Güven çemberiniz ne kadar geniş olursa, modern iş hayatını kargaşası içinde başarılı olma şansınız o kadar yüksek olur. Duygusal zindeliğin bu yönünü geliştirerek günlük anlaşmazlıklar ve çatışmalara rağmen ve bazen de bunlardan dolayı, gelişme ve başkalarıyla iyi geçinme fırsatını yakalarız.

c-Yapıcı Hoşnutsuzluk:
Memnun olmama hali anlamına gelen hoşnutsuzluk burada farklı görüşlerin ortaya çıkıp çatışması durumu olarak kullanılmıştır. Bozucu bir etkisi olmasına karşın hoşnutsuzluğun, derin bir güven yaratmak ve iletişim kurmak için gereken yaratıcı fikirlerin ve imkanların kaynağı olduğu rahatlıkla görülebilir. Çatışma iyi ekiplerde yaratıcıdır. Birbiriyle çelişen düşünce ve duyguların serbest akışı, kimsenin tek başına yaratamayacağı eleştirel düşünme biçimi ve yeni çözümler açısından önemlidir. Yüksek işbirliği seviyesi ancak merkezi otoritenin olmadığı ve bağımsız düşünebilen pek çok insanın yer aldığı ekip veya firmalar arasındaki işbirliğinden doğar. Hoşnutsuzluğu kötülemek yerine onun değerini anlayarak, kariyeriniz, müşterileriniz ve şirketiniz için pek çok özel yol bulunabilir Çatışmayla baş etmek için pek çok özel mekanizmalar kullanmak mümkündür. Bir organizasyonda ise çatışmanın yaratıcı gücünü kabul eden ve bunu güçlendiren bir kültür yaratılması daha iyidir.

d-Esneklik ve Yenilenme:
Hayatımızda engellerin ortaya çıktığı zamanları hepimiz yaşamışızdır. Böyle zamanlarda derin ve açık duygusal adaptasyon ve esnekliğe ihtiyaç duyarız. Pek çoğumuz şu veya bu şekilde benzer şeylerin daha iyisini yapmamızı gerektiren durumlarla karşılaşmışızdır.Böyle durumlarda ruhumuzu zayıflamış hissederiz. İşte o anlarda duygusal yenilenmeye ihtiyaç duyarız. Gerçekleşmesi kesinlikle kontrolümüz dışında olan durumlarda bakış açımızı yenileriz. İşte bu uyumluluktur; uyumluluğun sonucunda da esneklik oluşur. Duygusal uyumluluk çeşitli şekillerde fiziksel ve zihinsel uyumluluğu harekete geçirir ve genişletir. Başımıza gelebilecek kötü olayları olgunlukla karşılamalı sakin davranıp bu olaylardan ders çıkarmalı ve bir daha başımıza gelmesini engellemenin yollarını düşünüp kendimize yeni yol ve yöntemler belirlemeliyiz. İşte esneklik ve yenilenme budur.

3. DUYGUSAL DERİNLİK
İş ve özel hayatımızda duygusal açıdan yüzeyde yaşadığımız zaman her şey görece kolay ve rahat gitmektedir, ancak bu yaşamın hiçbir esas ve dayanağı yoktur. Bu yüzden kendimizi şu veya bu biçimde sığ ve kaybolmuş hissederiz. Duygusal zeka, EQ’nun üçüncü köşe taşı olan duygusal derinlik olmadan gelişemez ve güçlenemez. Kalbinizin derinliklerinde yaşıyorsanız nasıl konuşuyorsanız öyle ilerleyin, vicdanınızın sesine kulak verin ve bir duruşa sahip olmaktan çekinmeyin.Sesiniz doruğa çıkar ve duyulur. Gerekli adımları duygusal derinlik aracılığıyla yaşamınızı belirleyen tek potansiyeli keşfederek ve bunun sorumluluğunu üstlenerek çok daha büyük bir amacı uygulamak için adım atmalıyız.Bu 3. Köşe taşı kim olduğumuz ve ne olacağınız konusunda bizi yüzeyin altına götürüyor

a-Özgün Potansiyel ve Amaç:
Hepimizin içinde, kendimizi ve amacımızı ve derinlerde bizim için önemli olan şeyleri bulmamızı ve onlarla hareket etmemizi isteyen bir özlem vardır. Bu öncelikle yeteneklerimizi bilmemizi ve bunları hayatımızın çağrısına adamamızı gerektirir.Bu özgün potansiyelimiz olarak adlandırılır. Graham Bell, Wright kardeşler yada Bill Gates gibi insanlar kendi içlerinden gelen sesi dinlemiş, eşsiz potansiyellerini tanımlamış, kendilerini amaçlarına adamış ve başarılı bir şeyin oluşması yolunu açmışlardır.Yapılan bir araştırmaya göre insanlar hoşgörü gösterdikleri veya hoşlandıkları bir işten çok, sevdikleri bir işi çok daha yaratıcı ve etkili biçimde yapıyorlar. Çoğunlukla izlediğimiz yol en fazla istediğimiz değil, insanların bizden beklediği şey olmaktadır.Böyle bir yolda ilerlerken etkili ve iyi bir iş çıkarabiliriz, fakat bu büyük ve yaratıcı bir iş olmaz .İş ve özel yaşamınızdaki en derin potansiyeli ve yönü belirledikten sonra yapmanız gereken şey tüm bunları gerçekleştirmek ve günlük ihtiyaçlarınızdan daha çoğunu iç pusulanızın iğnesini kullanarak düzenlemektir.

b-Adanmışlık:

Alman filozof G.W.F. Hegel’in yazdığı gibi ‘Dünyada hiçbir şey tutku olmadan başarılamaz’ ne kadar çabalarsanız çabalayın ve ne tür bir yeteneğiniz veya amacınız olursa olsun , bunları kullanacak içgüdüsel motivasyonunuz yani duygusal adanmışlık olmadan büyük olasılıkla fazla ilerleyemezsiniz. Pek çok yönetici ve lider motivasyonun zekadan ve teknik beceriden daha etkili olduğunun farkındadırlar.Sonuç olarak bizi yönlendiren kafamız değil kalbimizdir.Duygular yükselir ve bizi motive ederler ve kendimiz adanmış hissetmemizi sağlarlar. Bu içten gelen dürtü , herhangi bir zekanın yada stratejinin başarılı bir uygulaması konusunda her zaman esastır.Örneğin bazı insanlar iş ve özel yaşamlarındaki problemlere çözüm bulma konusunda becerikli olmalarına karşın bunları uygulamada ve pratik ve etkin bir harekete dönüştürmede başarısız kalırlar. Öncelikle başarmak istemeliyiz ve daha sonra bu isteğimizi mümkünse başkalarının yardımıyla veya gerekiyorsa yalnız başımıza başarma konusunda duygusal açıdan adanmışlık göstermeliyiz.

c-Dürüstlüğü Yaşamak:

Dürüstlük tanımımız ‘doğruluk ve ahlaki değerlere sıkı sıkıya bağlılık; karakterimizdeki doğruluğun sağlam olması ve samimiyettir. Hemen hemen tüm yöneticiler dürüstçe davrandıklarına inanırlar ama uygulamada birçoğumuz hareketlerimizde ve konuşmalarımızda dürüstlük ilkesini etkili bir şekilde nasıl uygulayacağımız konusunda yetersizdir. Özünde hayattaki dürüstlük, bütün sorumluluğu kabul etmek açık ve net bir şekilde iletişim kurmak, sözlerini tutmak, gizli şeylerden kaçınmak ve sadece aklınızda değil kalbinizde de tutarlı bir şekilde kendinizle dürüst olmayı bilmeyi de içeren, kendinizi, ekibinizi veya kuruluşunuzu şerefli bir şekilde yönetme cesaretine sahip olmaktır.

d-Yetki Olmadan Etki:
İnsanlar yetkilerinden önce çevresinde uyandırdığı etkileriyle ön plandadır. Siz etki alanınız orantısınca çevreyi etkilersiniz. Ve sahip olduğunuz güç motive edicidir. Duyguları ifade edebilmek, başkalarının duygularının farkında olmak, esneklik, kişiler arası bağlantılar, yapıcı hoşnutsuzluk, sevecenlik, önsezi ve güven çemberi sizin etki alanınızı belirleyen faktörlerdir.

4.DUYGUSAL SİMYA
Değerinin az olduğu düşünülen basit bir maddeyi daha değerli bir şey haline dönüştürme gücü duygusal simyadır.Duygusal simya ile bir fikri düşünmeden ,otomatikman reddetmektense,kendi içimizde ve başkalarında hissettiğimiz çeşitli duygusal frekansları ve yankılanmalarını hissetmenin ve ayarlamanın yollarını öğreniriz.

a-Sezgisel Akış:

Liderler ve profesyoneller standart yönetim yöntemlerinin uygulanamayacağı devamlı değişen koşullarda çalışma konusunda uzmanlaşabildiği sürece, şirketleri başarılı olur. Bu durumlar teknik analizden fazlasını; duygusal zekayı ve özellikle önsezisel akışı gerektirir.

b-Düşünsel Zaman Değişimi:

Önsezisel duygusal zekanızı zaman ufkunuzun herhangi bir yerinde genişletme yeteneğinizi arttırdıkça, farkına varmaya başlayacağınız ilk ödüllerden birisi yüksek olasılıkla artık ulaşabileceğiniz bir yerde bulunan çok sayıda gizli ve yeni fırsatları daha iyi hissedebilmeniz olacaktır.Bir endişenin oluşmaya başladığı veya bir fırsatın ortaya çıktığını hissettiğiniz anda duraksayın . belli bir süre içinde ilginizi nereye yönlendireceğiniz konusunda bir önsezisel seçim yapın bu sizi önsezilerinizi zaman değişimiyle beraber kullanmayı öğretir.

c-Fırsatı Sezinlemek:

Benim tecrübelerime göre insanlara, olağandan yaratıcıya kadar tüm görevler için gösterebilecekleri çabanın en iyisini gösterirken nasıl hissettikleri konusunda en fazla ilgili ve heyecanlıdan en az ilgili ve heyecanlıya kadar olanlara dair bir derecelendirme yapmaları istendiğinde, en fazla puan toplayan cevap, “Yeni bir şey keşfederken veya tasalarken” olmuştur. Cevap, istatistiki işlem kontrolü, rapor yazmak veya eskileri elden geçirmek olmamıştır. Çoğumuz elimize fırsat geçtiğinde geleceği etkilemeye çalışırız.

d-Geleceği Yaratmak:

Duygusal zeka yaşamlarımızdaki ana amaçların temel kaynağıdır ve bizi uyandıran büyük bilinmeyene doğur ilerlememiz için bize ilham veren bir türün kaynağıdır. Çoğumuz başkalarının başa geçmesini sorumluluğu almasını ve geleceği yaratmasını bekleriz. Tanrının önünde diz çöken bir adamla ilgili harika bir hikaye vardır. Adam Sevgili Tanrım der dünyadaki ıstırap keder ve acıya bak niçin yardım göndermiyorsun. Tanrı cevap verir: Yardım gönderdim, seni gönderdim.Mahatma Gandhi’nin söylediği gibi: Dünyada görmek istediğiniz değişim siz olmalısınız. Şimdi değilse ne zaman
Son düzenleyen Safi; 16 Nisan 2016 01:04