Arama

İslam'da Kölelik - Tek Mesaj #2

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
3 Aralık 2010       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Sözlükler köle için şu tanımları ve­riyor: Savaşta esir alınan, yabancı ül­kelerden zorla kaçırılıp özgürlükten yoksun bırakılan ya da başkasından satınalınan erkek. Kul. Birinin buy­ruğu altında bulunan, özgür olmayan kimse. Yaşama hakkı da dahil bütün haklarım kaybederek sahibine ait bir mal haline gelmiş kimse. Kölemen.

Bütün tanımlar aşağı yukarı aynı kapıya çıkıyor.özgürlüğü olmayan, bir mal gibi işlem gören kimseyi an­latıyor.

Köleliğin tarihi insanlığın tarihi kadar eskiye dayanıyor. Bir başlan­gıç tarihi vermek mümkün değil. Es­ki çağın ünlü Yunan filozofu Sokrat'a göre insanlar doğuştan hür ya da kö­ledir. İnsan ya hür olarak doğar ya da köle. Başka seçenek yoktur. Bu an­layış yerleşince insanların birbirine muamelesi de buna uygun ol­muş,"efendi" ve "uşak" anlayışı yüzyıllarca sürmüştür.
Köleliğin tarihi bir anlamda insan­lar arasındaki eşitsizliğin de tarihidir. Günümüzde eşitsizlik olarak adlandırılan sosyal ve ekonomik farklılıklarla eskinin eşitsizliği olan kölelik-efendilik, karşılaştırılması dahi müm­kün olmayan iki farklı olgudur.

Müslümanlıkta kölelik yasaklan­mış değildir. Buna rağmen köleliğin kalkması için her tedbir alınmıştır. Müslümanlık ortaya çıktığında köle­lik bütün hızıyla sürüyordu. Peygam­berimiz dahil Müslüman olan bazı in­sanlar da köle sahibi idi. Köle ve kö­lelikle ilgili açıklamalar, sınırlamalar geldikçe Müslümanlar kölelerini azad ettiler (özgürlüklerine kavuşturdular). Fakat bu kölelerin birçoğu gidecek yerleri olmadığı için yine efendileri­nin yanında kalmak istiyordu. İsla-mm köleliğe yaklaşımının kaynağı da bu idi. Kölelik öylesine dal budak sal­mış, öylesine kurumlaşmıştı ki, köle­liğin bir çırpıda yasaklanması birçok sahipsiz insanın aç, bilaç, ortada kal­masına, sebep olacaktı. Köle denen varlık, ne ana babasını ne memleke­tim biliyordu. Kölelik, kötü bir şey ol­masına rağmen kölenin hayatını sür­dürmesinin de tek yoluydu. Onların yalnızca özgürlüklerine kavuşmaları sorunu çözmüyordu. Onların hür in­sanlar gibi iş güç sahibi olması,geçi-mini sağlayabilmesi, bir yuvaya bir barınağa kavuşması gerekiyordu. Bunlarasahip olmak bir kişilik kazan­mak demekti. Köle ise bundan henüz çok uzaktı. İşte İslamiyet köleyi öz­gürlüğüne kavuşturmadan önce böy­le bir ortama hazırlamayı hedef almış­tı.

Bu da ancak zamanla gerçekleşe­bilirdi. Müslümanlık, kölelerin özgür olduktan sonra insan gibi yaşamala­rına imkân verecek bu ortam gerçek­leşene kadar onlara birtakım haklar verdi. Belki adı yine köleydi ama, da­ha önce insandı. İşte bunun için, "kö­lelerinize yediklerinizden Yedi'nin, giydiklerinizden giydirin" buyruğu verildi. Bu köleyi de efendiyi de gele­ceğe hazırlamakta çok önemli bir adımdı. "Onlara 'kölem' demeyiniz, oğlum, kızım deyiniz" ve ''Adem'in nesli olarak köleler de sizin kardeşle­rinizde. Onların sizin hizmetinizde bulunmasını mümkün kılan Allah'tır; Unutmayın ki Allah sizi onların hiz­metine tâbi kılmış da olabilirdi. O hal­de onlara iyi davranım. Şunu da dü­şünün ki Allah'ın sizin üzerinizde sa­hip olduğu hak ve kuvvet, sizin köle­ler üzerinde sahip olduğunuzdan da­ha fazladır" gibi hadis-i şerifler bu adımları daha da ileri götürüyordu. Kölenin yemesi içmesi, giymesi efen­disine aittir. Köle sahibinin köle üze­rinde birtakım yetkileri vardır. Ona dilediği işi verebilir, yaptırabilir fakat bu iş hiçbir zaman insan gücünü aşan bir iş olamaz. Efendinin köle üzerin­de terbiye hakkı vardır ama buterbiye hiçbir şekilde incitici, aşağılayıcı olamaz. Köleler isterlerse evlendirilir.

Bu hem Allah'ın emri (Kur'an, Nur suresi, 32) hem de peygamberin em­ridir. İslâm'da köleye insan olarak nasıl saygı duyulduğunun çok önem­li bir belgesi de haksız yere bir köleyi öldüren hür bir kimsenin bunun ce­zası olarak idam edilmesidir. Kim kö­lelere karşı haksız bir muamelede bu­lunursa o yüzden cezalandırılır. Yap­tığı yanma bırakılmaz. Kölelere efen­dilerinin insanca davranıp davranma­dığı denetlenmesi gereken bir husus olarak görülür.

İslam'ın köleliğin kalkması yolun­da getirdiği önlemlerden biri de, işle­nen bazı hata ve günahların bedeli ve­ya keffareti olarak köle azadını şart koşmasıdır.

Örneğin, kasten oruç bozan bir Müslüman bunun vebalinden (güna­hından) kurtulmak isterse ilk yapaca­ğı şey varsa bir köle azad etmektir. Yemin edip bozan kimse için de aynı şey geçerlidir. Müslüman bir devletin her yıl zekât gelirlerinden bir bölümü­nü kölelerin hürriyetine kavuşturul­masına ayırması da bir zorunluluktur, özetle kölelik sürdüğü müddetçe onun insanca muamele görmesi için İslam her türlü önlemi almış, köleye birçok haklar tanımıştır. Ünlü Türk hukukçu ve tarihçisi Cevdet Paşa, kö­leye tanınan bu hakların bolluğuna bakarak "İslam'da köle almak, köle olmaktır" demiş ve bu söz bir gerçe­ğin ifadesi olarak ün kazanmıştır. İs­lam, köleliğin kalkması yolunda da önlemler getirmiş ve bunların sonuç vermesi konusunda da sıkı denetim uygulamıştır, övünerek söylenecek bir gerçektir ki İslam'ın kölelik konu­sundaki bütün önlemleri semere ver­miş ve İslam dünyasında kölelik ni­hayet bulmuştur. Bu sonuçta, İslam'­ın tüm insanları iman ve Allah'a bağ­lılık (takva) ölçüsü dışında eşit görme­sinin de çok önemli payı olduğu şüp­he götürmez.

Müslümanlık insanları hiçbir şe-ı kilde renkleri, ırkları, soy-sopları ile değerlendirmemiştir. Fakat Müslü­manlık dışı toplumlar kendilerini renk ve ırk farkı gözetme tutsaklığından kurtaramadıkları için bu toplumlar­da yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan, lslam'dakinden çok farklı, menfi ve sefil bir kölelik hüküm sür­müştür. ABD'de, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde ve uygar milletlerin eli ve rolü bulunan başka yerlerde in­san olana utanç veren eşitsizlik olay­ları yaşanmaktadır. 21 yüzyılın eşi­ğinde bir hayvana bile layık olmayan muamele insanoğluna layık görül­mektedir. Müslüman olmayan çok sa­yıda düşünce ve devlet adamı İslam'­ın renk ve ırklar karşısındaki hoşgö­rüsüne hayranlıklarını dile getirirken yaşanmakta olan eşitsizlik olaylarını kınamışlardır.

Hint filozofu Sami Viuekananda 1899'da ABD'de Menneapolis Üni­versitesi'nde verdiği bir konferansta aristokrasiden şikâyet ederek şunları söylemiştir: "Dünyadaki bütün hü­kümdar sofralarında asalet denen ve ahmaklığa dayanan çirkin bir hiyerar­şi vardır. Ve yine dünya üzerinde sa­dece Osmanlı hükümdarının sofrası-dır ki, dil, din, ırk, farkı gözetmeksi­zin herkese açıktır. Osmanlı padişa­hının dizinin dibinde oturan bir zen­ci renginden doğan ısdırabı hissetme­den lokmalarını yutabilir." (İlhan Bardakçı, Tercüman 9.6.1982)

"Türkler, beyaz insanlar olmak­la beraber, başka renkteki insanları eşit görmeyi reddeden Batı dünyası­nın beyazlarından ayrılırlar. Türk or­dusunda renkli bir subayın beyazla­ra komuta ettiğini görmek bir anor­mallik değildir. Türkler arasındaki bu ırk hoşgörüsü ise bir İslam geleneği­dir." (Arnold Toynbee, Türkiye, S. 30)

"Bir Avrupa devleti, doğudaki bütün kölelerin kurtulmasını temin et­se, köleler buna pek memnun olmaz­lar. Çocukluğundan itibaren efendi­sinin evine alınmış olan köle ailenin bir üyesi haline gelmiştir. Ailenin ço­cukları ile ev işlerini nasıl paylaşırsa yemeklerini de öyle paylaşır. Köle so­nunda daima azad edilmekte ve bu azadla birlikte kendisine hayat boyun­ca faydalanabieceği bir varidat (gelir kaynağı) bile bahsedilmektedir." (Moltke'nin Türkiye Mektupları'ndan)

İslam Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 17 Aralık 2016 23:35