Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Nisan 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  6.JPG
Gösterim: 494
Boyut:  39.6 KB
Düyun-u Umumiye

Osmanlı dış borçlarının ve bunu idare eden birimin adı. İlk dış borç, 1854 Kırım Savaşı'ndan sonra alındı. Osmanlı Devleti, Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanına geldiğinde, ağır dış borçlar altında ezilme mevkiindeydi. Akıllı tedbirlerle belli bir zaman içerisinde bu borçlar ödenebilirdi. Lâkin 93 Harbi (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) hezimeti, devleti iflâsın eşiğine getirdi. Devlet, en verimli topraklarını kaybetti. Akın akın gelen göçmenlerin sayısı bir milyona ulaştı. Bu kadar göçmeni bir yıl içinde rahata kavuşturmak çok zordu. Bu arada, Rusya’ya ağır tazminat ödeme mecburiyetiyle karşı karşıya kalındı. Rusya, Ağrı kendilerine bırakıldığı takdirde, tazminat hakkından vaz geçebileceğini teklif etti ise de, Sultan Abdülhamid Han, bu teklifi kesinlikle reddetti. Eğer Sultan Abdülhamid Han, Ayastefanos Antlaşması'ndaki tazminatı Berlin Muahedesi ile düşürmemiş olsaydı, devlet daha o sırada batabilirdi. Ordunun durumu ise perişandı. Emperyalist Avrupa devletleri yıllardır peşinde koştukları emellerine ulaşmak üzereydi. Onlar, dış baskıların çemberi içerisinde sıkışan imparatorluğu borç bataklığı içinde boğmak istiyorlardı. İşte İkinci Abdülhamid Hanın devraldığı malî durum bu idi.

1875 yılında borçları ödeyebilmek için rüsûm-ı sitte idaresi faaliyete konuldu ise de, bu idare şekli Avrupalı alacaklıları memnun etmedi. Neticede Tevhîd-i Düyûn yapılması kararlaştırıldı. Böylece bütün dış borçlar birleştiriliyordu. Devletin bazı mallar üzerinden aldığı gelir, bundan böyle Türkiye Maliye Nezareti tarafından değil, ancak Düyûn-i Umûmiye tarafından tahsil edilecekti. Bu durum, devlet içinde, bağımsız ikinci bir Maliye Bakanlığı ihdas etmek anlamına geliyordu. Ancak, başka çâre de kalmamıştı. Düyûn-ı Umûmiye'nin yetkisine bırakılan gelirler şunlardı: Tütün, tuz ve ipek vergi gelirleriyle damga pulu ve balık resimleri.

Düyûn-ı Umûmiye'nin idare meclisi, yedi üyeden müteşekkil olup, bunların üyelik müddeti beş yıldı. Üyelerin ikisi Türk, diğerleri de her birinden birer üye olmak üzere İngiliz, Fransız, Alman, Avusturyalı ve İtalyan’dan müteşekkildi. Dış borçların tamamına yakın bölümü, İngiliz ve Fransızlara ait olduğu için, Meclis-i İdare Başkanlığı yalnız onlardan seçilebilmekteydi. Ancak konseyi teftiş etmek üzere Türklerden meydana gelen fevkalâde bir müfettiş heyeti de bulunuyordu.

3 Ekim 1880 yılında Muharrem Kararnâmesi, İstanbul’daki büyük devletlerin elçilerine tebliğ edildi. Düyûn-ı Umûmiye ile Türkiye rahat bir nefes almaya ve borçlarını ödemeye başlamıştı. Bu tarihte devletin dış borçları, toplam faizleri ile birlikte 280 milyon tutarındaydı. Rusya’ya harp tazminatı ise bu hesabın dışında kalıyordu. Muharrem Kararnâmesi ile bu borçlar, 117 milyona kadar düşürüldü. Bu muazzam başarı, Sultan Abdülhamid Hanın şahsî kabiliyeti ve akıllı siyaseti sayesinde sağlanmıştı.

Düyûn-ı Umûmiye, devletin sonuna kadar devam etti. Son derece muntazam bir idare olan Düyûn-ı Umûmiye, gerçi devlet içinde devlet olan ikinci bir maliye gibiydi. Ancak, Türk dış borçlarının ödenmesi için başka imkân kalmamıştı. Aynı zamanda Avrupa devletlerinin yıllardan beri alışılagelmiş tatsız müdahalelerine de bu sayede son verilmişti. Birçok gelirini Düyûn-ı Umûmiye'ye bırakan devletin sıkıntıya düşmesi kaçınılmazdı ki, bu sıkıntılarla zaman zaman karşı karşıya kalındı. Memur ve asker maaşları iki ayda bir ödenmeye başlandı. Yalnız, o devirde hiçbir zaman pahalılık ve sıkıntı görülmedi.
Son düzenleyen Safi; 13 Haziran 2017 00:55