İslam'da Merhamet
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Rahmet kökünden gelen merhamet, acımak, şefkat göstermek, af, lütuf ve ihsanla muamele etmek gibi güzel anlamları içermektedir.
İslam dininin insana yaklaşımı ciddi bir değerlendirmeye tâbi tutulduğunda, bu yaklaşımda, yumuşaklığın, şefkat ve merhametin ağır bastığı görülür. Katılığın, sertliğin, kıyıcılığın İslam'da yeri olmadığını, siyaset olarak benimsenmediğini hem kaynaklardan hem de uygulamalardan kolayca anlamak mümkündür. Tatbikat bu dinde katılığın değil, yumuşaklığın; şiddetin, zulmün değil, merhametin; intikamın değil, affediciliğin geçerli olduğunu ortaya koymaktadır.
Kimileri, Kur'an'da mevcut olan azap ayetlerine, cehennem tasvirlerine, inkârcı ve isyancılara, günâhta direnenlere yöneltilen tehditlere Kur'an'ın tek gerçeği imiş gibi bakmaktadırlar. Buradan haraketle İslam'ı yalnız korkutan, ürküden, cezalandıran bir din olarak görmektedirler.
Her dinde ve kutsal kitapta olduğu gibi Kur'an'da da inançsızlıkta direnenleri, doğru yoldan sapanları, günâhta ısrar edenleri, tutumlarının karşılığı olarak çeşitli cezaların ve acıklı bir sorun beklediğini haber veren birçok ayet vardır.
Suç işleyenler, belirlenen kuralların dışına çıkanlar için yalnız dinler tarafından değil, her çağda her devlet ve otorite tarafından en hafifinden, idama kadar her türlü ceza tertip edilmiştir. Hiçbir nizam, kurallarını çiğneyenlere yeşil ışık yakmaz "aferin", "iyi etmişsin" demez. Bu, Müslümanlık için de geçerlidir. Müslümanlık da varlığını tanımayanlara, getirdiği esaslara başkaldıranlara, yan çizen mensuplarına karşı dünyevi ve uhrevi çeşitli cezalar öngörmüştür. Uygulamalardan anlaşıldığına göre bu cezalardan bazılarının caydırıcı etkisi ön planda tutulmuştur. Üstelik her cezanın tam bir adaletle, asla zulüm ve intikam aracı haline getirilmeksizin uygulanmasını istemiştir.
Buraya kadar belirtmeye çalıştığımız gibi suç, ceza ve tehditler madalyonun yalnızca bir yüzü. Bazıları madalyonun yalnız bu yüzüne bakıyorlar. Hâlbuki madalyonun bir de öbür yüzü var. Bu yüz Yüce Allah'ın rahmetini, merhametini ve bağışlayıcılığını müjdelemektedir. Allah Teâlâ, kendisine ortak koşulması, varlığının ve birliğinin tanınmaması hariç bütün günâhları affedebileceğini haber vermektedir:
Kur'an'ın umumi havasından çok açık bir şekilde Yüce Rabbimizin merhamet ve bağışlayıcılığının ağır bastığı sonucu çıkmaktadır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) merhametin evrensel mesajlarını terennüm etmiştir:
İslâmı anlayışta başta insanlar bütün yaratıklara acınacaktır. Bütün canlılar rıfk ile (incelikle) muamelee göreceklerdir. Bir hadis-i şerifte Cenab-ı Hakkın merhameti bir okyanusa, tüm insanların işlediği günah ise bir kuşun gağasındaki bir damla çamura benzetilmektedir. O kadarcık çamur okyanusu nasıl bulandıramazsa, kulların günahı da Allah'ın engin merhametini menfi yönde etkilemez.
Müslüman din uluları bu İslâmi merhamet anlaşıyını çok iyi kavramışlardır. Bu konudaki sözleri gerçekten hayranlık uyandırıcıdır.
Beyazıd-ı Bistâmi şöyle diyor:
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: İslâm merhametin kaynağıdır ve teori ve pratikte onu en yetkin şekilde temsil etmektedir.
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar
Rahmet kökünden gelen merhamet, acımak, şefkat göstermek, af, lütuf ve ihsanla muamele etmek gibi güzel anlamları içermektedir.
İslam dininin insana yaklaşımı ciddi bir değerlendirmeye tâbi tutulduğunda, bu yaklaşımda, yumuşaklığın, şefkat ve merhametin ağır bastığı görülür. Katılığın, sertliğin, kıyıcılığın İslam'da yeri olmadığını, siyaset olarak benimsenmediğini hem kaynaklardan hem de uygulamalardan kolayca anlamak mümkündür. Tatbikat bu dinde katılığın değil, yumuşaklığın; şiddetin, zulmün değil, merhametin; intikamın değil, affediciliğin geçerli olduğunu ortaya koymaktadır.
Kimileri, Kur'an'da mevcut olan azap ayetlerine, cehennem tasvirlerine, inkârcı ve isyancılara, günâhta direnenlere yöneltilen tehditlere Kur'an'ın tek gerçeği imiş gibi bakmaktadırlar. Buradan haraketle İslam'ı yalnız korkutan, ürküden, cezalandıran bir din olarak görmektedirler.
Her dinde ve kutsal kitapta olduğu gibi Kur'an'da da inançsızlıkta direnenleri, doğru yoldan sapanları, günâhta ısrar edenleri, tutumlarının karşılığı olarak çeşitli cezaların ve acıklı bir sorun beklediğini haber veren birçok ayet vardır.
Suç işleyenler, belirlenen kuralların dışına çıkanlar için yalnız dinler tarafından değil, her çağda her devlet ve otorite tarafından en hafifinden, idama kadar her türlü ceza tertip edilmiştir. Hiçbir nizam, kurallarını çiğneyenlere yeşil ışık yakmaz "aferin", "iyi etmişsin" demez. Bu, Müslümanlık için de geçerlidir. Müslümanlık da varlığını tanımayanlara, getirdiği esaslara başkaldıranlara, yan çizen mensuplarına karşı dünyevi ve uhrevi çeşitli cezalar öngörmüştür. Uygulamalardan anlaşıldığına göre bu cezalardan bazılarının caydırıcı etkisi ön planda tutulmuştur. Üstelik her cezanın tam bir adaletle, asla zulüm ve intikam aracı haline getirilmeksizin uygulanmasını istemiştir.
Buraya kadar belirtmeye çalıştığımız gibi suç, ceza ve tehditler madalyonun yalnızca bir yüzü. Bazıları madalyonun yalnız bu yüzüne bakıyorlar. Hâlbuki madalyonun bir de öbür yüzü var. Bu yüz Yüce Allah'ın rahmetini, merhametini ve bağışlayıcılığını müjdelemektedir. Allah Teâlâ, kendisine ortak koşulması, varlığının ve birliğinin tanınmaması hariç bütün günâhları affedebileceğini haber vermektedir:
"Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar." (Nisa süresi, 48).Bilinmektedir ki Kur'an'da birçok ayet "Gafurun" "Rahimün" diye sona ermektedir. Bunlar Allah Teâlâ'-mn Esmaü'l-Hüsnâ'sındandır. Gafur, Allah çok bağışlayıcı; Rahim, Allah çok acıyıcı demektir. Kur'an-ı Kerim'de Yüce Mevla'nın bağışlayıcılığını haber veren, şirk hariç bütün günâhları affedebileceğini belirten müteaddit ayetler mevcuttur:
* "De ki: Ey (günâh işlemekle) kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günâhları bağışlar. Şüphesiz o çok bağışlayan, çok esirgeyendir." (Kur'an, zum er süresi 53).Anlamındaki ayetler Allah'ın engin merhametine birer örnektir. Bir kudsi hadiste de "Rahmetim gazabımı geçmiştir" buyurulmuştur.
* "Rahmetim her şeyi kaplamıştır" (Kur'an, A'raf sûresi 156).
* "Senin bağışlaması bol Rabbin merhamet sahibidir" (Kur'an, Kehf süresi 58).
Kur'an'ın umumi havasından çok açık bir şekilde Yüce Rabbimizin merhamet ve bağışlayıcılığının ağır bastığı sonucu çıkmaktadır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) merhametin evrensel mesajlarını terennüm etmiştir:
* "Siz yerdekilere acıyın ki göktekiler (Allah ve Melekler) de size acısın."Görülüyor ki Peygamberimiz hem Allah Teâlâ'nın engin merhametine tercüman olmakta hem de bir Peygamber olarak merhamet müjdeleri vermektedir.
* "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz."
* "Allah'ın kuluna merhameti, şefkatli bir annenin çocuğuna olan merhametinden daha fazladır."
* "Cenâb-ı Hakkın yüz rahmeti vardır. Bunlardan yalnız birini dünyaya indirdi ve o bütün yaratıkların birbirine acımasına yetti. Kalan doksan dokuz merhametini âhirete bıraktı."
İslâmı anlayışta başta insanlar bütün yaratıklara acınacaktır. Bütün canlılar rıfk ile (incelikle) muamelee göreceklerdir. Bir hadis-i şerifte Cenab-ı Hakkın merhameti bir okyanusa, tüm insanların işlediği günah ise bir kuşun gağasındaki bir damla çamura benzetilmektedir. O kadarcık çamur okyanusu nasıl bulandıramazsa, kulların günahı da Allah'ın engin merhametini menfi yönde etkilemez.
Müslüman din uluları bu İslâmi merhamet anlaşıyını çok iyi kavramışlardır. Bu konudaki sözleri gerçekten hayranlık uyandırıcıdır.
Beyazıd-ı Bistâmi şöyle diyor:
"Benim müritlerim kıyamet gününde cehennemin kapısında durup, cehennemlik olanların yerine kendilerini cehenneme atmazlarsa ben onlardan davacı olurum."Ebu Hafs Haddat buyurdu:
"Bütün cehennemliklerin azabı bana yükletilse, onlar affedilse, onların azabı bana çektirilse, onlar affedilse, onların azabı bana çektirilse ben bundan memnun olurum."
İbrahim Düssükî:
"Hiçbir din yolcusu, bütün insanları sevinceye, onlara şefkat besleyinceye, görünen ayıplarını örtünceye kadar olgunluğa ulaşamaz."
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!