Arama

Yorgo Seferis - Tek Mesaj #1

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
24 Şubat 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Yorgo SEFERİS (1900–1971)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Ad:  seferis_1.gif
Gösterim: 677
Boyut:  13.1 KB
Asıl adı Georgios Seferiades olan Yorgo Seferis, çağdaş Yunan edebiyatında Sembolizm (Simgecilik) Akımı'nın önde gelen şairlerinden biridir. Diplomatlık mesleğini seçmiş olan Seferis de­nemeleriyle de tanınır. Babası, şiirle uğraşan bir hukukçuydu. Seferis 20. yüzyılın başların­da oldukça geniş bir Rum topluluğunun otur­duğu İzmir'de doğdu. 14 yaşına kadar bu kentte yaşadı ve ilköğrenimini burada gördü. Ailesiyle birlikte yaz tatillerini geçirdiği, İz­mir'in İskele diye anılan sayfiye yerinde Rum balıkçıların ezbere okuduğu eski Girit destan­larını dinleyerek büyüdü. I. Dünya Savaşı (1914-18) çıkınca ailesiyle birlikte Atina'ya göç etti.
Ortaöğrenimini burada tamamlayan Seferis 1918'de, babasının avukatlık yapmakta oldu­ğu Paris'e hukuk okumak üzere gitti. İlk şiir­lerini de hukuk öğrencisi olduğu bu yıllarda yazdı. 1924'te dil öğrenmek amacıyla İngilte­re'ye gitti. Bir yıl sonra Atina'ya dönerek dış­işleri bakanlığında göreve başladı. Bu arada şiir, eleştiri ve çeviri çalışmalarını sürdürü­yordu. 1931'de Yunanistan'ın Londra konso­losluğuna atandı. Dışişlerindeki hizmetini Ar­navutluk, Güney Afrika, Mısır ve Türkiye'de müsteşarlık ve konsolosluk görevlerinde bu­lunarak sürdürdü. II. Dünya Savaşı (1939-45) sırasında sürgündeki Yunan hükümetinde gö­rev alan Seferis daha sonra Beyrut, ardından da 1957-62 arasında Londra'da büyükelçi ola­rak görev yaptıktan sonra emekliye ayrıldı. Seferis'e 1963'te Nobel Edebiyat Ödülü ve­rildi.
Seferis'in yaşamını etkileyen en önemli olay, 1922'de Anadolu'da Türk Kurtuluş Sa­vaşı sırasında Yunan kuvvetlerinin bozguna uğraması ve İzmir'in yakılmasıdır. Doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği kentin bir yangın ye­ri haline gelmesi o yıllarda Paris'te yaşayan Seferis'in kendini geçmişinden, anılarından birdenbire kopmuş ve sürgünde hissetmesine yol açmış, görevi gereği yurdundan sık sık uzaklaşması da sürgünlük duygusunu aynca yoğunlaştırmıştır. Doğduğu yerden zorunlu olarak uzak kalması, yaşamı boyunca sanatını etkileyen önemli bir özellik olmuştur. Şiirle­rinde sıkça geçen "öteki kıyı", "öteki dünya", "öteki yaşam" sözleri, yitirdiği anılarına düş gücüyle ulaşma çabalarını simgeleyen deyiş­lerdir. Şair yeni kökler bulmak, yitirdiği ana­yurduna düş gücüyle yeniden erişmek için uzun süren büyük bir çaba içine girmiştir. Se­feris için geçmiş, bugünkü duyarlılığını yo­ğunlaştıracak ve bütünleyecek bir araştırırma alanıdır. Şiirlerinde o yıllarda edebiyat dünyasında yaygınlık kazanan, ezgisel yanı ağır basan, abartmalı nitelemelerle, benzetmeler­le dolu coşkulu anlatıma ağırlık veren anlayı­şa uzak kalır. I strofi (1931; Dönüm Noktası) adını taşıyan ilk kitabındaki uyaklı dörtlükler­den oluşan aşk şiirlerinde o yıllardaki kalıpla­rı kullanmış, ama dile çok daha belirgin bir düzen kazandırmış, kullanıla kullanıla etkisini yitirmiş sıfatlar ile uyaklardan kurtulmayı ba­şarmıştır. Seferis'in bu yeniliği o günlerin tu­tucu Yunan eleştirmenlerinin tepkisini çek­miştir. 1932'de yayımladığı Sterna (Sarnıç) adlı yapıtta ölçülü uyaklı, ama daha yoğun bir şiir dilini deneyen şair, 1935'te yayımlanan Destansı Öykü'de (Mithistörima) şiir dilini ve tekniğini tam bir olgunluğa eriştirmiştir. Yu­nan şiirinin evriminde bir dönüm noktası ka­bul edilen bu yapıt 24 şiirden oluşur. Sefe­ris'in özgür koşukla yazdığı bu şiirler içerikle biçim arasındaki uyumla dikkati çeker.
Seferis, 1940–55 yıllan arasında üç kitap olarak yayımlanan İmerolöyion kataströmâtos (Seyir Defteri) ile Kikhli (1947; Ardıç Ku­şu) gibi kitaplarının yanı sıra, Dokimes (1944; Denemeler) adı altında eleştiri ve deneme­lerini de yayımladı. Seferis denemelerinde yalnız edebiyatla değil, tarih, eğitim, felsefe ve güzel sanatların öbür kollarıyla ilgili görüş­lerini de dile getirdi. Dilimize Destansı Öykü adıyla çevrilen şiir kitabından başka şiirlerin­den, denemelerinden ve anılarından yapılan seçmelerden oluşan bir yapıt da Üç Kırmızı Güvercin adıyla çevrildi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!