Arama


AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
Ziyaretçi
21 Nisan 2011       Mesaj #149
AndThe_BlackSky - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

yaaa merhamet nedir
:*

Alıntı
MaRCeLLCaT adlı kullanıcıdan alıntı

merhamet
isim Arapça mer§amet
Bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma.


Alıntı
asla_asla_deme adlı kullanıcıdan alıntı

Merhamet sözlüklerde “bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma” olarak tanımlanmakta olup, neo-spiritüalist terminolojide kullanılan terimlerden biridir. Neo-spiritüalist görüşe göre merhamet, insan ruhunun “Dünya Okulu”nda edinmesi gereken temel ruhsal yeteneklerden biridir. Bu görüşe göre, kişinin acınacak bir hale gelmiş, bir felakete uğramış veya benzeri hallere düşmüş, ıstırap çeken bir insana acıyarak, o insanın çektiği ıstırabı kendi yüreğinde hissetmesi, ıstırabını paylaşması kişiye, onun başına gelen olaydan ıstırap çekerek edindiği deneyimi -aynı olayı yaşamasına gerek kalmaksızın- edinme olanağı sağlayabilir.

Merhamet yeteneğini Bedri Ruhselman özetle şöyle açıklamaktadır:

* “Istırap çeken bir insanın ıstırabına katılıyorsanız, o ıstırap çeken insan kadar siz de o ıstıraba neden olan deneyimleri geçirmişçesine, kısa yollardan deneyim sahibi olursunuz. Hatta, yine tebliğlerden anladığımıza göre, yalnız çevremizde yaşayanların değil, tarihte büyük idealler uğrunda, büyük fedakarlıklar göstermiş ve bu yüzden de büyük ıstıraplardan geçmiş insanların yaşamlarını incelerken, onların bu ıstıraplarına katılmak ve onların büyük gayeleri uğrunda güçlükleri nasıl yenmiş olduklarını takdir etmek de, bu hususta gösterilen samimi duyguların derinliği oranında, insanı yükseltir ve deneyim sahibi kılar.”
* “Asıl ruh kudreti, başkalarının acıları karşısında etkilenip üzülmemek, başkalarının aleyhinde seyreden olaylara karşı koyma zahmetinden kurtulmak için kılını kıpırdatmamak değil, başkalarının kurtuluşu uğruna kendi aleyhinde seyreden olaylar karşısında zerre kadar kıpırdamamak ve onlara zevkle göğüs germek, dayanabilmektir.”
* “Başkasına acımayan insan, her şeyden önce, kendisine acınacak biçaredir. Acımayan insan, sevemez. Acımayan insan, fedakar olamaz. Acımayan insan, yararlı olamaz. Acımayan insan, duygulanamaz, içlenemez. Duygulanamayan, içlenemeyen insan, güzelliği bilmez, sanattan anlamaz.”


Alıntı
ThinkerBeLL adlı kullanıcıdan alıntı

İslam'da Merhamet
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi

Rahmet kökünden gelen merha­met, acımak, şefkat göstermek, af, lü­tuf ve ihsanla muamele etmek gibi gü­zel anlamları içermektedir.
İslam dininin insana yaklaşımı cid­di bir değerlendirmeye tâbi tutuldu­ğunda, bu yaklaşımda, yumuşaklığın, şefkat ve merhametin ağır bastığı gö­rülür. Katılığın, sertliğin, kıyıcılığın İslam'da yeri olmadığını, siyaset ola­rak benimsenmediğini hem kaynaklardan hem de uygulamalardan kolayca anlamak mümkündür. Tatbikat bu dinde katılığın değil, yumuşaklığın; şiddetin, zulmün değil, merhametin; intikamın değil, affediciliğin geçerli olduğunu ortaya koymaktadır.
Kimileri, Kur'an'da mevcut olan azap ayetlerine, cehennem tasvirleri­ne, inkârcı ve isyancılara, günâhta di­renenlere yöneltilen tehditlere Kur'­an'ın tek gerçeği imiş gibi bakmaktadırlar. Buradan haraketle İslam'ı yalnız kor­kutan, ürküden, cezalandıran bir din olarak görmektedirler.
Her dinde ve kutsal kitapta oldu­ğu gibi Kur'an'da da inançsızlıkta di­renenleri, doğru yoldan sapanları, günâhta ısrar edenleri, tutumlarının karşılığı olarak çeşitli cezaların ve acıklı bir sorun beklediğini haber ve­ren birçok ayet vardır.
Suç işleyenler, belirlenen kuralla­rın dışına çıkanlar için yalnız dinler tarafından değil, her çağda her dev­let ve otorite tarafından en hafifin­den, idama kadar her türlü ceza ter­tip edilmiştir. Hiçbir nizam, kuralla­rını çiğneyenlere yeşil ışık yakmaz "aferin", "iyi etmişsin" demez. Bu, Müslümanlık için de geçerlidir. Müslümanlık da varlığını tanımayanlara, getirdiği esaslara başkaldıranlara, yan çizen mensuplarına karşı dünyevi ve uhrevi çeşitli cezalar öngörmüştür. Uygulamalardan anlaşıldığına göre bu cezalardan bazılarının caydırıcı et­kisi ön planda tutulmuştur. Üstelik her cezanın tam bir adaletle, asla zu­lüm ve intikam aracı haline getirilmeksizin uygulanmasını istemiştir.
Buraya kadar belirtmeye çalıştığı­mız gibi suç, ceza ve tehditler madal­yonun yalnızca bir yüzü. Bazıları ma­dalyonun yalnız bu yüzüne bakıyor­lar. Hâlbuki madalyonun bir de öbür yüzü var. Bu yüz Yüce Allah'ın rah­metini, merhametini ve bağışlayıcılığını müjdelemektedir. Allah Teâlâ, kendisine ortak koşulması, varlığının ve birliğinin tanınmaması hariç bütün günâhları affedebileceğini haber ver­mektedir:

"Allah kendisine ortak ko­şulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar." (Nisa süresi, 48).
Bilinmektedir ki Kur'an'da birçok ayet "Gafurun" "Rahimün" diye so­na ermektedir. Bunlar Allah Teâlâ'-mn Esmaü'l-Hüsnâ'sındandır. Gafur, Allah çok bağışlayıcı; Rahim, Allah çok acıyıcı demektir. Kur'an-ı Kerim'de Yüce Mevla'nın bağışlayıcılığını haber veren, şirk hariç bütün günâhları affedebileceğini belirten mü­teaddit ayetler mevcuttur:
* "De ki: Ey (günâh işlemekle) kendi nefisleri aley­hine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günâhları bağışlar. Şüp­hesiz o çok bağışlayan, çok esirgeyen­dir." (Kur'an, zum er süresi 53).
* "Rah­metim her şeyi kaplamıştır" (Kur'an, A'raf sûresi 156).
* "Senin bağışlama­sı bol Rabbin merhamet sahibidir" (Kur'an, Kehf süresi 58).
Anlamında­ki ayetler Allah'ın engin merhameti­ne birer örnektir. Bir kudsi hadiste de "Rahmetim gazabımı geçmiştir" buyurulmuştur.
Kur'an'ın umumi havasından çok açık bir şekilde Yüce Rabbimizin mer­hamet ve bağışlayıcılığının ağır bas­tığı sonucu çıkmaktadır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) merhametin evrensel mesajlarını terennüm etmiştir:
* "Siz yerdekilere acıyın ki göktekiler (Allah ve Melekler) de size acı­sın."
* "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz."
* "Allah'ın kuluna merhameti, şef­katli bir annenin çocuğuna olan merhametinden daha fazladır."
* "Cenâb-ı Hakkın yüz rahmeti vardır. Bunlardan yalnız birini dün­yaya indirdi ve o bütün yaratıkların birbirine acımasına yetti. Kalan dok­san dokuz merhametini âhirete bırak­tı."
Görülüyor ki Peygamberimiz hem Allah Teâlâ'nın engin merhametine tercüman olmakta hem de bir Pey­gamber olarak merhamet müjdeleri vermektedir.
İslâmı anlayışta başta insanlar bü­tün yaratıklara acınacaktır. Bütün canlılar rıfk ile (incelikle) muamelee göreceklerdir. Bir hadis-i şerifte Cenab-ı Hakkın merhameti bir okya­nusa, tüm insanların işlediği günah ise bir kuşun gağasındaki bir damla ça­mura benzetilmektedir. O kadarcık çamur okyanusu nasıl bulandıramazsa, kulların günahı da Allah'ın engin merhametini menfi yönde etkilemez.
Müslüman din uluları bu İslâmi merhamet anlaşıyını çok iyi kavramış­lardır. Bu konudaki sözleri gerçekten hayranlık uyandırıcıdır.
Beyazıd-ı Bistâmi şöyle diyor:
"Benim müritlerim kıyamet gününde cehennemin kapı­sında durup, cehennemlik olanların yerine kendilerini cehenneme atmaz­larsa ben onlardan davacı olurum."
Ebu Hafs Haddat buyurdu:
"Bü­tün cehennemliklerin azabı bana yükletilse, onlar affedilse, onların azabı bana çektirilse, onlar affedilse, onla­rın azabı bana çektirilse ben bundan memnun olurum."
İbrahim Düssükî:
"Hiçbir din yol­cusu, bütün insanları sevinceye, on­lara şefkat besleyinceye, görünen ayıplarını örtünceye kadar olgunluğa ulaşamaz."
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: İslâm merhametin kaynağıdır ve teo­ri ve pratikte onu en yetkin şekilde temsil etmektedir.

.