Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
13 Nisan 2010       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Dokuz Yıl Savaşı (Kutsal İttifak Savaşı)
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi


3. Kıta Avrupası ve Britanya Adacıkları


3.1. İlk çatışma: 1688–89

Marshal Duras 27 Eylül 1688 tarihinde 30000 kişilik bir orduyla Philippsburg'u kuşatmış ve kent 30 Ekim'de düşmüştür. Louis'nin ordusu 11 Kasım'da Mannheim'ı ve kısa bir süre sonra da Frankenthal'i almayı başardı. Oppenheim, Worms, Bingen, Kaiserslautern, Heidelberg, Speyer ve Mainz Kalesi hiçbir direniş gösteremeden düştü. Coblenz'in de düşmesinin ardından Marshal Boufflers kenti ateşe verdi.
Louis, Ren Nehri'nı ele geçirmişti ancak doğuda Türklerle uğraşan Leopold bu durumdan kralın beklediği yönde etkilenmemişti. Augsburg Birliği yeterli güce sahip değildi ancak 22 Ekim'de Magdeburg'da bir araya gelen Brandenburg seçicisi, III. John George, Saksonya seçicisi, Ernest Augustus, Hannover seçicisi ve Hesse-Casselli Charles kuzey Almanya'daki kuvvetleri harekete geçirme konusunda anlaşmaya vardılar. Bu arada İmparator, Bavaryalı, Swabialı ve Franconialı güçleri güney Almanya sınırını korumak üzere birleştirdi. Fransızlar böylesi bir hazırlık karşısında şaşkındılar. Savaşın kısa sürede sonuçlanmayacağını anlayan Louis ve Louvois, Palatin, Baden ve Württemberg'in yerel kaynaklarını düşman ordularından koruma politikası gütmeye başladı.
20 Aralık 1688 tarihi itibariyle yıkılacak kentler, köyler ve şatolar belirlenmişti. Tessé Kontu 2 Mart 1689'da Heidelberg'ü yaktı, Montclair ise 8 Mart'ta Mannheim'ı yerle bir etti. Bunu izleyen süreçte 31 Mayıs'ta Oppenheim ve Worms, 4 Haziran'da da Speyer ve Bingen yıkıldı. Böylece Fransız ordusu 20 kent ve yüzlerce köyü yaşanılamaz duruma getirdi. Tüm bu kayıplara karşın Cermen güçleri yitirdikleri yerleri yaz aylarında geri almayı başardılar. Ünlü Hollandalı mühendis Menno van Coehoorn'un desteğini alan Brandenburg seçicisi Kaiserwerth'i kuşattı ve kenti 26 Haziran'da ele geçirdi. 60000 kişilik bir orduyla Mainz'a yürüyen V. Charles kenti 8 Eylül tarihinde geri almayı başardı. Bonn ise 10 Ekim'de alındı.
Louis'nin saldırgan tutumu Dokuz Yıl Savaşı'nın tetikleyicisiydi ancak Orange Prensi William'ın kışkırtıcı tutumu durumu daha da kötüleştirdi. William, savaş öncesi dönemde Fransız karşıtı bir birlik oluşturma eğilimi taşıyordu ancak Fransa'nın Almanya ile meşgul olması William'a elini güçlendirmek için yeni bir koz sağladı.

3.1.1. William'ın İngiltere'yi işgali

Kral James'in ordu, hükümet ve diğer kuruluşları Katolikleştirme çabası büyük çoğunluğu Protestan olan halkın sert tepkisiyle karşılaştı. Kralın Katolikliği ve Katolik Fransa ile olan yakınlığı da İngiltere'nin Hollanda Cumhuriyeti ile olan ilişkilerinin gerilmesine neden olmuştu. Ne var ki, Mary'nin İngiliz tahtının gerçek Protestan varisi oluşu William'ın James'e karşı hareket etmesini güçleştiriyordu. Ancak, James'in ikinci eşi Modenalı Mary'nin 10 Haziran 1688 tarihinde bir erkek çocuk doğurması ne İngiliz halkının ne de William'ın karşı koyabileceği bir durum yaratmıştı. Önde gelen İngiliz devlet adamlarından Whigs, Tories ve Londra piskoposu Henry Compton, William'ı İngiltere'yi işgal etmesi ve taht üzerinde hak iddia etmesi için kışkırttı. İsveç, Brandenburg ve İmparator'un desteğini arkasında duyumsayan ve İngiltere'nin deniz gücü ve ticari nüfuzunu ittifaka katmak isteyen William, orduların en kısa sürede hazırlanmasını emretti.
Louis, işgali durdurmak için pek uğraşmadı. Fransız diplomatlar Hollanda kaynaklarının tükendiği ya da İngiltere'nin Fransa'ya yaklaşacağı uzun süreli bir savaş öngörüsünde bulunmuşlardı ancak böyle bir savaş hiç olmadı. Ordularını 5 Kasım 1688'de Torbay'da dinlendiren William'ın gelişi birçok kişide sevinç uyandırmıştı. Ulu Devrim olarak da adlandırılan bu kansız devrim James yönetiminin sonu anlamına geliyordu. Orangelı William şimdi İngiltere kralı III. William olmuş ve Britanya ve Hollanda Cumhuriyeti varlıklarını birleştirmişti. William, eşi II. Mary'yle 13 Şubat 1689 tarihinde tahtı paylaşmaya başladı. II. James ise Fransa'da mülteci durumuna düştü.

3.1.2. Jakobit Yükselişi

Kral James, Mart 1689'da St. Germain'daki sürgünden İrlanda'ya dönmek ve İngiliz tahtını yeniden ele geçirmek amacıyla İrlanda'ya doğru yola çıktı. Louis bu hareketi iki nedenden ötürü destekliyordu. Bunlar, İngiltere Kralının taht üzerindeki haklarını sonuna dek savunması ve İrlanda'da çıkacak bir savaşın William'ı İspanyol Hollandası'ndan uzak tutacağı düşüncesiydi.
James ve en büyük yandaşı Tyrconnell Dükü'nün birincil amacı Hillsborough, Sligo, Enniskillen ve Derry'deki Protestan varlığını huzura kavuşturmaktı. General Hamilton, Mart ayında Dromore'daki kısa çatışmada Sir Arthur Rawdon'un ordusunu yenilgiye uğrattı ve 28 Nisan'da Derry'yi ele geçirdi. İskoç klanlarından John Graham, İskoçya'nın dağlık alanlarında bir Jakobit ayaklanması çıkarmaya çalışıyordu. Bu nedenle Londonderry, James için İskoçya'daki destekçilerine daha yakın olmasını sağlayacak bir kazanım olacaktı. Dundee 27 Temmuz tarihinde yapılan ve kısa ve kanlı geçen Killiecrankie Savaşı'nda Hugh Mackay yönetimindeki Williamite güçlerini yendi. Ne var ki, askeri yeteneğiyle san salmış olan Dundee zafer sarhoşluğu sırasında öldürüldü ve yerine daha vasıfsız bir kişiliğe sahip olan Alexander Cannon getirildi. Perth'e ilerlemek isteyen Cannon, 21 Ağustos'ta William Cleland ve alayıyla karşı karşıya kaldı. Cannon'ın bu savaşta yenilmesi Jakobitlerin İskoçya'daki huzursuzluğuna son vermiştir.
Bu arada savaş denize taşınıyordu. 11 Mayıs'ta Châteaurenault komutasındaki bir Fransız destek donanması Amiral Arthur Herbert yönetimindeki İngiliz donanmasına katıldı. Bu, o sırada güney İrlanda'da yaşanmakta olan Bantry Körfezi Savaşı'nın bir parçasıydı. Savaş, tarafların yenişemediği bir görünüm sunuyordu ancak Fransızlar, James'e sürekli yardım ettiler. Buna karşın, kuzeydeki İngiliz donanması daha başarılı oldu. 10 Ağustos'ta Amiral George Rooke 105 günlük Londonderry kuşatmasına son verdi. Bu sırada, Albay Wolseley yönetimindeki Williamite güçleri Viscount Mountchashel'in ordusunu Newtownbutler Savaşı'nda yenmeyi başardı.
23 Ağustos'ta gelen bir habere göre 15000 Danimarkalı, Hollandalı, Huguenot ve İngiliz'in County Down'da konuşlanmışlardı. Ancak, hastalıklarla boğuşan Schomberg komutasındaki ordunun Dundalk'ta mahsur kalması sonucunda Carrickfergus geri alındı. Williamite ordusunun yenilgiye uğratılması Jakobitlerin moralini düzeltti. Louis'nin büyükelçisi Kont d'Avaux, James'in olumlu görüşlerini haklı buluyor ve Schomberg'in Fransız desteğiyle İrlanda'dan kısa süre içinde geri alınabileceğine inanıyordu.

3.1.3. Savaş alanının genişlemesi

William'ın İngiltere'deki başarısı uzun zamandır beklenen birlikteliği doğurdu. Hollandalılar ve İmparator tarafından 12 Mayıs 1689'da imzalanan Kutsal İttifak, Fransızları Otuz Yıl Savaşları ve Fransa - İspanya Savaşı sınırlarına geri döndürmeyi amaçlıyordu. Leopold bu kararla hem doğuda Osmanlılarla savaşacak hem de batıda yeni bir çatışmaya girecekti. William'ın Aralık ayında ittifaka katılması Britanya'nın deniz gücü ve ticari nüfuzunu müttefiklerinin emrine vermesi anlamına geliyordu. İttifak, Cermen prensleri, İsveç, İspanya ve Savoya Dükü (kendini Fransız egemenliğinden kurtarmak adına Haziran 1690'da ittifaka katıldı)'nden oluşmaktaydı. Louis, en azından Avrupa'nın haklarını ve isteklerini kendisine anımsatmak isteyen güçlü bir düşmanla baş başa kaldı. Savaşan asker sayısı arttıkça savaş alanı da genişliyordu. Almanya ve İrlanda'da savaşmanın yanında Louis, ülkesinin toprak bütünlüğünü korumak adına Katalonya, Savoya ve İspanyol Hollandası'nda da savaşacaktı.
İspanyol Hollandası daha sonraları Fransa'nın asıl savaş nedeni olacaktı ancak bu çaba 1689'da pek etkili olamadı. Fransa 1687 yılında II. Charles'a baş kaldıran bir köylü öbeğini yeniden kışkırttı. Olağanüstü durum koşulları iddiası ile harekete geçen Marshal Noailles 22 Mayıs'ta Camprodon'u aldı ancak İspanyol komutan kenti kısa sürede geri almayı başardı. Karşılıklı çatışmaların kesin bir sonuç vermemesi üzerine Noailles, birliklerini 26 Ağustos'ta geri çekti ve Roussillon'a döndü.

3.2. Tüm cephelerde savaş: 1690–91

Cermen ve İspanyol cephesi 1690-91 arasında sonuç vermeyen çatışmalara tanık olurken savaşın yaşandığı diğer bölgelerde şiddetli çarpışmalar meydana geliyordu. Savaşın ana cephesi 1690 yılında İspanyol Hollandası'na taşınmıştı ve Fransız orduları yetenekli komutan Marshal Luxembourg'un emrindeydi. 1 Temmuz 1690'da Prens Waldeck'i yenilgiye uğratan Luxembourg, bu askeri başarısını politik düzlemde yineleyemeyince Cermenler, Luxembourg'u ordusunun bir bölümünü kendilerine vermesi konusunda ikna ettiler.
Fransızlar deniz savaşlarında da başarı gösterdiler. Amiral Tourville, İngiltere Kanalı'nda yapılan Beachy Burnu Savaşı'nda Amiral Torrington'ın cılız donanmasını yendi (10 Temmuz). Gene de, savaşın belirleyici bölgesi İrlanda Denizi'ydi. Louis'nin asıl donanmayı İrlanda bünyesine katmak istememesinden yararlanan William, 15000 kişilik ordusuyla Haziran'da İrlanda'ya girdi. Elini güçlendiren İngiliz Kralı James'i Boyne Savaşı'nda yendi (Beachy Burnu Savaşı'ndan bir gün sonra). Bunun ardından, Jakobit ordusu Limerick'e geri çekilirken James, Fransa'ya sığındı. 1690 yılının son kayda değer gelişmesi Nicolas Catinat'ın İttifak güçlerini 18 Ağustos'ta dize getirmesiydi. Saluzzo, Savigliano, Fossano ve Susa'yı ele geçiren Catinat, yeterli sayıda askeri güce sahip olmadığından kışı geçirmek üzere Alpler'e geri çekilmek zorunda kaldı.
Fransızların 1690'daki başarıları düşmanı her alanda yoklamıştı ancak Kutsal İttifak henüz yıkılmamıştı. İttifakın kısa sürede çözülmesini arzulayan Fransız komutanlar 1691'de Flanders'teki Mons ve kuzey İtalya'daki Nice'ı ele geçirme planları yapmaya başladılar. Boufflers, Mons'u 15 Mart tarihinde 46000 askerle işgal ederken Luxembourg hemen hemen benzer bir güçle keşif gezisi yapıyordu. Kral Louis'nin yönettiği en çetin çatışmanın ardından 4500 düşman askeri 8 Nisan'da teslim olmak zorunda kaldı.[46] Luxembourg Mayıs ayının sonunda Halle'e girerken Boufflers Liege'yi topa tuttu ancak bu eylemlerin politik ya da stratejik herhangi bir sonucu olmadı.
İtalya'da Villefranche Mart ayının sonunda, Nice ise 1 Nisan'da Fransızların eline geçti. Marquis de Freuquèires'nin Cuneo Kuşatması'ndan 800 kayıpla ayrılması Catinat'ı şaşırttı ancak kuzeyde Marquis de La Hoguette, Montmélian'ı 22 Aralık'ta almayı başardı.
1690 yılındaki başarıları nedeniyle umutlanan William, İrlanda'daki güçlerin komutasını Godert de Ginkell'e bırakarak Kıta Avrupası'na döndü. Shannon Irmağı'nı güvence altına alan Ginkell, Fransız ordusu bünyesindeki Jakobit birliklerini 22 Temmuz'da yenilgiye uğrattı. James'in elinde kalan diğer yerler de hızla düşmeye başladı. 13 Ekim 1691'deki Limerick Kuşatması'nda Fransızlar'dan yardım umudu kesilen Jakobitler ağır bir yenilgi aldı ve bu, William ve taraftarlarının İrlanda'daki kesin zaferini ilan etti.

3.3. Fransız üstünlüğü: 1692–93

Bu dönemin belirgin özelliği diplomatik çalışmaların askeri çabalarla uyum gösterdiğiydi.[50] 1691 yılından itibaren farklı taraflarla bir araya gelen Louis, Kutsal İttifak'a son vermeyi amaçlıyordu. Maritime güçleri de barıştan yanaydı ancak Louis'nin önceki kazanımlarından vazgeçmek istememesi (özellikle Birleştirme Mahkemeleri kararları sonucunda kazanılan haklar) ve William'ın İngiliz tahtına çıkışına sıcak bakmamasıydı. William ise Louis'nin evrensel bir monarşi oluşturmaya yönelik adımlarını kaygıyla izlemekteydi.
1691-92 kışı Fransızların James'i İngiliz tahtına çıkarmak amacıyla İngiltere'yi bir kez daha işgal etme planları yapmasına tanık oldu. James, yeterli desteği göreceğini tahmin etmekteydi ancak bir dizi gecikme ve yanlış emri izleyen süreçte Britanya Kanalı dengesiz güçlerin savaşım verdiği bir deniz çatışmasının merkezi haline geldi. Amiraller George Rooke ve Edward Russell önderliğindeki 99 gemi Amiral Anne Hilarion de Tourville komutasındaki küçük İngiliz donanmasını 3 Haziran 1692 tarihinde bozguna uğrattı ve işgal planının tümüyle geri çekilmesine neden oldu. Fransızların bu sıradaki asıl amacı Namur'u ele geçirmekti. 60000 askerle yola çıkan Marshal Vauban 29 Mayıs'ta kentin ön cephesine kadar ilerlemişti. Kent kısa sürede düştü ancak van Coehoorn tarafından savunulan hisar 30 Haziran'a dek geçit vermedi. İspanyol Hollandası'nda durumunu güçlendirmeye çalışan William, Fransızları Steenkirk köyünde yenilgiye uğrattı. İttifak güçleri erken bir zafer elde ettiklerini düşünürlerken Fransız ek askeri desteği William'ın ilerleyişini durdurdu. Fransızlar bölgeyi yeniden ele geçirdiler ancak savaş kesin bir sonuç vermedi.
Fransız ordusu 1693 yılı itibariyle 400000'i geçmişti (kâğıt üzerinde) ancak Louis'nin ülkesi ciddi bir ekonomik kriz yaşamaktaydı. Fransa ve kuzey İtalya'da tarım durmuş, yaklaşık iki milyon kişi kıtlıktan yaşamını yitirmişti. Tüm bu sorunlara karşın, Louis saldırgan tutumundan vazgeçmiyordu. Luxembourg, Flanders'a girmeden de Lorge'nin Heidelberg'ü ele geçirdiği haberi yayılmaya başladı. Louis Almanya'da kesin zafer bekliyordu ancak Louis William'ın etkili savunması Fransız ilerleyişini durdurdu. 23 Haziran 1693'te Huy'u alan Luxembourg, William'ı Landen köyü yakınlarında savunmasız yakaladı. 29 Haziran'da yaşanan çetin çarpışma Fransız atlı birliklerinin gücünü bir kez daha gösterdi. Luxembourg ve Vauban 10 Ekim'de Charleroi'yi aldılar. Fransızlar böylece etkin bir savunma merkezine sahip oldular.
Catinat, İtalya’daki toprak kazanımlarını 4 Ekim'de yapılan Marsaglia Savaşı ile sürdürmüştür. Çatışma Fransızların kesin üstünlüğüyle sonuçlandı ancak yeterli güç desteğine sahip olmayan Catinat daha fazla ilerleyemedi. Bu sırada Noailles 9 Temmuz'da Roses'ı ele geçirmişti. Fransız ordusu yaptığı son donanma savaşında da başarı göstermiştir. 27 Haziran 1693'te yapılan Lagos Savaşı 30 milyon kişinin yaşamını yitirmesine neden olmuştur.

3.4. İttifak güçlerinin dirilişi: 1694–95

Heidelberg, Rosas, Huy, Landen, Lagos, Charleroi ve Marsaglia'daki Fransız orduları iyi iş çıkarmıştı ancak 1693-94'te karşılaşılan çeşitli güçlükler ordunun aynı başarıyı bundan sonra sergilemesini önledi. Büyüyen Kutsal İttifak gücü düşünüldüğünde Fransızların savunma yapmaktan başka çaresi kalmamıştı.
William ve Luxembourg bütün bir yazı Flanders'taki karşılıklı çatışmalarla geçirdiler. Ne var ki, güz dönemi İttifak güçlerinin 27 Eylül'de Huy'u geri almalarıyla başladı. İtalya'da ise Fransız ekonomisinin yaşadığı güçlükler sürüyordu. Bu, Catinat'ın Piedmont'a girmesini engelledi. 27 Mayıs 1694'te Escalona Dükü'nü yenen Marshal Noailles Fransızların Palamós'u almasını kolaylaştırdı. Bunun ardından Girona ve Ostalric'i de ele geçiren Fransızlar Barcelona yolunu açtı. 18 Haziran'daki başarısız Brest akını ve Dieppe, Saint-Malo, Le Havre ve Calais bombardımanlarının ardından Anglo-Hollanda donanması Akdeniz'e açıldı. İttifak güçlerinin bölgedeki varlığı Fransız donanmasını Toulon'u savunmak zorunda bıraktı. General Trinxería yönetimindeki gerilla savaşçılarına da yenilen Fransızlar Ter'i bırakmak zorunda kaldılar.
1695 yılı Fransızlar için iki büyük yitime tanıklık etti. Bunlar Louis döneminin en başarılı komutanlarından Marshal Luxembourg'un 5 Ocak'ta ölümü ve Namur'un düşmesidir. Namur'un İttifak güçlerince geri alınması İspanyol Hollandası toprakları üzerindeki savunma direncini artırmıştır.
Mali kriz Fransızların deniz kuvvetleri harcamalarında değişikliğe gitmesini zorunlu hale getirmiştir. Maritime güçleri gemi yapımı ve donanımında Fransa'ya üstünlük sağlamış bulunmaktaydı. Bunun üzerine Vauban gemi yapımına son verilmesi ve tüccarlar tarafından kullanılan ticaret gemilerinin kullanılması gerektiğini savunuyordu. Bunun nedeni Louis'nin kara kuvvetlerine yapılacak yardımı deniz kuvvetleri lehine kesmemesi gerektiğiydi. İlk kez kullanılan bu ticari gemiler büyük başarı sağlamıştır. Yedi gemilik bir filoyla akın başlatan Marquis de Nesmond'un İngilizlere ait Doğu Hindistan Şirketi'nin 10 milyon hesap defterini ele geçirmesi bunun bir örneğidir. Mayıs 1696'da ise Jean Bart, Dunkirk'teki savunmayı yarıp Hollanda donanmasına ait 45 gemiyi yakmıştır.
Bu sırada İtalya'da diplomatik gelişmeler hızlanıyordu. Savoya Dükü ve Marshal Tessé (Catinat'ın başyardımcısı) savaşı sona erdirmek amacıyla iki yıldan uzun süredir karşılıklı görüşmeler yapıyorlardı. Amadeus'un egemenliği altındaki iki Fransız kalesi (Pinerolo ve Casale) tartışmaların odak noktasındaydı. Fransızlardan çok İtalya'daki Habsburg etkisini ürküten Amadeus yayılmacıların Casale'yi kuşatacaklarının farkındaydı. Buna karşın Amadeus, Fransızların kendisine karşı güç gösterisi yapmasına ses çıkarmamıştır. Louis bu teklifi kabul etmeye zorlandı ve Casale ve çevresi 9 Temmuz 1695 tarihinde tümüyle boşaltıldı.

3.5. Ryswick'e doğru: 1696–97

Tüm cepheler 1696 yılı boyunca sessizdi. İtalya'da ise Fransızların elinde bulunan Pinerolo konusu merkez olmak üzere birçok barış görüşmesi yapılıyordu. Amadeus'un Pinerolo'yu kuşatma tehdidine karşı Fransızlar bu kalenin savunulamayacağını düşünerek geri adım attılar. Bu görüşmeler Turin Antlaşmasıyla resmileştirildi ve Louis elindeki Montmélian, Nice, Villefranche, Susa ve birçok küçük kenti geri vermek zorunda kaldı. Buna karşılık Amadeus Kutsal İttifak'tan ayrılma ve gerektiğinde Fransa ile işbirliği yapma sözü verdi. Diplomatik bakımdan saf dışı bırakılan İmparator 7 Ekim 1696 tarihinde imzalanan Vigevano Antlaşması'nı kabul etmek zorunda kaldı. İtalya askeri güçten arındırıldı ve yarımada Dokuz Yıl Savaşı'nın etkin bir bölgesi olmaktan çıktı. Bağımsızlığını daha önce ilan eden Savoya, Fransa ile olan sınırını Po Irmağı yerine Alpler olarak kabul etti.
Turin Antlaşması kalıcı barış konusunda pek umut vermiyordu. İngiliz ve Hollandalı politikacılar ticaret haklarının kısıtlanması nedeniyle savaşın bir an önce kalıcı bir biçimde sonlandırılmasını istemekteydiler. Maritime güçlerinin yaşadığı ekonomik güçlükler Fransa için de geçerliydi. Bu nedenle barış Louis için de tek çıkış yolu olarak görünüyordu. Taraflar Ryswick'te toplanma kararı aldılar ancak uzayan barış görüşmeleri her gün yeni çatışmalara yol açıyordu. Fransızların birincil amacı Ath kentiydi. Vauban ve Catinat 15 Mayıs'ta kenti kuşattılar. Savaşın Rhineland cephesi ise daha sessizdi. Baden, Ebernberg'i 27 Eylül'de ele geçirdi ancak barışın kısa zamanda sağlanacağı haberi orduların birbirlerinden uzaklaşmalarını sağladı. Ancak, Katalonya cephesi Fransızların 32000 kişilik bir orduyla Barcelona'ya ilerlemelerine tanıklık etmiştir. 10 Ağustos'ta ele geçirilen kent çetin bir çatışmaya konu olmuş, iki tarafın toplam can kaybı 21000'i bulmuştur.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!