Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı
Kibir, kendini beğenmek, kendini başkalarından üstün görmektir. Büyüklenme ve azamet de. aynı anlamda kullanılmaktadır. Kendini beğenen kimseye de mağmr ve mütekebbir denir. İnsanlar, bilindiği gibi, iyilikleri olduğu kadar, kötülükleri de işlemeye yatkın olarak yaratılmıştır. Benliklerinde, kin, haset, kıskançlık gibi dince yasaklanmış nice kötülükleri barındırırlar. Kibir de bunlardan biridir. Bütün kötülükler arasında, ben-lendiğimizin, ruhumuzun ilk olarak arındırılması gereken kötülük kibirdir. Şeytanın, Allah'ın emrine rağmen Hz. Adem'e secde etmemesinin sebebi kibirdir. Kibir, şeytanın en önemli sıfatıdır. İnsan, işlediği veya kişiliğinde mevcut her kötülük için bir gerekçe ileri sürebilir. Fakat kibirin gerekçesi olamaz. Niçin kibir? Kime karşı kibir? Bunun mantıklı bir cevabı yoktur Kibirlenen kimse, niçin kibirlenir? Genellikle başkalarından farklı olarak sahip olduğu bir ayrıcalıktan dolayı kibirlenir. Ya çok güzeldir, ya çok bilgilidir, ya önemli bir mevki sahibidir, vb... Halbuki, düşünülürse bütün bu ayrıcalıkların daha üstününe sahip olan her zaman bulunabilir. Bunu kibirlenen de bilir ve kabul eder. Kişi, kendisi için kibir nedeni olan şeyin daha üstününün başkalarında bulunduğuna inandıktan sonra niçin kibirlenmen? Üstelik kibir nedeni olan şeylerin çoğu gelici-geçicidir. Söz gelişi, güzellik belirli bir yaşa kadar sürer. Ondan sonra insan sanki güzel bir çağı, bir dönemi olmamışa döner. Atalarımız, "Yüz güzelliği, hamamdan eve (kısa sürer, geçicidir), öz güzelliği Urum'dan, Şam'a" demişlerdir. Zenginlik ve sertvet için de durum farklı değildir. İş ve ticaret hayatında yanlış bir adım, bir dikkatsizlik, beklenmedik bir olay, insanın bütün mal ve mülkünü yitirmesine sebep olabilmektedir. Bir şair, şu dizeleriyle buna işaret etmiştir: "Güzelliğinle övünme, / bir sivilce yok eder, / Servetinle övünme, / Bir kıvılcım kül eder." Kişinin sahip olduğu ayrıcalıkların bir an için kendinden başkalarında bulunmadığını varsaysak bile, İs-lami anlayışta Cenab-ı Hak, sonsuz güzelliklerin, üstünlüklerin sahibi değil midir? özetle, akıl ve izan dahilinde konuya bakınca, kibirlenmenin açıklamasını yapmak mümkün değildir. Bunun için, yüce İslam dini, kibir ve azameti yasaklamış, haram kılmıştır. "Küçümseyerek, insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş, övüngen kimseleri asla sevmez." "Yeryüzünde böbürlenerek (büyüklenerek) dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri göçer-tebilir, ne de dağlarla ululuk yarışma girebilirsin" (2) anlamındaki ayetler, kibiri yasaklayan ayetlerden ikisidir. Kendini beğenenleri, büyüklenenleri Rabbimiz sevmez de, insanlar sever mi? Kendini beğenenlerden bırakın yabancıyı, en yakınları bile hoşlanmaz. Onunla birlikte olmak istemez. Çünkü kibirli kimse, aynı zamanda bencildir. Her güzel şeyi kendine layık görür. Hep saygı görmek ister. Her yaptığının beğenilmesini bekler. En kötüsü de, hata kabul etmez. Bütün bunlar, diğer insanlar için tahammül edilecek şeyler değildir. Bunun için en yakınları dahi, kendini beğenmiş kimse ile arasında bir mesafe bırakır. Mağrur, kimselere ancak riyakârlıkla katlanılabilir. Tarih boyunca hep böyle olmuştur. Kendini beğenen hiç kimse, hiçbir zaman yürekten, samimi olarak sevilmemiştir. İmam Gazali, kibri üçe ayırıyor:
1) Allahü Teâlâya karşı kibir.
Nemrud'un Firavun'un kibirleri
böyledir. Bunlar, kendilerini tanrı saymışlar, kul olduklarını reddetmişlerdir. 2) Peygamberlere karşı kibir,
Peygamberimiz Hz. Muham-med'e karşı Kureyş putperestlerinin tutumu buna örnektir. "Biz, bizim gibi bir insanın emrine uymayız, niçin meşhur biri değil de, bir yetim bey-gamber olarak gönderildi" dediler. 3) Kulun, kula karşı kibri.
Bizim üzerinde durduğumuz kibir, budur.
Kulun, kulu küçümsemesi, ona yukardan bakması kadar anlamsız bir şey yoktur. Hz. Ali, "İnsanlar, yaradılış bakımından birbirine denktir. Babaları Adem, anneleri Havva'dır. Eğer asıl-larındaki bir şerefle övünüyorlarsa, su ve toprak ile övünüyorlar demektir. Zira insanın evveli bir damla su, sonu ise toprak olmaktır" diyor. Bizim dinimizde kimsenin kimseye üstünlüğü kabul edilmemiştir. Para, güzellik, soyluluk gibi hiçbir şey de üstünlük sebebi olarak değerlendirilmez. Dinimizin bu konuda koyduğu tek ölçü şudur: Kim Allah'a en çok bağlı ise, o en üstündür. Din açısından kibrin en kötü yanı, imanı gölgelemesidir. Peygamberimizin "kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse, cennete giremez" (3) buyurmuştur. 1) Lokman Suresi, ayet 18
İslam Ansiklopedisi