KALAY
1. Gümüş beyazlığında, kurşundan daha az yoğun ama daha sert metal. (Simgesi Sn olan kimyasal element.)
2. Kalaylanmış bir kabın, özellikle bakır kabın üzerine sürülmüş beyaz alaşım tabakası: Bu kapların hepsi de kalay isler.
3. Bir kimsenin özünde olmayan sahte güzellik ya da iyilik; aldatıcı görünüş: Güzelliği ve iyiliği bir kalaydan ibaret.
4. Arg. Sövme, küfür.
5. Kalayı basmak, adamakıllı iyice sövmek, küfretmek: Adamın gelmişine geçmişine kalayı basıyordu.
—Metalür,
- Kalay vebası, kalaydan yapılan cisimlerde düşük sıcaklıklarda görülen parçalanma olayı.
- Çizgi kalay, çok ince küçük şeritler halinde yeni ve arı kalay.
- Peru kalayı, Peru'dan dış ülkelere satılan, küçük kapsüller biçiminde çok değerli kalay.
—Miner.
- Kalay ikizi, kasiterit kristallerinin girintili açıları. (Kalay ikizi kasiterit ikizlenmesinin sık rastlanan bir sonucudur.)
- Beyaz kalay, tungstenin eski adı.
- Odun kalayı, doğal kalay oksitin (Sn02) ya da kasiteritin biçimsiz ya da taşlaşmış kütleler halinde bulunan türü.
♦ sıf. Balıkç. Kalay balık, balık avlamada yararlanılan madensel yem.
Kaynak: Büyük Larousse