Arama

Hatay - Tek Mesaj #7

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
11 Mayıs 2011       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

KALELER


Ad:  Koz Kalesi (Kürşat Kalesi).jpg
Gösterim: 539
Boyut:  19.4 KB
Koz Kalesi (Kürşat Kalesi) :
Aynı adla anılan köyün yakınındadır. Eski çağlarda kullanılan ve Altınözü tarafından gelip Harbiye’den geçerek Antakya’ya giren Kuseyr yolu üzerindedir. Bu kalenin Antakya’nın güney bölgesini emniyet altına almak amcıyla Antakya Prensliği döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Antakya Latin Patriğinin de ikamet ettiği yer olan kale, 1268 yılında Baybars tarafından kuşatma sonucunda teslim alındı. Bir tepeyi içine alacak şekilde yapılan kalenin sadece büyük blok taşlarla inşa edilmiş olan yarım daire şeklindeki iki burcu ayakta olup, diğer kısımları harap ve belirsiz durumdadır.

Ad:  hatay bakras kalesi.jpg
Gösterim: 688
Boyut:  20.6 KB
Bakras Kalesi :
Aynı adla anılan köyün hemen üst tarafındadır. Köyün yolu Antakya-İskenderun yolunun 27. Km.’sinden ayrılır. Yolun batısında, dağların arasında sarp bir tepe üzerine yapılmıştır. Strabon’un bu kaleden bahsettiğine bakılırsa, tarihi çok eski olmalıdır. Kale önceleri Belen geçidinin girişini, Antakya kurulduktan sonra ise Seleukos başkentini koruma gayesine hizmet etti. Haçlılar döneminde de, Antakya Prensliği’nin kuzeyde en önemli savunma noktasıydı. Birkaç defa el değiştirdikten sonra Templier Şövalyeleri’nin eline geçen kale 1268 yılında Baybars tarafından kuşatılarak zaptedildi. Birkaç katlı ve bir alay askeri barındıracak büyüklükte olan kale genel olarak harap olmaya yüz tutmuş olmakla birlikte, birçok mekanları sağlam durmaktadır.

Karamurt Hanı : Antakya-İskenderun yolunu Bakras’a bağlayan yolun ortasına rastlar. Osmanlı döneminde kullanılan anayol üzerindedir. Kanuni Sultan Süleyman Belen’le birlikte burada da bir han yaptırmıştı. Zamanla bu han harap oldu. 1704 yılında enişte Hasan Paşa aynı yerde büyük bir han yaptırdı, derbent teşkilatı kurdurdu. Hanın yaşaması için kendi adına bir de vakıf oluşturdu. Bu handan günümüze sadece birkaç duvar kalmıştır. Han yakınındaki tek gözlü köprü ise halen kullanılmaktadır.

Payas Kalesi Payas’ta Sokullu Külliyesi'nin batısındadır. Burada eskiden harap bir kale vardı. Sahilde inşa edilen Payas Limanı ile tersanenin güvenliği için 1567 yılında kale ve hendeği tamamen sökülerek yeniden yapıldı, yapımı 1571 yılında tamamlandı. Son yüzyıl içinde hapishane olarak kullanıldı.

Cin Kulesi Kale ile liman arasında, hemen aşağıdaki limanı korumak için 1577 yılında inşa edilmiştir. Eskiden “İskele Kalesi” adıyla anılan bu yapı 360 derecelik görüş alanına sahip bir karakol kulesidir.

Sarıseki Kalesi : İskenderun - Payas arasında eski anayol güzergahı üzerindedir. Hellenistik dönemde veya Haçlılar döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Harap haldeki kalenin Yavuz Sultan Selim döneminde yeniden yapımına başlandı, ancak Kanuni Sultan Süleyman döneminde tamamlanabildi. Kısmen ayakta olan kale halen askeri bölge içindedir.

Ad:  Şalan Kale.jpg
Gösterim: 3036
Boyut:  21.8 KB
Şalan Kale
: Nur (Amanos) Dağları üzerinden aşarak İskenderun Körfezi ile Kırıkhan Ovasını birbirine bağlayan eski dağ yolu üzerinde, Değirmendere yakınlarında sarp bir tepe üzerindedir. Harap halde ve sadece birkaç duvarı ayakta olan kalenin Haçlılar dönemine ait olduğu ve yolun güvenliği için yapıldığı sanılmaktadır. Kaalee Şuğlan, Çivlan, Şıvlan gibi adlarla da anılır.

Darbısak Kalesi ve Bayezid Bestami Makamı : Kırıkhan’ın kuzeyinde Alaybeyli Köyü’nün hemen önünde bir tepe üzerindedir. Bu kale Antakya Haçlı Prensliği döneminde yörenin önemli kalelerinden biri idi. Hem İskenderun Körfezinden gelen dağ yolunun doğu girişinin, hem de Belen geçidini kuzey girişinden güvenliğini sağlıyordu. 1268’de Baybars tarafından alındıktan sonra önemini yitiren Kale uzun süre terk edilmiş halde kalmış, 19. yüzyıl sonlarında burada Karamürselzade Mustafa Şevki Paşa tarafından İslam evliyalarından Bayezid Bestami adına bir cami ve ziyaret yeri yaptırılmıştır. Kalenin bazı bölümleri kısmen ayaktadır. Cami ve Bayezid Bestami’nin makamı her yıl binlerce ziyaretçi tarafından ziyaret edilir. ​

GELENEK VE GÖRENEKLER EVLENME GELENEĞİ


Evlenmelerde, toplumsal konum, geçim düzeyi ve etnik ayrılıklar belirleyici etkenler arasındadır. Antakya, İskenderun gibi merkezlerde bu anlayış büyük ölçüde değişmekle birlikte, öbür ilçeler ve kırsal kesimde etkisini sürdürmektedir. Genelde görücü yöntemi yaygındır. Görücü gidilen kızın yanında, ailesinin de özellikleri soruşturulur. Olumlu sonuç alınırsa, babası, birkaç kişi ile kızı istemeye “Dünürlüğe” gider. Bu “Söz Kesimi” anlamındadır, nişan-düğün tarihleri çeyiz, başlık kararlaştırılır. Başlık, Antakya’da “Hak”, Reyhanlı’da “Kan Parası”, Samandağ’da “Besleme Hakkı” diye adlandırılır. Nişan salonda değil ise kız evinde yapılır. Kadın-erkek eğlenilir. Kimi yerlerde ise mevlit okutulur. Düğün genellikle pazar ya da perşembe günü yapılır. Kentlerde nikah çağrısı, kasabalarda ise “Okuntu” gönderilir. İskenderun’da “Maşta” denen kadın, kapı kapı gezerek düğüne davet eder. Düğünden bir gece önce kına gecesi yapılır. Aynı gün gündüz gelin hamamı yapılır. Düğün günü kız evinde yüksek bir ağaca bayrak çekilir. Düğünler genellikle yemekli olur. Bir hafta öncesinden ekmek açılır, etli yemekler ağır basar, konuklara yörede “Tini” denen incir rakısı sunulur. Kına gecesi, kız evine getirilen çeyiz, kız evininkiyle birlikte oğlan evine gönderilir. Gelin odasında sergilenir. Ertesi gün düğün alayı gelin almaya gelir. İkindiye doğru, gelin arabaya bindirilir. Anası ve kız kardeşi de yanında oturur. Alay, gelin arabasının arkasından gelir. Gelinin kapısına eve bağlı olsun diye bir topak hamur yapıştırılır. Ertesi gün, İskenderun ve Yayladağı'nda “Süpha Günü” diye adlandırılır. Kadınlar çeşitli armağanlarla gelin görmeye gider. Birkaç gün sonra kız evine gidilir, akrabalar yemeğe çağrılır.

DOĞUM VE ÇOCUKLA İLGİLİ GELENEKLER
Yakın yıllara değin, bağ, bahçe ve tarla tarımı Hatay’ın başlıca geçim kaynağıydı. Çocuk ailenin işgücünü oluşturuyordu. Geçmişte 6’dan az çocuğu olanların kınandığına rastlanmıştır. Erkek çocuğa daha çok önem verilir. Çocuğu olmayanlar yatıra gider, mum diker ve adak adar. Doğumda çocuğun göbeğini kimi yerlerde gelinin kaynanası ya da eltisi keser. Çocuk doğar doğmaz yıkanır, terlememesi, ter kokmaması için tuzlanır. Çocuğun yaşaması dileğiyle, erkek çocukların saçları kesilir, tepede bir tutam bırakılır. Uzadıkça çevresi kesilir. Bu yedi yaşına kadar sürer sonra adağın yapıldığı yatıra gidilir, saç törenle kesilir. Yörede, diş hediği geleneği yaygındır. Bir kalbura Kur’an, ayna, makas, kitap ve altın konur. Çocuk da bunların üstüne oturtulur. Cuma selası verilirken, kaynatılan hedik, çocuğun başından dökülür. Dişleri sağlam olsun diye, sağlam dişli birinin ağzına aldığı hedik ipliğe dizilir, çocuğun omuzuna iğnelenir.

YÖRESEL EL SANATLARI
Sanayileşme ve Kentleşmeyle birlikte Hatay'da dokumacılık ve İşlemeciliğe dayalı el sanatları yavaş yavaş ortadan kalkmıştır. Günümüzde küçük çapta sürdürülen el sanatları ipek dokumacılığı, ağaç oymacılığı, hasır örmeciliği, taş işlemeciliği ve defne yağı kullanılarak yapılan defne (gar) sabunu yapımıdır. İpek dokumacılığı Samandağ ve Harbiye yöresinde aile işletmelerinde sürdürülmekte olup, büyük ilgi çekmektedir. Harbiye'de eski uygarlıklara ait tarihi eserlerin taklitleri taş üzerine işlenerek üretilmekte ve pazarlanmaktadır. Altınözü'nün Paslıkaya ve Antakya'nın Sofular Köyünde üretilen sap ve hasır örme işleri turistler tarafından çok ilgi çekmektedir. Özellikle hasır tabak ve tepsiler Hatay'ın simgesi haline gelmiştir. Ağaç işlemeciliği ildeki köklü zanaatlardandır. Mobilyacılığa bağlı olarak gelişmiştir.

HALK MÜZİĞİ VE HALK OYUNLARI
Hatay Türküleri : Çukurova bozlaklarının etkilerini taşıyan Hatay türküleri genel olarak Gâvur Dağı yöresi özelliklerini yansıtır. Yörede söylenen uzun havalar ya Gâvur Dağı ve Barak ağzı uzun havaları, ya da bunların etkilerini taşıyan özgün ezgilerdir. Yaygın olarak söylenen uzun havalar genel olarak Hüseyni makamı ile bu makama akraba makamlardır. Halk müziği yönünden Antakya türkülerinin diğer ilçelerden farklı bir yapısı vardır. Türk Sanat Müziği karakteri taşıyan ve bu müziğin makam sisteminden büyük ölçüde etkilenen Antakya türküleri özellikle kupleler arasındaki uzun, birkaç ölçü devam eden “aaah” ya da “amaan” gibi sözcüklerle dikkati çeker (Örnek: Altın Tasta Gül Kuruttum). Antakya’da eskiden bahar aylarında halk doğaya açılır (sahraya çıkar), yeşillik, ağaçlık yerlerde salıncaklar kurarak eğlenir, türküler söylenirdi. Bu sırada salıncakların salınımına uygun olarak (2/4’lük, 4/4’lük ritimde) söylenen türkülere “sallangaç türküleri” adı verilirdi. Ayrıca düğünlerde, kadınlar dışarıda oynamadıkları için kapalı yerlerde kendi aralarında eğlenir, oynarlardı. Bu eğlence sırasında darbuka veya bakır leğen çalarak çoğunluğu doğaçlama olan oyun türküleri söylerler, türkülerden sonra “ha ha” lar söyleyip bunun ardından zılgıt çekerlerdi.
Türkülerin Adları :
  • Gül Kuruttum
  • İki geyik bir derede
  • Hanım arabaya binmiş
  • Derelerde biter haşiş
  • Tütüncüden tütün aldım
  • Yüksek minarede
  • Aman aman Bağdatlı
  • Ninam
  • Gemi gelir aka aka
  • Elmas dolu çekmece
  • Hekim başı
  • Samancılar saman çeker
  • Lofçanın altında kuyu
  • Altın tasta gül kuruttum
  • Pınara vurdum kazmayı
  • Berber
  • Meryem
  • Cemal
  • Kına havası
  • Atladım indim eşiği
  • Yaprak gazellendi
  • Bağdadın hamamları
  • Hasan dağı
  • Eli elime değdi
Hatay Halk Oyunları : Hatay’da oynanan oyunlar halay grubuna girer. Yöremizde davul, zurna, def, zil, argun ve dümbelek ile çalınıp oynanan bu oyunlarda daha çok karakter olarak aşk, sevinç, taklit ve ağıt (dertlenme) konuları işlenir. Hatay oyunları Adana, Gaziantep yöreleri ile benzerlik gösterir. Ayrıca yörede çerkez oyunları {Çeçen, Aspura, Kafe, Rig (Viğ) gibi} da oynanmaktadır.
İlimizde halen oynanmakta olan başlıca halk oyunları şunlardır :
  • Halebi
  • Deliarap
  • Kaba
  • Kırıkhan
  • Küllük
  • Hizmeli
  • Koyser
  • Zennube
  • Garibin ayağı
  • Arci
  • Şerci
  • Yağlık kenarı
  • Rişko
  • Eli elime değdi
  • Havuş
  • Bağdat’ın hamamları
HATAY'IN ANAVATANA KATILIŞI VE SONRASI
23 Haziran 1939 günü Türkiye ile, sembolik te olsa Milletler Cemiyeti yasasına göre mandaterlik sıfatı devam etmekte olan Fransa arasında, Fransa’nın bölge üzerindeki yetkilerinin Türkiye’ye devrini sağlayan “TÜRKİYE İLE SURİYE ARASINDA TOPRAK MESELESİNİN KESİNLİKLE ÇÖZÜMÜNE İLİŞKİN ANLAŞMA” imzalandı. Hiç bir gizli maddesi olmayan ve geleceğe yönelik hiç bir hüküm içermeyen bu anlaşmaya göre Fransa, işgalle ele geçirdiği ve Milletler Cemiyeti kararıyla mandater tayin edildiği bölge üzerinde kendisine tanınmış olan tüm hak ve yetkileri hukuki yoldan ve kayıtsız şartsız Türkiye’ye devrediyor, Türk hükümeti Fransız uyruklulara ait olan Suriye ve Lübnan Bankası, Reji idaresi, Elektrik Şirketi, İskenderun Liman Şirketi, telefon şebekesi gibi kuruluşları, bedelini nakten ödeyerek satın aldı. Bundan sonra Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının önünde hiç bir engel kalmamıştı. Anlaşmanın imzalandığı haberi Hatay’a ulaşınca resmi dairelerden Hatay Devleti bayrakları indirildi, yerine Türk Bayrakları çekildi. Şehir Türk Bayrakları ile süslendi. 28 Haziran 1939 günü Hatay Hükümetinin bakanlıkları lağvedildi. Bakanların görevi sona erdi. Türkiye Başkonsolosluğu da faaliyetine son verdi. Bütün yetkiler Cevat Açıkalın’da toplandı. Hatay Devleti’nin sona ermesi ve Türkiye’ye Katılış : Bu gelişmelerden sonra Hatay Millet Meclisi başkanlığı Meclisi olağanüstü toplantıya çağırdı. 29 Haziran 1939 günü günü saat 16:00’da toplanan Mecliste “Türk camiasının ayrılmaz bir parçası olan Hatay’ın anavatana kavuştuğunu bir kararla tespitini” isteyen 39 imzalı önerge üzerinde konuşmalar yapıldı. Sonuçta, önerge ve Abdulgani Türkmen’in “Hatay Millet Meclisinin dağılmasına” dair teklifi oybirliği ve alkışlarla kabul edildi. Böylece Hatay Devleti kendi arzu ve iradesiyle kendi varlığına son vererek Türkiye’ye katılmış oluyordu. Devlet Reisi Tayfur Sökmen ve Başvekil Dr.Abdurrahman Melek 2 Temmuz 1939 günü Hatay’dan ayrıldılar. Bundan sonra, imzalanan anlaşma esaslarına göre, Antakya Kışlası’nda sembolik olarak bulunan Fransız birlikleri Hatay’dan taşınmaya başladı. Taşınma işlemi 23 Temmuz 1939’a kadar tamamlanacaktı. Hatay anlaşmasında Hatay Devleti uyruklu olanlara Türkiye veya Suriye uyruklarından birini seçmeleri için süre tanındığından, Suriye uyruğunu geçenler göç ettiler. Bu arada Suriye ve Türkiye temsilcilerinden oluşan ortak sınır komisyonu bugünkü sınırı belirledi. 7 Temmuz 1939 tarih ve 3711 sayılı Kanunla Hatay Vilayeti kuruldu ve Seyhan’dan Dörtyol kazası, G.Antep’ten Islahiye’ye bağlı Hassa nahiyesi (kaza olarak) alınarak Hatay’a bağlandı. [​IMG] Emniyet Genel Müdürü iken Hatay Valiliğine atanan Şükrü Sökmensüer 18 Temmuz 1939 günü Hatay’a geldi. 19 Temmuz günü Fevkalade Murahhas Ortaelçi Cevat Açıkalın Hatay’dan ayrıldı. Kışlada yapılacak tören için gerekli hazırlıklar tamamlandı.

23 Temmuz 1939 sabahı Hatay’da kalan son Fransız kıtası kışladan saat 07:30’da çıktı. Türk ve Fransız birliklerinin birlikte katıldıkları törende 07:45’de Kışladaki Fransız bayrağı indirildi ve hemen yerine İstiklal Marşı eşliğinde Türk Bayrağı çekildi. Bu sonuç, töreni izleyen mahşeri kalabalık tarafından coşkunca alkışlandı. Hatay’ın anayurda katılma işlemleri tamamlanmıştı. Bu mutlu olay şehirde ve tüm Hatay’da şenliklerle kutlandı. BAYRAK TÖRENİ İkinci Dünya Savaşı yılları Hatay’da sıkıntılar içinde geçti. 1940 yılında yapılmaya başlanan ve Türk- İngiliz işbirliği ile yapılan İskenderun iskelesi 8 Ocak 1945 günü törenle hizmete açıldı. Ağustos 1945’te Fatikli köyü merkez olmak üzere,”Altınözü” adıyla yeni bir ilçe kuruldu. Aynı yılın Kasım ayında Asi nehrinin yatağında tarama, derinleştirme çalışmalarına başlandı. İskenderun hava meydanı Nisan 1946’da uçak seferlerine açıldı. Yolcu taşıyan ilk uçak 1 Mayıs 1946 günü kalktı. Her gün Adana ve İstanbul’a karşılıklı uçak seferleri vardı. 2 Ocak 1948 tarihinde Süveydiye bucağı “Samandağ” adını alarak ilçe oldu. 1960 yılı ortalarında İskenderun’da Hatay’ın ilk radyo istasyonu kuruldu ve iki yıl yayın yaptıktan sonra Kasım 1962’de kapandı. İskenderun-Batman petrol boru hattı 4 Ocak 1967’de hizmete açıldı. Antakya’da Asi nehri üzerinde bulunan ve şehrin iki yakasını birbirine bağlayan tarihi köprünün yıkım çalışmaları Nisan 1970’te başladı. Yeni köprünün yapımına da birlikte başlanmıştı. Yeni köprü (Ata Köprüsü) Aralık 1970 sonunda tamamlandı ve 13 Ocak 1971 günü törensiz hizmete açıldı. Yapımına 1969 yılında başlanan İskenderun Demir Çelik Fabrikası 28 Aralık 1975 günü hizmete açıldı. Erzin 1988 yılında Dörtyol’dan ayrılarak ilçe oldu. Belen 1990 yılında İskenderun’dan, Kumlu aynı yıl Reyhanlı’dan ayrılarak ilçe oldu. 1992 yılında Mustafa Kemal Üniversitesi kuruldu. TRT tarafından kurulan Hatay İl Radyosu 20 Nisan 1995 günü hizmete açıldı. Hatay Havaalanının yapımına Mart 2002’de başlandı.
Son düzenleyen Safi; 22 Haziran 2016 07:35